1. Bölüm

Son Güncelleme: Cuma, Temmuz 21st, 2017 | Kategori: MUŞ`da Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi (1961-64)| Etiketler:  | Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

c) MUŞ’da Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi (1961-64)

     Güncelleştirme: 25.01.2009 [ Ek-1: Ocak 1964 Muş Toplum Kalkınması Semineri ]

G i r i ş :

                        1961 Aralık……1964 Haziran tarhleri arasında Muş İli Sağlık Müdürü idim. 1.Ağustos.1963de, Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi çalışmalarının başlayabilmesi için gerekli hazırlıkları yapmak ve bu tarihten itibaren Pilot Bölgede hizmeti yürütmek, başarıyla sonuçlandırmak  konusunda SÂHADA tek yetkili ve tek sorumlu idim.

Google`da; Hıfzıssıhha Mektebi WEB SİTE `de Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim dalı Prof.Dr.Zafer Öztek`in, Nusret Fişek`le (dipnotsuz?!) Söyleşi 2 yi dikkatle okudum. Prof.Dr.Nusret H.Fişek (21.11.1914……3.11.1990)`ın söylediği kaydedilenlerden, beni ilgilendiren cümleleri köşeli parantez içinde aktarıyorum; dipnotlar bana âitdir :

         [ N.F. Muş`ta inşaat yapılacak. (…) Abdurrahman Genel Müdür oldu(1) ve Muş`taki inşaatın başlamasında çok emeği geçti. (…) Hakikaten dört başı mamur açıldı Muş. En önemli problem sağlık müdürü bulmaktı. Cahit diye bir müfettiş(2) talip oldu. Doğan Benli, Sıtma Savaş Başkanı olarak gitti(2). İrfan Özer Muş`ta tüberküloz dispanseri ekibindeydi.(3) ]         (…)     [ Z.Ö. Muş`taki hizmetlerin bir yıllık denemesinin değerlendirilmesini sormak istiyorum.   N.F.  Muş`ta hizmet denenmedi. Deneyim kazanıldı. Bir değişiklik de yapılmadı. Bu arada 154 sayılı Yönerge hazırlandı. ]     ( … )      [ Muş`taki çalışmalar bilimsel bir şekilde değerlendirildi mi?  N.F. Hayır. Sadece gözlem yaptık. Klasik yönetici gibi. Ondan sonra değişiklik yapılmadı zaten. Hâlâ aynı Yönerge gidiyor. Fena da yapmamışız yani. ]        .     Nusret H. Fişek`in vefâtı sebebiyle konuşan/yazanlardan Prof.Dr.Cevat Geray : (Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi ve Toplum Kalkınması)    [  (…) Sağlık hizmetlerinin toplumsallaştırılması çalışmalarını tanımak fırsatını ilk kez 1963 yılında Muş`ta bu amaçla düzenlenmiş olan bir toplum kalkınması seminerinde bulunmuştum. [[[ NOTUM: Sözkonusu Muş Toplum Kalkınması Semineri Ocak 1964’de toplanmıştır. Bakınız: Yazı nihâyetindeki Ek-1  Dr.Cahit Öney ]]] Muş`taki çalışmalar, sağlık ocağı ve evleri ve atanan görevlilerin bu yerlerde işe başlamasıyla belli bir aşamasına gelmişti. ( … ) Sonradan toplum hekimliği konusunda öğretim üyeliğine geçen o günkü Muş Sağlık Müdürü(4), sağlık görevlilerinin toplum kalkınmasına yapabilecekleri katkıları şöyle özetliyordu. (…) ] 

   (http://www.ttb.org.tr/eweb/224.html) ` den :  [ ( … ) Kanun taslağı, MBK`nin Sağlık İşleri Komisyonu Başkanlığı`nı sırayla yürütmüş olan Sami Küçük, Muzaffer Özdağ ile MBK üyesi Suphi Gürsoytrak`ın istekleri üzerine dönemin Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Dr.Nusret Fişek tarafından hazırlanmıştır. Nusret Fişek başlangıçta MBK`ne üç taslak sunmuştur. ( … ) Yasa taslaklarının hazırlanması sürecinde MBK de bir Sosyalleştirme Çalışma Grubu oluşmuştur. Bu grup içinde yer alanlar arasında Dr.Nusret Fişek, Dr.Doğan Benli, Dr.Behiç Onul gibi isimler de vardır.( … )] Bunlar, yorumlanması gerekli iddiâlar.. MBK  (bünyesinde) oluşmuş Sosyalleştirme Çalışma Grubu içinde ve Dr.Nusret Fişek`le birlikde üç yasa taslağının hazırlanmasında görev aldığı iddiâ olunan Dr.Doğan Benli, Muş`a sağlık müdürü olarak görevlendirilmeyerek, Sağlık müdürü Dr.Cahit Öney emrinde Sıtma savaş başkanı olmuştur; Muş`da sağlık müdürlüğü bile ona az gelirdi ve Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi özel daire başkanı; bu da az gelir, müsteşar muavini olması gerekirdi… Sayın müsteşarımız, Dr.İrfan Özer`in ekibinden bahsediyor.. bu ekip, Muş CHP teşkilâtı mensuplarındandı ve bu ekip, tarafımdan saat gibi işler hâle getirilmiş Muş sağlık teşkilâtının başına Dr.İrfan Özer`i getirmişti. İdeolojisine uygun olanları zamanla tanımıştı(5) Beni; kuklaları olamayacağım için Muş`dan uzaklaştıranlar hiç olmazsa Sağlık grup başkanı Psikiyatris Dr.Hasan Behçet Tokol`u veyâ Dahiliye mütehassısı Dr.Ali Aydemir Gürçay`ı… müdür yapsalardı ya!.. Böyle tertipleri gerçekleştirenler, gerçekleri ancak yatsıya kadar gizleyebilirler!.. Haziran 1964`de bu hizmetin daha kaç ile teşmîl edildiğini bile bilmeyenler…

Şimdi; o günkü Muş sağlık müdürü olarak ben Rad.Dr.Cahit ÖNEY,  GERÇEKLERİ ANLATIYORUM :

 224 sayılı kanunun ana fikri sağlık hizmetlerinin, vatandaşların evine kadar götürülmesi ve sağlık teşkîlât ve yatırımlarının buna göre planlanmasıdır. Son yıllarda, sağlık müesseselerinin kademelendirilmesinde yaygın sağlık ocakları kuruluşlarının ilk basamağı, temeli oluşturması, 224 sayılı kanunun, geçmişin değil, geleceğin kanunu olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Bu sebeple, (Yurdumuzda sağlık reformu çalışmaları târîhi) yazılırken, 224 sayılı kanunun hazırlanışı, pilot bölgede uygulanışının her safhasının değerlendirilişi, yaygınlaştırılmasının ilk yıllarında sağlık müdürlerinin hangi kriterlere göre seçildiğ  konuları (( gerçeklere uygun bir şekilde! )) ve araştırma,soruşturma yapılarak anlatılmalıdır!!!.

 224 sayılı kanunun, pilot bölge seçilen Muş`da hazırlık çalışmalarını ve denenmesini Sağlık Bakanlığı’nı temsîlen yürütmüş İl Sağlık Müdürü Dr. Cahit Öney olarak gerçekleri yazacak isem de, üslûb-i beyân ayniyle insan sözüne riâyetle yukarıdaki alıntılara kelime kelime cevap vermeyeceğim ve konuya daha geniş bir açıdan bakarak, .  .MUŞ SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HÂTIRALARIM başlığını seçeceğim !.. Babam, annem ve dedem, İstanbullu birer memûr idiler.  Onlardan aldığım terbiyeye göre; Devlet, âmme hizmeti yapar; bu hizmet için görevlendirdiği memurların vatandaştan para almaları yasak ve haramdır; müslüman haram yemez ve bakmakla mükellef olduğu kimselere de haram yedirmez!..29 Şubat 1952 Cumartesi günü sabah ezânı okunurken Rize`de karaya ayak basmış ve Mart ayı maaşımı alabilmek için, Sağlık müdürlüğü ile Merkez hükûmet tabipliğinin müştereken kullanıldığı binâya saat 9`da varmış ve hemen polikliniğe sokulmuştum!.. O sıralarda, Devlet hastanesi, bir köşkde çalışıyordu. Birkaç kere Operatör Dr. Fahri Eskiyerli`yi asiste etmiştim. İkizdere Hükûmet tabipliğim sırasında, ecza dolabıma ilâç almak için, Basri bey`e ait İlin tek eczanesine indiğimde, orada, Eskiyerli`nin beni görmek istediğini öğrendim. Hastanede ziyâretim sırasında Eskiyerli bana çay ikrâm etti ve bir suâl yöneltti: Bir hekimin değeri ne ile ölçülür?.. Beylik cevaplarımı yarıda keserek: Ben;halkın değer ölçüsünü sormuştum, sorumu kendim cevaplandırayım.. Halk; hekimi, kendisinden istediği ve aldığı paranın mikdârıyle değerlendirir! İşittiğime göre, İlçede tek hekim olduğun hâlde hastalardan para almıyormuşsun; hattâ muayenehâne bile açmamış ve evine gelenleri de, ‘orada parasız!’ diye hükûmet tabipliğine gönderiyor, fakirlere bedâva ilâç veriyormuşsun.. Hem kendi değerini düşürüyor, hem de çoluğunun-çocuğunun geleceğini tehlikeye atıyorsun.. Benim diyeceklerim bu kadar.. Haydi aslânım, güle güle ! dedi.  Bu nasîhat da tesirsiz kalmıştı. Ancak, köye dâvetlerde ücret isteyebiliyordum ve ücretin takdîrini de hasta sâhibine bırakıyordum. Birgün, Cimil Ortaköy`den dâvet geldi: Eşrafdan Hamza P`nin eşinin, doğumdan sonra hafta geçmesine karşılık plasentası gelmemiş.. Plasenta akreta gibi öyle türleri vardır ki, jinekolog bile dağ başında bir şey yapamaz… Ankara Sağlık Memurları Okulundan yeni mezun Necati Ü.`i de yanıma aldım, katır sırtında saatler sonra köye vardık.. Akşam olmak üzere idi.. Krede, tuşe  gibi birkaç manevradan sonra plasenta avucumu doldurmaz mı!? Yanımızdaki yaşlı ve tecrûbeli köy kadınları, plasentayı bir tepsiye koyarak, dışarıdaki kadınlara gösterdiler ve içeride parça kalmadığını îlân ettiler. Enfeksiyon ve kansızlığa karşı ilâç tatbikinden sonra işimiz sona ermişti. Hiçbir talepde bulunmadığım hâlde H.P. 100 TL. verdi; bu bir doktorun yarım maaşı kadardı. Ben de bunun yarısını, dönüşde yolda sağlık memuru arkadaşıma verdim. (Bu sağlık memûru, kısa zaman sonra ayrıldı ve Sayıştay murâkıbı oldu.)  

İkizdere`den askere, askerlikten Gündoğmuş`a parasız gittim. Sağlık müdürü olmağa karar verdim. Pratisyen bir sağlık müdürü çeşitli sağlık kurumlarını, resmî ve özel hastaneleri-eczâneleri nasıl teftiş edebilirdi?. Başmüfettiş Dr.Hasib Yıldırım da, Gündoğmuş teftîşinde bana aynı tavsiyede bulunmuştu. Başmüfettiş Dr.Sabri Basa maiyetinde staj yaptım..

(1)   Dr.Abdurrahman Soyarslan Genel Müdür olmadı; Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi özel daire başkanı oldu.

(2) 5/4/962 tarih, 6/352 sayılı olup 19/7/962 tarihli  Resmî Gazete’de yayımlanan Kararname ile Muş ili, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hususundaki planın tatbikatına rehber olmak üzere klavuz bölge addedilmiştir.  Ben ise; Sağlık bakanlığı müfettişi olarak Bakanlığa gönderdiğim 12.7.1961 tarih, 189 sayılı yazım ile münhâl Muş sağlık müdürlüğüne tâyînimi istemiş ve Aralık 1961’de Muş sağlık müdürü olarak göreve başlamıştım. T.C. SAĞLIK ve SOSYAL YARDIM BAKANLIĞI Teftiş Kurulu Başkanlığı antetli yazıyı aynen naklediyorum:   Dr.Cahit Öney   Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müfettişi   Elâzığ   21/9/1961 tarih ve 624 sayılı Kararname uyarınca Muş Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğüne 950 lira maaşla naklen ve  terfian tayin kılınmış bulunmaktasınız.            Elinizde bulunan işlerin hitamını müteakip yeni vazifenize başlamak üzere yedinizdeki demirbaş eşyanın usulü dairesinde Bakanlığa teslimini ve görevinizden ayrılacağınız  tarihe kadar tanzim edeceğiniz hesap evrakınızın tevdiini ve Müfettişlik görevinizden ayrılacağınız tarihin Bakanlığa bildirilmesini rica ederim.     Dr.Selâhattin Arcan   Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Yerine   Teftiş Kurulu Başkanı          “Cahit diye bir MÜFETTİŞ tâlip oldu.” lâfının gerçek-dışı olduğuna başka delil gerekir mi?..Ben, Aralık 1961’den îtibaren Muş sağlık müdürü idim!.. Maksat; beni hâfızalardan silmek, unutturmak!..  Nuh Gönültaş, 27 Ağustos 2006 Pazar tarihli BUGÜN`de şöyle diyor :  BİRİNE YAPILABİLECEK EN BÜYÜK HAKARET ONU YOK SAYMAKTIR.     Dîvân şâirlerimizden beyitler: “Kazârâ bir sapan tâşııı bir_altın kâseyiii kırsa / Ne tâşın kıymetiii artar, ne kıymetden düşer kâse!..”                    Eğer ehl-ii basîretsen hüner arz_etme nâdâna / Anâdan doğma a’mâlar değildir vâkıf_elvâna!            Rûhî-i Bağdâdî’nin Terkîbi bendinden 2 beyit : Erbâb-ı garaz bizden_ırâğ_olduğu yeğdir / Düşmez yere zîrâ okumuz.. sâhib-i şastiz!             Bû âlem-i fânîde ne mîr üü ne gedâyız / A`lâlara a`lâlanıruz, pest_ile pestiz!”                                               Bâkî’den 2 beyit : “Bâş eğmeziz edâniye dünyâ-yı dûn için / Allàh`adır tevekkülümüz, i`timâdımız!      ;       Biz müttekâ-yı zerkeş-i câhaa dayanmazız / Hakk`ın kemâl-i lûtfunadır istinâdımız!” Benden bir beyit: Ne gam nâpuhteler başmış, olunmuş sahteler tercîh / Bir_âdetdir ki tartarlar demir dirhemle elmâsı!..

Bir yerde de; Muş Devlet Hastanesi Başhekimi-Sağlık Grupu Başkanı Psikiyatrist Dr.Hasan Behçet Tokol’dan “Hasan diye biri!” diye söz ediyor ve Asabiyeci(!) diyor. Kendisinden “Nusret diye biri!”, “İntâniyeci” diye söz eden olsa üzülmez, öfkelenmez mi idi?.. [[ 12.08.2013 ek’i Beylt >

-Müsteşar? Sağlığa!  marksist.. paşa evlâdı imiş..
Deneyim: Yok..  adı: Nusret ve de intâniyeci!..
VEZİN: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün  …   ]]

Dr.Doğan Benli’nin Muş’a gönderilişine gelince.. Ben Muş Sağlık Müdürü Dr.Cahit Öney, 1962’nin başındanberi, münhâl Muş sıtma savaş tabipliğine de vekâlet ediyordum. Bitlis de bölgeme dâhil idi. Sıtma Savaş Bölge Başkanlığı Siirt’de idi ve Başkan Dr.Kadri Yamak ara-sıra Muş’a geliyor ve çalışmaları plânlıyorduk. 1962 Nisan ayı 3. haftası sonunda Bitlis’in Hizan İlçesine gitmem gerekti. Sıtma Savaş’ın jeepleri son modeldi, şöförü Bozo Nihat’la, dereler, çamurlar aşarak Tatvan üzerinden İlçeye vardık. Hizanlıların bizden istekleri, çakmakları için benzin oldu. Sohbetlerimizde dinledik: – Etsiz kalmıştık.. Nihayet, bir ineğin bayırdan yuvarlandığı haberi geldi.. Başta memurlar, kim ne kadar et satın alacağını gösterir bir liste hazırlamıştık. Ölmeden kesmek üzere yanına yaklaşanlardan ürken inek, kalkıp da koşmaya başladı ve gene etsiz kaldık…  Hizan dönüşünü Mutki üzerinden yaptık. Dr.Doğan Benli, Mayıs 1962’den sonra Muş’a gelip Sıtma savaş tabipliği görevine başladığı muhakkak ise de ka’î târîhi hatırlamıyorum.

(3) İrfan Özer Muş`ta tüberküloz dispanseri ekibindeydi; cümlesi hatâlı:  Muş Verem savaş dipanserinin tabîbi Dr.İrfan Özer idi; ekip yoktu, yalnızca bir kâtibi vardı.

(4) Sonradan toplum hekimliği konusunda öğretim üyeliğine geçen o günkü Muş sağlık müdürü … cümlesi yanlışdır.   İşte doğrusu: Sonradan, toplum hekimliği konusunda öğretim üyeliğine geçen Dr.Doğan Benli, 1964 Haziranı ortasına kadar Muş Sıtma Savaş Tabibi idi; bu tarihe kadar Muş sağlık müdürü ben Dr.Cahit Öney, Ağrı sağlık müdürlğüne tayin edildim; benden boşalan Muş sağlık müdürlüğüne Muş verem savaş dispanseri tabibi Dr.İrfan Özer ve Van sağlık müdürlüğüne de Muş Sıtma savaş tabibi Dr.Doğan Benli tâyîn edildiler.                                    

NOT: Prof. Dr. Doğan BENLİ hakkında..

    Prof. Dr. Doğan BENLİ’nin 11 Ocak 2011 günü vefât ettiğini Google’dan öğrendim. Muş’da, âilece görüşen samîmî iki arkadaş idik. Ailesi efrâdına ve arkadaşlarına, öğrencilerine başsağlığı ve sabırlar dilerim. Yalnız; web-sitemden “bianet”, “iyihekimlik”ce alınıp GOOGLE’da yer bulan yukarıdaki fotoğrafta, merhùm arkadaşımın  olduğu izlenimi verilmiş.. 8.10.1962 târîhli fotoğrafta; Muş Alay Komutanının sağında Muş Valisi Ahmet GÜMÜŞLÜ, solunda Muş İli Sağlık Müdürü Dr. Cahit ÖNEY bulunmaktadır.(17.3.2011)   

Bu düzeltmelerden sonra, hâtırâtıma devâm ediyorum:          

Uşak Vilâyeti ve ilçelerindeki sağlık müesseselerini teftîşimizden sonra müstakilen çalışmaya başladım. İl ve ilçelerde tahkîkat(soruşturma) ve teftiş yaptım. İki oğlumun Ankara`da suçiçeği, boğmaca, kabakulak.. geçirdiklerini haber aldıkça huzursuz oluyor ve çok defa yanıma çağırıyordum. Bir pratisyen olarak resmî ve özel bütün sağlık kurumlarını yönetebilecek bilgileri de edinmiştim. Çankırı`dan, Sağlık Bakanlığı`na gönderdiğim 12.7.1961 tarih, 189 sayılı yazımla Muş Sağlık müdürlüğüne naklen tayinimi  isteyen dilekçemi postaladım. 1 Ay önce, Elazığ teftîşimde Muş sağlık müdürlüğünün münhal olduğunu ve bir de lojmanı bulunduğunu öğrenmişdim.              Önceleri, Teftiş kurulu başkanımız Dr.Bahâ Ener tarafından ,  çalışmamdan memnûniyet bildirilerek, reddedilen dileğim,  ısrârım üzerine, yeni Teftiş kurulu başkanımız Dr.Selâhaddin Arcan zamânında kabûl edidi ve 1961 yılı son haftasında Muş`da Sağlık müdürü olarak göreve başladım. [[[ T.C. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanluğı’ndan aldığım yazı: [ Konu: Muş Sağlık Müdürlüğüne tayininiz   Dr. Cahit Öney  Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müfettişi  Elâzığ    21/9/1961 tarih ve 624 sayılı Kararname uyarınca Muş Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğüne 950 lira maaşla naklen ve terfian tayin kılınmış bulunmaktasınız.     Elinizde bulunan işlerin hitamını müteakip yeni vazifenize başlamak üzere yedinizdeki demirbaş eşyanın usulü dairesinde Bakanlığa teslimini ve görevinizden ayrılacağınız tarihe kadar tanzim edeceğiniz hesap evrakınızın tevdiine ve Müfettişlik görevinizden ayrıldığınız tarihin Bakanlığa bildirilmesini rica ederim.   Dr. Selâhattin Arcan  Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Yerine  Teftiş Kurulu Başkanı ]]]  1962 ilk ayından itibâren, 224 sayılı kànûnun bir ilde deneneceği ve sonra da, Muş`un seçildiği haberleri geldi. Muş pilot bölge sağlık müdürlüğüne, vâlîmiz Ahmet G.nün eşinin akrabası Trahom savaş Malatya Bölge başkanının düşünüldüğü, fakat bu başkanın Muş`u beğenmediği konuşuldu. Kongo`dan gelen bir hekim de Muş`a geldi,  gezdi dolaştı;   onun da aynı sebeple aynı sonuca vardığı söylendi. Benden daha uygun bir Muş pilot bölge sağlık müdürü bulunamamış olsa gerek ki benim göreve devâmıma ses çıkarılmadı. 224 sayılı kànun, Sağlıkla ilgili yatırımları emrettiği halde, toplumcu müsteşarımız işi genişletmeyi planlamıştı: Muş`da kalkınma merkezleri tesbit edilecek ve bu köylerde  ziraat, veteriner, sağlık tesisleri inşâ edilecekti; bunun için gerekli 90 milyon lirayı; babasının arkadaşı, kendisiyle aynı ideolojiyi taşıyan İsmet İnönü vasıtasıyle sağlayacağına inanmıştı. Bu sebeple Ankara`dan mühendisler ve bir de jeolog hanım geldi. Muş`dan da Veteriner müdürü Râzi Akay, Ziraat müdürü V. Hayrettin bey, Defterdar Şinâsi Arda ve Sağlık müdürü olarak da ben (Dr.Cahit Öney) hey`eti oluşturuyorduk. Köyün neresine hangi te`sîsin yapılacağını seçmede öncelik Ziraat ve Veterinerde idi;  Sağlık ocağı nerede olsa olur!  fikri hâkim idi!. Fakat; bu tesbitler bittikden sonra, 90 milyon yerine 10 milyon sağlanabilince, toplum kalkınma merkezleri düşüncesinden vazgeçildi; o tesbît edilen köylerde yalnızca sağlık ocakları ve bağlı sağlık evleri yapılacaktı. Her ilde her türlü inşââtı Bayındırlık müdürlüğü yaptığı halde, Muş ilinin, hâfızamda kaldığına göre 42 yerindeki yatırımları BEN yaptıracaktım ve bu husus, 224 sayılı kanunun (sonradan değiştirilen)15. maddesi gereği idi!. Toplumcu hocalarımızın bir kısmının bundan haberi bile yok; bilen 1-2 kişi de, Dr.Cahit Öney`in çalışmaları unutulsun ve bütün yapılanlar mahallî 1…2 toplumcuya mâl edilsin diye susmuş, şeref gaspı yapmıştır. Pek iyi.. Sağlık müdürlüğünün personel durumu ne idi?.. İşte cevâbı: Sağlık müdürü (Dr.Cahit Öney), Sağlık müdürlüğü başkâtibi Nâci Özkan ile yardımcısı Zihni Bozkurt, Müdürlük şöförü Reşat Ülgener, hademe Rızâ Karayel. Merkez hükûmet tabîbi Dr.İbrâhim Öztürk (sekreteri, yardımcı sağlık personeli, hademesi yok ve bu hizmetler Sağlık müdürlüğü personelince karşılanıyor!..)   İnşâat için 10 milyon TL sağlanmış; bunun 9 milyonunu, Sağlık müdürlüğü, istihkak(hak ediş)  bordrolarını, 12 inşâat bölgesinin 12 müteahhidi için hazırlayıp ödemeleri yapacak.. 2490 sayılı kanuna göre ihâlenin îlânât ve pazarlık işlemlerini Sağlık Bakanlığı yürütüyor.. 1962 yılı Şubat ayı son günü öğleden sonra Bakanlıkdan bana telefon: Muş`da da îlân gerekli imiş, unutmuşuz; aman bunu sağla, mâlî yıl sona erecek ve iş yatacak!. Rezâlet!.. Ricâm üzerine mahallî gazetenin mükerrer sayısında îlân çıkıyor.

Öğrencileri geçit törenine hazırlayan: Beden Terbiyesi öğretmenleri H.Mediha ÖNEY

Müteahhitlere, belirli köyler içinde (HAZÎNEYE ÂİT) arsa teslim edilecek.. Defterdar Şinâsî bey, devlette bunun kaydı yok, diyor!.. Memûrun masasındaki sigara tablasının; port- mantonun, daktilo makinasının.. miktârı, değeri her sene sonunda Ankara`ya bildirilir;  buna karşılık Devlet/Hazîne, arsasının veyâ arâzîsinin yerini büyüklüğünü değerini bilmez!  Muhtar, burası hazineye aittir dedi ve inşaat bittikden sonra vafandaşın biri bu arsa benimdir, derse ne olacak?.. Müfettiş eskisi Cahit; Zihni bey`in de yardımıyle (bu inşâat arsası Hazineye aittir; aksi çıkarsa sorumluluğu kabul ederiz) şeklinde ve muhtarla ihtiyar heyeti tarafından imzalı mühürlü belgeleri inşaat dosyalarına koyuyor. Bayındırlık Bakanlığı 1 mühendisle, inşaatı mahallerinde kontrol için 42 sürveyan göndermiş.. Mühendis Bekir Berker bilgili, nâmuslu, çok titiz, çok çalışkan..    İnşâat mahalli mahrûmiyet yerinde mecbûren müteahhidin barakasında yatıp ekmeğini yiyene, suyunu içene güvenemem   diyen Müh.Bekir Berker her safhasında yaz kış demeden her yapıyı ziyâret edyor. Yollar kapanınca Muş`dan Bulanık’a gitmek için Bitlis, Van, Ağrı`ya bağlı ilçelerden geçiliyor. 180 boyunda, o zaman 45 yaşlarında, sükûtî, ağzında piposu.. kumu, betonları, demirleri.. kontor ediyor. Yakın yerlere beni de gütürüyor. Ben de, İstanbul`dan, Temelden Çatıya başlıklı kitap getirttim, bilgimi arttırıyorum. Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirme özel daire başkanı (Genel müdür diye anılması, benim soyadımın unutulması.. hâfıza kaybını ifâde eder!) Dr.Abdurrahman Soyaslan şeker hastası ve perhiz yapmaz.. sık sık Muş`a gelir, gezer, sohbet eder..   Bir gelişinde, öğleden sonra: Bana bir araba ver, Ankara`ya döneceğim; dedi. (Saat 24`e kadar varamazsınız ve sıkıyönetim dolayısıyla Ankara`ya giremezsiniz!) dememe rağmen, müdürlük şöförümüz Reşat Ülgener`den, en hızlı şöförümüzün Bozo Nihat olduğunu öğrenip onunla yolcu ettim ; 23.45`de Ankara’ya varmışlar.. Dr.Abdurrahman Soyaslan, teklîfini kabûl ettirmiş: Sağlık ocağı personeli ve Sağlık evi ebesi, lojmanlarında kahve cezvesinden terliğine kadar her şeyi hazır bulacaklar; diş mâcunu ve diş fırçasıyla gidecekler!.Lojman demirbaş ve mefrûşâtını; sağlık çalışmaları için gerekli âlet ve ilâçları taşıyıp yerleştirmek ; sobalarını kurdurup kömürlerini taşıtmak.. sağlık müdürlüğünün görevi.. Ve sâbık müsteşarın buyurdukları gibi, mükemmel bir açılış oldu. Bina ihâleleri îlânı 28 Şubat 1962`de yapıldı ve 100`ün üstündeki binanın tamâmı 1 Ağustos 1963 günü faâliyete geçti. Bunun şerefi Vâlî Ertuğrul Süer`e, Mühendis Bekir Berker`e, Doğunun fedâkâr müteahhitlerine ve Sağlık müdürlüğü personeline âittir. B.Berker çok dikkatli ve titizdi. Hasköy Sağlık ocağı inşaatını kontrolünde ben de vardım. 10-15 kilo ağrlığındaki beton büzleri başı hizasına kadar kaldırıp yere bıraktığında çoğunlukla parçalandıklarını görünce, hepsini imhâ ettirdi. Müteahhidin îtiraz mercii, İl bayındırlık müdürlüğü idi; müdür Z.O. teknikerdi. Müdürlük, mütahhit lehine karar verirse, biz de Erzurum`daki lâboratuara müracaat edebilirdik; fakat hiç gerekmedi. Müteahhitler Mühendisimizi şikâyetle görevden alınmasını istedikçe Vâlîmiz benden bilgi alır ve istekleri reddedilirdi. Ankara`dakiler; Dr.Cahit Öney`in çalışmalarını inkâr etmişler.. Buna karşılık mahallî gazeteler ne diyor? Cevâbı, dipnotda(5 )..Vâlî bey, birgün bana: Bu sefer şikâyet sebebi ciddî.. nurcu olduğu iddia ediliyor dedi. Ben de: Namaz kılmaz, cumaya bile gitmez.. nurcu olmasına imkân yok, deyince iknâ oldu.      8 Vâlî ile çalıştım; Ertuğrul Süer, Nâzım Üner ve Ahmet Paftalı mükemmel idiler. Ertuğrul Süer benim çalışmalarıma kıymet verirdi; evvelce görev yaptığı Kütahya’ya götürmüşdü.. orada, tekerlekleri boyumdan yüksek iş makinalarını, halkın Adnan Menderes’in develeri dediği taşıyıcıları görmüştüm. Bir kere de Bayındırlık Bakanlığını gezdirmişti: Salonlar koridorlar birbirine değercesine yakın masalarla dolu idi; yüksek mühendisler burada, İllerdeki bayındırlık müdürlerinin gönderdikleri belgelerden kat`î hesap çıkarıyorlardı. Doğu İllerindeki bayındırlık müdürleri tekniker idi ve bir kısmı mahallî halktan olan ve partilere sırtını dayamış inşâat müteahhitlerine söz geçiremiyorlardı. Nitekim; Ben, Ağrı Sağlık müdürü olarak Eleşkirt sağlık merkezini ziyaret ederken öğlen vakti şiddetli bir deprem (Varto depremi) oldu; ertesi sabah ilk yardım malzemesiyle Muş’a hareket ettim. Varto Yatılı bölge okulunun toz-toprak yığını haline geldiğini, onun yakınındaki sağlık ocağının sapasağlam olduğunu gördüm. Bu okul, sağlık ocağımızla aynı tarilerde inşâ edilmişti.. yapıda yuvarlak dere taşlarının ve kalitesiz kumların kullanıldığı şâyiaları çıkmıştı.. yaz tatili sebebiyle okul boş olduğundan ölüm olmamıştı. Ağrı’ya Bitlis üzerinden dönerken Mercimekkale, İl merkezi ve Hasköy sağlık ocaklarında da hasar olmadığını bizzat gördüm. İl merkezine bağlı Şeyhyusuf köyünde yeraltı su seviyesini ölçen jeolog hanım, bu köyde binâ yapılmaması gerektiğini bildirmiş; veteriner ve zirrat müdürleri bunu kabûl etmemişlerdi. Buradaki sağlık ocağımızın da yıkılmadığını öğrendim. Muhterem vâlîmiz Ertığrul Süer ile Mühendis Bekir Berker’e hayır duâlar ettim. Vâlî bey beni TBMM’ne de götürmüştü; Başbakanlık müsteşarı Müezzioğlu’nun başkanlık ettiği müsteşarlar toplantısını, uzaktan görmüştüm. 1-2 defa Köşke dâvet etmişti; âilece görüşmüştük; kahvelerimizi bizzat ikrâm âlîcenablığında bulunmuştu. Refîkası M. Hanımefendi, ilkokul öğretmeni idi. Köşkdeki samîmî sohbetimizde şunları anlatmıştı: [ Ben dâimâ vicdânıma ve kànunlara riâyetle icrâat yaparım; partili-partisiz herkes fikrini söyleyebilir, fakat karar bana âitdir. Ben de seçim sandığında oyumu kullanırım, fakat icrââtımda partizanlık yapmam. 1960 öncesinde, tarafsızlığımı görenler beni merkeze aldılar, buna bakan CHP’liler beni partilisi gördü ve Muş’a vâlî oldum, haksız teklifleri her reddedişimde puan kaybettiğimi ve sonunda gene merkeze alınacağımızı eşim ve ben biliyor isek de dürüstlükden ayrılamayız. ]   İkimizin aynı zamanda tasfiye edilmemiz mânîdar değil mi?  Bir kadrolaşmayı göstermiyor mu?     

 

Muş Köy Ebe Okulu oğrencilerini 23 Nğsan geçiy törenı için yetiştiren

Beden eğitimi oğretmenleri H.Mediha Öney

:

    

 Sağlık müdürlüğü personel sayısı gittikçe arttı: Mithat Kotan: Nâci Özkan’a yardımcı oldu ve mallar geldikçe depo-anbar sebebiyle Abdülbâri Korkmaz, Necâti  Kalsın.. vazîfe aldılar. Pilot bölge çalışmalarının başlamasından 1 ay kadar önce İl merkezinde şu hekimler vardı: (Muş’a geliş sırasıyla) Dr.İbrâhim Öztürk(Merkez hükûmet tabibi), Dr.İrfan Özer(Verem Savaş Dispanseri tabibi), Göz Müt.Op.Dr.Aysel Uçakan(Devlet Hastanesinin tek tabibi ve Baştabibi), Dr.Doğan Benli(Sıtma Savaş tabibi). Dr.İbrahim Öztürk, Dr.İrfan Özer ve Op.Dr.Aysel Uçakan’ın muayenehaneleri vardı…                                                                

       1 Ağustos 1963 günü hastaneler, dispanserler, savaş başkanlıkları, sağlık ocakları ve sağlık evleri TAM KADRO ile göreve başlayacaktı. Müsteşar bey’in emir ve tensibleriyle Ankara’da kurs gördüm.Verilen 39×29 eb’âdında(boyutlarında) karton belgede şunlar kayıtlı :  T.C. SAĞLIK VE SOSYAL YARDIM BAKANLIĞI   HIFZISSIHHA OKULU  SAYI:20         6242 Sicil numaralı Dr. Cahit Öney’in 18/6/1963 tarihinden 20/7/1963 tarihine kadar “Adaptasyon” kursuna katılmış olduğuna dair belgedir. 50 TL damga pulu ve 1 TL.lik Kızılay(?) pulu ve yukarıdaki fotoğrafım üzerinde okulun mühürü…                     Bu kursda  Dr. Muzaffer Akyol, mikrobiyoloji ve epidemiyoloji konularında bilgiler sunmuşdu. Kursun adı “adaptasyon(?) kursu” ise de, 11 gün sonra başlayacak pilot bölge çalışmalarını nasıl yürütmem gerektiği husûsunda – zerre kadar bilgileri olmadığından-  söz edilmedi.  Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinin nasıl yürütüleceğini, benim çalışmalarımı gözlemleyerek(!)   -Müsteşar bey, sayın Dr.Z.Ö’ye, 2 defa sorduğu “pilot bölge çalışmalarının değerlendirilmesi” sorusuna verdiği cevapda îtirâf eder- ve Cumartesi-Pazar gün ve geceleri evimde mumlu kâğıda yazıp teksir ettiğim SAĞLIK BÜLTENLERİMİ okuyarak genelge-yönerge çıkarmışlar; beni unutturmak için adımı bile anmamışlardır. Bu gerçekleri bilip de susanlara yazıklàr olsun!..      Bu kurs, çok gecikmiş olduğundan, Muş’daki son rötuşları yapmamı engellemişti; faydasından çok daha fazla zararı dokunmuşdu. Sağlık ocakları ve Sağlık evlerinin demirbaş, mefruşat ve sarf malzemelerini, benim yokluğumda, Sağlık müdürlüğünün fedâkâr personeli taşıtmış ve  yerleştirmişler… Emir kuluyuz.. “Bu zamanda 1 ay Muş’dan beni, her ne sebeple olursa olsun uzaklaştırmanız çok hatâlı olur!” demek mümkün mü? Pilot bölgede görev alacak sağlık, yardımcı sağlık personeline “mahrûmiyet bölgesi tazmînâtı, gezi tazmînâtı, te’mîninde güçlük çekilen personel tazmînâtı..” gibi yan ödemelerle her ay, 3 maaş almış gibi olacağı belirtiliyordu ve kudretli müsteşarımız, burada görev alacaklara, 3 yıl sonra ayrılmak isterlerse “batıda bir İl’e nakil” vaadinde bulunuyordu. Bu kurs sırasında; Bakanlıkda Zâtişleri Genel Müdürü Dr.Hicran Gözüm’ü ziyâret ettim. “Bu kurs müddetince bana vekâlet eden Dr.İbrahim Öztürk, Muş’dan ayrılmak üzeredir ve Aydın’daki pederi hastadır; batıda bir İl’e tâyin yaparsanız, Müsteşar bey’in vaadi inandırıcı olur!” dedim; hemen İzmir Sağlık müdürü olarak tâyîni çıktı!..

    

 
 
   Muş Sağlık müdürlüğüm sırasında, Sağlık hizmetlerinin yürütülnesinde bana yardımcı olan Muş milletvekili Sait Mutlu’yu da hürmetle anarım(6). Kendisi, daha önce bu İlde Özel idare müdürlüğü  yapmış olduğundan memurların hallerinden anlıyorlardı. Hülâsası; memurlara tazyik, karışan yoktu. Fakat, 1963 kış aylarında CHP, devlet içinde söz sahibi olmak için, tarafsız memurları tasfiyeye başladı; çünkü bu parti, tarafsız değil solcu-marksist memur istiyordu;  Atatürkçülük-devrimcik-çağdaşlık aldatıcı sloganları; (düşükler, kuyruklar, gerici yobazlar, devrim-inkılâp düşmanları!?..) ise infâzı yapılması gerekenkerdi. Biraz da kendimden söz edeyim.. Bana kimse (düşük-kuyruk-gerici yobaz) diyemezdi.. (Karşı devrimcilik)e gelince. Bu soruya, (DEVRİM)in târîfine, (Atatürkçülük) maskesi altında gizlenen gerçek târîfine göre karar verebilirdim. Devrimin gizlenen târîfini ise, önceleri abonesi ve 1955’den îtibâren yazarı olduğum MUSİKİ MECMUASIndan öğrenmiştim:

    Ercüment Berker’in; 1 Kasım 1957 tarih, 117 sayılı Musiki Mecmuası’nda çıkan (–Devrim    . ve Musiki- SİYAH ve BEYAZ)başlıklı yazısından: [ (Dostum Nurettin Şazi KÖSEMİHAL`in  .11.1.1957 tarihli Cumhuriyet`de neşrettiği DEVRİM VE MUSİKİ makalesi münasebetiyle açık hasbihal.)  Devrim ocaklarının, Beyoğlu lokalinde tertiplediği..   …….  Diyorsun ki:

(Devrim demek bir toplumun ekonomik üretim tekniklerinden, örflerinden, adetlerinden, geleneklerinden tutun da en yüksek değerlerine, zevkine kadar her şeyin değişmesi, altüst olması, yerine yeni tekniklerin, kuralların, değerlerin konulması demektir.)  ….... ] .   .NOTUM: 1945’lerden îtibâren; marksist edebiyatçılarımız, karikatüristlerimiz, basın mensûbu.. san’at ve ahlâkla ilgili en yüksek değerlerimizi yok etmişler; bu çalışmalarında da Yugoslavya’dan, Bulgaristan’dan, dış mihraklardan ödüller, destekler almışlardır. (Yapmak gerekli Konya’yı kültürde başşehir; / İstanbul öldü.. rûhuna İhlâs ve Fâtiha!.) beyitimin açıklamasında, ahlâken düştüğümüz çukurun vehâmetine bir misâl kaydetmiştim!.. Hâtıralarıma, kaldığım yerden devâm ediyorum:  Evet.. 1963 bahârına kadar, siyâsî baskı görmeden çalışırken, tarafsız değil de kendilerine uşaklık edecek karakter arayan partili ve mahallî güçler harekete geçtiler.. Merkez hükûmet tabibimiz, toplamı 1.500 TL, bugükü değeri yaklaşık 3.000 YTL (pansuman malzemesi) satın alınmasını istemişti. 2490 sayılı kànùna göre eksltme için îlândan sonra (sağlık müdürü, muhâsebe müdürü, Belediyeden bir yetkili) olarak toplanmıştık. Eksiltme için gelen Ecz.Ekrem Karşıdağ’la görüşürken, içeri giren C.H.P. gençlik kolu başkanı C.Ç., kendisinin de eksiltmeye gireceğini söyledi. Eczacı olmadığına göre ve bir eczacıdan alınmış noter tasdikli bir yetki belgesi ibrâz edemediğine göre bu eksitmeye giremeyeceğini söyledim. Isrârı üzerine de, şifâhen söylediklerimi bildiren (pazarlık komisyonu  3 imzâlı zabtı) yazarak kendisine verdim; isterseniz, Vâliliğe bu satınalmanın geçersiz sayılması için dilekçe ile mürâcaât edersiniz şeklinde yol da gösterdim. Îtirâzını vâlîlik reddetdi. Bu kerre; 10-15 maddelik bir ihbar ve şikâyet dilekçesini Sağlık bakanlığına postaladı. Sâyesınde, memûriyet hayâtımda ilk defâ müfettiş tarafından soruşturuldum. Sonunda suçsuz görüldüm.. O sıralarda Muş’da inşâat hamallığımı ve   Pilot bölge çalışmalarımı başlatıp yoluna koymam için bana 15 ay kadar tahammül ettiler.. 1964 Hazîran ayı ortalarında, Pilot bölge çalışmalarının bitişi olan 31 Temmuz l964’ü beklemeden, Ağrı sağlık müdürlüğüne tâyînimi çıkardılar; (parti sicil dosyamı?) Ağrı senatörü Salih beye(7) gönderdiler. O tarihde Muş’un merkez nüfûsu 12 bin, Ağrı’nın 24 bin idi. Muş’un köhne lojmanında yılda 7 ayın 24 saati gaz sobası ile ısınmaya çalışırdım; Ağrı’da lojman yeni yapılmıştı, kaloriferli idi ve kömür masrafını da devlet ödüyordu. Bunlara rağmen, izzet-i nefs sâhibi olarak îtirazda bulunmadım; ihtisas lisan ve branş imtihanlarını kazanıp ihtisâs için memleketim olan İstanbul’a yerleştim ve hepsinden önemlisi, 2 oğlum İstanbul’da tahsil imkânı buldular. Erzurumlu İbrâhim Hakkı hazretlerinin; (Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler!) beyitindeki hikmeti çok geç anladım ve Muş’dan ayrılmanın bana verdiği üzüntüyü yersiz buldum. Soldakilerin, atanmışa nasıl baktıkları mâlûm.. Sağdaki bâzı büyüklerimizin de kibir ve edep dışı davranışlarına şâhid oldum..

Yıl 1965… Sağlık bakanı Dr.Faruk SÜKAN,büyük dağları da ben yarattım, der gibi davranışlar içinde doğu illerinde sağlık teftîşi yapıyor.. doktorları azarlamalar; teftiş sırasında dinleme âletiyle hastayı muâyene edip, müdâvî tabîbi ile tartışmalar ve (sen bunları görmüyor musun?) diye azarladığı sağlık müdürlerine (şamar oğlanı) muâmelesi.. Ertesi gün benim başıma geleceği için; Van sağlık müdürü arkadaşım, (Muş’da âilece görüştüğümüz sıtma savaş tabîbim) Dr.Doğan Benli’ye sorduklarıma, telefonla şu cevâbı alıyorum: (Hastaları muâyene ediyor.. bu hastaya Beduz ver diyor; doktor teşhis ve tedâvî hususûnda îtirâz ederse sağlık müdürü azar işitiyor!) Beduz, Fransızcada B12 vitamini demek… Ağrı devlet hastanesindeki arkadaşlara durumu anlattım, ne derse, benim hatırım için (bâşüstüne !) diyeceklerine söz verdiler.. Telefonla, Doğubeyazıt hastanesi baştabîbi ve tek tabîbi Op.Dr.Burhânettin Kuzucu ağabeyime de ricâda bulundum ise de, (inşallah teşhîs ve tedâvîme karışmaz !?) cevâbını aldım. Bodrumu badana ettirmesini istedim; personelim yok! Dedi.. Sağlık müdürlüğünden personel gönderip alelacele badana işini de hallettim.. Sayın bakanımızı gece yarısı Hamur ilçesi Sağlık ocağı önünde karşıladım. Ağrı’ya gelip yattık. Birkaç saat sonra, 09.00`da hastânemiz teftiş gördü.. hekim arkadaşlar, benim hatırım için Beduz teklîfi başta, her emrine (bâşüstüne !) dediler.. sayın bakan, hastane giriş kapısında başhekim ve mütehassıs arkadaşlarla tokalaştı, tebrîk ve teşekkür etti. Nihâyet Doğubeyazıt hastanesi teftîşi başladı.. Operatör Dr. Burhânettin Kuzucu temiz kalpli bir âile babası.. eski tâbîr ile serîu`l-infiâl.. Kendisine saygısızlık eden kim olursa olsun, ona misliyle karşılık verir.. (sen !) diyene, kim olursa olsun, (sen !) diye başlayan bir cümleyle mukàbele eder.. Üst kata çıktık.. bakanın yanında başhekim, kaymakam Râfet Üçelli, beledye aşkanı var.. İkinci sırada müsteşar yardımcısı Dr.Recep Heybeli ile Tedâvî kurumları genel müdürü Dr.Osman Yaşar.. üçüncü sırada sağlık müdürü fakıiyr ü hakıiyr!.. Bakanla başhekimin konuşmaları : – Bu hastada ne var?  -Siroz!.. –Bu hastaya Beduz vermemişsin?.. Lüzum görmüyorum!.  – Hastayı yatırdın.. siroz teşhisi koydun.. bu hastalığın tedâvîsi mümkün olnadığına göre taburcu etmen gerekirdi; yoksa SEN,tedâvîsi husûsunda keşifde mi bulundun?   – Ben hastayı sokağa atayım, SANA telgraf çeksin, SEN de müfettiş gönderesin değil mi?..      – Ver bakayım şu dinleme âletini… Bu hasta siroz değil, peritonit tüberküloz.. Recep bey.. bir de siz muâyene edin!.. – Evet beyefendi!.  Dr.Recep beye bir de reçete yazdırdıktan sonra Bakan bey: – Sağlık müdürü gelsin!.. – Buyrun efendim!..– Bu reçetedeki ilâçlar sizde var mı? – Ağrı verem savaş dispanserimizde var..  – Bu reçetedeki ilâçları derhâl getirtin..  –Bâşüstüne!.. Bir ara, neden îcâb etti hatırlamıyorum; bakan sordu ve başhekim öfkeden mosmor cevaplandırdı:     – Bu hastanede mikroskop var mı?..   – Var.. bodrumda!.. ambalajını bile açmadım!  -Ne demek bu?  – Bakteriyoloji mütehassısı gelirse açılır!..     Bakan, fenâ halde öfkelenmiş bir şekilde  bağırır:  – Bodruma iniyoruz!. Sağlık müdürlüğü personeli bodrumu tertemiz etmiş; duvarları, tavanı beyaz badana ile ışıl ışıl.. Aksilik bu ya: akşamdan sabaha bir örümcek tavandan yere ağını kurmada!.. Bakan bey aradığı fırsatı yakaladı!. – Osman beeey!..Bu örümcekli hastaneyi derhâl kapatın!.. Genel müdürden önce Belediye başkanı sesini yükseltti: – Hastanemiz, tek doktoru ile ilçenin ihtiyâcını karşılamaya çalışıyor; biz sizden mütehassıslar beklerken kapatmaktan bahsediyorsunuz!.. Çıkış haklı ve çok daha mühimi, çıkışan Belediye başkanı!.. Bakan bey tornistan ederek seslendi: Osman bey.. bu hastâneye âcilen 1 dâhiliye, 1 mkrobiyoloji.. mütehassısı gönderin!.. Osman bey, not defterine emirleri yazıp, bâşüstüneyi çekiyor!..    Teftiş hey’eti Ağrı’dan Kars’a geçiyor!..  Ağrı ili, Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirildiği bölgede ve buraya, mürâacat edip de mukàvele imzalayan gelebiliyor.. Bu durum karşısında, bakan`ın (şu şu hekimleri tâyin edin) demesi aldatmaca, kandırmaca ve bunu oradaki herkes biliyor.. Yorumunu, yazdıklarımı okuyanlara bırakıyorum.              Bakandan bir misâl verdim; bir de vâlîden misâl vereyim:    (Neler çektim, neler cânân elinden!)     Evet.. memûriyette ve özellikle sağlık müdürlüğünde çekmediğim kalmadı!.. İsmi lâzım değil, son vâlîm öfkeli, küfürbaz, kavgacı idi.. Müdîrân olarak ben ve defterdâr yüksek tahsilliyiz.. Bir gün, masamda çalışırken, büyük bir gürültü ile salona çıktığımda, millî eğitim müdür vekîlinin merdivenden yukarı doğru kaçtığını, vâlî beyin de onu kovaladığını gördüm.      

Etnografya Müzesi`nden Anıkabir`e

   Bir gün makàmına gittiğimde, neş`e içinde bana: Gel müdür gel.. bir soru soracağım.. bakalım bilecek misin?.. Zekât keçisi ne demek?.. Vâlî beyin 5-6 misâfiri var ve hiçbirini tanımıyorum. Sorusunun cevâbını bizzat kendisinin vermek istediğini hissederek; (bu hususda sathî bilgi sâhibiyim) deyince, başladı keyifle anlatmaya: Köylü; sürüsünden zekât vermek için; sıska-uyuz bir keçiyi seçer… Senin zekât keçisi kılıklı büyüğün geliyor.. git, karşıla!..  Vâlî bey, kim-ne zaman geliyor, nerede karşılayım?.. Zâtıâlîniz gelmiyecek misiniz? Deyince: Bakanın geliyor.. belediye başkanıyla Horasan`da karşıla.. ben topçu uçağı ile Hınıs’a gideceğim.. geç gelirim.. yemeği bensiz yersiniz..        Belediye reîsi Cevdet Elçi ile, Sağlık Bakanı Dr.Edip Somunoğlu`nu Horasan’da karşıladık.. Giderken, çirkin benzetmesi hâriç, vâlînin söylediklerini C.Elçi`ye nakletmiştim.. Sağlık bakanı; bizleri makam arabasına aldı. Ben şöförün yanına yerleştim.. belediye başkanı benim sağımda.. Bakan ile Hamido arkada oturuyorlar..   [ Malatya Milletvekîli Hamit Fendoğlu, Hamido diye anılırdı. 17.4.1978 günü, Malatya Belediye Başkanı Hamido, Ankara`dan postalanan paketi açarken, içindeki bombanın patlamasıyla öldü. Çetin Altan`ı, emekli paşa Sıtkı Ulay`ı TBMM`nde dövdüğü söylenmiş/yazılmış idi. ]  Bakan sessiz ve umursamaz görünüyor ise de Hamido, öfkeli.. Bize suâller soruyor:

Vâlî bey niye gelmedi?.. Bu işin sonunda fırtına kopabilir, düşüncesiyle ben susuyorum, Başkan cevap veriyor: Topçu uçağı ile Hınıs`a gitmek üzere hazırlık yapıyordu.. Yol da uzun, yolculuk da.. Hamido bir soru soruyor, cevâbını alınca 10-15 dakikalık sükûttan sonra diğer bir suâl geliyor.. Eleşkirt`e yaklaşınca Ağrı Dağı göründü ve Hamido: İşte bizim Everestimiz.. diyerek havayı yumuşatmaya çalıştı ise de biraz sonra: Bakan bey!.. bu bize hakarettir.. geleceğimizi biliyordu.. İl dışına, Hınıs`a gitmek için İçişleri bakanlğondan izin aldığını da zannetmiyorum ; demesine rağmen, Bakan bey, her halde bizlerin mevcûdiyetini  güşünerek sessizliğini koruyordu. Ağrı`ya geldik..Bakan bey, vilâyet telsizcisini çağırarak şu emri verdi : Vâlî bey İl dışına çıkmak, Hınıs`a gitmek için izin almış mıdır ? Cevâbının Van vâlîliğine bildirilmesi.. İçişleri bakanlığından sor. Akşam yemeğimizi, İl merkezindeki bütün hekimlerin iştirâkıyle lokantada yedik.. Bakan beyi, Van-Ağrı sınırındaki Dedeli`ye kadar tâkîb ettik.. Karşıdan, Vanlılar geldi.. Herkes arabalarından indi.. Bakan bey bize Allaha ısmarladık demek nezâketinde bulundu.. o sırada bir memur, Bakana yaklaşarak, Ağrı vâlîsinin izinsiz İl dışına çıktığını bildiren bir telsiz aldıklarını bildirdi.

     

AĞRI’da KOLERA TEDBİRLERİ :

Güneydoğu Pasifik’deki Celebes Adaları’ında başlayan kolera salgınının yurdumuzu tehdîd etmesi üzerine, Ankara’dan telefon emri ile Doğuzeyzıt ilçemizde, gerekli tedbirleri almak üzere görevlendim. Bu 15 günlük görev sırasında bir akşam, Sarısu Sağlık ocağından bir haber geldi: Bir hstada, dindirilemeyen ishal varmış!.. Doğubeyazıt merkezinde Hastanenin tek hekiminden başka kimse yok.. Bakterioloji laboratuarı ve hattâ faal mikroskop bile yok. Kolera vak’ası ise, yıldırım telgrafla ihbârı mecbùrî hastalıklardan!.. Hemen Sarısu’ya gidip hastayı muayene ettim. 2 şişe sreptomisin’i bir bardak su içinde eritip hastaya içirttim. (Bu toz ilâç, 1 şişe içinde 1 gram olarak bulunurdu. Serum içinde eritilip kilo başına 15 miligramı kalçadan adale içine enjekte edilirdi. İçirilecek ise, kilo başına 45 mgr.) O geceyi hastanın yanında yatarak geçirdim.. Hasta iyileşmiş ve kolera olmadığı anlaşılmıştı!.

      1964(65?) Yaz aylarında bir gün, Müsteşârımız Dr. Nusret Fişek; sağlık hizmetleri sosyalleştirilmiş 4 ilin sağlık müdürlerini (Dr. Cahit Öney, Dr. Doğan Benli, Dr. İrfan Özer, Dr. Hüseyin Polisoğlu) Van’da bir araya getirdi. Toplantıda Verem Savaş Genel Müdürü Dr. Hamdi Açan da vardı. “tanışma ve sohbet seviyesindeki” toplantı devam ederken, salonun açık duran kapısında, yeşil-kırmızı buluz etek giymiş genç bir hanım, bizleri görmekten ziyade, bizlere görünmek pozunda gözüktü; durup bekledi. Müsteşarımız şu açıklamada bulundu: Bu meslekdaşımız Dr. Türkân Saylan; Lepra savaş hekimi olarak canla başla çalışmaktadır. Yakınlarına yaklaşılmaktan korkulan hastalarının ellerini sıkmaktan bile çekinmemektedir.
Bir ara, Dr. Hüseyin Polisğluna sert itirazda bulununca, müsteşarımız da genel müdüre sert çıkıştı ve “Benim buluduğum bu toplantıda, Bakanlığı temsil eden kişi genel müdürden de önce sağlık müdürüdür”  dedi. Fakat Dr. Açan, sert konuşmasına devam etmekten çekinmedi. Türkiye Verem Savaş Vakfının, güçlü ve Prof. ünvanlı yöneticileriyle Dr. Hamdi Açan’ın arası çok iyi idi.. Müsteşarın, hükûmetle arasının pek de hoş olmadığı konuşuluyordu!..      

Hemen Muş hâtıralarıma dönüyor, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesini nasıl tatbîka başladığımı anlatıyorum:

1 Ağustos 1963`den itibaren, anlaşmalı sağlık ve yardımcı sağlık personeli yerleşti. Tıbbi sekreterler, otolarıyle şöförler göreve başladı.

Ev halkı tesbit füşleri, kişisel sağlık fişlerinin hazırlanabilmesi için, sağlık ocağı tabipleri, bağlı köylerinin krokilerini yaptılar; evlerin kapılarına yağlı boya ile numaralarını yazdılar.

Bu arada, 3 cevherli sağlık memuru arayıp buldum; onlarla Müdürlükde (İstatistik ve değerlendirme bürosu) kurdum; teksir makinesi ve mumlu kağıt ile (Sağlık bülteni) yayınına başladım(8) ve sağlık ocaklarına dağıttım. Bu bültenin içinde her ne varsa hepsini kendim düşünüp tesbit ettim ve geceleri, hafta tatillerinde evimde yazdım, teksir ve dağıtım işlerinde sağlık memurlarım yardımcı oldular. Muş`da bir de panel düzenlemiştik.. Moderatörlüğünü ben yapmıştım; panelist arkadaşlarım Muş Sağlık grupu Başkanı Psikiyatrist Dr.Hasan Behçet Tokol, Ana-çocuk sağlığı başkanı, Verem savaş başkanı, Sıtma savaş başkanı, Lepra savaş başkanı(Cildiye mütehassısı Haydar bey) hizmetleriyle ilgili konuşmalar yaptılar.. Dinleyici kitle, dağıttığımız kâğıtlara sorularını yazdılar.. bunları konularına göre tasnîf ederek arkadaşlarıma dağıttım ve onlar cevaplandırdılar.. bu soru pusulalarını da saklamıştım!..

Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesine karşı çıkanlar elbette oldu. Fakat en enteresanını anlatayım: Bakanlıkda, Sağlık işleri genel müdürlüğüne bağlı savaş başkanları, ellerindeki yetkikerin uygulama ile ilgili bölümlerinin Sağlık işleri sosyalleştirme özel daire başkanlığına geçtiğini bir türlü hazmedemediler. Ankara’dan gelen Ana-Çocuk sağlığı başkanı, o tarihte Özel idareye ait Köy ebe okulunu gezmiş, bana gelerek kanalizasyon çalışmıyor, dedi; Van`da ise, Sosyalizasyon çalışmıyor! Demiş. Ayrıntıya gireyim: Evvelce Sıtma savaş Diyarbakır`a, Trahom savaş Gaziantep`e.. bağlı idi. Aynı köye bazan 3 ayrı başkan, birbirinden habersiz olarak aynı günde kendi otolarıyla giderdi. Şimdi ise, Sağlık grup başkanımızın yaptığı programa göre 4  savaş başkanımız 1 oto ile köye gidiyor ve ziyaret günü de ilgili sağlık ocağı tıbbi sekreterince önceden muhtara bildiriliyordu.. Evvelce köye giden savaş tabibi, ben sâdece şu hastalara bakarım derken, şimdi, Sağlık ocağı tabibi de ziyarete katıldığından köydeki her hasta hekimini buluyordu. Bir faydası da; bulgular kişisel sağlık fişlerine yazılıyor ve sağlık ocağı tabibi,  konusunda uzman hekimlerden bilgi ediniyordu. Bir de kendimden bahs edeyim: Kış sona erip yolu açılınca bir köye gittiğimde, muhtar, evine davet ediyordu.. ben ise, önce mezarlığa gidelim, deyince muhtar ve yanındaki köylüler şaşırıyordu.. Mezarlıktaki küçük boydaki taze kabirleri muhtardan, köy sağlık evi ebesi ve sağlık ocağı tabibinden hesabını sorunca işin ciddiyetini kavrıyorlardı. Bu ihmalin en küçük cezası, ödenmiş gezi tazminatlarının vali onayıyla geri alınması idi. Vâlîmiz Ertuğrul Süer, köy yollarının kapanmağa başladığı sırada muhtarlar toplantısı yapıyordu, müdürler olarak muhtarlardan beklediklerimizi bildiriyorduk. Ben de; çocuklarda görülen kızamık-boğmaca gibi hastalıkların derhal sağlık ocağı ve köy ebesine ihbarını tenbih ediyordum. Merkez köyde, Ağrı’da böyle bir köye ebeyi götürüp muhtara misafir ediyorduk. Ebe, hasta çocukları bir deftere kaydediyor, akşamları ateşlerini ölçüyor, 38’i bulanlara, pnömoniye çevrmesin diye antibiyotik enjekte ediyordu.

1964 Haziranının ortasında, müsteşar beni Ankara`ya çağırdı ve Ağrı`ya tâyin ettiğini söyledi; yalnızca (takdîr zâtıâlînizindir) dedim. Bu ânî nakil sağlık hizmetlerinin geleceğini karartan, günümüzde dejenere görüntü veren büyük bir darbe olmuştur Günümüzde, (ev hekimliği) ihtiyacı!!!… için yeni bir organizasyon gerekmesi bunun delîlidir!!!… Haziran 1964 ortasında, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hizmeti Van, Ağrı, Bingöl illerine teşmil edilmiş; İl sayısı dörde (altıya değil, dörde) çıkmıştır. Muş pilot bölge çalışmalarının ilmî değerledirilmesi yapılmamıştır. Ben Muş`dan ayrıldıktan sonra, kimse bu değerlendirmeleri yapamazdı ve yapamadı!!!… Fişek bey’in de başarılı bulduğu pilot bölge tatbîkàtında, hastanelerin başhekimleri, sağlık grupu başkanı idi ve bu husus; hizmet-içi eğitim, koordinasyon.. bakımlarından gerekli idi.. onu da değiştirmişler..  

Benim ileriye dönük projelerim, düşüncelerim berhavâ olmuştur.

İstanbul sağlık ocakları, (semt polikliniği) görünümündedir.                       Ağrı`ya mantıksız, zamansız, ânî naklimin sebebini şöyle yorumladım:  Görevden alınacağını zannetti ve sevdiklerini onurlandırdı!!!…  

Muş çalışmalarımın mükâfâtını değil, mücâzâtını gördüm :

12 inşaat müteahhidinin 1ci tertip ödeme bordrosunu mâliyeye götüren Z.Bozkurt geri geldi ve (Maliye bakanığından genelge gelmiş, yüzde 3 tasarruf bonosu kesintisi yapılmayacakmış; müteahhitler yılsonu gelir vergisi ödemelerinde bildirip ödeyeceklermiş…) 1964 kışında Sayıştay murakıpları geldi. Ağrı’da iken bana 300 bin TL zimmet tebliğ edildi. Maliye bakanlığının tamimi kanuna aykırı imiş. Muş muhasebe müdürü Bedri Aydın, müteahhitlerden, ödediklerini bildirir belgeleri toplayıp ibrâz etti de 2 yıl süren azaptan kurtulduk.  Allah(CC) Bedri Aydın`dan razı olsun.

Z.Ö.`nün, N.Fişek’le yaptığı söyleşide, Prof.Dr.Cevat Geray; 1963`de Muş`da (toplum kalkınması semineri)nde bulunduğunu anlatıyor.. Ocak 1964’deki bu seminer, bir sıkandalın son perdesi idi.. anlatayım : Evvelce bahsettim.. Nusret Fişek ; Muş`un aynı köylerinde Sağlık ocağı yanında Ziraat, Veteriner tesisleri de yaptıracağını, bu toplum kalkınması projesi için gerekli 90 milyon lirayı nasıl olsa bulacağını düşünerek, HİNDİSTAN`dan bu konuda mütehassıs kimseleri dâvet etmişti. Parayı bulamadı, proje yattı ise de, misâfirlere (gelmeyin !) denilemedi.. HİNDİSTAN`dan gelen yetkililerce İngilizce konuşmalar yapıldı, tercüme edildi. Bu seminerin katılabildiğim oturumunda not tuttum… Masraflar nasıl karşılandı, Allah bilir!..    [ Bu konuda geniş bilgi, yazının sonundaki Ek-1’dedir. ] 

Müsteşarımın, (hizmete yansıyan!) hatâlarını da kaydediyorum :

Pilot bölgede verilen yan ödemeler çok iyi idi; bütün hekim, hemşire, sağlık memuru, ebe kadroları dolmuştu. Bazı kaymakamların (köy ebesi benden fazla alıyor!) şeklinde itirazları kulağımıza geliyordu. Fakat 1-2 yıl sonra bu sızlanmalar son buldu: maaşlar yükselmiş, yan ödemeler aynı kalmıştı. Mâliyeciler müsteşarımızı kandırmış, yan ödemeler maaşlara indekslenmemişti.. Sonunda sağlık ocakları boşaldı.. 

Bir gün, makàmında bana karşı şöyle söze başladı: Malazgit ve Bulanık İlçelerine kış aylarında Bitlis, Van, Ağrı ilçelerinden geçerek gidiyorsunuz değil mi?..                 Cümlelerini soru ile bitirmediği takdirde hiç ağzımı açmayacağımı biliyordu. Susmama sebep: Bana hiçbir zaman danışmadan karar aldığını ve konuşmalarının karar tebliği şeklinde olduğunu anlamıştım. Mantık dışı bir şey söylese bile, isyân etmemek için, içimden: Kerâmet buyurdunuz efendim, isâbet buyurdunuz efendim, diyerek acı bir tebessümle yetiniyordum.Sözlerini, sumeninin üzrindeki 2 zarfla oynayarak şöyle sürdürdü: Bu konuda mektuplar da alıyorum… Filânca arkadaşınızı, Bulanık ve Malazgirt’de size vekil olarak yetkilendirmeye karar verdim, ne diyorsunuz?.. Bu 2 zarfın sahibini biliyordum.. resmî arabayla arasıra Van`a kaçamak yaptıkları kulağımıza gelen kişilerdi.. Fakat; her fikrine, daha doğrusu karârına cevâbımı tekrarladım: Takdir zâtıâlînizindir. Bakan beyden randevu almıştım, dedi ve Ord.Prof.Fahrettin Kerim Gökay`ın huzûruna çıktık. Bakan, sebeb-i ziyâretimizi biliyordu.. Hekimin soyadını işitince,endîşe ile koltuğunda doğrularak: Sakın onlardan olmasın,dedi. Bir edebiyatçıyı kasdetmişti. Hayır efendim! cevâbımla sükûn buldu. Bir suâl daha sordu: Evvelki bakanlığımla ilgili olarak, Bulanık`dan bana defâlarca telgraf çekip keresteleri soruyorlar.. bunlar kimdir ve maksatları nedir?.. – Siyâsî muârızlarınızdır, efendim; cevâbıma karşılık, – Ben de öyle düşünmüştüm, dedi. Hani bir şarkı vardır: (Her gece barda / Gönlüm hovarda / Çalsın sazlar, oynasın kızlar / Hayda hayda di hayda!.) Müsteşar bey, hekimlerden uygunsuz kişiler çıkmayacağına sâfiyetle inanıyor.            Birgün, vekîlim, Bulanık`dan telefon etti ve: Muş`a geliyorum.. benzin almak üzere 20 bin lira çekeceğim, dedi. Sağlık grup başkanı Dr.Hasan Behcet Tokol’a, ben buna tahammül edemem, deyip Varto’ya kaçtım.. Bir iki gün sonra kokusu çıktı: Parayı alır almaz Van’a gitmiş; geçmiş gün, paranın tamâmını veya bir kısmını kumarda kaybetmiş.. Bulanık Kaymakamı bana, yakında tutuklanabileceğini telefonla bildirdi. Pilot bölgenin şerefi söz konusu olduğundan İl merkezinde bütün hekimler toplandı ve parayı ödeyeceğimizi bildirmem huhûsunda bana yetki verdi. Bulanık Petrol Ofisi sâhibine telefon edrek: 20 bin liralık benzin faturası kesip doktor beye verin, para bende ve hemen gönderiyorum, dedim; hamamın nâmûsu böylece kurtuldu.. Bu çok hafif kalır.. (Turpun büyüğü torbada!) derler ya, şimdi anlatacağım olay çok vahim: Yollar kapanacağından, müdürlük şöförüm Reşat Ülgener’le, makam arabamız külüstür jeep`le Bulanık`a gittik. Dönüşte, yolum üzerinde ve Bulanık’a 5-10 km mesafede bir köye uğradım.. Kızamık salgını var; ilgi gösteren yok!. Muş`a döner dönmez durumu telefonla anlatıp hemen köye bir ebe yerleştirmesini istedim. Zihni beyin îkàzı ile, bir de mufassal telgraf çektim. 1964 bahârında, yollar açılır açılmaz bu köyün mezarlığını ziyâretimde 15 kadar küçücük ve tâze (halk tabiriyle üzerinde henüz ot bitmemiş) mezar tesbît ettim. Bakanlıkla yazışmamız vâlî imzâsıyla olması gerekirken; Muş sağlık müdürlüğünden, Zâta mahsus-Çok gizli işâretli taahhütlü zafla durumu doğrudan bakanlığa bildirdim ve takdîrini bakanlığa bıraktım!.. Yardımcımı, Muş’daki arkadaşlarım arasından bana seçtirmesi gerekirken karakùşî ve tam mânâsıyle tepeden inme emrinin sonucunu, zâtâ mahsus yazım önüne geldiğinde belki anlamıstır.. sonraki görüşmelerimizde bu konuyu hiç açmadı!..

Yapılması noksan kalanlara devâm edeyim :

Evvelce, Merkez hükûmet tabîbi seferberlik tecilli idi. (Yeni nizam)da sağlık müdürü mü, merkez sağlık ocağı 1. tabîbi mi, Merkez sağlık grup başkanı mı seferberlikde tecilli sayılacaktır. Buna benzer bir durum    –sağlık müdürü yardımcısı yoksa- kimin vekâlet edeceğinin, o zamanlar belirsiz bırakılmasında da söz konusudur.                           

Bu mevzuda  son cümlem Prof.Dr.Zafer Öztek`e : 

Nusret Fişek tarafından söylenenleri araştırmadan ve bulduklarınızı dipnotlarda belirtmeden yayımlamanız hiç de şık olmamıştır!!!…

10 Eylül 2006 Cumartesi                                       ________________________________________________________________

( 5 ) “Şark Telgraf”isimli mahallî gazetenin 13 Eylül 1962 Perşembe târihli nüshası  ön sayfasındaki, Mehmet Orhan AKSOY’un, “Örnek insanlardan biri (Dr. Cahit Öney)” başlıklı yazısı:

Feryatlara kulak tıkama ve didin..

Didin doktor ufukların nurlara açılacak..

Kurtulan her hayatta payı olup CAHİT’in

Ebediler içinde mutlak yeri olacak.

              Siirt vilayetinin (…) kazasında bir doktorun çok nahoş olan hareketlerini köylülerden işitmiştim. Bu hareketler mesela hastaya zamanında gereken bakımı yapmama, acil vakalara çabuk el koymama v.s. Hatta biri bana (Bizim doktor ilaçlardan  ala para alıyor) diye dert yandı. Tabi bunun ne derecede doğru olduğunu bilmiyorum. Kırk günlük bir tekamül kursuna giiden bu doktor zavallı kasabayı üç ay kadar doktorsuz bıraktı. Tifolulardan geçilmiyordu. Hastalık gittiçe bulaştı, çoğaldı, velhasıl halk memnun değil bu zattan.

         Bu bir nümune. Bir de bunun zıd nümunesi var ya ondan misal verelim. Birkaç günden beri vazifeli olarak Muş vilayetinde bulunuyorum. Tabii bu ilk gelişimde bazı kimselerle görüştüm. Bir ara hükümet binasında ilerlerken Sağlık müdürlüğü dairesini hatırladım. Sordum öğrendim ve müdürün dairesine gittim, içeri girdim. Tanıştık, yer gösterdi oturdum. Her gün gibi bugün de bir hayli işi vardı. Yine de benimle sohbet etmeyi sormayı ve sorularıma cevap vermeyi ihmal etmiyordu. Gelen gidenin hattı hesabı yoktu. Her içeri gireni tatlı konuşmasiyle  merhamet ve vazife severlik duyguları gelişmiş vicdan azabından korkan bir insanın tarziyle memnun edip uğurluyordu. Muayene bile ediyor hastaları…

Bir ara sordum    – İşleriniz sizi yoruyor mu?  Ellerini evvela oğuşturdu sonra masaya dayayıp konuştu.     – Yorulmaz olurmuyum hiç. Ama yine memnunum.     Hem ondan fazla mesuliyetli işleri üzerine alan bir kimse yorulmaz olur mu?

       Kendi kendime “Elbet yorulursunuz” dedim. Bir insan kendisine  -varol, Allah seni başımızdan eksik etmesin- dedirtti mi yorulmak hem vazifesi hem hakkıdır.

       Şansı var Muşluların. Sizin de şansınız var Sayın Doktor Cahit Öney. Yarası bütün milletin kalbinde derin izler bırakan bir topluluk içinde vazife yapmakla şanslısınız. Öpülmeye değer mukaddes ellerin var. Çünkü o eller milletimin gözyaşlarını dindirmeye uğraşıp halkımızın yarasına tesiri mutlak ilaçlar sürüyor. Vatanına sadık insan, sana bütün bir Türkiye sesleniyor. 

        – Ellerin dert görmesin..Varlığın yok olmasın..

 

    NOTUM: Siirt’in bir İlçesinin tek doktorunu 40 gün süreli bir kursa çağırıyorlar.. Tifo salgını çıkıyor.. halk çâresiz.. İşte o devirlerin Sağlık bakanlığının büyük hatâları: Kursa neden çağırıyor? Kendisini iş yaptı diye göstermek için!. O ilçenin tek hekimini kursa çağırmanın halk sağlığına verdiği zararları idrakten âciz toplum sağlıkçıları??!!. Beni de  Adaptasyon kursuna (sözüm ona adaptasyon?) zamansız çağırdıkları gibi.. kurs ve kursiyer sayısını 1 adet arttırdılar ya.. onlar bunu başarı hânelerine kaydetmişlerdir. Sosyalizasyonu kabul etmeyenler ayrılmışlar;sağlık müdürü olarak adlî otopsiye gittiğimden haberleri var mı?  (Sağlık Yönetimi) hocalarımıza bir örnek, kötü örnek veriyorum: Muş’da, 1.Ağustos 1963 günü Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi pilot bölge çalışmaları başlayacak.. Sağlık ocakları ve Köy sağlık evleri inşaatı bitmiş, hepsi bomboş, mefrûşat, demirbaş ve sarf malzemeleri Sağlık müdürlüğünce taşınıp yerleştiriliyor.. Sosyalleştirmeyi kabul etmeyen hekim ve yardımcı sağlık personeli İl ve İlçe merkezleri Varto, Bulanık, Malazgrt’i 1963 baharından itibâren birer ikişer terk ediyorlar. 12 bin nüfuslu İl merkezinde poliklinik yapan 2 hekime, az da olsa, makamında sağlık müdürü de katılıyor.. 3 İlçede ise hiç hekim kalmamış(9).. Bunu (gören) müsteşar bey ve sosyalleştirme özel daire başkanı, bu il ve ilçelerine 3 aylık geçici görevle, 31 Temmuz 1963’de son bulacak hizmeti sağlamadıkları gibi, ben sağlık müdürünü de Ankara’da 18.6.1963 – 20.7.1963 tarihleri arasında sözüm onlara Adaptasyon kursuyla pasifize ediyorlar. Zavallı ağzı var, dili yok Muş halkı.. hiç sesleri çıkmıyor!.. Bu bir sabotaj mı?. Tabîîdir ki değil !. Nedir ya ?..  Cehl-i mürekkeb !..      Böyle bir rezâlet batı şehirlerimizden birinde yaşansaydı; müşteşarı, bakanı.. istifâ etmek zorunda kalırlardı.. Sağlık müdürü Dr.Cahit Öney, Naci Özkan, Zihni Bozkurt, Mithat Kotan, Abdülbâri Korkmaz, Necati Kalsın, Reşat Ülgener 40 parça olurcasına çalıştılar da sayın müsteşar:  Açılış güzel oldu!  buyurabildi. [ Mayıs 1964’de personel durumu, yazı sonundaki Ek-2’dedir. ]   Sayın müsteşar, İl merkezinde değil de Bulanık ilçesinde görevli hekimi sağlık müdürüne yardımcı tayin ediyor.. Hiç izin kullanmadım: Bana vekâlet etmek için İl merkezine gelmeye kalkışır diye.. 1963 müsteşarına göre  Sağlık Yönetimi İl sağlık müdürlüğünde başlar, sağlık ocağında biter! Verdiğim misâller göstermektedir ki, Sağlık Yönetiminin başlangıç noktası müsteşar ve onun bakanlıkdaki istişâre elemanlarıdır(danışmanlarıdır)!.   Şubat 1962 – Ağustos 1963 tarihleri arasında çekdiklerim yazmakla bitmez..   Kesif sağlık çalışmaları yanında, dersler boş geçmesin diye ve Vâlî bey’in ısrarları sonucu, 1962-63 öğretim yılında Muş Lisesi son sınıf edebiyat şûbesinde fizik öğretmenliği ve Köy Ebe Okulumuzda türkçe öğretmenliği yaptım..[ Yazı sonundaki Ek-3’e bakınız. ]Kabataş Erkek Lisesi fen şûbesinden Pek iyi derece ile mezundum ve bildiklerimi unutmamıştım.

Muş hâtıralarıma şu cümlelerle son veriyorum : Sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi mevzûâtına büyük katkılarım olacaktı.. Kayıp, milletimindir.. Fakat; İstanbul`da milletime hizmete devâm ettim: Türkoloji kongrelerinde 5 ve İ.T.Ü. Türk  Musikisi Devlet Konsevatuarı sempozyumunda 1 tebliğ; İstanbul Aydınlar Ocağı’nda 1 konferans, Selçuk(Konya) Üniversitesi Türk musikisi konservatuarında 1 konferans verdim. 8 çalışmam; Musiki mecmuası ve İslâmî Edebiyat dergisinde yayımlanmıştır. (Musiki hakkındaki ilmî araştırmalarının   TAMÂMINI neşredebilen tek kişi olmakla övünürüm. )

 

Prof.Dr.Zafer Öztek ve arkadaşlarının, Muş pilot bölge çalışmaları tarihçesini  objektif bir şekilde inceleyeceklerini umarım!..

________________________________________________________________

 

(5) “Kitaplaşmamış yazılar III’’ den:

         Z.Ö. Bu terimin sosyalleştirmenin başarısında önemi var diyorlar.

         N.F. Var tabii. Onun için vurguladım başta. Bunun sosyalizmle alakası yok. Türkiye’de pek çok insan komünizmi de sosyalizmi de bilmez ama, karşıdır. Ben her ikisini de bilirim, ama taraftar değilim. Türkiye’ye uyacağı fikrinde değilim. Onu da söyleyeyim. Niçin uymaz Türkiye’ye? Sosyalizmin başarılı olabilmesi için yüksek derecede disipline ihtiyaç vardır. Türk kültüründe bulunmayan şey de disiplindir. Sosyalist diye geçinenlere çok söylemişimdir. “Birgün iktidara gelseniz Marks’ın Lenin’in kemikleri sızlar’’ demişimdir. Bu lafı söyledim diye beni çok protesto ediyorlar.

Prof.Dr.Mümtaz EKER’in   “Nusret Fişek Hocamız ve Eğitilmiş Akıl“ başlıklı yazısından:   

Bildiğiniz gibi Dr.Fişek Hocamız bürokrasiden ayrılarak akademik yaşama geçti. Sağlık politikası konusundaki fikirlerini sizlerle paylaştı. Nüfus ve sosyal bilim konusundaki fikirlerini bizlerle tartıştı. Bunların uçmaması için onları yazılı metinler haline getirdi. Hepimizin aydınlanmasında, ufkumuzun gelişmesinde bu metinlerin ne derecede önemli olduğunu vurgulamama gerek yok sanırım. Ancak 12 Eylül döneminde bu metinlerden seçilen parçalar yine “Sözde Atatürkçü“ler tarafından bu kez “komünizm propagandası“ yapmakla suçlandı. Sıkıyönetim komutanlığının yazılı emri ile soruşturma geçirdi.

           Prof.Dr.Gazanfer AKSAKOĞLU’nun “Çok Yönlü Önder: Nusret Fişek“ başlıklı yazısından:

Bu eşsiz insana çağdaş olmaya layık olamayanlar, toplumumuza sağlığı, barış ve rafahı çok görenler, onu sırasıyla Bakanlık, Üniversite ve Tabipler Birliği’nden uzaklaştırmaya kıyabilmişler, bunu becerebilmişlerdir. Kurduğu Hıfzıssıhha Okulu, Toplum Hekimliği Enstitüsü’ne bağlı Etimesgut ve Çubuk Sağlık Eğitim ve Araştırma Bölgeleri birbiri ardınca kapatılmış, yetiştirdiği halksağlığı uzmanları insangücü kıyımına uğramışlardır.       

(6) Muhterem Sait Mutlu’nun bir mektubu aşağıdadır :

Sayın Müdürüm,

       1962 yılında Muş ve mülhakatında yapılması kararlaştırılan inşaat ve tesisler hakkında biraz olsun şimdiden bilgi vermeyi faydalı buldum.

       Ziraî istihsal miktarını artırmak ve iasihsal unsurlarından olan iş gücünün vasıflarını yükseltmek yollarını araştırırken tabiatıyle ziraat eğitimi yapmak, Milli Eğitim seviyesini yükseltmek ve sağlık hizmetleri üzerinde durmak gayesiyle Muş’umuz pilot bölge olarak kabul edilmiştir.

       Mevzuubahis üç hizmetin Muş’ta birleştirilmesi bir Kültür Merkezinin teessüsü ve  (Community developpment) in nüvesi olmak vasfından başka sayısız faydalar sağlayacağı muhakkaktır.

       Yekûnu ( 21.762.000 ) liraya baliğ olan bu tesis ve inşaatta malî imkânsızlıklar yüzünden 1962 yılında belki (14) Milyon liralık kısmı yapılabilecektir.

       Gerek Planlama dairesinde, gerekse alakalı Bakanlıklar nezdinde bu konu üzerinde her üçümüz hassasiyetle durmakta, durumu adım adım takip etmekteyiz.

       Bu konuları mahallinde tekrar bir tetkike tabi tutmak üzere Planlama dairesi sayın Müsteşarının yakında Muş ve mülhakatına gelmesi ihtimali vardır. Sayın Müsteşarın teşrifleri yalnız muhiti görmek, mütasavver inşaat ve tesislerin yerini görerek bilgisini takviye etmekten başka bir şey değildir.

Etnoğrafya Müzesinden Anıtkabir`e

       Yapılacak işleri maliyet bedelleri de gösterilmek üzere aşağıya alonmıştır.                                                                                                                 

2-                 Üç Merkezde Bölge Okulu (Tarım, Sağlık, Veteriner) İnşaat maliyeti 9.300.000 lira.

3-                 Dokuz yerinde Sağlık, Tarım ve Veteriner tesisleri. İnşaat maliyeti     2.280.000 lira.

4-                 İstimlak bedeli (Tahmini)                                                                              820.000 lira

5-                 İlk Tesis Masrafları                                                                                     3.162.000 lira.

6-                 Merkezin ana yollara bağlanması                                                              5.600.000 lira.

       Yapılacak bu tesis ve masrafların Bakanlıklar itibariyle sarf edilecek miktarın blançosu :

A) Tarım Bakanlığı :                          İnşaat için :       2.280.000

                                                              İlk tesis ms.:      2.832.000

                                                                                          5.112.000 lira

B) Milli Eğitim Ba.  :                           İnşaat                 8.340.000

                                                               İnşaat tesis ms.     330.000

                                                                                           8.670.000 lira

C) Sağlık Bakanlığı :                            İnşaat için          1.200.000 lira

D) Bayındırlık Bk.   :                            Yol                      5.600.000 lira

       Ayrıca, Tarım Bakanlığına bağlı Toprak Su Umum Md. ce sulama temini ve kanal ıslahı için de,

Muş’un Alizurum, I nci Şimlak, Bulanığın Pulur –Mirbar- Şeyhyakup, Vartonun Karaköy köylerinde

Başlanacaktır.

       Keyfiyeti malumaten arzeder, saygılarımı sunarım.

                        29.12.1961

                                                                                                                Sait Mutlu

                                                                                                           Muş Milletvekili     

                                                                                                                  (İmzası)

       Yukarıda sayılan ve üç Bakanlık tarafından müştereken yapılacak tesislerin ve inşaatların yerleri

Sunlardır :

1-      Kızılağaç nahiyesi,

2-      Til nahiyesi veya civarı,

3-      Ebulbahar köyü

4-      Kaagıl veya civarı

5-      Nurettin civarı

6-      Yaramış köyü civarı

7-      Üstükran nahiyesi

8-      Tepeköy veya Çarbuhur

      Bu mahaller kesin olmayıp su, yol ve ziraat demonstrasyonun müsait arazi bakımından yerinde yapılması gereken nihai tetkiklerde kolaylık sağlaması maksadıyle tesbit edilmiştir.

       Ayrıca dört mahalde tarım ve sağlık hizmetleri birleştirilecektir ki bu noktalar Liz nahiyesi, Şeyhyakup, merkezde evra  Ziyaret veya miğididir.

 

(7) Ağrı’da 2 gazete vardı. Sağcıların MESULİTET’i, Solcuların HAKİMİYET’i…

Mesuliyet’in Başyazarı: Celal Başer.. Bu gazetede benim şiirlerim  ve Müdüriyet sağlık memurlarından İsmet Erdem’in yazı ve şiirleri çıkıyor..Hakimiyet’in Başyazarı Süreyya Önay.. Ağrı’ya, tayinimle birlikte dosyam(?) gelince Senatör Salih bey’in evinde yapılan toplantılarda, yıpratma kampanyası başlatma kararı alınıyor ve bu gazetede aleyhimde yazılar çıkıyor; fakat zamanla müsbet çalışmalarımın semeresini verdiklerini görünce beni takdire başladılar. Süreyya Önay’ın 6 Temmuz 1966 Çarşamba günlü nüshasında çıkan “Sağlık Müdürümüz” başlıklı uzun başyazısından cümleler aktarıyorum:

[ Mütehassıs hekimlerimizden sonra Sağlık Müdürümüz Cahit Öney de ihtisas yapmak üzere Ağrı’dan ayrılmak üzeredir. (…) Kabul etmek lâzımdır ki bir teşkilâtı kurup geliştirmek ve ona çekidüzen vermek güçtür. Eski hükümet tabipliğinin yerine bugünkü sağlık teşkilatının kurulması Cahit Öney’in eseri olmuştur. Her bir personeli başka yerden gelmiş, ayrı tip ve ayrı karakterli olan kişiler arasında güzel bir ahengin kurulması ve tesanüdün geliştirilmesi bu zatın emeklerinin karşılığı bulunmaktadır. (…) Öney ile mesai arkadaşlarının ahenkli çalışması zan ederiz ki Sosyalizasyon tatbikatının yapıldığı bütün illere taş çıkaracak şekilde gelişmiş bulunmaktadır. (…)  … şimdi de sağlık müdürünün ayrılması gibi bir neticenin eklenmesi sağlık teşkilatının belini kıracak ve idari randımanı tamaman düşürecektir. (…) … münferit hadiseleri alarak kendisini en acı surette tenkit ettik; fakat bu vazifeli insan hiç bir zaman bu acı tenkitlerimizden dolayı yılmadı ve nezaketini bozmadı. (…) Gitmek üzere olduğu bir zamanda  kendisini taktir etmemiz ve bunu naçiz sütünlarımızda açıkça beyan etmemiz bir vicdan borcudur. (…) Ağrı için çalışan ve şeref, haysiyet sınırları içinde vazife gören insanlara ne mutlu. ]

Hakimiyet’in 26 Ocak 1966 Çarşamba günkü haberi: [ Sağlık Müdürü ihtisasa mı gidiyor. (…) Bilhassa doğu illerindeki çocuklarımızın kader hastalığı olan kızamık ve boğmacanın tahribatının önüne geçilmesi için bizzat Müdürlük olarak almış olduğu çok yerinde tedbirler çok nâmüsait hava şartlarında dahi hastalık çıkan köyleri ve mahalleri bizzat takipte, gerekli tedbirleri yerinde almada gösterdiği titizlik sayesindedir ki bulaşıcı hastalıklardan ölümler geniş çapta önlenmiştir.  ( …… ) ]

11 Ocak 1966 Salı günkü Hakimiyetin manşeti [ Kolera hastalığının Türkiye’ye geçmesi önlendi.

[ (…) Tedbirlerin alınışında bizzat baş…

  

Ağrı’da, Milletvekili Nevzat Güngör’den destek görmüştüm; kendisini hürmrtle anarım.

    

(8) Sağlık Bülteni ile, 1 Ağustos 1963 tarihinden itibaren Sağlık ocakları ve Köy sağlık evleri personelini bilgilendirirken; Sağlık Bakanlığı’na da, Vali imzasıyla raporlar sunuyordum. İşte bunlardan biri :

 

MUŞ KLAVUZ BÖLGE ÇALIŞMALARI HAKKINDA  RAPOR      Muş : 19.10.1962

       I- GİRİŞ:

            5/4/962 tarih,6/352 sayılı olup 19/7/962 tarihinde Resmi Gazete ile yayınlanan Kararname ile Muş İli, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi konusundaki plânın tatbikatına rehber olmak üzere klavuz bölge addedilmiş; tatbikata Muş’da 1/3/962 tarihinden itibaren başlaması kabul edilmiş  ve mukavele ile

istihdam edilecek personele verilecek ödenekler yayınlanmıştır. (Hukukî durum başlıklı son bölümde izahat verilmiştir.)

            Başbakanlık Devlet Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığı ise Muş Klavuz Bölge çalışmalarına (Muş, Klavuz Bölge olarak tesbit ve ilân edilmediği tarihlerde) iki yıldanberi hususî bir ilgi göstermiştir:

            222 sayılı İlköğretim ve Eğitimi Kanununun 9.ncu maddesinde kayıtlı (henz bir ilkokul açılmamış olan, biribirine yakın birkaç köyün bulunduğu yerlerde veya evleri ve ev grupları dağınık olan köylerde gündüzlü,yatılı,pansiyonlu bölge okulları ve gezici okullar açılabilir)  224 sayılı Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkındaki Kanunda kayıtlı (Sağlık Ocağı beş ilâ onbin kişinin ihtiyacını karşılayacaktır)  4481 sayılı Kanunda Ziraat öğretiminden vatandaşların istifadeleri hususunda buna muvazi katıtları ihtiva etmesi üzerine adı geçen teşkilât Koordinatör sıfatıyle Eğitim,Sağlık,Ziraatten ibaret üç çeşit hizmetin bir elden ve biribirlerini destekler tarzda idaresini öne sürmüştür. Bu üç çeşit hizmetin bir arada yürüyeceği mahallere (Kültür Merkezi) adı verilmiştir. Bu tatbikattan elde edilecek faydalar şu şekilde özetlenmiştir:

1-                 Yatırmdan tasarruf, istimlâk hususunda para ve zamandan tasarruf,

2-      Hizmetler arasında koordinasyon sağlanması,

3-     Muhit üzerine etkileme gcünün artması,

4-     Her üç tesisde ayrı ayrı kütphaneler, toplantı salonları.. yerine birer adedi ile iktifa,

5-     Memurlar bir arada topluca yaşayacakları cihetle mahrumiyet faktöelerinin azalması,

6-     Memur lojmanlarından tasarruf,

7-     Nakil vasıtalarından ortaklaşa istifade imkânı,

8-     Biribirlerinin görevine vekâlet etme imkânı.

Muş Vilâyetinin nüfusu ve bir ocağın beş ilâ onbin vatandaşın ihtiyacını karşılayacağı dikkate alınarak Muş Vilâyetinde 20 Sağlık Ocağı açılması  ve 8 mahalde Milli Eğitim, Sağlık, Ziraat hizmetlerinin bir arada; 4 mahalde Sağlık ve Ziraat hizmetlerinin bir arada ve mütebaki 8 mahalde de Sağlık hizmetlerinin tek başına yürütülmesi kararlaştırılmıştır. Buna göre Muş Vilâyetinin 8 yerinde üçlü tesis, 4 yerinde ikili tesis, 8 yerinde de yalnız Sağlık tesisi (Sağlık Ocağı) yapılacaktır. Sözü geçen 20 mahallin tedkik ve tesbiti için Devlet Plânlama Teşkilâtı Müsteşarlığı mümessilleri, ilgili Bakanlık yetkilileri Muş Valisi Ahmet Gümüşlü başkanlığında Vilâyetin bütün Kaza ve Nahiyelerini ve köylerinden bir kısmını 23 – 28 Mayıs 1962 tarihleri arasında gezmişler; 29.5.1962 günü son toplantıda gerekli müşterek raporu tanzim etmişlerdir. Aynı heyet, 47 adet Köy Sağlık Evinin mahallerini tesbit görev ve yetkisini Muş Sağlık, Milli Eğitim, Veteriner ve Ziraat Müdürlerinden kurulacak bir heyete bırakmıştır. Ve 47 mahallin seçimi de bu heyet tarafından yapılmıştır

II- YAPILACAK İNŞAAT VE İHALE İŞLEMLERİ :

      İhaleye çıkarılan inşaat; 20 Sağlık Ocağı, 47 Sağlık Evi, 24 Tabib lojmanı ve 102 personel lojmanından ibarettir. (102 personel lojmanı dışında, 47 Sağlık evi ile aynı çatı altında 47 personel lojmanı daha yapılmaktadır.)

67 yerdeki bu inşaat, 14 bölgeye ayrılarak, 2490 sayılı kanun hükümleri dairesinde 23.24.25/8/1962 tarihlerinde kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmış ve 10 bölgenin ihalesi yapılmıştır. Bu tarihlerde satışı mümkün olmayan tesisler, 2490 sayılı Kanunun 40.cı maddesi gereğince 2.9.1962 günü ikinci defa kapalı zarf usulü ile eksiltmeye çıkarılmış; bu tarihtr de 4 Bölgeden 2’sinin satışları mümkün olmuştur. 2 eksiltmede ihaleleri mümkün olmayan 2 İnşaat Bölgesi 2490 sayılı Kanunun 46.cı maddesi R fıkrası gereğince 1/10/1962 tarihinde pazarlığa vazedilerek bunlardan birisi satılmış, diğeri için emaneten inşa kararı istihsal olunmuştur. Emaneten inşa edilecek bu bölge esasen 2 sağlık evinden ibarettir ve dağlık bir bölgede bulunduğu, bu sebeple satılamayacağı düşüncesiyle küçük tutulmoştur. (İnşaat bölge numaralarını, bölgeye dahil mahallerin adlarını, mukavele tanzim tarihlerini gösterir çizelge Rapor sonuna eklenmiştir.)

III- İNŞAAT KONTROL TEŞKİLATI :

       Sağlık ve Sosyal Yardım ve Bayındırlık Bakanlıkları arasında varılan anlaşma icabı, Sağlık tesisleri inşaatını kontrolla görevli teknik personelin temin ve tayini Bayındırlık Bakanlığınca yapılmakta ve ücretleri Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca ödenmektedir. Teknik personelin Bayındırlık Bakanlığından gelen tayin emirleri incelendikte Vilayetimizde bir Yüksek inşaat mühendisi tarafından temsil edilecek  „“Muş Sağlık Tesisleri İnşaatı Kontrol Fen Heyeti Müdürlüğü“ kurulduğu; 1 Yüksek Mimarın Kontrol Amirliği görevinde bulunacağı, ayrıca 7 adet Mühendis veya tecrubeli Fen Memurunun Kontrol Mühendisliği yapacağı; teşkilatta 20 adet de sürveyan bulunacağı anlaşılmıştı. Buna rağmen Yüksek mühendis ve mimar tayin edilememiş ve 7 mühendis veya tecrubeli Fen memuru yerine de 1 Mühendis ve 6 tecrubesiz, mektepten yeni mezun Tekniker gönderilmiştir.

IV- KONTROL TEŞKİLATININ KARŞILAŞTIĞI GÜÇLÜKLER :

1.      İŞİN FAZLALIĞI :

Sözü geçen mahallî heyet, sadece 47 köyün ismini tesbit ettiğinden bu 47 köydeki inşaat yapılmaya müsait  arazinin seçimi; vaziyet planı tanzimine,yer teslimine,arsanın tapuya tesciline esas olacak krokinin tanzimi kontrol teşkilatına verilmiştir. Bu teşkilat ise, uzun zaman Müh.Bekir Berker’  den ibaret kalmıştır. Diğer 6 tekniker ise daha sonraları iltihak etmişlerdir.

İhaleleri müteakip, Vilayetin her tarafına serpili 60’ı mütecaviz inşaat mahallini; Kazalar, nahiyeler ve köyleri; yer teslimi, röper verilmesi, temellerin görülmesi gibi mücbir sebepler dolayısı ile tek teknik personel Müh.Bekir Berker tarafından tekrar tekrar gezilmiştir. Aynı zat; vazifeye başladığı andan itibaren Fen Heyeti Müdürlüğü,Kontrol amirliği ve kontrol mühendisliği

Görevlerini tek başına yapmak zorunda kalmıştır. (Sürveyanlar hariç, teknik personelin vazifeye başlayış tarihlerini gösterir çizelge ilişiktir.  Ek-)

2.      PROJELERDEKİ NOKSANLIKLAR :

25/8/1962 tarihindeki ilk ihaleleri müteakip projelerin bedelsiz olarak Bayındırlık Bakanlığınca verileceği öğrenilmiş ve bu projeler 10/9/1962 tarihinde vürud etmiştir.

Projeler Bayındırlık Bakanlığınca tanzim edilirken Muş’un iklim şartları, birinci derecede zelzele bölgesi oluşu gerektiği kadar dikkate alınmamış; binnetice, inşaatı tuğladan brikete çevirme, tavan tabliyelerini 16 santimetre kalınlıktan 10 santimetreye indirme, personel lojmanlarının ikişer ikişer birleştirilmesi, çatı meylinin %30’dan %40’a çıkarılması gibi konularda müracaat ve teebbüsat bazı günler inşaatı yavaşlatmıştır.

3.      KONTROLDA AŞIRI TİTİZLİK :

Vazifeye başladığındanberi ve halen Fen Heyeti Müdürlüğünü de tedvir eden Müh.Bekir Berker, peyder pey teknikerlerin tayin edilmelerine rağmen, tecrubesizlik ve liyakatsizliklerinden bahisle Fen Heyeti Müdürlüğünden Sürveyanlığa kadar bütün hizmetleri tekbaşına görmeğe devam etmiştir. Resmi tatil günü, gece-gündüz demeden çalışmasına rağmen işler yavaşlamıştır; çünkü bir tarafta yer teslimine giderken diğer bir iş yeri röper için, bir başkası briket muayenesi için.. sıraya girmişlerdir. Bazan da müteahhitlerle briketlerin granülometri, briketin dozajı, betonun dozajı gibi konularda, Bayındırlık Müdürlüğünün hakemliğine müracaata kadar giden anlaşmazlıklar çıkmış ve anlaşmazlık halledilene kadar 60’ı mütecaviz inşaat mahallinin kontrolü durmuş, faaliyeti yavaşlamıştır.

4.      MÜTEAHHİTLERİN İŞİ GECİKTİRME NİYETLERİ :

İnşaat hitam tarihi 20/2/1963 olmasına rağmen bazı müteahhitlerin kısa bir çalışmadan sonra faaliyetlerini tatil ve gelecek yıla talik etmek istedikleri sezilmektedir. Bunun için bir kısmı, muvakkat teminatını kat’îye çevirmek için azamî müddet olan 15.ci günü beklemişlerdir. Bir kısmı ise iş programı tanzim ederken beton dökme işlemini kasden don mevsimine, yılbaşına tesadüf  ettirmişlerdir.(Bu gibi iş programları müteahhitlerine tashih ettirilmiştir.) Bazıları da, mukavele tanzimini müteakip yer teslimi işlemini geciktirmektedir.

5.İNŞAATIN DURUMU :

           Fen Heyeti Müdürlüğünden, her ayın 1. ve 15.ci günleri , „“İnşaat mahalli“  „“İş plânına göre             

   Inşaatın hangi safhada olması gerektiği“   „“İnşaatın hangi safhada olduğu“  „“Gecikme varsa                                    sebepleri“  sütunlarını havî çizelge tanzim edilip gönderilmesi talep edilmiş; fakat tekitlere rağmen bu çizelge alınamamıştır. Bu sebeple bu Rapor’da, sağlık tesisleri inşaatının hangi safhada bulundukları hakkında ayrı ayrı bilgiler verilememiştir. Ancak, Valilikçe yapılan gezilerde,inşaatın yer tesliminden tavan tabliyesine kadar çeşitli safhalarda bulunduğu; vasatî olarak pencere alt seviyesinde olduğu neticesine varılmıştır.

    Yalnızca 4 bölgede 1.ci istihkakları yarınki 20/10/1962 tarihinde ödenecektir.

  6.İNŞAATI SÜRATLENDİRMEK İÇİN ALINAN TEDBİRLER :

1) 9/10/1962 günü Vali Ahmet Gümüşlü başkanlığında, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sosyalleştirme Dairesi Başkanı Dr.Abdurrahman Soyarslan, Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü, Bayındırlık Müdürü, Muş Sağlık Tesisleri İnşaatı Kontrolu Fen Heyeti Müdürlüğünü tedvir eden Müh.Bekir Berker, Müteahhitler ve mühendislerinin iştirakleriyle yapılan toplantıda; Fen Heyeti Müdürlüğü ile bütün müteahhitler arasında zuhur eden  ve işleri paydos etme derecesine varan (briket,çimento ve inşaat demiri temini) konularındaki anlaşmazlıklar halledilmiş; keyfiyet bir protokolla da tesbit ve teyid olunmuştur.

2) Fen Heyeti Müdürlüğünce, kontrol mühendisi pozisyonundaki teknikerlere, Bayındırlık Bakanlığı kontrol teknik personel talimatnamesinde kayıtlı yetki ve sorumlulukların kabulü; Müh.Bekir Berker’in yalnızca Fen Heyeti Müdürlüğü ve Kontrol Amirliği görevlerini yapmakla iktifa etmesi talep ve temin olunmuştur.

3) İş programları, işleri tacil maksadıyla tadilen tasdik edilmiştir.

4) Görülen hataların, inşaatı durdurmadan izalesi cihetine gidilmesi Fen Heyeti Müdürlüğünden talep olunuştur.

5) Çalışmada kolaylığı temin için 3 odalı bir daire, kâtip ve büro levazımı ile Fen Heyeti Müdürlüğü emrine tahsis edilmiştir.

6) Mesai verimini artırmak maksadıyla, teknik personelin maruz kaldıkları mahrumiyet faktörlerini azaltıcı tedbirler alınmıştır.

7) İnşaatın sür’atle yürümediği görülerek çalışmaların bir yüksek mühendis tarafından teftiş ettirilmesi, 17/10/1962 tarih, Sağlık 2275 sayılı Tel. Yazı ile Bayındırlık Bakanlığına arzedilmiştir. 

(Visited 26 times, 1 visits today)

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..


RSS 2.0 ile yeni eklenen yorumları takip edebilirsiniz. Both comments and pings are currently closed.

Comments are closed.