• Cuma, Temmuz 21st, 2017
1- MUTFAĞI SU BASARSA
a) Mutfağı nasıl su basar?
Bazı daire sahipleri, mutfak evyesinin süzgeçini çıkararak; yemek artıklarını, demlikteki kullanılmış çayları buradan atarak hatâ ederler. Üst katlardan zemine inen ana tahliye borusuna her katın evyesi borusu ile bulaşık makinesinin tahliye borusu girmektedir ve yukarıdan gelen yapışkan artıklar bu yan yana 2 uzantı üzerine düşerler. Çok defa bir arıza olmaz ise de aynı dakika içinde 2-3 kattan aynı artıklar gelirse, tıkanmaya sebep olur. (Zaten, mutfak su basması da, nâdiren olmaktadır.) Tıkanma olunca, biriken su seviyesi yükselerek üstdeki mutfağı su basar; daire sahibi, üstdeki dairelere koşarak mutfağı kullanmamalarını sağlar ve altımdaki dairenin borusu tıkanmış diyerek hepsine (kabahatliyi?) gösterir. Halbuki kabahat kendisinde ve daha yukarıdakilerden evye süzgeçi çıkık olanlardadır. Getirilen tamirci, çarenin çok basit olduğunu saklayarak, “istediğiniz bu ise, ana tahliyenin bu kısmını değiştirerek 200 lira alırım” der ve alır. Halbuki, gelir gelmez evyenin süzgecinin çıkarılmış olduğunu görmüşıür!.. Sonra da “bu parayı, tıkalı daire versin!” sesleri yükselir. EVET; 3-5 yıl önce benim başıma gelmiştir!..
b) Muffağı su basınca sırasıyla şunlar yapılmalıdır:
1- Üst dairelerin bulaşık makinaları ve evyelerinden sıvı-atık gelmesi önlenmelidir.
2- Tamirciye gerek yoktur. Mutfağını su basan dairenin altındaki dairenin bulaşık makınası hortumu silkelenir veya çekilirse, artıklar aşağıya düşer ve sorun halledilir. İki hortum birden çekilmemelidir; ihtimal çok az da olsa yeni bir tıkanma düşüncesiyle.. Eğer alt dairedekiler yok iseler, bir çamaşır ipine ağırlık bağlayıp, su basan daireden aşağıya sarkıtılmalıdır.
3- Yöneticiler; mutfak evyelerindeki süzgeçlerin çıkarılmamasını, çıkarılmış ise yeniden takılmasını daire sâkinlerine duyurmalıdır.
2- DOMUZ GRİBİ SALGINI
Önemli Not: Bu damlacık enfeksiyonunun; yakınında öksürenin yaydığı virüslerin gözlerden girdikleri bilinmelidir. Öksürenlerin bulunduğu ortamda ağzı kapatmakla yetinmemeli ve gözleri yumarak, mendille, geniş çerçeveli gözlük takarak … korunulmalıdır.
a) Spikerlerin yanlış soruları:
Domuz gribi salgın yapmış mıdır? sorusu yanlıştır. Mikrobiyoloji terimleri olarak, coğrâfî alanda yayılış genişliklerine göre, azdan çoğa 3 çeşit salgın vardır: Epidemi(25.03,2015 günündeki Türkiye) endemi(1964’de; Güneydoğu Asya adalarından başlayan Kolera. Doğubeyazıt hududumuza yaklaşmıştı.)
Pandemi(Bir kıt’ayı istîlâ eden bulaşıcı hastalık. Not: Grip; damlacık enfeksiyonu ile bulaşır. İstanbullular;öksürürken, a) Başlarını insan bulunmayan tarafa çevirirlerdi b) Öksürürken ağızlarının önüne mendillerini getirirlerdi; mendil yoksa ellerini kullanırlar ve sonra da yıkarlardı ve en mühimi bnnları sağlık tedbirinden de ileri, istanbul terbiyesi olarak sindirmişlerdi. Kat Mülkiyeti Kanunundan sonra (ki kanunun adı bile yanlıştır,) İstanbullu ve İstanbul terbiyesi kalmamıştır. Konuşurken ağızdan saçılan damlacıklatın: yakınındaki kişilerin ağız, burun içine(mukozasına) gelmesiyle hastalık bulaşır; bence, en tehlikelisi gözden bulaşmasıdır ve otobüs gibi yolcuların sıkışık olduğu yerlerde seyahat edenlerin geniş gözlük kullanması fayda sağlar.
2- HORLAMAYI ÖNLEYEBİLİRSİNİZ
Hastane yatakları gibi, yastık bölümü 30 derece kalkık olsun. Sırtüstü yatınız. Çenenizin ucu ile göğsünüz arasındaki mesâfe 4 parmaktan fazlaca olsun; horlamazsınız. Rad. Dr. Cahit ÖNEY(21.12.2014).
3- VARİS KONUSUNDA YAPMANIZ GEREKENLER:
DEVAM EDECEK
-:-
Muhterem Başbakanımız R. T. Erdoğan’ın bilgilerine sunulur:
Aşağıdaki yazı, 12 Ocak 2013 tarihli yeni akit s.15 “okurun sesi’den, ‘kısmen’ alınmıştır.14.01.2013
[[ Sağlıkta doktorun dönüşümü (dövülüşü)
* İSMİ MAHFUZ BİR Dr.
Gazetemizin okur köşesinde 6 ocak tarihli Malatya’dan yazan bir kardeşimin yazısı üzerine bu yazı kaleme alındı. (…..) Şu anda özellikle uzman hekimler tükenmiş, usanmış, bıkmış, bir an önce emekliliklerini bekler durumda.
Biz “muhafazakar doktorlar” grevlere katılmıyorsak bu asla sağlık uygulamalarından memnun olduğumuz anlamına gelmez. (…..)
Şu anda doktorlar olarak, Sağlık Bakanı’nın uygulamalarından şikâyetçiyiz. Yapılan değişikliklerde görüşlerimizin alınmasını istiyoruz. Ben 46 yaşında 22 yıllık bir hekimim, genel cerrahi uzmanıyım. Şu anda emekli olan arkadaşlarımız İstanbul ya da Ankara’da 1600 TL emekli maaşı alıyorlar.
Büyük şehirlerde yaşayan uzman doktorların maaşı 1900 TL civarında. Döner sermaye derseniz hastaneler arasında ve branşlar arasında, bazen aynı branşta bile çok farklı.
Kimi doktor 1500 TL, kimi doktor 6500 TL, kimi doktor da “0” TL döner alıyor. Bu kadar adaletsiz bir dağılım aynı işi yapanlar arasında olabilir mi? Emekliliğe yansıyacak şekilde sabit maaşımızın artırılması ve hkimler arasındaki devasa döner sermaye ücret farkının kapanması acil isteğimizdir.
Hasta azlığı ya da diğer sebeplerle puanı düşük doktorlara başhekimin inisiyatifiyle %70 ek puan verilmesi (başhekimlerle diyaloga göre değiştiğinden) bu adaletsizliği yeterince gideremedi.
Doktorlar arasında iş barışı yok oldu. Hekimler ağır hastalar yerine puan getirici işlere yöneldi. Sağlıkta şu an “ne kadar muayene=o kadar para” üzerine kurulu performans sistemi uygulanıyor.
Bu sistem insan bedenini, “üzerinden para kazanılan bir meta”ya dönüştüren vahşi kapitalist ve materyalist bir uygulamadır ve maalesef müslüman idareciler eliyle yürütülmektedir. Bu insan odaklı değil tam da para odaklı bir sistemdir. Bir şekilde bunun değişmesi gerekir. Maalesef hastaneler artık ticarethane gibi görülüyor ve o mantıkla işletilmeye çalışılıyor.
Bakanımız sürekli “hasta hakları” adı altında vatandaşı tahrik edercesine “paracı doktor” yaftası ile vatandaşı üzerimize saldı.
Acillerde sürekli hasta yakınlarıyla gerginlik yaşamaktan işimizi yapamaz hale geldik.
Eskiden 2 bekçi ile idare edilen hastaneler şimdi onlarca güvenlik görevlisi ile asayişi sağlamakta zorlanıyor.
Hastaneye gelen hastaların 1/3’ü para ödememek için acillere hücum ediyor ve bunların %62’si (Bakanlık verilerine göre) acil olmadıklarını itiraf ediyor.
Aile hekimliği sistemini oturtmak inadıyla aciller tecrubeli doktorları kaybetti. Acillerde hiç doktor kalmasa bile mevzuat gereği aile hekimlerinden yardım alamıyoruz. 20-30 yıldır branşı dışında hasta görmemiş cildiye, göz, FTR uzmanları acile kapı nöbetine kondu. Doktorların uzmanlık alanının dışında hasta bakması istenerek uzmanlıklarına saygı gösterilmeyip hiçe sayıldı.
“Nasıl olsa uzman doktor temel tıp eğitimini aldı, acile gelen her hastaya her uzman doktor bakabilir”, demek “nasıl olsa sanayide ustadır, motor arızasına kaportacı da bakar” demekten farksızdır. Ben 21 yıldır branşımın dışında hasta tedavi etmiyorum. Acillerimiz şu anda perişanları oynuyor ve bakanlık bu konuya etkin gerçekçi bir çözüm üretemiyor.
Şu anda acillere gelen vatandaştan “yeşil alan muayenesi adı altında eczanelerde para kesiliyor. Vatandaş ta bize neden yeşil alan muayenesi (acil olmayan ama acile gelen hastaya para almak için özel bir kod giriliyor) yazdın diye kükreyerek boğazımıza sarılıyor.
Maalesef pek çoğumuz motivasyonumuzu yitirdik ve işimizi severek yapamıyoruz. Bakanlığın kendi sitesi olan sbn.gow.tr’deki ankette sağlık personelinin %84’ü çalışma koşullarının giderek kötüleştiğini söylüyor.
Bugün dindarı, kindarı, muhalifi hasılı özellikle tüm uzman hekimler arasında yorgunluk, bitkinlik, bıkmışlık, tükenmişlik havası hakim.
Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.
Not: Mevcut hükümet üyeleriyle aynı dünya görüşünü paylaşan dertli bir uzman doktorum. (Devlet memuru olduğumdan ismimi yazamıyorum, bu yaştan sonra haksız cezalara katlanamam.)
****************
Arş’ı ta’cîz edecek âh u şikâyet birgün..
Olma nevmîd.. okuyanlar çıkar_elbet birgün !..
****************.
MAHKEME-İ KÜBRÂ’da (sivil), çalışmakta olan hekimler; emeklileri, dul ve yetimleri dâvâcı olacaklar..
Meltem Yavuz (EYÜP-İSTANBUL’un, 15.02.2012 tarihli akit gazetesinin 15. sahîfasında çıkan ve bütün hekimlerimizin ıstırâbına tercümân olan şikâyetnâmesini, “emeklilere âit olanları -yakında dünyâdan ayrılacaklarını, envanterinizden düşüleceklerini düşünerek” baş tarafa (ve aynen) alıp, Hz.Râzık’a vekâlet pozisyonundaki yetkililerin bilgilerine arz ediyorum :
A- Emekli doktorlara (uzman, şef, pratisyen) verilen maaş 1.500 TL.dir. Kırk sene çalışan, yıllarca eğitim gören, emek veren bu insanlara yapılan ve düzeltilmeyen haksız uygulama sürmektedir. Kıyaslandığında hiçbir kesime, asker, hakim, savcı, avukat, bürokrat, milletvekili vs. böyle düşük emekli maaşı verilmemektedir. Bir an önce, ivedilikle düzeltilmesi gereken konuya el atılmamış, 10-20-30 sene sonrasına şimdi çalışanlar için 100 TL. ile 500 TL. arasında çok düşük artışlar olacağı açıklanmıştır. Halbuki hemen olmuş, olacak emeklilere intibak yasası gibi yasa çıkartılarak haksızlık bir an önce giderilmelidir. Diğer kesimler gibi eşit bir maaş verilmelidir. (3000 TL. üstü) Milletvekili Mehmet Sağlam Bey, milletvekili emekli maaşı zammını savunurken, “Maaşlarının % 32’si kadar emekli maaşı alıyorlar, bu kadar düşük oranda emekli maaşı bağlanan yok” diyordu. Doktorlara bağlanan (uzman) emekli maaşı, çalışırken aldıkları maaşın %22’si kadardır( x ). Bu şeflerde %15 civarındadır. Milletvekili emeklisinin dörtte biri kadar emekli maaşı alamayan doktorlara sahip çıkarak haklarını vermek, haksızlığı gidermek yetkililere düşmektedir.
Gerekli hakların verilerek, bu kesimin rahatlatılması, üvey evlat muamelesinden vazgeçilmesi dileği ile.
( x ) Dr.C.Öney’in notu: 14 Ekim 2010 akit gazetesi s.9’da Hasan Karakaya’dan: Astsubaylar Derneği, 9 Ekim Cumartesi günü, Ankara’daki Abdi İpekçi Parkı’nda bir miting düzenlediler. (…..) Mitingde konuşan Dernek Başkanı Mustafa Erol demiş ki (…) [ Subaylar emekli olduklarında maaşları yüzde 5 kesilmekte ve sıkıntı yaşamamaktadır; ancak, astsubayların, emekli olduklarında maaşları yüzde 45 azalıyor. bu durum astsubayları açlığa mahkûm ediyor. ]
16.05.2012 akit gazetesi s.18’den [ (…) Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu (…) “işçiler emekliye ayrıldığında ücretinin yüzde 80‘ini emeklilikte de alıyorken memurlarda bu en fazla yüzde 60‘ı buluyor” diyen Gündoğdu (…) ]
Bu web sitenin sahibi Rad. Dr. Cahit ÖNEY’in diğer bir ilâvesi:
(1) Emekli hekimlere hakları verilirken; çocuk zamları, dul ve yetimleri unutulmamalıdır.
(2) Sigortalı-işçi olarak özel hastanelerde çalışmış Eczacı, Röntgen uzmanı, Bakteriologun “mes’ul müdürlük belgesi”ni Sağlık Bakanlığı vermiş olduğu dikkate alınarak, “kıdem tazminatı” alabilmek uğruna İş mahkemelerinde ihtiyar ve sağlıksız halleriyle Sağlık tesisleri şirketleriyle karşı karşıya getirilmeleri önlenmeli; Sağlık bakanlığına bir müracaatları ile sorun çözülmüş olmalıdır!..
(3) Hekim emekliler; Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı.. emeklilerine nisbetle YILLARDAN BERİ düşük emekli aylığı almaktadırlar!!!… Ömürleri, haksızlığın düzeltilmesi çalışmalarının sonuçlandığını görmeğe yetmeyeceği anlaşılmakla, kanunda; dul – yetimlerinin de yararlanacağını belirteceğinizi açıklarsanız, gönüllerini almış olursunuz. (İhtisas arkadaşlarım Rad. Dr. Mehmet A. ve Rad. Dr. Turan A. yıllarca noksan maaş aldıktan sonra vefât ettiler.)
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Başkanı Sayın Fatih ACAR,
Malatya’da verdiğiniz bilgileri, 13 Mayıs 2012 tarihli akit gazetesinin “SGK’nın prim geliri emekli aylığına yetmiyor” başlığı altındaki haberinde görüp inceledim.
Tesbitlerinizi tırnak içinde kaydedecek, yalnızca hekimlerle ilgili olarak nâçiz görüşümü italik harflerle sunacağım:
” 38 yaşında emekli. 20 yıl sisteme prim ödemiş. Bir de asgari ücretten ödemiş. 40 yıl emekli aylığı alıyor.” Verdiğiniz misâl a) “eski tabiri ile” 18 yaşında iştirakçi olmuş; b) Erkek hekim, 25 yıldan önce emekli olamazken 20 yılda emekli olmuş”; c) “sonunda hekim gibi 1’in 4’ünden değii de asgari ücretten kesinti yapılmış; d) ortalama ömrü 78 yıl kabul ettiğinize göre hekimden 10 yıl daha uzun müddet emekli aylığı almış.. bir işçi, vasıfsız işçi ile ilgili.. Sivil-hekim memur emekliler .. En uzun tahsili yaptıkları halde diğer yüksek tahsillilerin yarısı kadar emekli maaşı alan ve çalıştıkları yıllarda da onların emirleri altında olan hekimler hakkında bir bilgi/haber bekliyoruz.
Sizi ve hattâ Bakanlığınızı çok aşan; emekli maaşına yansımasını önlemek için emekli keseneği kesmeyip çeşit çeşit yan-ödemeler, döner sermaye payları, tazminatlar ve de katsayı farklılıkları ile bir kast sistemine müncer olan müzmin memur rejimi.. Atatürk’ün, İnönü’nün, Bayar’ın Cumhurbaşkanlıkları devrinde, Çocuk zamları dışında yan ödemeler, katsayılar.. yok idi. 1960’lı yılların sonuna doğru İdare hukukundaki değişimi -1952’den itibaren hekim memur olarak- müşâhede ettim: İlçelerde: Maarif memuru > Millî eğititim mürürü, Ziraat memuru > Ziraat müdürü ; Tapu sicil memuru > Tapu müdürü: Savcı > Başsavcı; Savcı yardımcısı > Savcı; Emniyet âmiri > Emniyet müdürü.. oldu ve aylıkları da arttı. Hükûmet tabibi ise Sağlık ocağı tabibi oldu!..
Tekrar arz edeyim ki, gerekli reformu, ancak Başbakanımız gerçekleştirebilir. Saygılarımla arz ederim.
Not:
Atatürk, İnönü ve Bayar’ın cumhurbaşkanlıkları yıllarındaki memurları ve emeklilerini âdil maaşlandırma sistemi, “Eğitim Hastaneleri ve Anabilim Dalları Yanlışı” sahîfasındadır.
Memur “taban”lı aylık alır.. zam: çaşit çeşit…
Zamsız, tabansız_aylığa mahkûm emeklisi !…
VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
… 14.05.2012 pazartesi görüşmesinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kamu işveren heyeti olarak,
2012 için 3+3, 2013 için 2+3 zam önerdiklerini bildirdi. 11 hizmet kolunu da düşündüklerini ilâve ett.
Haftaya Pazartesi, emeklilere yansıtılmayan zamlarla anlaşma, “bağıtlanmayla”, geçen yıllarda olduğu gibi sonlanabilit.
B- Çalışmakta olan hekimlerimizin dertlerinden :
Son yıllarda ülkemizde en çok ezilen, haksızlığa uğrayan, hor görülen, sıkıntı-strese sokulan hizmet çalışanlarının doktorlar olduğu görülür. Canla başla çalıştıkları halde yeterli takdiri görmedikleri gibi, kaba kuvvete dahi maruz kalmaktadırlar. Söz verilen hakları bir türlü yerine getirilmeyen, iş yükleri devamlı artırılan, puan mücadelesine sokulan, çalışma arkadaşlarına küstürülen kesimdir. Seslerini çıkarmadan hizmete devam ederler. Ellerine geçen ücret toplamı (maaş ve performans) yıllardır hiç artmadığı gibi, devamlı geri gitmrktedir. Puanlar devamlı düşürüldüğünden, kontrollere, nöbetlere puan verilmediğinden (evvelden veriliyordu) performans ücreti beş yıl evvelinden bile düşüktür. Halbuki enflasyon oranında bir artış olmalıdır. Hasta sayısı ise beş yıl öncesine göre iki misli artmıştır. (60-70 iken şimdi 120-130’dur) Sabit performans ücreti uygulaması getrilmediğinden, doktorlar gereksiz yere yıpratılmaktadır. Yeterli sayıda hastayı vererek sabit performansa geçmek en makul yoldur.
İzne çıkan doktorlara, bir önceki ay aldığı performans ve maaş toplamının tamamını vermemek de en büyük haksızlıklardan biridir. Hiçbir doktor izninin tamamını bu yüzden kullanamamakta, gönlünce izin yapamamaktadır. 30 günlük iznini kullanan doktor, maaş toplamının yarısını dahi alamamaktadır. Şef ise üçte birini ancak alır. Bunlar iznini ne ile yapacak, geçimini ne ile sağlayacak? Türkiye’de hiçbir memura böyle haksız bir uygulama yoktur. Herkes maaşının tamamını almaktadır. Milletvekillerinin maaşları Meclis tatile girince düşüyor mu?
NOT‘um: Hekimlerin “maaşda adâletsizlik” şikâyetleri, yıllardanberi devâm ettiği hâlde yetkililerden, cevap bile gelmiyor. İşte bir örnek: 05.07.2002 SABAH s.16’da Uzman Dr. Ahmet Akyüz: Doğu’da Uzman-çavuşlar Uzman doktorlardan fazla para alıyor.
16 Şubat 2012 Perşembe İNTERNET’den :
TBMM Genel Kurulunda, Çukurova Üniversitesi’nin KKTC’de Kampüs Kurulmasına İlişkin Tasarıyla ilgili Sağlık Bakanı Akdağ’dan açıklamalar geldi. (…..)
(…..) Akdağ, emekli hekim aylıklarının düşük olduğunu ifade ederek, “Bunu mutlaka el birliğiyle düzeltmemiz lâzım. Bu konuda çalışmalara başladık” diye konuştu. (…) Biz vatandaşımızı ezdirmeyeceğiz. (…..)
Ezdirme hiç vatandaşı.. ezdir hekimleri..
85’inde doktoru beklet, “çalışma” yap!.. (16 Şubat 2012)
VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
Kış mevsiminde bitmeyecektir çalışması..
Dur.. ölme!.. et ricâ Melekü’l-mevt’e.. yaz gele!.. (16 Şubat 2012)
VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
Eyvah!.. “Çalışmalar” iki ay geçti, bitmedi;
Dördüncü ay çıkar.. yaza, kànùnu bekleriz!.. (22 Nisan 2012)
VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
NOT: Merhum ERBAKAN; sivil mêmùra % 50, asker mêmùra % 70 zam vermişti;
bu kerre; asker memurlara “derhal” zam yapıldı; hiç olmazsa emekli hekim
maaşları, aynı kanunla güncelleştirilebilir idi..
Kànun çıkardı kendi için.. hiç çalışmadan..
Milletvekîli, ballı türünden emeklilik !..
Kànun çıkardı bir gece Meclis, Vekillere..
Doktor-emekli?.. Yetmedi 4 ay çalışmağa !..
Bekler sivil “emekli-hekim” haklı bir maaş;
Almak gerek rızâsını Sosyal güvenliğin?’.. (24 Nisan 2012)
Son söz ve yetki Mâliye, Sosyal Güvenlik’in..
Hâkim denir mi sağlığa Sağlık Bakanlığı?..
Kànùnu çıkmak üzre polis, astsubayların..
Sabret biraz.. gelir sıra elbet hekimlere!..
. (15.05.2012)
Mânâsı yok verilse 1’in 4’ü herkese..
Kast sisteminde katsayı var.. hâlleder işi !..
Asker, hukukçu, mülkiye mensùbu pâyidâr;
Almakta çöpçü aylığı doktor emeklisi !..
Kürd, Arnavud, Roman ve de Lâz, Türk eşit.. fakaaat;
Asker, Hukukçu zirvede.. Doktor: Üvey çocuk!.. 09.06.2012
Gerçekleşir mi “6 Nisan Emri”, Erdoğan?..
Doktor emeklisinde ümitler tükenmede… 09.072012
SABAH E-Gazete 21 Haziran 2012‘den. [ Bakan Akdağ’dan ‘kürtaj’ açıklaması (…..) Akdağ, Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla, bu konuda bir rapor hazırladıklarını belirterek ….. ]
… AA 06 Nisan 2012 … Doktorların emekli maaşlarına iyileştirme … …
“İflâs eden İdâre hukùku“yla başbaşa;
Doktorların garip gurebâdan emeklisi!..
Kast sisteminde doktora yer yoksa.. paryadır !..
Hoş karşılanmıyor hiçe saymak hekimleri…
Hayret!.. İmam-Hatib’den_alınmıştı KATSAYI;
KAST SİSTEMİ’nde yüklenivermiş hekimlere!..
Kànunların, hukùka riâyet, vazîfesi !..
“Kast sistemiyle bağdaşamaz”, der, “demokrasi” !.. 07 Hazîran 2012
Hehimler; diğer yüksek tahsillilerin emirleri altında ömür tüketirken bu âmirleri
makam/şeref tazminâtı alırdı ve maiyetlerideki hekimlere “aşağılanma tazminâtı”
düşünülmemiştir. ??? …
Yukarıdaki beyitler Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün veznindedir
Ortaçağdan kalma KAST SİSTEMİ’ne uygun Devlet teşkîlâtı modeli ve yönetimine, derin devlet teşekkülüne; -meslekî üstünlük ve maddî menfaatlerini temin için- 1960 cuntası ile akıl veren hukukçuları imkân sağlamışlardır.
*****
Erdoğan!.. Milletin ne der, dinle :
“Su ve ekmek değil, hak_istiyoruz!..”
Vezin: Feilâtün(Fâilâtün) mefâilün feilün(fa’lün)
Muhterem Sağlık bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ,
Yıllardır (5 yıldır) yazdığım halde Devlet hastanelerinde “YOĞUNBAKIMDA YER YOK!” uygulaması devâm ediyor.
Hiç bitmeyen senaryo :
“Yer yok yoğunbakımda!..”
VEZNİ: Müstef,ilün feùlün
Aşağıda verdiğim örneklere bir yenisi daha eklendi: [[ AKASYA Durağı’nda oynayan Evin Esen (63) rahatsızlanınca hemen Göztepe Eğitim Hastanesi’ne kaldırıldı. Burada ilk müdahale yapıldı. Ancak “yoğun bakımda yer yok” denilerek başka hastaneye sevkedildi. Ambulansta öldü. > SÖZCÜ 20.01.2012 s.1 ]]
24.01.2012 EK’i: Bu akşam, TV ekranlarında yer alan 2 adet “yeni vak’a”yı, internetten edidiğim bilgilere dayanarak kaydediyorum :
1) Suna Düzyol; Ümraniye’de halk otobüsünden inmeye çalışırken metrelerce sürüklendklten sonra Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılıyor. Yoğunbakımda yer bulunmadığından vefât ediyor.
2) Menenjit hastası 2 yaşındaki Muhammet Erşek; Diyarbakır Çocuk Hastalıkları Hastanesi’ne, 2 izolasyon odasının da dolu olduğu söylenerek kabul edilmiyor; hastane bahçesinde, ambulans içinde âcil müdâhale yapılırken canveriyor.
3 gündür cerrahi servisinde “ileus kat’î teşhîsiyle” yatan, 3 gündür ameliyat edilmeyi bekleyen 1926 doğumlu hasta bir hekime bile “yoğunbakımda yer yok; filânca veya falanca özel hastaneye gidin” denmekle beraber, epikrize, hilâfı hakîkat olarak, “İsteği üzere ayrıldığı” yazılıyor!!..
Özel Hastanelerimizde “YOĞUNBAKIMDA YER YOK!” DENMİYOR???
Arş’ı ta’cîz edecek âh u şikâyet birgün.. Olma nevmîd.. okuyanlar çıkar_elbet birgün..
*
Kâmildir_o insan ki, yaşar hâtıralarla;
Bir başka kerem beklemez_artık gelecekten!..
Yahyâ Kemâl BEYATLI
VEZNİ: Mef,ùlü mefâîlü mefâîlü feùlün
Hükûmet tabipliğim, Sağlık müdürlüğüm, Sağlık Bakanlığı müfettişliğim ve SSK sağlık ünitelerinde görevlerim süresince kaymakamlar, vâlîler, jandarma komutanları, sâir atanmışlar; bakanlar, milletvekilleri, senatörler, belediye başkanları ile ilişkilerimden ziyâde halkımızın sosyoekonomik durumunu/çektiklerini ön plana alarak yaptığım tesbitleri, yeni sorumlularınca dikkate alınır ümîdiyle kaydediyorum. Kronolojik sıra gözetmeyerek, günümüzde tartışılan konulardan başlıyorum..
Hâtıralarımı yazarken şu beyiti hatırımdan çıkarmayacağım:
Bâis-ii şekvâ bizee hüzn-ii umûmîdir Kemâl;
Kendi derdii gönlümün billâââh gelmez yâdıma!..
a) İMF / Mâliye kıskacında SAĞLIK HİZMETLERİ :
Arşı ta’cîz edecek âh u şikâyet birgün…
Olma nevmîd.. okuyanlar çıkar_elbet birgün..
İlgiliMakaleler:
Kategori: Prof. Dr. Recep AKDAĞ
| | Comments off