Etiket: Elektro Dede Efendi

• Cuma, Temmuz 21st, 2017

    Manşet üstündeki fotoğrafın altında: Akca’nın albümüyle Klasik Türk  Müziği’ne elektro bas ve bateri de girmiş oldu…

 
     Manşet altında: Mehmet Akca, sıradışı bir Klasik Türk Müziği sanatçısı Dede Efendi’nin bestelerini elektro bas ve bateri eşliğinde seslendirdi… Yer yerinden oynadı. Ama o “Dede Efendi diskoda da çalınsın. Müslüm de söylesin Nez de” diyor.
 
Haber: Özlem YILMAZ  ,  (Mehmet AKCA’nın anlattıklarından alıntılar  italiktir.)
 
      (12 yıldır Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda görev alan Akca bu amaçla bir albüm hazırladı. “Bestegül” adını verdiği albümünde Dede Efendi’ye ait iki, Hacı Arif Bey’in de bir eseri var. Sanatçı, Yunus Emre, Aziz Mahmud Hüdai ve Abdülmacid Şeyhi’ye ait güftelere yazdığı müziklerin yanı sıra kendi şarkılarını da seslendirdi. (…) Projeye destek veren Kültür Bakanlığı geri adım attı. Hatta savunmasını istedi.)
       (20 yıldır Klasik Türk Müziği icra ediyorum. Şu anda Elazığ Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda görevliğim. ….. 100 kişlik koroya ritm koymazsanız dinleyenler elbette uyur. ….. Devlete çöreklenmiş zihniyet, Türk Müziği’ni yenilememe karşı çıkıyor. Kimseden icazet almadım. ….. Klasik Türk Müziği’nde ne bir koleksiyon, ne de bir külliyat yok. Oysa Bach’ın, Beethowen’in eserleri her yerde satılıyor. Hacı Arif, Dede Efendi, Itri ile ilgili bir çalışma yok. ….. )
 
                                        * * * * * * * * * * * * * * * * * *
 
  “SİZE” isimli (Kurucusu ve sahibi: Gülten Çelik) aylık derginin “Ağustos 1995, Yıl:17, Sayı: 262 nüshası 18/19uncu sahîfalarından cümleler:
    
                          Ö Z L E Y EN               Fethi KARAMAHMUDOĞLU
 
 (Bu yazısında, merhum KARAMAHMUDOĞLU,  kaybettiği dostlarını hasretle anmaktadır. C.ÖNEY)
 
       Aşağı yukarı her gece bir telefon muhaberemiz olurdu onunla… (…..) Çok özlüyorum Yesâri Asım Arsoy’u…
 
     Onun Görele Lisesi’ndeki makam odası, yorgun akşam saatlerimizi müzikle dilendirdiğimiz bir sığınaktı adeta… O kemanını alır, ben udumu… Ali’nin demlediği çaylarımızdan birer yudum aldıktan sonra başlardık Tambûrî Cemil Bey’in muhayyer peşrevine ve daha sonra karşılıklı taksimlerimizi yine Cemil Bey’in aynı makamda sazsemaisiyle bütünlerdik. Günün son saatleriyle ayrılırdı yollarımız, tâ sabaha ilk dersin zili çalıncaya kadar.. Çünkü o geceleri kendi rind iklimine, Hayyam meclislerine dalardı. (…) Hayâta erken veda etmek için ne gerekiyorsa yaptı ve geçen yıl bırakıp gitti bu dünyayı… çok özlüyorum Sabri Özdemir’i…
 
     Bağdat konservatuarını kurmak için 50’li yıllarda Mesut Cemil ve Necdet Varol’la gitmişlerdi Irak’a… Orada Mesut Cemil’in isteğini kırmayarak, İstanbul kokan Acemkürdî bir sazsemaisi bestelemişti… Eserin dördüncü bölümü bestenin tema’sını yansıtan bölümdü. Zira bu bölümün motifleri üstadın dilinden hiç düşmeyen bir İstanbul türküsünden alınmıştı: “Aksaray’da çevirdiler yolumu”… (…..) Her yaştan, her seviyede insana saygıyla eğilen, sevgiyle yaklaşan bu çok çalışkan, üretken insan âdeta iş ahlâkının âbidesiydi… Cevdet Çağla!yı çok özlüyorum…
 
     Kışın Moda’daki mektepte, yazları panorama kıraathanesinde buluşurduk her hafta… (…..) Sonra kahvelerimizi içerken yeni bir güftesini okurdu bana… (…..) Tam dokuz yıldır aramızda olmayan şirin delikanlıyı, Şadi Kurtuluş’u çok özlüyorum…
 
     Her defasında sitemler ve eleştirilerle girerdi odama… Son günlerin gündemleriyle ilgili düşüncelerini sert, kararlı fakat aslâ incitici olmayan hanımefendi uslubuyla dile getirirdi. H. Sadettin Arel’in sağ kolu olmakla daima müftehir ve besuliyetini her zaman müdrik bir hayat çizgisi üzerinde, doğru bildiği istikametteydi… Fikirlerinden hiç taviz vermezdi… Hak bellediğini her zaman, her mekanda, herkese karşı söylemekten çekinmemişti… Türk musikisi dergisini yıllarca tek başına çıkarmış, Arel-Ezgi-Uzdilek sisteminin, daha doğrusu Türk Geleneksel müziğinde sistemli çalışmanın bıkmaz teşvikçisi ve yılmaz savunucusu olmuştu… İâika Karabey’i çok özlüyorum…
 
     Bir kış günü, geç saatlerde biz genç stajyerlere solfej dersi verdiği bir akşamki hüznünü hiç unutamam. Ders odasındaki 30 kadar kişiyi hiç görmeden piyanosunun başına geçmesini, iki saat süreyle bütün etüd parçalarını sırasıyla hepimize okutuşunu istirham edişini  hiç unutmuyorum. Çünkü o an yıllarca bir yasığa baş koyduğu eşini toprağa vermiş, avunabilmek için en sıcak ortamı biz talebelerinin arasında bulabileceğini düşünmüştü. Halil Bedii Yönetkeni çok özlüyorum.
 
     Bir kış günü bir başka güzel insan girmişti odama… Ağlıyordu… Bir yıl önce genç oğlunu trafik kazasında yitirmişti… (…….) “Ben” diyordu, “Oğlumun ölümünü ve acısını suiistimal ediyormuşum, böylece programlardan kaytarıyormuşum” diyordu… Az önce ikimizin de üzerinde bir idrareci kendisini ikaz etmiş, güya böylelikle görevini yerine getirmişti…. o gün günlerden pazartesiydi… Hiç unutmuyorum müteakip perşembe günü zaten çoktan küsmüş olduğu hayata veda etti… “Burası başbaşa kaldığımız yer” diyor Sadettin Öktenay’ı çok özlüyorum.
 
     Radyodan ayrılalı yıllar olmuştu fakat bu kuruma çok hizmetlerde bulunmuş yılların sanatçısıydı. Son zamanlarda sesi soluğu pek duyulmuyordu. Küçük kız çocuğunu kaybetmiş ve evlat acısıyla çökmüş bir baba da oydu… Birgün repertuar kurulunca yeni kabul edilen iki şarkısıyla geldi… Amacı bu iki eseri sazlarla birlikte seslendirerek nihayet kendisini hatırlayan bir televizyon yapımcısının programına katılabilmekti… O gün ne olduysa kimse ilgilenmedi kendisiyle… (…..) Nihayet program müdürünün delâletiyle zar zor bir kayıt yapılabildi… (…..) Taner Şener’i özlüyorum.
 
     (……….) Edebiyat âleminden Ali Nihat Tarlan’ı, Reşit Rahmeti Arat’ı (…..) müzik dünyasından Mustafa Nâfiz Irmak’ı, Ulvi Ergüner’i, Radife Erten’i, Emin Ongan’ı, Halil Aksoy’u, Şekip Ayhan Özışık’ı, Ali Rıza Avni’yi, Sevim Deran’ı, Özdal Orhon’u, Fuat Türkelman’ı, Faik Dramalı’yı, Turgut Aksoy’u özlüyorum… (…..)

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..
Kategori: TÜRK MUSIKÎSİ  | Etiketler:  | Comments off