Etiket: Kepler

• Cuma, Temmuz 21st, 2017

       Modernizm; Kopernik’in (COPERNİCUS, Nicoleus 1473-1543) Astronomide, devrim niteliğindeki buluşlarıyla başlamıştır.

       Kopernik; Dünya ve gezegenlerden o çağda bilinenlerin Güneş çevresinde döndüğü, Ay’ın Dünya’nın uydusu olduğu şeklindeki büyük buluşunu 1510’da çevresine yaymış ve ancak öldüğü yıl 1543”de matbaada bastırıp yayımlamıştı. Fakat gezegenlerin yörüngelerinin daire şeklinde olmadığını anlayamamıştı.

       Kepler (Johannes, 1571-1630) gezegenlerin yörüngelerinin elips olduğunu, adıyla anılan 3 yasasını 1618’de yayımladı.

       Batlamyus (Claius Ptolemaeus MS 085 ? – 165 ?) ise, Dünya’nın sabit ve evrenin merkezi olduğu; Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün Dünya’nın 7 gezegeni olduğu şeklindei daha önceki varsayımları benimseyerek Kopernik’e kadar bütün bilginlere kabul ettirmişti.

Kutsal kitapların (Zebur, Tevrat, İncil, Kuran) hiçbirisince böyle yermerkezli (ve günmerkezli) bilgi bulunmadığı halde kilise büyüklerinden Tommaso (San d’Aquino, 1224-1274) bu görüşü Papalığa onaylatmış, ölümünden sonra azizler listesine alınmış ve “yermerkezli evren” görüşüne aykırı düşünceleri yayanlar cezalandırılmıştı. Galile (Galileo Galilei), 1564-1642) Kopernik öğretisini kanıtladığı, savunduğu için kilise tarafından cezalandırılmıştı. Newton (Sir İsac, 1642-1727) kütle çekimi yasalarını, mekaniğin temel kurallarını bulunca Kopernik ve Kepler’in buluşları kesinlik kazandı. Bu gelişmelerin bir sonucu olarak, “insan aklının bütün bilinmeyenleri -bir yaratıcıya, düzenleyiciye gerek duymadan- çözümleyebilecek yücelikte olduğu” filozofik kanısı yaygınlaşmıştır. 15. yy. da başlayıp 17. yy. da gelişen Rönesans’da, “dinsel inançlarla pozitif araştırma ve buluşlarının birbirinden bağımsızlığı” ilkesi kabul edilerek çatışmalara son verilmiştir.

       “Modern”in en kapsamlı karşılığı “yeni”dir. “Modernizm” ise “yenilikçilik” demektir.

       Bilimde ve sanatta Modernizm aynı yılda, hatta aynı yüzyılda başlamamıştır. Örnek olarak, Modern Astronomi Kopernik ile (1473-1543), Modern Felsefe ve Modern Geometri René Descartes’le (1596-1650), Modern KimyaLavoisier’le (1743-1794), Modern Mimarlık Josef Monier’in 1867’de betonarmeyi bulmasıyla başlamıştır.

       Bütün bu gelişim, “Modernizm’in; Batı’da, Batılılar tarafından ve Batılılar için ortaya çıktığını ve yüzyıllar boyunca geliştiğini” belirtmek için yazılmıştır. Günümüzde ise; az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin aydınlarıyla Batılı misyonerler, Modernizm’i “Batılılaşma”, daha doğrusu “Batılılaştırma” şeklinde algılanakta ve uygulamaktadırlar.

                                                                           *

       Modernizmin ilk yüzyılında Batı sanat müziği kilise müziğinden ibaretti. Kopernik, Aziz Tommaso, Kepler.. Platon’un fikirlerini korumuşlar ve gökcisimlerinin hareketi ile müzik arasında ilişki olduğu inancını sürdürmüşlerdir.  Enstrümantal müzik 16. yy.da doğup, 17. yy.da gelişmiştir. Teorik çalışmaların uygulamaya konulnası 20. yy.a kadar sürmüştür. Örnek olarak 18. yy.da uygulanmış, “temel ses”, la3=435 olarak uluslararası düzeyde ancak 1885’de kabul görmüştür. Özet plarak, dindışı Batı müziği, Modernizm’den gelişmeye başlamıştır.

                                                                             *,

       Türk müziği sistemi İslamiyetin yayılmasından sonra Arap, İran, Türk (ve hattâ Hint) dillerinin fonetiğine cevap verecek şekilde gelişmiştir.

       Ortaçağda yazılan Türk müziği teori kitaplarında genellikle, müzikle evren arasında ilişkiler kurmakla söze başlanmıştır.  Kutsal kitap Kuran’da kozmogonik hiçbir açık/kesin bilgi olmamasına karşılık bu dönemde yazılan açıklamalı geniş Kuran tefsirlerinde (12. yy. Fahreddin Râzî) bu belirsiz âyet’ler Batlamyus teorileriyle açıklanmaya kalkışılmış ve müzik teorisyenleri de bu tefsirlerden aldıklarına ilkçağ bilgilerini katıp kitap yazmışlardır. Gezegenlerin dairesel devirleri ile usuller (ritmler) ve makamlar arasında (edebiyatçıların aruz ilminde yaptıkları gibi) ilişki kurduklarından müzik teori kitaplarına “edvar=devirler) adını vermişlerdir. Örnek olarak 15. yy. teorisyenlerinden Hızır bin Abdullah’ın eserinin adı “Kitâbü’l-edvâr”dır. 48 fasıllık kitabın ilk 27 bölümü kozmogoniden, gezegenlerin müzk ve insan ile ilişkilerinden sözetmektedir: “12 burcun yıldız adedi, anâsır-ı erbaa  (toprak, su, hava, ateş) ve mevsimlerle, 4 yönle, renklerle, bedenimizdeki organlarla ilişkileri, dolanımları sırasında ses çıkaran ve çıkarmayan yıldızlar, bunlardan uğursuz olanlar” sözeder: 41 , 44 , 45. bölümlerde de: “Fisagor’a bazılarının İdris Peygamber dediklerini, perdeler ve makamlarla burçlar arasındaki ilişkileri” anlatır. Kalan bölümlerdeki müzk teorisi ise, bugün pek de anlaşılacak açıklıkta değildir. Bu anlatımlar Kopernik’ten sonra son bulmuş ve edvar yazılmaz olmuştur. “Yermerkezli” yerine “günmerkezli” yeni astronomi bilgileri bunun sebebidir.

       Eser sahiplerinin kaynak gördükleri ilkçağ bilginleri ve düşünürlerinden bazıları şunları söylemiştir: Homeros (İ.Ö. 9. yy. ) “Evrenin ana maddesi su’dur ve su tanrısı da Tétis’dir” demiştir. Anaksimenes’e (İ.Ö. 6. yy. ) göre ana madde hava’dır; Herakleitos!a (İ.Ö. 540-480) göre ateş’dir; Empedokles’e (İ.Ö. 490-430) göre 4 ana madde (anâsır-ı erbaa) “su, hava, ateş, toprak”tır. Aristoteles (İ.Ö. 384-322) yermerkezli görüştedir. Günmerkezli görüşü ilk ortaya atan Aristarkos (İ.Ö. 310-220) ise bir etki uyandırmadan unutulmuştur.

       1826 Tanzîmât’a kadar Batı’dan Türk müziğine önemli bir katkı (az sayıda çalgı, çalgı telleri dışında) olmamıştır.

       Batı sanat müziğinin aksine, Türk sanat müziği din-dışı (lâ dînî) eserlerle başlamıştır.: Enstrümantal olarak peşrevler, Mehter müziği ile Hızır bin Abdullah’ın “nevbet” diye adlandırdığı fasıl’lar.. Tasavvuf müziği ise, tekkelerin toplum içinde güçlenmesiyle gelişmiş ve güçlü eserleri, 16. yy.da ortaya çıkan, Beste-i kadîm diye anılan Mevlevi âyinleridir.

       1826 Tanzîmât’ı izleyen yıllardaki bando ve benzeri etkinlikler, bilimsel görüşle, Modernizm değil, Batılılaşma’dır.

       Musikimizde Modernizm Rauf Yektâ, /1871-1935), Hüseyin Sadettin Arel (1880-1955), Dr. Suphi Ezgi (1869-1962)’nin çalışmaları, yayınlarıyla başlamış ve geniş kabul görmüş, Ord. Prof. Dr. Salih Murat Uzdilek’in  (1891-1967) akustik katkılarıyla bütünleşmiştir.

Bu (modern) Türk Musikisi’nin ana özellikleri şunlardır:

Türk musikisi sistemi 24 seslidir ve aralıkları birbirine eşit değildir; sesler/eserler için Batı notası ve perdeler için özel semboller kullanılır. Makamlar dörtlü ve beşlilerle tanımlanır. Anadizi Çargâh’dır. Bütün usuller (ritm’ler) 2 ve 3 zamanlı 2 basit usulden oluşur. Çokseslendirmede sistem bozulmamalıdır.

                                                                         *

       Modernizm; insan aklının bütün bilinmeyenleri -bir yaratıcıya gerek duymadan- açıklayabilecek yücelikte olduğu filğzofik düşüncesini ve bunun materyalist uygulamalarını doğurmuştur. Fakat zamanla, Einsteinin (Albert, 1879-1955) “özel görelilik kuramı”, Max Planck’ın (1858-1947) başlattığı kuvantum mekaniği çalışmaları Newton’un dinamik yasalarına darbe vurdu ve evrenin bütün sırlarının mekanik bilgilerle, insan aklıyla açıklanamayacağı kanısını uyandırdı.

Modernizme bir tepki, alternatif olarak ortaya çıkan “Postmodernizm” sanatta ve sosyoekonomik yaşamda yeni düşünce ve uygulamalar getirmiştir. Örnek olarak: Mimarlık sanatında betonarme yapı cephelerinin tezyinatı (süslenmesi).. Burada modernizm korunmuş ve ona antik estetik bir değer eklenmiştir. Sosyoekonomik alanda ise bazan modernizm bütünüyle dışlanmıştır. Postmodernist düşünürlere göre: Modernizm; kapitalizm, Marksizm, faşizm, emperyalizm sonuçlarını doğurmuş, aslında bir azınlık olan egemen yönetici güçlerin getirdikleri kurallarla “rej,me uygun tek tip” kişilik ve kişiler yetiştirilmiştir. Bu dayatmacılık terkedilmeli, bireylere, kişiliklerini serbestçe oluşturmaları, yaşamlarını kendilerinin düzenlemesi hakkı tanınmalıdır.

Bu Postmodernist sosyoekonomik, kültürel görüşler Paris Şartı (AGİK), Avrupa İnsan Hakları Anlaşması, Moskova Deklerasyonu, Helsinki Anlaşmaları.. gibi uluslararası desteklerle özellikle gelişmekte olan ülkelerin yönetimlerini, yöneticilerini zorlamakta ve bazan kültürel ayrım istekleri siyasal bütünlüğü zedelemektedir.

       Yekta-Arel-Ezgi-Uzdilek teorik bilgilerini sorgulama da, “musikimizde postmodernst görüşler” olarak tanımlanabilir.

(*) İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı  Öğretim Görevlisi

Not: Bu inceleme, “Musiki Mecmuası”nda yayınlanmıştır.

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..