• Cuma, Temmuz 21st, 2017
MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZÜN ÖZÜ BU WEB SİTEDEDİR
(Neden ANKARA’da TÜRK Musikisi Devlet Konservatuarı 35 yıldır kurulAmamaktadır?)
TÜRKİYE’de 19 Batı müziği devlet konservatuarı ve biri mühmel 3 TÜRK musikisi devlet konservatuarı?
İktidar, kavga-gürültüyle edilmiş meşgul;
Solcular yön veriyor milletimin kültürüne!..
VEZİN: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
Yılmaz, Titiz, Talay, Karakaş, Cem, Güner, Günay…
Teslîm edildi çağdaşa Kültür Bakanlığı!..
VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
( Mesut Yılmaz, M.Tınaz Titiz,.M.İstemihan Talay, Ercan Karakaş, İsmail Cem,,A.Oktay Güner, Ertuğrul Günay )
Uyma şeytâna sakın.. aklını devşir başına;
Kültürün SOYLUsu varken, ne gerek ÇAĞDAŞına?!..
Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun_üstünde tüten en son_ocak!..
O, benim milletimin yıldızıdır.. parlayacak!..
O, benimdir.. o, benim milletimindir ancak!..
Çatma, kurbân_olayım çehreni, ey nazlı hilâl;
Kahramân_ırkıma bir gül!.. ne bu şiddet, bu celâl?..
Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra, helâl…
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!..
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın, bana zincir vuracakmış?.. Şaşarım!..
Kükremiş sel gibiyim.. bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları.. enginlere sığmam, taşarım!..
Garb’ın_âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim_, îman dolu göğsüm gibi serhaddim var!..
Ulusun, korkma!, nasıl böyle bir_îmânı boğar
“Medeniyyet?” dediğin tek dişi kalmış canavar?!..
Arkadaş!.. Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper_et gövdeni; dursun bu hayâsızca akın..
Doğacaktır, sana va’dettiği günler, Hakk’ın;
Kim bilir.. belki yarın, belki yarından da yakın!..
Bastığın yerleri “toprak?” diyerek geçme, tanı;
Düşün_altındaki binlerce kefensiz yatanı!..
Sen şehîd oğlusun_.. incitme, yazıktır, atanı;
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı!..
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?..
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan.. şühedâ!..
Cânı, cânânı; bütün vârımı alsın da Hüdâ,
Etmesin, tek, vatanımdan beni dünyâda cüdâ!..
Rùhumun, senden_İlâhî, şudur_ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâ-mahrem_eli;
Bu ezanlar -ki şahâdetleri dînin temeli-
Ebedî, yurdumun_üstünde, benim, inlemeli!..
O zaman.. vecd ile bin secde eder -varsa- taşım;
Her cerîhamdan_, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rùh-i mücerred gibi yerden, na’şım..
O zaman, yükselerek Arş’a değer belki, başım!..
Dalgalan, sen de şafaklar gibi, ey nazlı hilâl!..
Olsun_artık dökülen kanlarımın hepsi helâl!..
Ebediyyen; sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet,
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!..
Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
*************************
İSTİKLÂL MARŞIMIZ ve MEHMED ÂKİF ERSOY İLE İLGİLİ MEVZÙÂT:
İSTİKLÂL MARŞININ KABUL EDİLDİĞİ GÜNÜ VE MEHMET AKİF ERSOY’U ANMA GÜNÜ KAKKINDA KANUN :
Kanun numarası 5649, Kabul târîhi 04.05.2007 ve Madde sayısı 4’dür.
Madde 1 – Her yıl 12 Mart, İstiklal Marşımızın kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma günüdür. Anılan günde bütün kamu kurum ve kuruluşlarının öncülüğünde halkımızın ve sivil kuruluşların iştiraki ile anma törenleri düzenlenir.
Madde 2 – İstiklal Marşının kabul edildiği günü ve Mehmet Akif Ersoy’u anma törenleri ile ilgili yönetmelik, bu Kanunun yayını tarihinden itibaren dört ay içinde İçişleri, Milli Eğitim ile Kültür ve Turizm bakanlıklarınca müştereken çıkarılır.
Madde 3 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 4 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.
İSTİKLAL MARŞININ KABUL EDİLDİĞİ GÜNÜ VE MEHMET AKİF ERSOY’U ANMA GÜNÜ HAKKINDA YÖNETMELİK
Resmî Gazete 07.03.2008 / 26809 (6ncı ve 8inci maddeleri aşağıdadır:
Madde 6 – Anma gününde;
a) Konferans, seminer, sempozyum ve panel gibi bilimsel toplantılar,
b) Şiir, kompozisyon ve resim yarışmaları ile ödül törenleri,
c) Seyirlik sanatlar ve müzik dinletileri,
ç) Sergiler,
d) İstiklal Marşı ve Mehmet Akif Ersoy’un fikir, sanat ve şahsiyeti ile ilgili yazılar ve benzeri etkinlikler
düzenlenebilir.
Madde 8 – Bu Yönetmelik hükümlerini İçişleri, Milli Eğitim ile Kültür ve Turizm bakanları müştereken yürütür.
MEHMET AKİF YILI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Aralık 2010 Salı günü, AK Parti Grup Toplantısı’nda, 2011 yılını, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile alınan kararla “Mehmet Akif Yılı” olarak kabul ettiklerini açıkladı.
***************************************
11.06.2016 tarihli görüşüm. HALKIMIZ, İSTİKLÂL MARŞIMIZI NİHÂVEND MAKAAMINDA OKUYOR’.. İstiklâl Marşımızın notası donanımda (Si bemol-Mi bemol) yazılı iken; Batıcı müzikologlarımız, (hem minör gamın hem de Nihâvend makamında ortak görünümde notadan kurtulmak için, (çocuklar 1 ses pest olarak daha rahat okurlar) bahanesiyle Sol minör notayı değiştirdiler. Halbuki; Minör diziler insanlarda üzüntülü, acınacak, yıkılmışlık.. duygularını uyandırır ancak Majör dizileri ise Metânet, güçlülük, zafer.. duygulaını uyandırır. Nihâvend makaamı ise: kendine ve çevresine güven, metânet, sabır, sebat, direnç.. duygularını güçlendirir. Mehmet Âkif Ersoy da İstiklâl marşını bu düşüncelerle yazmış,TBMM’nde dinleyip Kànunlaştıran Milletvekillerimiz de minör duygularla değil, coşku içinde karar vermişlerdir.
İSTİKLÂL MARŞIMIZIN BESTESİ?..
YENİ akit gazetesi 12 Aralık 2010 Pazar, sahîfa 2’de, D. Mehmet Doğan‘ın “İstiklâl Marşı kurtuldu mu?” başlıklı köşeyazısından:
[[ (…..) Merhum İstiklâl Marşı şairimizi vefatının 50. yıldönümünde (1986) düzenlediğimiz bir sempozyumda müzik konusundaki otoritesi tartışılmaz üstadlarımızdan Cinuçen Tanrıkorur bu ızdırabı uzun uzun izah etmişti.
Cinuçen bey İstiklâl Marşı bestesinin değiştiğini göremeden gitti. Dört sene önce, Mehmet Âkif’in vefâtının 70. yıldönümünde düzenlediğimiz bilgi şölenine yaşayan bir mûsiki ustamız ısrarla katılmak istedi. Biz de buyur ettik. Bakın söylediklerine:
“Yalnızca iki kıt’ası müziklendirilmiş olan şiirin sekiz mısraındaki 117 hecenin 53 tanesinde prozodi hatası mevcuttur. Kelime gruplarının nağmeye denk düşmesi demek olan periyot hatası ise 13’tür. Türkçe okuma kurallarına ters düşen vurgu hatası 14’tür. Budanmış veya kelime gruplarından doğan anlamsız hece veya hece gruplarının sayısı ise 12’dir.” (Reha Sağbaş’ın bildirisi, Türkiye Yazarlar Birliği’nin 2007 yılında basılan Mehmet Akif Ersoy Bilgi Şöleni bildiriler kitabında mevcuttur).
Bu kadar kusurlu bir besteyi nasıl doğru dürüst okuyacaksınız ve neresini düzelteceksiniz? (Konu önemli, yarın da devam edeceğiz.) ]]
D. Mehmet DOĞAN’ın, 13 Aralık 2010 Pazartesi YENİ akit gazetesi 2. sahîfasında çıkan, “İstiklâl Marşı’nı kurtarmak!” başlıklı köşeyazısından: [[ (…..) Konuyla ilgili görüşlerimi, 6 Aralık günü Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nin Edebiyat Mevsimi programının açılışında yaptığım konuşmada, “İstiklâl Marşı’nın metniyle uyuşmayan bu besteden kurtulmak için bu fırsatı değerlendirebiliriz. Büyük bir ‘İstiklâl Marşı Besteleme Yarışması‘ açabiliriz. (…..)
İstiklâl Marşı, 12 Mart 1921’de TBMM’de kabul edildikten sonra bir beste yarışması da açılmış. 22 eserin katıldığı bu yarışmadan 4 eser seçilmiş. Seçilenlerden birincisi Ali Rifat (Çağatay) Bey’e, dördüncüsü de şimdi hükümetin telif haklarını kamulaştırmaya karar verdiği Zeki (Üngör) Bey’e aitmiş.
İlk sırada bulunan Ali Rifat Bey’in bestesi 8 ay icra edilmiş. Bu arada, Osman Zeki Bey, M. Kemal Paşa’nın eşi Latife Hanım‘ı devreye sokarak kendi bestesini icra ettirmeye başlamış. (…..) Konuyla ilgili olarak 1940’larda Bursa milletvekili Osman Şevki Uludağ şunları yazıyor:
“Zeki Bey’in bestesinde herkesin gördüğü prozodi (tecvit) hataları vardır. Şiirin ölçüsünü, yani aruzu dikkate almayan bu beste bize şunu anlatıyor ki, Zeki Bey, güfteyi manasına ve ölçüsüne riayet ederek bestelememiş, aksine olarak Karmen Silva şarkısından faydalanarak yaptığı bestesini Akif’in şiiri ile güftelendirmiştir. (…..)
İstiklâl Marşı’nın bestesinin telif sorunu, yetkililere altın bir fırsat sunuyor. Cesaret gösterip geniş katılımlı bir beste yarışması yapılabilir. Böylece İstiklâl Marşı’mızın sözlerinin tesirini sıfırlayan bu sakil besteden kurtılabiliriz! ]]
* * * * *
İstiklâl Marşımızın yeni baştan bestelenmesi gerektiği konusuna kısaca temâs edeceğim.
İstiklâl Marşı müziğinin kusùrunu Osman Şevki Uludağ merhum hülâsaten bildirmiş:
Prozodi (tecvîd) hatâları... Prozodi ile tecvîd terimleri (prozodi bilgileri ile tecvîd bilgileri) birbirinin tıpatıp aynı değildir. Mùsıkîmizde kullanılacak tecvîd bilgileri(*) (=genişletilmiş prozodi bilgileri) Osmanlı Türkçesi’nin âhengini, arùzla yazılmış güftede vezin-usûl imtizâcını(uyuşumunu) sağlar ve eseri zevk-i millî(**) tasvîb eder(onaylar).
İstiklâl Marşımızın şiiri, Feilâtün feilâtün feilâtün feilün veznindedir. Başdaki Feilâtün, Fâilâtün olabilmektedir; sondaki feilün de fa’lün olabilmaktedır. 1inci mısra’: Fâilâtün feillâtün feilâtün fa’lün veznindedir. 2nci mısra’ : Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün veznindedir. 3üncü mısra’ : Feilârün feilâtün feilâtün feilün veznindedir. 4üncü mısra’ : Feilâtün feilâtün feilâtün fa’lün veznindedir. Vezni bu şekilde olan şiirleri “şarkı formunda” bestelemek kolay ise de(***), “marş formunda” bestelemek mehâret ister!..
Bestelenecek şiir önce dikkatle incelenir; her mısra’da, gerekli yerlerine virgül, noktalı virgül, nokta konarak sekte, vakf yerleri ve vurgu heceleri tesbît edilir. Bu vecîbeleri Şarkı formunda yerine getirmek, erbâbınca kolay ise de, Marş formu mehâret ister!..
Bu 2 paragrafta belirttiğim hususlar, makamdan ziyâde hangi usùlün daha uygun olacağını tesbît için uzun araştırma ve denemeler gerektirir. Bu usûl; nîmsofyân veyâ sofyân olabilir; yürüksemâî de düşünülebilir.
Bu vezinle ŞARKI yapmak kolay, MARŞ yapmak zordur. Çünkü; MARŞ’da “tek heceye tek nota” tahsîs edeceksiniz!..Türk mùsıkîsi bestekârları, çocuk şarkılarında “tek heceye tek nota” uygulamışlardır. Notası bu web sitede olduğu için kendimden misâl vereceğim: Vezin: Feilâtün mefâilün feilün Şâir; Feilâtün’ü istediği mısra’da Fâilâtün ve feilün’ü fa’lün yapabilme hakkını kullanmış:
KARAKIŞ (Şiir ve beste: C.ÖNEY)
Ova. dağ, yayla karla kaplanmış; > Feilâtün mefâilün fa’lün
Bembeyazsın.. adın niçin karakış? > Fâilâtün mefâilün feilün
Kar ve buz sarkıyor saçaklardan.. > Fâilâtün mefâilün fa’lün
Dinleyin mùsıkîyi rüzgârdan!.. > Fâilâtün mefâilün fa’lün
Nabzı varmış meğer dağın, derenin.. > Fâilâtün mefâilün feilün
Ya hayat kalmamış, ya uyku derin!.. > Feilâtün mefâilün feilün
Çatılar karla yüklü, heybetli!.. > Feilâtün mefâilün fa’lün
Pınarın, çeşmenin tutuldu dili!.. > Feilâtün mefâilün feilün
Ova, dağ, yayla karla kaplanmış > Feilâtün mefâilün fa’lün
Ne kadar var bahâra ey karakış?.. > Feilâtün mefâilün feilün
Bestekâr; Millî marşımızın milletimizce sevilmesi ve dünyânın her yerinde çalınabilmesini düşünerek Mâhùr, Acemaşîrân, Nihâvend makamlarından birisini; kompozitör ise, aynı sebeplerle Do-majör, Fa-majör, Si-bemol-majör, Sol-majör’den birisini seçmek durumundadır.
Hatâlarının listesini yaparak “İstaklâl Marşı şiiri yeniden bestelensin!” diyen ünlü bestekârlarımızın, devletçe bir yarışma açılmasını beklemeden; üzerinde fikir yürütme/tartışma başlatmak maksadıyla; İstiklâl Marşı şiirinin Marş formunda seslendirmeğe müsâit gördükleri 2 kıt’asını seçip deneme yapmalarını ve notasını yayınlamalarını tavsiye ederim. Bu şekilde,5 bestekâr nota neşretse, Türk mùsıkîsi konservatuarlarımız uzmanlarımızdan kurdurulacak bir inceleme heyeti ya bu bastelerden birisinin İstiklâl marşı kabùlünü teklîf eder, veyâhut da bu 5 bestekârdan birisine “beste sipâriş edilmesini” teklîf edebilir.
Hâlen okunmakta olan bestede “tâmîrât ve tâdîlat!“la yetinmek emr olunursa; vals’e benzetmemek şartıyla semâî usùlü denenebilir. (Her 2 usùl de 3 zamanlı ise de; semâide ilk darb, valsde son darb güçlüdür.)
ÖRNEKLEMELİ ELEŞTİRİ (12.09.2012)
Dr. Cahit ÖNEY
İstiklâl marşımız; prozodi hatâları yönünden, konservatuarlarımızda bir örnek olarak incelenmesi gereken bir eserdir. İnceleme sonunda, şu acı sözleri esirgemememiz gerekir ki, mùsikîşinâslarımız, bestekârlığın, hafife alınacak bir san’at olmadığına inansınlar: “Cehl-i mürekkebden, sehl-i mürekkeb hâsıl olur! C.ÖNEY” Yâni; katmerli bilgisizlikten, katmerli hatâ doğar!..
İstiklâl marşımızın az hatâlı tek bölümünü inceliyorum:
İstiklâl marşımızın, az hatâlı tek bölümü; ikinci kıt ‘ adaki “Çatma kurbân olayııım”dır. “Uzun heceye uzun ve kısa heceye kısa süreli nota/ezgi kuralı”nın, öncelikle istisnâsını hatırlayalım: “Bir kelimenin kısa olan son hecesi, veya 1 kısa heceden ibâret kelime; “vurgu imâlesi/uzatması” sayılarak, uzun hece kadar uzatılabilir. Fuzùlî’nin: “Beniii candan usandırdııı, cefâdan yâr usanmaz mı?” mısraı ile C.ÖNEY’in: “Ne günlerdiii o birlikteee geçen demler seninle “Şebâbet; bir hayâl oldun rebâbın, gülşeninle” beytindeki uzatmalar imâle hatâsı değil, makbùl sayılan “vurgu imâlesi/uzatması”dır. İstiklâl marşımızdaki “Çatma” kelimesinin “ma” kısa hecesinin uzun olarak değerlendirilmiş olduğunun doğruluğunu belirttikden sonra (Çatma kelimesi, ünlem ifâde etmektedir), hatâsına geçelim:
“Çatma kurbân olayımmm”da duraklamak hatâdır; “Çatma kurbân olayım çehreni”de duraklamak gerekirdi. Nitekim, yukarıdaki, İSTİKLÂL MARŞI başlıklı şiirde/güftede de virgül, “çehreni” kelimesinin evvelinde/öncesinde değil, sonrasındadır!.. “Çatma kurban olayım” deyip de nefes alsanız; muhâtabınız/karşınızdaki: “Beni azarlama!” diyor sanır ve “Estağfirullah efendim.. size çattığımı nereden çıkardınız!” der. Doğru okuyunca, sizi dinleyen: “Sizi üzen nedir, efendim?” diye sorar. [ “Çatmak” fiili çeşitli anlamlarda kullanılabilir: “Kaşlarını çatmak” , “Silâh çatmak”, “Birisine çatmak”, “Belâya çatmak” .. ] Bestekâr; güfte sâhibinin ne demek istediğini çok düşünüp çözmelidir. Örnek olarak: Biraz yukarıda yazılı beytimde geçen “seninle” kelimesiyle sevgiliye değil, şebâbete/gençliğe hitab edilmektedir/seslenilmektedir. Şunu da ekleyeyim: Beytimde; “edebî san ‘ atlardan teşbîh/benzetme değil, mürsel mecâz/benzere gönderme san’atı kullanılmıştır. (Mürsel mecâz konusunda, site’mde geniş bilgi verilmiştir.)
_______________________________________________________________________
(*) Bestekâlık(kompozisyon) ilmini hatâsız uygulayabilmemiz için; Tecvîd ilminin “tefhim”, “terkik”, “mahrec”, “medd ve çeşitleri”, “sekte”, “vakf” lüzùm ve kàideleri hakkında bilgili olmamız gerekir. Bu konular, bu web-site’mde açıklanmıştır:
1. SEB’A-İ AHRUF>İslâm âlimlerine 2. TÜRK MÙSIKÎSİ>Eser tanıtımı sayfa II (İslâm’da mùsıkî)
(**) Mehmed Âkif Ersoy, “Şerîf Muhyiddîn’e” başlıklı şiirinde şöyle demektedir:
Melez, soysuz, şerefsiz, parçalardan başka şey yok hiç;
Ne düşkün zevk-i millî.. besteler piç, şâheserler piç!..
VEZNİ: Mefâîlün mefâîlün mefâîlün mefâîlün
(***) Örnekleri:
Feilâtün feilâtün feilâtün feilün vezninin sonundaki feilün’ü, şâir,
fa’lün yapabilir. Fuat Hulûsi Demirelli’nin bu vezinde yazdığı şiiri
Sâdeddin Kaynak, Şarkı formunda bestelemiştir:
Gecemiz kapkara sâkî sun_elin nùr olsun >Feilâtün feilâtün feilâtün fa’lün
* * * * *
Feilâtün feilâtün feilâtün feilün vezninin başındaki Feilâtün’ü, şâir,
Fâilâtün yapabilir. Mehmet Çınarlı’nın bu vezinde yazdığı şiiri Cinuçen
Tanrıkorur, Şarkı formunda bestelemiştir:
Bilmeyenler başımız göklere ermiş sanacak>Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün
* * * * *
Şâir; Feilâtün feilâtün feilâtün feilün vezninin başındaki Feilâtün’ü
Fâilâtün; sondaki feilün’ü de fa’lün yapabilir: Notası bu web-sitede bulunan
ŞARKI’nın şiiri ve bestesi bana âittir:
Gelecektin bana.. cânım, o sözün n’oldu senin>Feilâtün feilâtün feilâtün feilün
Geçti yıllar ne yazık penbe yüzün soldu senin >Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün
Pek harâbım güzelim gayrı elinden feryâd >Fâilâtün feilâtün feilâtün fa’lün
Hastayım kimsesizim istediğin oldu senin >Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün
* * * * * * * *
Mefâilün feilâtün mefâilün feilün vezninin sonundaki feilün’ü, şâir,
bâzı mısra’larda fa’lün yapabilir: Orhan Seyfi Orhon’un bu vezinde
yazdığı şiiri Ali Rıfat Çağatay, Şarkı formunda bestelemiştir:
Sarâhaten acabâ söylesem darılmaz mı > Mefâilün feilâtün mefâilün fa’lün
Darılmak_âdeti bilmem ki çapkının naz mı > Mefâlün feilâtün mefâiün fa’lün
Desem ki ben seni.. yok dinlemez ki hiddet_eder >Mefâilün feilâtün mefâilün feilün
*
Mef,ùlü fâilâtü.. : arùzun kemânıdır;
Müstef,ilün : davul, feilâtün : kemençesi!..
“Evzân içinde raks!” ile şâir gezer durur;
Tebdîl-i vakf ü sekteye uy bestekâr isen!..
Evet.. Şâirler, bilerek değil de, semâî olarak (duymakla ve klasik eserleri bellemekle edinmiş olarak) vezin içinde kalıpçık değişikliklerini (farkında olmadan) yaparlar. Bunu isbât için ilk beytimi kaydetmiş bulunuyorum. Önce; beyetin genel mânâsını ve sonra da analizini sunayım:
“Mef,ùlü fâilâtü mefâilü fâilün” arùz kalıbı, bütün duygularımızı, bir kemân gibi, “arùz estetiği eğitimi” görmüş kişilere anlatmamızı sağlar. “Müstef,ilün” arùz kalıpçığı, Türk dilini bilen herkese “çıplak-açık-ortak” gerçekleri tebliğ edebilir. Mehmed Âkif merhùmun çok kullandığı vezinlerden “Mefâilün feilâtün mefâilün feilün” “kıssa-hikâye-sohbet” konularında faydalıdır. Mehmed Âkif’in çok kullandığı vezinlerden “Feilâtün feilâtün feilâtün feilün” ise heyecan uyandıran, duygulandıran ve halkımızın büyük kısmının ilgisini çeken bir kalıptır. (Bestekârlarımızın, mùsıkî usulleriyle ilgili vezin tercihleri, bir bitirme ödevinde 15-16 sayfa tutan araştırmamda görülebileceği gibi çok uzun olduğundan söz-etmiyorum.)
Beytin kısaca analizi:
Bu beyt tek bir vezin kalıbından oluşmasına karşılık, bu kalıptan olmayan kalıpçıklar zikredebileceğini göstermek gàyesyle yazılmış ve bu da, edebiyatımızda tek örnektir: Bu beytde geçen “müstef,ilün” ve “feilâtün” kalıpçıklarıyla, hem ana-vezin bozulmamış ve ayrıca şu değişik şekil de, telmîhen, işâret olunmuştur: “Müstef,ilün feul, feilâtün mefâilün” Böyle bir bakışla takti’, “Mef,ùlü fâilâü mefâîlü fâilün” vezni içindeki kelimelerde “vurgu” yönünden farklılaşmağa sebep olur ve bu hâli. ikinci beytde, “evzân içinde raks” deyimi ile vasıflandırdım. “Evzân”; “vezn”ler demektir ve bu hâlin; hemen her arùz kalıbı için de geçerli olduğunu ifâde etmektedir. Bu hâl; İstiklâl marşımızın güftesinde kullanılan “Feilâtün feilâtün feilâtün feilün” kalıbında da görülmektedir: Arùzun kàidelerinden birine göre, şâir; mısra’ başındaki “feilâtün”ü, istediği mısra'(lar)da “fâilâtün” yapabilir ve aynı şartla sondaki “feilün”ü “fa’lün” yapabilir. “feilün” “fa’lün” olunca mısraın hece toplam sayısı 1 adet azalmış olur; özellikle uzun şiirlerde, bu “Feilâtün feilâtün feilâtün feilün” kalıbı, 4 çeşit kalıp gibi kullanılmaktadır: 1) Feilâtün feilâtün feilâtün feilün, 2) Feilâtün feilâtün feilâtün fa’lün, 3) Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün, 4) Fâilâtün feilâtün feilâtün fa’lün.. Buna; İstiklâl marşımızdan örnekler veriyorum: A- Feilâtün feilâtün feilâtün feilün: (3.O, benim milletimin yıldızıdır.. parlayacak) ve 7. mısra’ B- Feilâtün feilâtün feilâtün fa’lün: (4.O, benimdir.. o, benim milletimindir ancak) C- Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün: (2.Sönmeden yurdumun_üstünde tüten en son_ocak) ve 5., 6. mısra’lar D- Fâilâtün feilâtün feilâtün fa’lün: (1.Korkma!. Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak) ve 8. mısra’lar. Aruz kalıbının 4 çeşit kullanılmış olması; aynı melodi ile seslendirilmiş 2 kıt’a bulunması sebebiyle bestakârın işini zorlaştırır. 2 kıt’anın da aynı melodi ile seslendirilmiş olması, ikinci ve çok daha büyük bir zorluğa sebebiyyet vermektedir: Bestekârlıkda dikkate alınması gereken önemli hususlardan biri de, kelimelerin, ölçü çizgisini aşarak bölünmesi hâlinde başarıyı arayıp bulmaktır ve bununla karşılaşmak kaçınılmaz ise, hele bu bölünme yeri “düm”e isâbet ediyorsa çok önem vermek gerekir. Bunun mâlûm örneği : [ Kız sandalı kaaaal BİM gibi ooooy NAT ma dümende ] dir. “İstiklâl Marşı” konumuzdan -biraz- uzaklaşarak şu görüşlerimi de arz edeyim: ı- Bestekâr; Mef,ùlü mefâîlü mefâîlü feùlün vezni ile Senginsemâî, Yürüksemâî, Türkaksağı, Aksak, Curcuna usullerineden hangisinin uyuşumunun bu güftede daha başarılı olacağını araştırmayı ihmâl etmiş, işi aceleye getirmiştir. ıı- Bestekâr; BİM ve Nat hecelerine birer nota yerine ezgi görevlendirerek vurguyu – şarkı formunda!- yumuşatabilirdi. ııı- 60 küsur yıl önce, bir bestekârımız, Musiki Mecmuası’ndan aldığı benim, birbirinden ayrı 4 mısra’lı güftemin son mısraını -bu sebeple- atmış ve nakarat olarak 2ci mısraı tekrarla yetinmiş idi. ıv- Beste formunda klasik eselerimiz, bu sebeple, 2 kıt’alı değildir; 4 mısra’dan ibârettir. muarabba’dır!!.. v- Sadeddin Kaynak; “Şarkı sözü” özelliğindeki metinleri – Yanık Ömer , Leylâ bir özge candır ‘ da görüldüğü gibi– klasik-dışı şekilde bestelemiştir. O; sahîfalarca bir metni de besteleyebilecek şekilde yetişmiştir. Çünkü bir hâfızdır; Uzunları dâhil Sùreleri; Mevlidi seslendirmiştir. Bestekâr bilmelidir ki… Bir bestekâr vezinli-vezinsiz (güfteyi, şarkı sözünü, lâkırdıyı..) bestelemeğe karar verdiğinde öncelikle nerelere virgül-nokta-noktalı virgül-ünlem veyâ soru işâreti konması gerektiğini titizlikle araştırıp yerine getirmelidir. Bu işâretler sâyesinde hangi kelimelerin hangi hecelerinde vurgu yapılacağı, hangi hecelere (durak, güçlü, durak yedeni, güçlü yedeni “evet güçlü yedeni”) ve kaç ses uzunluk birimi tahsîsi gerektiği; sazpayı yerleri.. vs. belirlenebilecektir. Bu husus, şiir okumak konusunda da çok mühimdir. Bir misâl vereyim: “Çanakkale Şehitleri’ne” okunurken, “gece mehtâbı” diyenler (isim tamlaması) yapanlar, anlayarak dinleyenleri güldürmekte ve “gündüz mehtâbı” da var mı” diye düşündürmektedir.
Açıklamak için, şiirin bu bölümünü okumak şarttır:
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!..
Gökten_ecdâd, inerek, öpse o pâk alnı, değer!.. ( ……. )
“Bu taşındır!..” diyerek Kâbe’yi diksem başına;
Rùhumun vahyını duysam da geçirsem, taşına!..
Sonra, gökkubbeyi alsam da ridâ nâmıyle;
Kanayan lâhdine çeksem, bütün_ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam, oradan:
Sen bu âvîzenin_altında, bürünmüş, kanına;
Uzanırken, gece, mehtâbı getirsem yanına;
Türbedârın gibi, tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr_ile âvîzeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana;
Yine “birşey yapabildim!..” diyemem hâtırana!..
Şâir; daha bir mezarda bile yer bulamamış şehidlerimize; günün çeşidli vakitlerinde: (gece, fecr, gündüzün, akşamları) ne gibi hizmetler sunarak türbedarlık yapabileceğini anlatıyor. “Gündüzün” demiş iken, “gece” demesi ve “geceleyin” dememesi, “vezin zarùreti”nden.. (Bir şiirde, aynı kategoriden kelimeleri bir araya getirmeye “tenâsüb san’atı” denmektedir.)
Siyâsî partiler, spor kulüpleri; kuruluşları için, genellikle marş formunda ileride besteletmek üzere “güfte yarışması” açmakta; yüzlerce şiir arasından birisini seçmek için kurdukları jüriyi, YANLIŞ OLARAK edebiyatçılardan, şairlerden seçmektedirler. Bu jüri üyelerinin 3’de 2’sini bestekârlar ve beste tekniğini bilen teorisyenler/hocalar teşkil etmelidir. Marş güfteleri seçiminde Mef’ùlü mefâîlü mefâîlü feùlün vezninde olanların veyâ Feilâtün feilâtün feilâtün feilün (başdaki Feilâtün’ün Fâilâtün ve sondaki feilün’ün fa’lün yapılmamış olması şarttıyla), Müstef’ilün müstef’ilün, Müfteilün müfteilün gibi vezinlerde olanların tercih edileceği, işin başında duyurulmalıdır.
DEVAM EDECEK
İlgiliMakaleler:
Kategori: İSTİKLÂL MARŞI
| | Comments off