Mehmed Âkif Ersoy ve Necip Fazıl Kısakürek 24.07.2013

Son Güncelleme: Cuma, Temmuz 21st, 2017 | Kategori: TÜRK MUSIKÎSİ| Etiketler:

 
MEHMED AKİF ERSOY                        (Güncelleme  06.07.2009)

MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZÜN ÖZÜ BU WEB SİTEDEDİR

Neden ANKARA’da TÜRK Musikisi Devlet Konservatuarı 35 yıldır kurulAmamaktadır
 
TÜRKİYE’de 19 BATI müziği devlet konservatuarı ve biri mühmel 3 TÜRK musikisi  devlet konservatuarı??
 
İktidar, kavga-gürültüyle edilmiş meşgul;
Solcular yön veriyor milletimin kültürüne!..
   VEZİN: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
 
(Yilmaz, Talay, Akarcalı, Yılmaz, Güner, Günay…)
Teslîm edildi çağdaşa Kültür Bakanlığı!..
       VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
(Mesut Yılmaz, M.İstemihan Talay, Bülent Akarcalı, Mesut Yılmaz, A.Oktay Güner, Ertuğrul Günay)   
      
       M E H M E D    Â K İ F ’ D E    M Ù S I K Î ,
    M Ù S I K Î M İ Z DE   M E H M E D   Â K İ F  

                                                                      Dr. Cahit ÖNEY   

 

                     Mehmed Akif ERSOY’u (1873 – 27.12.1936) ,

              vefâtının 60. yılında rahmetle anıyoruz.

 

       Hayâtı, Osmanlı imparatorluğu’nun savaşlar ve iç çekişmelerle dolu çöküntü yıllarında geçen Mehmed Akif; hurâfelerden arındırılmış islâmı Hulefâ-yı râşidîn(4 seçnin halîfe) devrindeki gibi birlik ve berâberlik içinde yaşamamızı isteyen şiirler yazmış ve manzùm eserleri, Safahât(=safhalar, evreler) ortak başlığında yayımlanan 7 kitapda toplanmıştır: 1.Safahât, 2.Süleymâniye Kürsüsünde,  3.Hakkın Sesleri,  4.Fâtih Kürsüsünde,  5.Hâtıralar,  6.Âsım,  7.Gölgeler.

Safahât, 1944’den îtibâren, Ömer Rıza DOĞRUL – İnkılâp Kitapevi himmetiyle ve merhùmun vasiyet ettiği şekilde düzenlenerek defalarca basılmıştır. Merhùm Akif, ’millete hediye’ ettiğinden „İstiklâl Marşı“ başlıklı şiirinin Safâhat’a alınmasını istememiştir. Bu şiiri ve diğer bâzı şiirleri de Ö.R.DOĞRUL neşrinin sonuna eklenmiştir.

 

       Mehmed Akif’de Musiki  :

             

              Safahât’da “edebiyat“, “musiki“, “resim“, “tiyatro“ gibi sanatlara ancak dolaylı olarak yer verilmiştir. “Musiki“ ile ilgili birkaç örnek:

Şerîf Muhyiddîn’e“ başlıklı 19 beyit şiirinden:

 

       1.

       Yanık bağrında, yıllardır, kanar mızrâbının yâdı;

       Gel_ey bîçâre Şark’ın, Şark’a küsmüş, gitmiş_evlâdı.

 

       4.

        Evet, yüksek; senin ùdun kadar yüksek figaan_ister;

        Gel_ey Dâvùd-ı san’at, Sùr-i mahşerden nevâ göster.

 

        10.

        Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yok hîç;

        Ne düşkün zevk-i millî.. besteler piç, şâheserler piç!..

 

        19.

         Gel_ey Peygamber’in fevkalbeşer fıtratda evlâdı;

         Uyansın, gelsin ki, mızrâbınla, Şark’ın dalgın_eb’âdı!

 

Said  Paşa  İmamı „  başlıklı  şiirinden :

 

          Başlanır Mevlid’e mu’tâd olan_âdâbıyle,

          Önce Tevhîd okunur.. gaşy_ile dinler herkes;

          O, güzel.. Sonra müessir sekiz-on parlak ses,

          Kimi yerlerde İlâhî, kimi yerlerde Durak,

          Kimi yerlerde cemâatle berâber coşarak,

          Kalan üç Bahr’i terennümle, çekerken  ‘’ âmiiin ! ‘’,

          Tâ uzaklarda çıkar zulmet_içinden bir_enîn.

 

       Bunların dışında, Safahât’da, ‘’ musıki ‘’ ile ilgili kelimeler, motifler mevcuttur.  Örnek olarak : KÖR NEYZEN, İSTİBDAD, EZANLAR, BERLİN HÂTIRALARI, ÂSIM, SAN’ATKÂR, CENK ŞARKISI başlıklı şiirleri..

 

       Musikimizde Mehmed Akif :

 

       Mehmed Akif’in şiirlerinden marşlar, ilâhîler bestelenmişse de  ‘’Beste’’, ‘’Ağırsemâî’’ , ‘’Yürüksemâî’’ formlarında bestelenmiş şiiri yoktur. Yalnızca bir şiiri 12.08.1940’da Şerif İçli tarafından HÜSEYNÎ/AKSAK/ŞARKI olarak bestelenmiştir :

                              Ezelden âşinânım ben, ezelden hem-zebânımsın

                              Berâber ahde bağlandık, ne olsan yâr-i cânımsın

                              Ne olsan zerrenim, kalbimde hâlâ çarpar esrârın

                              Gel_ey cânan, gel_ey can; kalmasın ferdâya dîdârın

 Mehmed Âkif‘in, bu dörtlük’ü yazma sebebi:
       Mefmed Âkif, Baytar mektebinde öğrenci bir arkadaşıyla ahde bağlanır (ahde bağlanmak=sözleşmek), hem-zebân olur (aynı sözleri söyler) Yıllar geçdikden sonra, birisi, sözleştiği arkadaşının yetimlerine, kendi öz-çocuğu gibi bakacaktır. Nitekim, Mehmed Âkif, verdiği sözü, aynen yerine getirmişdir.

       Mehmed Akif, gençliğinde yazdığı, Şarkı formunda bestelenebilecek karakterde olan şiirlerini imhâ etmiş, Safahât’a almamıştır. Zamânımız anma günlerinde ise “Şarkı formu“ revaçtadır.

       Mehmed Akif ’in, gençliğinde yazıp bir arkadaşına mektupla gönderdiği bir şiiri Prof. Dr. Kaya BİLGEGİL(merhum) bulup TÜRK DİLİ isimli dergide neşretmiş ve Dr. Cahit ÖNEY, – Şerif İÇLİ’nin şarkısından hemen sonra söylenebilmesi için – aynı makamda-Müsemmen usùlünde bestelemiştir(*) Beste târîhi: 08.12.1986 (Notası bu Sitede “Türk Musikisi > Bestelerimin notası bölümündedir.)  

 

                                                 O GÖZLER

 

                              Sevk-i a’mâk-ıı hayâlât etmedee her an beni
                              Kürretü’l-ayn’ım o gözler, eyliyor hayran beni
                              Dil-harâb-ıı ıstırâbım, nevha-sâz-ıı hayretim
                              Âh-ı sevdâ-yıı elîmindir eden giryan beni

 

       Bir meclisde dinlediği Sadi IŞILAY’ın keman taksîminden duygulanan Mehmed Akif ERSOY’un irticâlen yazıp verdiği bir kıt’ayı ise Rüştü ERİÇ,

21.05.1995 günü SÙZNÂK/AKSAK/ŞARKI besteleyerek musiki ve edebiyat âlemine hizmette bulunmuştur(**).

 

                                                 ÇOK MUDUR SÂDÎ

 

                              Bütün eşyâ Hüdâ’yıı zikreden bir sırr-ı hikmettir
                              Kemânın, bîgüman, Allàhu ekber’den ibârettir
                              Hulûsumlaa senii tes’îd edersem çok mudur Sâdî
                              Tecellî eyleyen kudret, elindee başka hâlettir.

 

—————————————————————————————

(*) Bu şarkı, Türk Edebiyatı Vakfı’nın Atatürk Kültür Merkezi’nde      düzenlediği “Mehmed Akif’i Anma Gecesi 1986’da, Safiye Ayla ve bestekârının da katıldığı bir ‘küçük koro’ tarafından icrâ olunmuştur. Notası bu Sitede; “Türk Musikisi > Bestelerimin notası bölümündedir. 

 

(**) Notası, “Türk San’at Müziğinde Bir Ömür  70. SAN’AT YILINDA RÜŞTÜ ERİÇ” başlıklı kitaptadır.      

 

NOT: Bu yazı, Aralık 1996 tarih, Nu. 455  “ Musiki Mecmuası “ ndan alıntıdır.

          Dr.Cahit ÖNEY’in sözü geçen şarkısının notası, Musiki Mecmuası’nın aynı sayısındafır.

 

==============================================

 

 

               ÂKİF’İN DİLİYLE

            Değmesin mâbede nâmahrem_eli
              Beş vakit yurtda ezan gürlemeli
     
              Bir bütün.. ayrılamaz sancak, ezan
              İşte bunlar yapıyor yurdu vatan
 
              Verme alçaklara söz hakkı sakın
              Saldırır, va’dine rağmen Hakk’ın
 
              Bu hayâsızca hücumlar duracak
              Hangi çılgın bize zincir vuracak
 
              Bedr’in_aslanları en şanlı misâl
              Orda sunmuş bize Hakk istiklâl
 
              NOT: Klâsik edebiyâtımızda bir şâir, diğer bir şâirin
                          şiirinden, (taştîr, terbi’, tazmîn, nazîre.. de  
                          olduğu gibi ve izin almadan) yararlanabilir. Bu
                          tasarrùfun, intihâl ile bir ilgisi yoktur.
                          Ben fakıyr de, bu nazım şekillerine, âcizâne bir
                          ilâvede bulundum ve “telhis” adını verdim.
                      “Manzum şerh”in mukàbili “manzum telhis
 
                    Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün(fa’lün)
   MEHMED ÂKİF ERSOY ve ÜST-KİMLİĞİMİZ
    İstiklâl Marşımız’da ve Safahât’da “İsllâmî duygu ve fikirlerin öne çıkarılmış olduğu”nu düşünen “lâikçi“lere; bu web-site’min “TDK” bölümündeki “Üst-kimliğin belirlenmesinde 3 değer: Irk.. Dil.. Din..” başlıklı ve 27.01.2010 târîhli paragrafı buraya naklediyorum:
    [[ GOOGLE > millet nedir kemal gözler pomak < tıklayınız: 19 Haziran 1934 tarih ve 2510 sayılı İskân Kanunu’nda anadil olarak Türkçe konuşmayan Boşnak ve Pomaklara göç izni ve Türk vatandaşlığı verilirken; ırk olarak Türk olan ve anadil olarak Türkçe konuşan Gagavuzlara bu iznin verilmemesi, Türk milletini oluşturan faktörün dil ve ırk birliği değil, din birliği olduğunu göstermektedir. ]]  İşte Atatürk’ün yasalaştırdığı gerçek!..  [ ( Bar bar bağırdılar: Atatürk’ün izindeyiz!.. / Uğraştılar: Yok_etmek_için Müslümanlığı!.. ) VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün web-site’min “Türk Mùsıkîsi Anabölümü”nde, Gagavuz olarak yurdumuza gelen Veysel Arsoy hakkında yazılanları okuyanlar, Atatürk’ün ön-sezisini takdîr edeceklerdir!..
Ziyâretçilerimi yormamak için, Atatürk’ün İskân Kanunu delinerek getirilmiş bir Gagavuzla ilgili yazımın büyük kısmını buraya aklediyorum:
    Batı müzikçisi Veysel Arseven 29.5.1976 tarıhli Cumhuriyet’de çıkan “Gaflet” başlıklı yazısında şunları söylüyor (yazıda sözü edilen, karalanan kurum İ.T.Ü. Türk Musikisi Devlet Konservatuarı’dır c.ö.): (Son günlerde çağdışı bir müzik kurumunun temelleri atılıyor da ne devlet konservatuarlarından, ne devlet opera ve balelerinden, ne devlet orkestralarından, ne de müzik eğitimi yapan kurumlardan ses çıkıyor. Konuşuyorum bazıları ile.. Hepsi de söyleniyor, homurdanıyor ama söyleyip yazmaya gelince tısss.. Herkes dilsiz, herkes uygarlıktan yoksun.   ….. )
GOOGLE’dan: [ Veysel ARSEVEN(1919-1977)  Romanya’nın Gagavuz/Gökoğuz Türklerindendir. Asıl adı: Vasily..  Annesi: Ekaterina..  Babası: Nikola.. Romanya’da ilk ve orta tahsili: 1929-1938..  İstanbul Öğretmen Okulu: 1938-1943..  1946’da Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümü mezunu.. ]
Notum: “Veysel” ile “Vasily”nin sessiz harfleri aynı..        

   

Mehmed Akif hakkında (TARTIŞILACAK) yazılar

 

       16.12.1971 tarihli “Bâbıâlîde SABAH” gazetesinde, Dr.Adnan ZENTÜRK imzâlı yazıdan alıntılar :

[[ (…..) Ne var ki yalnız Çanakkale Şehitleri şiiri ve İstiklâl Marşı ile Türklük ve Müslümanlık âleminin istesek de istemesek de gönüllerine oturması mukadder olan Mehmet Akif Ersoy’a, baskının devam ettiği müddetçe, başlar eğik gönüller kırık olarak sahip çıkılmadığı zamanlar olmuştur.

Hayat Ansiklopedisi’nin ikinci cildinin binyüzyedi sahifesinin birinci sütununda şöyle deniyor: “27 Aralık 1936’da öldü. Halkın ve gençliğin katıldığı muazzam bir kalabalıkla Edirnekapı Şehitliği’ne götürüldü.”

Gerçek tamamıyle tersinedir. Hafif kar yağışlı olan 27 Aralık günü Büyük Türk şairi, Büyük Müslüman Mehmet Akif Ersoy’un tabutu dört hammalın sırtında Bayezit Camii’ne getirildi.

Burada kılınan öğle namazından sonra tabut yirmibeş otuz kişiden ibaret cemâatin omuzları üzerinde yola çıkarıldı. Sonunda mezarının başında onüç kişi kaldı. Bu onüç kişiden bir tanesi Mısırlı idi, diğerlerinden aklımda kalanlar şunlardı: Tıp talebesi Fethi Tevetoğlu, Tıp talebesi Alaatin Ören, Tıp talebesi Muammer Ertan, Tıp talebesi Kemal Kale, Tıp talebesi bu naçiz satırların yazarı.

   Bu konuda daha geniş bilgi ve malzemenin, eski Süleymaniye Camii imamının oğlu halen Vakıflar Müdürü İhsan Erdi’de bulunduğu, halen Eyüp Verem Dispanseri Baştabibi Dr.Muammer Ertan tarafından bana ifade edilmiş bulunulmaktadır. (…..) ]]          27.12.1971 tarihli Babıalide Sabah’da Ahmet Güner’in fıkrasından: [[ Mehmet Akif, 1936 yılının 27 Aralık günü vefat ettiği zaman Ankara’da Dahiliye Vekili koltuğunu işgal eden Şükrü Kaya isimli adam, (ki bugün Türk çocukları için ismi hiçbir şey ifade etmemektedir) derhal İstanbul Valiliğine telgraf çekerek, Akif için hiç bir tören yapılmamasını, cenaze ile resmî hiçbir şahsın ilgilenmemesini emir buyurmuşlardı. ]]

           Bir devir.. sığmadılar Türkiye’ye;
           Mehmed Âkif ve de Nâzım Hikmet!..
           Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün(fa’lün)

 

Ben de; yukarıda yazıları okuyunca, duygulanarak, 17.12.1971 günü şu dörtlüğü yazmıştım:

 

          MEHMET AKİF ERSOY’UN ARDINDAN –

 

                  Gör ki dört hammala yüklendi aziz tâbùtu;
  Suçu neymiş ki aceb?- kondu musallà taşına!..
                                           Ona dinletmediler yazdığı millî marşı;
                               Ancak onbeş kişi gitmişdi mezârın başına!..

NOT:

Akif’in yazdığı marşı, şimdi de mestùreler dinleyemiyor!  

 

1984’de Mehmet Akif Ersoy’u anma merâsimini de 01.01.1985 tarihli 1985 tarihli Yeni Nesil’den aktararak farkı ortaya çıkaralım :

[[ Vefâtının 48.ci yıldönümü münasebetiyle İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından önceki gün Tepebaşı’nda tertip edlen toplantı Recep Sezer tarafından okunan Kur’an-I Kerim ile açıldı.

Vakfın İdare Heyeti Üyesi ve Hukuk Müşaviri Av. Mustafa Tuncel ilk konuşmayı yaptı; sonra sırasıyle: Ahmet Özkul İstiklâl Marşı’nı oldukça heyecanlı bir şekilde okudu. Bahri Cabi, Bülbül şiirini okudu. Edebiyatçı yazar Selahaddin Yaşar: “Akif’in san’atı, hayâtı ve mücâdelesi”ni anlattı. Romancı Yavuz Bahadıroğlu “Akif’in medeniyet görüşü” mevzuunu işledi. Sonunda da “Tasavvuf Musikisi Korosu” ilâhîler okudu. ]]

 

[ Mehmet Akif hakkında TARTIŞILACAK yazılar]dan biri de, Necip Fazıl Kısakürek’e âittir. Murat Ertaş’ın  Mayıs 2008’de “birey” yayınları arasında çıkan [N e c i p  F a z ı l  Tenkitler,Polemikler,Kavgalar} başlıklı eseri 169/173üncü sahîfalarından, şu cümleleri alıyorum: [[ “Âkif şair değidir. (…) Kendini zorlaya zorlaya manzum istida dahi kaleme almıştır. (…) Üstelik bazı şahitlerin iddiası hılâfına arûza hâkim değil, mahkûmdur. (…) Sırası gelmişken kaydedelim ki, büyük şiir, tereyağından kıl çekercesine kolaylık göstermek değil, tereyağından kıl bile çekememecesine bir zorluğa ve kekemeliğe düşmek işidir. 221 Edebiyat Mahkemeleri s.53-61]] (……) Murat Ertaş’ın, delilleriyle gözler önüne serdiği gibi; N.F.Kısakürek, haklı veya haksız isim yapmış ne kadar şâir, fikir sâhibi varsa istisnâsız herkesi yerin dibine batırmak istemiştir. Nâmık Kemâl’den Yahyâ Kemâl’e beğendiği kimse bulamazsınız. Bu web-sitemde kendisinden hürmetle bahsttiğim Ârif Nihat Asya merhùm hakkında yazdıklarından: [[ (…) Şiiri de kenarda ve köşede, kendi kendine küçük bir meşguliyet çapında. (…) 204 Bâbiâlî s.389 ]] Web-site’mde M.Â.ERSOY ve Â.N.ASYA hakkında hürmetlerini arz etmiş bir kimse olarak şu 3 beyiti yazmış bulunuyorum. Okuyucularım kusùrumu affetsinler: [Diyemez kimse Necip Fazıl için: Bektâşî!.. / Eli oynattı kalem; olmadı sâhib diline!..vezni: Feilâtün feilâtün feilâtün feilün(fa’lün) ] [Saldırdı Mehmed_Âkif’e, Ârif Nihâd’a da.. / Sapsız kürek misâli Necip Fâzıl’ın dili!.. (Vezni: Mef’ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün) ] [Mehmed_Âkif bir dehâdır.. yazdı Millî marşımı… / Eylemiş merhùmu tezyif “Kaldırımlar” şâiri!”.. (Vezni: Fâilâtün Fâilâtün fâilâtün fâilün) ] NOT: İlk beyit; Beylerbeyili, eser sâhibi bir hanımefendiyi “fındık kurdu“na benzettiği için yazılmıştır.

24.07.2013> Pireyi deve yaptığımı düşünenlere; Kısakürek’in Ersoy’a tavrı ile ilgili iki husùsu da ilâve ediyorum: M.A.Ersoy 16 Haziran 1936 – 20 Aralık 1936 tarihleri arasında ve hasta olarak Beyoğlu’nda (Mısır Apartmanı ikinci katında) ikàmet ettiği hâlde. Beylerbeyli N.F.Kısakürek kendisini ziyâret etmemiştir. (Cezaevindeki Nazım Hikmet’i ziyareti ihmal etmemiştir.) Gazeteler yazdığı halde defniyle ilgilenmemiş, cenâze namâzını kılmamıştır. Ertesi yıl, İstiklâl Marşı’na lâik bir güfte için yarışma açılınca, Ulus Gazetesi’ne şu güfteyi gönderirken M.A.Ersoy’u hatırlamamıştır:  “/Aynası ufkumun, ateşten bayrak!/  /Babamın külleri. sen, kara toprak/  Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak/  /Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!”

Tanzîmatın tanıttığı san’atlar âşığı..
Nâzım’la aynı çalgıyı çalmış.. ömür-boyu!..
 
(Visited 47 times, 1 visits today)

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..


RSS 2.0 ile yeni eklenen yorumları takip edebilirsiniz. Both comments and pings are currently closed.

Comments are closed.