MİLLÎ KÜLTÜRÜMÜZÜN ÖZÜ BU WEB SİTEDEDİR
Dr. Cahit ÖNEY
Mehmed Akif ERSOY’u (1873 – 27.12.1936) ,
vefâtının 60. yılında rahmetle anıyoruz.
Hayâtı, Osmanlı imparatorluğu’nun savaşlar ve iç çekişmelerle dolu çöküntü yıllarında geçen Mehmed Akif; hurâfelerden arındırılmış islâmı Hulefâ-yı râşidîn(4 seçnin halîfe) devrindeki gibi birlik ve berâberlik içinde yaşamamızı isteyen şiirler yazmış ve manzùm eserleri, Safahât(=safhalar, evreler) ortak başlığında yayımlanan 7 kitapda toplanmıştır: 1.Safahât, 2.Süleymâniye Kürsüsünde, 3.Hakkın Sesleri, 4.Fâtih Kürsüsünde, 5.Hâtıralar, 6.Âsım, 7.Gölgeler.
Safahât, 1944’den îtibâren, Ömer Rıza DOĞRUL – İnkılâp Kitapevi himmetiyle ve merhùmun vasiyet ettiği şekilde düzenlenerek defalarca basılmıştır. Merhùm Akif, ’millete hediye’ ettiğinden „İstiklâl Marşı“ başlıklı şiirinin Safâhat’a alınmasını istememiştir. Bu şiiri ve diğer bâzı şiirleri de Ö.R.DOĞRUL neşrinin sonuna eklenmiştir.
Safahât’da “edebiyat“, “musiki“, “resim“, “tiyatro“ gibi sanatlara ancak dolaylı olarak yer verilmiştir. “Musiki“ ile ilgili birkaç örnek:
“Şerîf Muhyiddîn’e“ başlıklı 19 beyit şiirinden:
1.
Yanık bağrında, yıllardır, kanar mızrâbının yâdı;
Gel_ey bîçâre Şark’ın, Şark’a küsmüş, gitmiş_evlâdı.
4.
Evet, yüksek; senin ùdun kadar yüksek figaan_ister;
Gel_ey Dâvùd-ı san’at, Sùr-i mahşerden nevâ göster.
Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yok hîç;
Ne düşkün zevk-i millî.. besteler piç, şâheserler piç!..
19.
Gel_ey Peygamber’in fevkalbeşer fıtratda evlâdı;
Uyansın, gelsin ki, mızrâbınla, Şark’ın dalgın_eb’âdı!
“ Said Paşa İmamı „ başlıklı şiirinden :
Başlanır Mevlid’e mu’tâd olan_âdâbıyle,
Önce Tevhîd okunur.. gaşy_ile dinler herkes;
O, güzel.. Sonra müessir sekiz-on parlak ses,
Kimi yerlerde İlâhî, kimi yerlerde Durak,
Kimi yerlerde cemâatle berâber coşarak,
Kalan üç Bahr’i terennümle, çekerken ‘’ âmiiin ! ‘’,
Tâ uzaklarda çıkar zulmet_içinden bir_enîn.
Bunların dışında, Safahât’da, ‘’ musıki ‘’ ile ilgili kelimeler, motifler mevcuttur. Örnek olarak : KÖR NEYZEN, İSTİBDAD, EZANLAR, BERLİN HÂTIRALARI, ÂSIM, SAN’ATKÂR, CENK ŞARKISI başlıklı şiirleri..
Mehmed Akif’in şiirlerinden marşlar, ilâhîler bestelenmişse de ‘’Beste’’, ‘’Ağırsemâî’’ , ‘’Yürüksemâî’’ formlarında bestelenmiş şiiri yoktur. Yalnızca bir şiiri 12.08.1940’da Şerif İçli tarafından HÜSEYNÎ/AKSAK/ŞARKI olarak bestelenmiştir :
Ezelden âşinânım ben, ezelden hem-zebânımsın
Berâber ahde bağlandık, ne olsan yâr-i cânımsın
Ne olsan zerrenim, kalbimde hâlâ çarpar esrârın
Gel_ey cânan, gel_ey can; kalmasın ferdâya dîdârın
Mehmed Akif, gençliğinde yazdığı, Şarkı formunda bestelenebilecek karakterde olan şiirlerini imhâ etmiş, Safahât’a almamıştır. Zamânımız anma günlerinde ise “Şarkı formu“ revaçtadır.
Mehmed Akif ’in, gençliğinde yazıp bir arkadaşına mektupla gönderdiği bir şiiri Prof. Dr. Kaya BİLGEGİL(merhum) bulup TÜRK DİLİ isimli dergide neşretmiş ve Dr. Cahit ÖNEY, – Şerif İÇLİ’nin şarkısından hemen sonra söylenebilmesi için – aynı makamda-Müsemmen usùlünde bestelemiştir(*) Beste târîhi: 08.12.1986 (Notası bu Sitede “Türk Musikisi > Bestelerimin notası bölümündedir.)
Bir meclisde dinlediği Sadi IŞILAY’ın keman taksîminden duygulanan Mehmed Akif ERSOY’un irticâlen yazıp verdiği bir kıt’ayı ise Rüştü ERİÇ,
21.05.1995 günü SÙZNÂK/AKSAK/ŞARKI besteleyerek musiki ve edebiyat âlemine hizmette bulunmuştur(**).
—————————————————————————————
(*) Bu şarkı, Türk Edebiyatı Vakfı’nın Atatürk Kültür Merkezi’nde düzenlediği “Mehmed Akif’i Anma Gecesi 1986’da, Safiye Ayla ve bestekârının da katıldığı bir ‘küçük koro’ tarafından icrâ olunmuştur. Notası bu Sitede; “Türk Musikisi > Bestelerimin notası bölümündedir.
(**) Notası, “Türk San’at Müziğinde Bir Ömür 70. SAN’AT YILINDA RÜŞTÜ ERİÇ” başlıklı kitaptadır.
NOT: Bu yazı, Aralık 1996 tarih, Nu. 455 “ Musiki Mecmuası “ ndan alıntıdır.
Dr.Cahit ÖNEY’in sözü geçen şarkısının notası, Musiki Mecmuası’nın aynı sayısındafır.
==============================================
ÂKİF’İN DİLİYLE
Mehmed Akif hakkında (TARTIŞILACAK) yazılar
16.12.1971 tarihli “Bâbıâlîde SABAH” gazetesinde, Dr.Adnan ZENTÜRK imzâlı yazıdan alıntılar :
[[ (…..) Ne var ki yalnız Çanakkale Şehitleri şiiri ve İstiklâl Marşı ile Türklük ve Müslümanlık âleminin istesek de istemesek de gönüllerine oturması mukadder olan Mehmet Akif Ersoy’a, baskının devam ettiği müddetçe, başlar eğik gönüller kırık olarak sahip çıkılmadığı zamanlar olmuştur.
Hayat Ansiklopedisi’nin ikinci cildinin binyüzyedi sahifesinin birinci sütununda şöyle deniyor: “27 Aralık 1936’da öldü. Halkın ve gençliğin katıldığı muazzam bir kalabalıkla Edirnekapı Şehitliği’ne götürüldü.”
Gerçek tamamıyle tersinedir. Hafif kar yağışlı olan 27 Aralık günü Büyük Türk şairi, Büyük Müslüman Mehmet Akif Ersoy’un tabutu dört hammalın sırtında Bayezit Camii’ne getirildi.
Burada kılınan öğle namazından sonra tabut yirmibeş otuz kişiden ibaret cemâatin omuzları üzerinde yola çıkarıldı. Sonunda mezarının başında onüç kişi kaldı. Bu onüç kişiden bir tanesi Mısırlı idi, diğerlerinden aklımda kalanlar şunlardı: Tıp talebesi Fethi Tevetoğlu, Tıp talebesi Alaatin Ören, Tıp talebesi Muammer Ertan, Tıp talebesi Kemal Kale, Tıp talebesi bu naçiz satırların yazarı.
Bu konuda daha geniş bilgi ve malzemenin, eski Süleymaniye Camii imamının oğlu halen Vakıflar Müdürü İhsan Erdi’de bulunduğu, halen Eyüp Verem Dispanseri Baştabibi Dr.Muammer Ertan tarafından bana ifade edilmiş bulunulmaktadır. (…..) ]] 27.12.1971 tarihli Babıalide Sabah’da Ahmet Güner’in fıkrasından: [[ Mehmet Akif, 1936 yılının 27 Aralık günü vefat ettiği zaman Ankara’da Dahiliye Vekili koltuğunu işgal eden Şükrü Kaya isimli adam, (ki bugün Türk çocukları için ismi hiçbir şey ifade etmemektedir) derhal İstanbul Valiliğine telgraf çekerek, Akif için hiç bir tören yapılmamasını, cenaze ile resmî hiçbir şahsın ilgilenmemesini emir buyurmuşlardı. ]]
Ben de; yukarıda yazıları okuyunca, duygulanarak, 17.12.1971 günü şu dörtlüğü yazmıştım:
– MEHMET AKİF ERSOY’UN ARDINDAN –
NOT:
Akif’in yazdığı marşı, şimdi de mestùreler dinleyemiyor!
1984’de Mehmet Akif Ersoy’u anma merâsimini de 01.01.1985 tarihli 1985 tarihli Yeni Nesil’den aktararak farkı ortaya çıkaralım :
[[ Vefâtının 48.ci yıldönümü münasebetiyle İstanbul İlim ve Kültür Vakfı tarafından önceki gün Tepebaşı’nda tertip edlen toplantı Recep Sezer tarafından okunan Kur’an-I Kerim ile açıldı.
Vakfın İdare Heyeti Üyesi ve Hukuk Müşaviri Av. Mustafa Tuncel ilk konuşmayı yaptı; sonra sırasıyle: Ahmet Özkul İstiklâl Marşı’nı oldukça heyecanlı bir şekilde okudu. Bahri Cabi, Bülbül şiirini okudu. Edebiyatçı yazar Selahaddin Yaşar: “Akif’in san’atı, hayâtı ve mücâdelesi”ni anlattı. Romancı Yavuz Bahadıroğlu “Akif’in medeniyet görüşü” mevzuunu işledi. Sonunda da “Tasavvuf Musikisi Korosu” ilâhîler okudu. ]]
24.07.2013> Pireyi deve yaptığımı düşünenlere; Kısakürek’in Ersoy’a tavrı ile ilgili iki husùsu da ilâve ediyorum: M.A.Ersoy 16 Haziran 1936 – 20 Aralık 1936 tarihleri arasında ve hasta olarak Beyoğlu’nda (Mısır Apartmanı ikinci katında) ikàmet ettiği hâlde. Beylerbeyli N.F.Kısakürek kendisini ziyâret etmemiştir. (Cezaevindeki Nazım Hikmet’i ziyareti ihmal etmemiştir.) Gazeteler yazdığı halde defniyle ilgilenmemiş, cenâze namâzını kılmamıştır. Ertesi yıl, İstiklâl Marşı’na lâik bir güfte için yarışma açılınca, Ulus Gazetesi’ne şu güfteyi gönderirken M.A.Ersoy’u hatırlamamıştır: “/Aynası ufkumun, ateşten bayrak!/ /Babamın külleri. sen, kara toprak/ Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak/ /Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!”