• Cuma, Temmuz 21st, 2017
                                                      ABDULLAH NECDET TANLAKÂ
Â
              Â
              Rahmi Kalaycıoğlu  Necdet Tanlak Cahit Atasoy Cahit Öney Enver Özçağlayan        14.04.1993 Kadıköy
                             Â
                           Â
                                   İLÂHÎLERİYLE TERÂVİH NAMÂZI
                                                VE
                                   CUMHÙR MÜEZZİNLİK
Â
                                                                     A. Necdet TANLAK
Â
      Eslâfımız ibâdeti sevdirmek ve uzun olan, ramazâna mahsùs, yatsı namâzını müteâkip kılınan terâvih namâzını kolaylaştırmak üzere dört rekâtta bir okunan salâvâtı yerine muhtelif makamlarda ilâhîler okuyarak ibâdeti daha da zevk hâline getirmeği ibdâ etmişlerdir.
     Â
      Önce şunu belirtmek isterim: Namâzı kıldıracak imâm efendi ile ilâhîleri okuyacak müezzinler arasında uyum olması bilhassa çok mühimdir.. yâni imâm efendinin de mùsıkîyi bilmesi gerekmektedir.
İkinci husus, müezzinlere yol gösterecek müezzinbaşının, grubun baş tarafında yer alması, idâre edebilmek ve arkadaşlarını duyabilmek bakımından önemlidir.
     Â
       Evvelce, namâz kılınan câmi-i ÅŸerîf bânîsini anmak kasdıyle okunan ve “salâvatlama” tâbîr edilen salavât-ı ÅŸerîfe okunmalıdır. Şöyle ki :
      “Hazret-i resùl-i ekrem ve nebiyy-i muhterem S.V. efendimiz hazretlerinin mubârek rùh-i ÅŸerîflerine salâvât-ı ÅŸerîfe getirenlerin, ilâhî, âhirleri ve âkıbetleri hayrola! Pîrimiz Bilâl-i Habeşî hazretlerinin rùh-i ÅŸerîfi için; sâhibü’l-hayrât ve’l hasenât ( camii yaptıranın ismi söylenir ) ve kâffe-i ehl-i îmânın rùhları için el-fâtiha.
Â
      Terâvih namâzı, eÄŸer büyük cami’lerden birinde kılınıyorsa, salâvatlamak yerinde olur.
Â
      Sünnet namâzından sonra müezzinlerden biri kà met getirir ve yatsı namâzının farzı kılınıp, son sünnet de kılındıktan sonra, terâvîhe baÅŸlamak üzere müezzinbaşı RAST MAKÀMINDA: “Subhânallà hi velhamdülillâhi velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil alîyyil azîm” der. Müezzinler grubu hep berâber : “Allà hümme salli alâ Muhammed” diyerek, terâvîhe baÅŸlanır.
Â
20 rekât terâvîh namâzı, eÄŸer ikiÅŸer rekâtta selâm vermek sùretiyle kılınıyorsa imâm efendi selâm verince, müezzinler, selâmı müteâkip yine berâberce: “Allà hümme salli alâ Muhammed” diyerek imâm efendiye ruhsat verirler, namâza devâm edilir.
İmâm efendi, yine, iki rekât bitince selâm verir; bu sefer, müezzinler hemen RAST MAKÀMINDA ilâhîye başlarlar :
Â
                     Tövbe edelim zembimize tübtü ilâllà h
                      Lûtfunla bize merhamet_eyle aman Allà h
                     Sen etmez isen bizleri kim affeder Allà h
                     Lûtfunla bize merhamet_eyle aman Allà h
Â
İlâhî bitince müezzinler yine salâvât-ı şerîfeye girerler. Ancak, RAST başlayan salâvât-ı şerîfe UŞŞÀK makà mına tebdîl edilir ve dolayısuyle AKORT hiç bozulmamış olur.
İmâm efendi yukarıda îzâh ettiğimiz üzere ikinci dört rekâtı ikmâl edip selâm verince müezzinler bu sefer UŞŞÀK ilâhîye girer :
Â
                       Allà h emrin tutalım
                       Rahmetine batalım
                       Bülbül gibi ötelim
                       Allà h Allà h Kerîm Allà h
                       Rahîm Allà h amân Allà h
                       Diyelim yâ Hù
Â
Bu sefer, ilâhî bitince,  UŞŞÀK olarak girilen salâvât-ı şerîfe SABÂ makà mına tahvîl edilir. Eğer istenirse Sabâ ilâhî yerine BESTENİGÂR ilâhî de okunabilir. O zaman EVİÇ makà mına zahmetsizce zemîn hazırlanmış olur.
İmâm efendi dört rekâtı bitirip selâm verince müezzinler bu sefer SABÂ makà mında ilâhîye başlarlar :
Â
                         Gel zikredelim
                         Devrân edelim
                         Hakk’a gidelim
                         Seyrân edelim
                         Fânî dünyâda ne gördün ey dil
                         Aşkùllà h ile cevlân edelim
Â
İlâhî bitince salâvât-ı şerîfe ile EVİÇ makà mına girilir. İmâm efendi yine dört rekâtı EVİÇ makà mında tamamlar ve selâm verir. Müezzinler EVİÇ ilâhîye girerler :
Â
                          Mevlâm senin âşıkların
                          Devrân iderler hù ile
                          Yolundaki sâdıkların
                           Devrân iderler hù ile
Â
Eviç ilâhî bitince eviç olarak başlayan salâvât-ı şerîfe ACEMAŞÎRÂN makà mına tahvîl edilir. Şöyle ki :
Eviç olarak baÅŸlayan salâvâtın Allà hümme’den sonra Sallialâ’da Muhayyer perdesine basarak Acem perdesinde karar kılarak ACEMAŞÎRÂN makà mına geçmiÅŸ olursunuz.
İmâm efendi son dört rekâtı bitirip selâm verince, cumhùr, ACEMAŞÎRÂN ilâhîyi okur.
Â
                           Donandı her yer kandiller ile
                           Doldu câmi’ler efendim mü’minler ile
                           Zikr ü tesbihler sâf diller ile
                           Sana eylerler efendim şehr-i ramazan
                           Hoş sefâ geldin efendim şehr-i ramazan
Â
Ä°lâhî bitince BaÅŸmüezzin veya görevlendireceÄŸi müezzin arkadaÅŸÂ RABBEN ÂMENN BÄ°M ENZELTE VETTEBA’NEL RESUL(ı)  duâsını okur. Ara vermeden diÄŸer müezzinler FEKTÃœBN MAAÅž ŞÂHÄ°DÃŽN(ı) diyerek terâvih duâsına geçilir. Bir müezzin kısa bir Âmîn çeker. Müezzinler hep berâber  VELHAMDÃœLÄ°LLÂHÄ° RABBÄ°L ÂLEMÃŽN(2) diyerek cemâati selâti vitre kaldırırlar. Ä°mâm efendi selâm verince, Müezzinbaşı ( ALLÂHÃœMME ENTESSELÂMÃœ VE MÄ°NKESSELÂM TEBÂREKTE Y ZEL CELÂLÄ° VEL Ä°KRÂM ) ( AL RESÙLÄ°N SELAVÂT ) diyerek Âyetel kürsÃŽ’yi okur.
(ı) Âli Ä°mrân/53                                  Â
(2) Saffât/182
      Â
      Cumhùr müezzinlik namâzın devâmıdır. Bütün müezzinler bâzı yerlerde ferden, bâzı yerlerde müştereken iştirâk ettikleri için CUMHUR denilmiştir.
Eskiden saraylarda, konaklarda mùsıkîşinâsların bulundukları cemiyetlerde namâza baÅŸlarken kà met hangi makamdan alındıysa cumhur müezzinlik de aynı makamdan yapılırmış. ( Bu anektod rahmetli hocam Hâfız Hüseyin Tolon’dan müntekildir. )
Müezzinbaşı Âyetelkürsî’yi bitirip ( zülcelâli sübhânallà h ) deyince bir müezzin makà mı ve akordu bozmadan 33 kere “Sübhâllà h” der; o da “Sübhânelkerîm elhamdülillâh” diyerek hamdele’yi diÄŸer müezzine devreder. O da 33 kere “Elhamdülillâh” dedikten sonra (Rabbil’âlemîn eteâlâ şânühü Allà hü ekber) diyerek Ä°smi celâl’i diÄŸer müezzine bırakır.
Tesbihler bitince baÅŸka bir müezzin LÂİLÂHE Ä°LLÂLLÀHÃœ VAHDEHÃœ LÂŞERÃŽKE LEH LEHÃœL MÃœLKÃœ VELEHÃœL HAMDÃœ VEHÃœVE AL KÃœLLÄ° ÅžEY’Ä°N KARÃŽR der. Bu defâ bütün koro: SÃœBHÂNE RABBÄ°YEL ALEL VEHHÂB diyerek duâya, yâni Âmîn’lere geçilir. Âmîn’ler, duânın en enteresan tarafıdır.
Birinci âmin’i alan müezzin girizgâh yaparak ikinci müezzine bırakır. Ä°kinci müezzinin çektiÄŸi Âmîn’e BÃœYÃœK ÂMÃŽN tâbir edilir; sebebi ise ilk Âmîn sözünün nefesinin yettlÄŸl kadar yapılan makà mın güçlüsü üzerinde uzatılması ve bu arada duâ mâhiyetinde: YÂ HAZRETÄ° ALLÀH ŞEFÂAT YÂ RESÙLALLÀH veyâ YÂ MÃœFETTÄ°HÂL EBVÂB İFTAHLENÂ HAYREL BÂB veyâ diÄŸerlerinin okunmasıdır. “Büyük Âmîn” bitince baÅŸka bir müezzin karâra gitmek üzere devralır. Ve kısa Âmîn’lerle koroya teslîm eder.
Koro da, VELHAMDÜLİLLÂHİ RABBİL ÂLEMÎN diyerek namâzı tamamlar.
EÄŸer imâm efendi mihrâbî okursa… Ä°MAM şâyet okumuyorsa müezzinbaşı KABÙLÃœ HAKK CELLE VE A’L FÂTÄ°HA der, herkes Fâtihasını okur, namaz biter.
Â
         ABDULLAH NECDET TANLAK
Â
      27 Ekim 1928’de Ä°stanbul’da doÄŸdu. Ä°lk, orta ve lise tahsilini Ä°stanbul’da yaptı. 1951 yılında Ä°stanbul Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’nu bitirdi.
      Musikiye âşinâlığı küçük yaşlarda gramofon dinlemekle başlamıştır.
      1946 senesinde Muallim Ä°smail Hakkı Bey’in talebesi Ä°zzettin Hümâyi ElçioÄŸlu (l876? – 1950)ndan bir grup arkadaÅŸla beraber usul ile ilâhî geçmek suretiyle Tasavvuf musikisi meÅŸkine baÅŸladı. Bu arada Ä°stanbul Ãœniversitesi Musiki DerneÄŸi’ne de devam etti. Åžef Ercümend Berker idaresinde korist olarak koroya iÅŸtirâk etti ve böylece profesyonel anlamda musiki yaÅŸantısına adım atmış oldu. Bu arada Lâika Karabey idaresindeki Ä°leri Türk Musikisi Konservatuarı’nın çalışmalarına katılarak İstanbul Radyosu’nda verilen konserlerde koroya iÅŸtirak etti. 1950 yılında tasannuf musikisi meÅŸk ettiÄŸi hocası Ä°zzettin Hümâyi Bey vefât edince meÅŸk çalışmalarını Fâtih’deki evinde devâm ettirmeÄŸe baÅŸladı. Her Cuma akÅŸamı yapılan bu çalışmalar sâyesinde konservatuar neÅŸriyatları esas alınarak baÅŸta Mevlevî âyîni olmak üzere dînî formlarda sayısız eser meÅŸk edildi. Bu çalışmalar kademeli olarak 1995 yılına kadar devâm etti. Bu arada Konya Turizm DerneÄŸi tarafından düzenlenen Mevlevî Âyîni törenlerine 1980 yılına kadar âyinhân olarak iÅŸtirâk etmiÅŸdir. 1979 yılında Konya Turizm DerneÄŸi tarafından düzenlenen Âyîn-i Åžerîf yarışmasına Nev’eser Âyîn-i Åžerîf ile katılmış ve Hz. Åžems ödülünü almışdır. Bu arada bu devrelerde Cahit Gözkan, Hopçuzâde Şâkir Efendi, Sadettin Heper gibi üstadlardan istifâde etmiÅŸtir. 1982 yılında Nezih Uzel idaresinde tertîb edilen Ä°stanbul Sema Grubu’yla birlikde yurt içinde ve yurt dışında birçok âyîne, âyinhân, kudumzen peyrevi(yardımcısı) ve kudümzen olarak iÅŸtirâk etmiÅŸtir. Hâlen postnişîn olarak görevini sürdürmektedir.
Nev’eser Âyîn-i ÅŸerîfin hâricinde Tâhir, Nişâbùrek, Eviç ve Rehâvî makamlarında 5 adet Âyîn-i ÅŸerîf bestelemiÅŸdir.         Â
ABDULLAH NECDET TANLAK’IN FOTOÄžRAF ALBÃœMÃœNDEN :
Ä°lgiliMakaleler:
Kategori: TÃœRK MUSIKÃŽSÄ°
| | Comments off