MUSAMMATLAR:
YAŞ KIRKI BULDU
Yaş kırkı buldu.. geçti bahârım, gönül kırık;
Besbelli eski rengini kaybetti günlerim…
Ben saklasam da, anla ki, mâzîyi özlerim..
Mâzîde hep kırıldı tomurcuklarım.. yazık!..
Bir fayda var mı herkese açmakda derdimi?..
Zannetmeyin ağardı değirmende saçlarım!..
Pek muzdarîb isem.. derim: öyleyse ben varım!..
Buldum kederli olduğum_anlarda kendimi…
Yâ Rab; mukadderat beni sarmış ecel gibi;
Atmış diyâr-ı gurbete yalnızca gövdemi!..
Gezdim bin_ızdırabla geçen yıl mahallemi;
Bir çehre kalmamış tanıdık.. hepsi el gibi!..
Söylersiniz hayâtımı ey eski şarkılar:
“Çıkmaz derùn-ı dilden_efendim, muhabbetin!..”
Zevkindeyiz ne çâre hayâliyle sohbetin!..
Hâlâ gözümde neş’esi, gül-gül hayâli var!..
Yaprak sürüklenir gibi gitmem uzaklara;
Uçmaz gönül kuşum, ne zamandır kırık kafes!..
Yaş kırkı buldu.. kalmadı arzù, emel, heves..
Kâfî değil mi kâmil_isen bunca hâtıra?..
Sen nerdesin gözümdeki toz-penbe gözlüğüm?..
Tik-taklarınla zulm_ediyorsun sen_ey saat!..
Bir, çok-bilinmeyenli muammâ idin, hayat;
Derken, çözüldü, bak daha kırkında kördüğüm’..
VEZNİ: Mef’ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
02.07.1966 AĞRI
ÂŞİNÂ
Derd-âşinâ bulunmayacak, belli, derdine;
Kâmil odur ki yetmelidir kendi kendine!..
Her zevki, hazzı, neş’vesi, her tavrı nev-zuhùr!..
Kàbil mi böyle çevrede bulmak biraz huzùr?..
Şi’rinle, mùsıkıyn_ile bir-hayli başkasın;
Kim var ki derd ü neş’eni bir nebze anlasın?..
Hâricden_umma hiç ne tefekkür, ne haz, ne his;
Hergün kapan biraz daha dünyâna ey nefis!..
Zevk-âşinâ bulunması kàbil mi zevkine;
Sensin unutma zevkine zevk-âşinâ gene!..
VEZNİ: Mef’ùlü fâilâtü mefâîli fâilün
BOĞAZ’A GİRERKEN
Erken.. henuz sabah.. Boğaz’ın medhahindeyiz;
Genc-ihtiyar.. güvertede toplandı yolcular…
Gurbet; senin, henuz daha korkunc_elindeyiz;
Gönlümde yâre açmada pençen vakit, vakit;
Gözlerde ince bir duman_olmuş bugün ümit…
Kurşun minâreler, yalılar şehridir dünün;
Mahmur bakışlı, uykulu hâliyle muhteşem!..
Hasret; nöbet, nöbet beni ürpertiyor bugün;
Bir anda duydum_aşkımı, hicrânı, neş’emi;
Sür’atli git.. biraz daha sür’atli, ey gemi!..
Silkin de çık şu sislerin_ardından_ey şehir;
Vuslat diyârı sevgili İstanbulum.. görün!..
Yâ Rab; ne muhteşem, bu ne kuvvetli sevgidir :
İstanbul_aşkı dağlasa gurbette bağrımı;
Hicrân_unutturur bana billâhi yârimi!..
Vezni: Mef’ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
(Askerlik için İkizdere’den ayrılıp, Tırabzon yoluyla
İstabul’a varırken gemide yazılmıştır. Haziran 1955)
HASTA
Terden_ıslanmış_ipek saçları düşmüş yüzüne;
Bakıyor gözleri mahzun, mahzun…
Evde her nesnede bir gizli meyil var hüzne;
Bir çocuk, fıskıyesiymiş havuzun!..
Ne kadar gamlı bu akşam, ne kadar rengi soluk;
İnce bir ter bürümüş çehresini…
Hani neş’en?.. Ateşin verdiği bir huysuzluk,
Çevirir giryeye billûr sesini…
VEZNİ: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
TAHMİS-i GAZEL-i Râsih
Hüsn-i ânın kahr eder hayrâaan hayrân_üstüne;
Can fedâdır.. eyle sen fermâaan fermân_üstüne!.
Va’d edersin bunca dem hüsrâaan hüsrân üstüne;
“Süzme çeşmin; gelmesin müjgâaan müjgân üstüne;
Urma zahm-ii sînemee peykâaan peykân üstüne!..”
Beklerim mutlak cevâbın.. zarfınaa yazdım: BEDUH!..
Gönlümün sultânıdır; gönlün nasîbii deşt ü kûh!..
Haste-îî hicrân-ı yârim.. merhem olsun ol semùh..
“Rîze-ii elmâs eker her açtığıı zahmee o şùh;
Lûtfu vâr olsun.. eder ihsâaan ihsân üstüne!..”
Vuslatın her ânı hazdır.. eyliyor yıllar mürùr..
Dil kulundur.. bin defâ affeylesen eyler kusùr;
Şevk-i cânân olmayıncaa her taraf zindân olur!..
“Dilde gam var.. şimdilik lûtfeyle gelmee ey sürùr;
Oolamaz bir hânedee mihmâaan mihmân üstüne!..”
Vermesin Rabbim zevâl.. dâim duâ et, Devlete;
Yâaar!.. derken n’eyleyim mahkûm edildik uzlete!..
Derd-i hicrandan bunaldık, tâlib_olduk rıhlete;
“Yâaardan mehcùr iken düşdük diyâr-ıı gurbete;
Deeehr gösterdii yinee hicrâaan hicrân üstüne!..”
Bildiğim; Câhit, senin ömrün serâpâ fırtına!..
Kurtuluş yok.. bence, paslanmış kılıç sığmaz kına!..
On yılaa mahkûm edip, yurdun sürerken şarkına;
“Hem mey_içmez, hem güzel sevmez demişler hakkına,
Eylemişler Râsih’ee bühtâaan bühtân üstüne!..”
16.12.1965
Not: Bir Gazel’in her beyitinin evveline, aynı vezinde ve kàfiye düzeninde
ve konuyu bütünleyen 3 mısra eklenmesiyle ortaya çıkan nazım şekline
TAHMİS denir. (2 mısra’ eklenmişse TERBİ’ denir.)