Etiket: şehla

• Cuma, Temmuz 21st, 2017

            1)  Kubbe Türkiyye’de tedbîr aldı;

                             Gazvetü’l-Hendek_için Peygamber!..

                                                        VEZİN: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün(fa,lün)  
“Kubbe Türkiyye”, “Türk çadırı” demektir. “Türk”, “Türkiyye” kelimelerinin, Hz.Muhammed Mustafâ(S.A.V.) zaman ve mekânında (627. mîlâdî, 5. Hicrî yılda) bilindiği/telâffuz olunduğunun belgesidir.

[ Bakınız: Türkiye Diyânet Vakfı İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ’nde “HENDEK” maddesi ]

 

            2)  “Akıl”, mânâca “köstek”dir, tutar nefsi;

            Günah, münker, yasak yollarda gitmekden!.

                                   VEZiN: Mefâîlün mefâîlün mefâîlün

[ Bakınız: Elmalılı Hamdî YAZIR(Merhùm) HAK DÎNİ KUR’ÂN DİLİ (9 ciltlik eski basım) Cilt I sahîfa 84 ve 566 ]

 

   3) Sünnî; zulüm ve zâlime baş-kaldırır diye;

    Kurbânıdır ve korkusudur diktatörlerin!..

                               VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün

ABD ve AB; küresel ve bölgesel diktatörlüklerine karşı çıkan sünnîleri ve sünnîliği düşman îlân etmişler; devlet teslim olunca milletin de teslim olup silâh bırakması gerekir; buna uymayanlar teröristtir” tezlerini, bağlılarına kabûl ettirmişlerdir. ( Haçlı zâlim!.. Etme teklif Türk’e teslîmiyyeti; / Müslüman, teslîm olandır çünkü Kur’an, Sünnet’e!..      Vezin: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün )    [ İtalyan kadın hâkim Clementina Forleo; 21.4.2005 günü açıkladığı 69 sayfa karar gerekçesinde “savaş ya da işgàl zamanlarında resmî ya da askerî hedeflere saldıran militanların terörist sayılamayacağını” belirtti. Ocak ayındaki karârında da, İtalya’da, Iràk için ‘intihar komandoları toplanmasına yardım eden müslümanlar’ hakkındaki dâvâyı düşürmüştü. (22.4.2005 târihli VAKİT gazetesi) ] ABD; İtalyan hâkimin; “İtalya’da, Iràk için intihar komandoları toplanmasına yardım eden müslümanları suçsuz bulan” KAPI GİBİ karàrını görmezden gelip, bu hususta bâzı söylentilerden bahisle Sùriye’ye emirler dikte etmeğe çalışması, kurt-kuzu masalını hatırlatıyor!.. ABD; 17 Eylül 2004 tarihli GÖZCÜ(SÖZCÜ)’nün yazdığına göre bizimle ilgili “Dînî Özgürlükler Raporu” yayınlamış.. Bu rapora göre “Türkiye İnanç Mozayiği” şöyle imiş: Sünnî müslümanlar: Büyük çoğunluk;  Alevî: 5 – 12 milyon arası;  Ermeni ortodoks hıristiyan: 65 bin;  Musevî: 25 bin;  Rum ortodoks hıristiyan: 3 bin;  Bahâî: 10 bin;  Sùriyeli ortodoks hıristiyan: 15 bin;  Yezîdî: 5 bin;  Protestan ve çeşitli mezheplerden hıristiyan: 3 bin. [(Tesettür, Kur’ân kursu, katsayı sorunları yalnızca sünnî vatandaşları ilgilendirmektedir.) (VAKİT 9 Nisan 2006’dan: …”Kur’ân eğitimine yaş sınırlaması” 16 Ağustos 1997 tarihinde DSP, ANAP ve DTP’nin çabaları sonucunda kabùl edilen 8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte getirilmişti. ….. ANAP’tan Cemil Çiçek ile Ali Coşkun, tasarıya red oyu vererek, ihrâcı göze almış oldular. ANAP’da muhafazakâr geçinen Esat Bütün, Yusuf Ekinci, Ataullah Hamidi, Halit Dumankaya, Adem Yıldız, Abdullah Akarsu, Mehmet Keçeciler, Agâh Oktay Güner ve Eyüp Aşık gibi isimler tasarıya kabul oyu vererek, İmam Hatiplerin kapanmasına rıza gösterdiler. ….. Bu projenin din eğitimini  engelleyeceğini söyledik, ancak bu porogram, Pentagon’a ait olunca, maalesef başarılı olamadık)       NOT’UM: Yurdumuzda büyük çoğunluğu teşkil eden sünnîlere getirilen engeller sürdüğü müddetçe ABD, bizi, stratejik ortak kabùl edecektir.

Vardır azınlığın, alevînin vakıfları;
Îrâd edildi devlete sünnîlerinkiler!..
          Vezin: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
NOT: Google’da: [vakıfbank zeytinlik satış ] tıklayınız.. Kimden, ne zaman, kaça almış???
Ekalliyetin(azınlığın) vakıfları, Lozan Muâhedesi 42nci maddesi himâyesindedir.(Mısır Çarşısı Yenicâmi’nin, Dördüncü VAKIF Hanı
Beylerbeyi Camiinin ….. vakıfları idi. Bu gerçekleri bilmeyen gayrı sünnî vatandaşlardan bâzıları: “Lâik devlet, bizim de verdiğimiz
vergilere imamlara, müezzinlere maaş ödeyemez?!” demektedirler.) 
 
Sünnîlerin vakıfları.. Devlet, “benim!” diyor..
Son lokmadır bizim Gurebâmız ki, müslimîn!..
              Vezin: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
                       ……. 09 Ekim 2010 ……………………
  
               28 Şubat 1997’de, ABD bayram yapmıştır!]
 
               ABD; sünnîliği ve sünnîleri düşman bellediğine göre, “Dînî Özgürlükler?” markası/markajı ile, azınlık saydıklarını desteklemek/kışkırtmak mı istiyor?.. Yurdumuzda çoğaltılan kiliseler?..

AB’ye gelince.. O da; sünnîleri ilgilendiren “türbanla ve son olarak da sakalla yüksek tahsîlin engellenmesi gibi” konularda devletimizi haklı ve buna karşılık, bölücülük dâhil her dâvâda devletimizi haksız buluyor!..      Bak: 11 no.lu açıklamadaki 2 beyit..

  

            4)  Çıkmış Ebù Hanîfe hapisden ve hastadır;

                  Der: GASB edilmemiş bir_arâzîde defnedin!

                               VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün

A) ( “İslâmda fıkhî MEZHEBLER TARİHİ” yazan: Prof.  Muhammed Ebu Zehra, çeviren: Doç. Dr. Abdülkadir Şener, HİSAR YAYINEVİ İst.1978 2.baskı sahîfa 238’den: ) [ O, ölmeden önce, gasbedilmiş veya Halifenin gasbettiği ileri sürülen bir yere defnedilmemesini vasiyet etmiştir. ]

B) ( “EBÛ HANÎFE” yazan: Prof. Muhammed Ebû Zehra, çeviren: Osman Keskioğlu, ÜÇ DAL NEŞRİYAT İst.1959 sahîfa 88’den:

[ Bütün rivayetler Ebû Hanîfe’nin Hayzuran mezarlığının gasbolunan kısmına gömülmeyip, gasbedilmemiş olan kısmına defnedilmesini vasiyet ettiğinde müttefiktirler. Bu vasiyet hapishane haricinde yapılmıştır. ]   NOT: ” CÂMİ’ ”  kelimesiyle başlayan 2 beyit de, bu bilgiler ışığında yorumlanmalıdır.

     

5) Sünnî; (vatan savunması farz oldu!) dendi mi;

    Vermez, ölür de düşmana bir tek çakıltaşı!..

            VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün

[ İstiklâl Savaşı öncesinde Denizli Müftüsü Ahmed Hulûsî Efendi’nin fetvâsı: “Her ne bahâsına olursa olsun Yunanlılara karşı koymak gerekir. Yunanlıların işgàl eylediği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz-ı ayın’dır. İşgàle uğramayan memleketler halkı için farz-ı kifâye’dir. Ben fetvâ veriyorum: Hiç bir müdâfaa vâsıtası olmayan bir müslümân dahî yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur. 16.5.1919, Denizli Müftüsü Ahmed Hulûsî Efendi” 11.4.2004 YENİ ŞAFAK’da Sâdık Albayrak’ın yazısından.. ]

           NOTUM: Yukarıdaki fetvâ, CİHÂD FETVÂSI’dır!.   

[[[ DİPNOTUM:  03.02.2008 tarihli AKİT’in 6. sahîfesinde, Ayhan BİLGİN’in Millî Mücadele ve dindarlar başlıklı yazısından: [  (…..)  Biliniz ki, Yunan çapulcularının İzmir’e çıkacağının öğrenilmesinden sonra, Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri veren İzmir Valisi işbirlikçi İzzet Bey’e ilk isyanı, İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi başlatmış ve yine Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımları olarak değerlendirilmesi gereken şu tarihi sözleri söylemişti: “Vali bey!.. Bu sakalım kanımla kızarabilir ama bu alna, Yunan alçağını sükûnetle selamlamış olmanın karasını sürerek Huzùr-u İlahiye çıkamam.”  Yunan silahlı kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’de karaya çıkmasından 4 saat sonra yani aynı gün Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi de, Ulu Cami’deki Sancak-ı Şerif’i asılı olduğu yerden “tekbirler” ve “salât-u selamlar”la alarak, halkın toplandığı “bayram yeri”ne gelip, heyecan içerisinde bekleşen halka şu tarihi konuşmayı yapmıştı:  “Muhterem Denizlililer!.. Bugün sabahın erken saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir.. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihânettir! Vatana karşı irtikâb edilecek cürümlerin Allah ve tarih önünde affı mümkün değildir. Cihad, tam manasıyla teşekkül etmiş dini farîze olarak karşımızdadır. Hemşehrilerim, karşımıza çıkarılan dünkü tebaamız Yunan’a biz mağlup olmadık. Onlar, öteki düşmanlarımızın vâsıtasıdır. Yunan’ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne mânâya geldiğini, İzmir’de şu birkaç saat içinde irtikâp edilen cinayetler gösteriyor. Silahımız olmayabilir, topsuz, tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkabiliriz! İstiklâl aşkı, vatan sevgisi haysiyet şuùrumuz ve kalbimizdeki îmân ile mücâdelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gàzîdir. Bu mutlak olarak cihâd-ı mukaddestir. Sizlere, vatanımızı düşmana teslim etmekten başka çaremiz olmadığını söyleyenler, düşman esâreti altında olanlardır. Onlar irâde ve kararlarına sâhip değildirler. Bu vaziyette onların emir ve fetvâsı aklen ve şer’an câiz, makbul ve mùteber değildir. Meşrù  olan münhasıran vatan müdâfaası ve istiklâl uğruna cihaddır. Korkmayınız… Meyus olmayınız… Bu livâ-yı hamd’in altında toplanınız ve mücâdeleye hazırlanınız. Müftünüz olarak CİHÂD-I MUKADDES FETVÂSINI îlân ve tebliğ ediyorum.” (…..) Bu konuda gerçekleri öğrenmek ve belgelere dayalı bilgi sâhibi olmak isteyenler için, Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu’nun “Milli Mücâdele Din Adamları” isimli iki ciltlik büyük emeklerle hazırlanmış eserini okumaları bile yeterlidir. (…) ]]]    

           Sünnî halkın, işgalci düşmana karşı-çıkış sebeplerini incelerken, Maraş’ı Kahramanmaraş yapan olayları kısaca anıp yorumlamak gerekmiştir:              EK:  02.03.2008 günkü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) resmî internet sitesinde (www.ksu.edu.tr) “Sütçü İmam Olayı” başlıklı yazının tamamı, bu konunun sonundadır.

Ermeni milisleriyle takviyeli Fransız ordusu 29 Ekim 1919 günü Maraş’a girer.. Müslüman-sünnî halk, evlerine kapanmıştır. İlk Cuma günü erkekler câmie toplanınca, cemâatden biri:      “-İmàm efendi!. Kalede Fransız bayrağı varken kılınacak cuma namâzı sahîh olur mu?” diye seslenince, câmi’ cemâati, “İslâm diyârındaki!” Fransız bayrağını indirmek için kaleye hücùm ederler; halk direnişi sonunda 11 Şubat 1920 günü Fransız ordusu Maraş’dan çekilir.  Uzunoluk hamamı/Sütçü İmam’ı ile de hatırlanan Maraş’ın, “kaledeki düşman bayrağına tepki olayını inceleyip, alınması gereken dersleri ortaya koyalım: 1) Bayrağımız indirilip de yerine düşman bayrağı çekilince oradaki sünnî  müslümanlar üzerindeki farz-ı kifâye, farz-ı ayn’a dönüşmüştür!.      2) İşgalci düşman, Maraş’da, kurnazca davranıp, kaledeki bayrağımıza dokunmasaydı ne olurdu?.. Sünnî için asl olan hürriyettir; düşman işgàli altında olmamaktır; bayrak ise bir semboldür, işgalci düşman  -günümüzde ABD’nin Irak’da yaptığı gibi-  bayrağa dokunmasaydı dahî câmi cemâati içinden hiç olmazsa 1 kişi ortaya atılıp hür olmadıklarını söyler idi.    3) Günlük gazetelere yansıdığına göre,   Irak’da işgal güçleri ve yardımcıları,   -cihâda kışkırtıyorlar-  düşüncesiyle sünnî imamları öldürüyorlarmış!.. Eğer doğru ise çok yanlış.. Dünyâda hiç bir “câmi’ imâmı” kalmasa bile, sünnî erkekler her biri âilesi içinde imâm olduğundan, vatanlarının işgàl altında bulunduğunu ve esir sayıldıklarını idrâk edecektir. Mevcut sünnîlerin onbinde biri bile bu gerçeği ortaya atsa dinamit fitillenecektir.

[ Müslümanların; insanlara, insanlığa düşmanlıkları aslà yoktur. 20.yy’da faşizm ve nazizm yok olduğu gibi 21.yy’da da emperyalizm ve siyonizm son bulacak; insanlar birbirini boğazlamaktan kurtulacaktır. ]                                                                      

        1927’de Atatürk, -o zamanki deyimlerle Reîsicumhùr Gàzî Mustafa Kemâl- Türk Gençliğine Hitâbesinde şöyle diyor: [ … Cebren ve hîle ile azîz vatanın bütün kal’aları zabtedilmiş, bütün tersânelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgàl edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitden daha elîm ve daha vahîm olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidâra sâhib olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyânet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidâr sâhipleri, şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhîd edebilirler. Millet, fakr u zarùret içinde harâb ü bîtâb düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbâlinin evlâdı!.   İşte bu ahvâl ve şerâit içinde dahî vazîfen, Türk İstiklâl ve Cumhûriyetini kurtarmakdır.   Mühtâc olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcûddur!.. ]

Fransız şarkıyatçı Gilles Keppel: CİHÂD, İSLÂM’IN HİDROJEN BOMBASIDIR” diyor (VAKİT 27.05.2005 s.11’den yazılmıştır.).

             [[Tuzak kurar sana emperyalistler_ey mü’min;
              Cihâdı suç sayan_İslâm, “ılımlı İslâm”dır!..   C.ÖNEY ]]
              Vezin: Mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa’lün)
 
       Evet.. İslâm ülkelerinin; süper güçleri saldırılarından caydırıcı silâhları (onlardan aldıkları) tank, top, uçak.. değil; sünnîlerin direniş azmi, sathı müdafaa kararlılıklarıdır. Irak’da görülmüştür ki: Şîîler, yalnızca kutsal türbeleri için canlarını verirler ve kutsal türbelerine dokunulmayacağına dâir temînat aldıklarında müstevlî ile ortak hareket ederler; Sünnîler ise, müstevlîyi kaçırana kadar ölesiye  savaşırlar. Afganistan ve Irak tecrûbelerinden sonra, süper güçlerin; müslümanların çoğunlukta olduğu veyâ çok sayıda bulunduğu memleketlere saldırabileceklerine ihtimâl vermiyorum!. Süper güçlerin stratejisi, bundan sonra, dünyâdaki bütün sünnîleri zayıflatmak, sindirmek; bunun için de, müslümân milletlerin  yöneticilerini korkutup kışkırtmak(11 numaralı açıklamaya bakınız) ve bu ülkelerdeki marksistlerin/ateistlerin yönetimde söz sâhibi olmalarını sağlamak, bid’at ehlini(!!) ve bölücüleri gizlice desteklemek, misyonerlerle islâmî şuûru zayıflatmak; özellikle mezhep, dil ve kavmiyet farklılıklarını öne çıkararak dünyâdaki bütün sünnîleri (yurdumuzda Türklerle Kürtleri) birbirlerine kırdırmak olacaktır!..
          Bu mevzùu, “Ortadoğu’da (Büyük Kürdistan) tasavvùru”nu incelemekle noktalayacağım:  Osmanlı coğrafyasından kalan bütün Kürtler, sünnîdir. Sünnî Kürtlerimiz, Yunan askeri Polatlı’ya yaklaştığı günlerde bile biz sünnî Türklerle birlikte bu vatanı müdâfaa etmişlerdir,  TBMM’nin Kayseri’ye intikàli söz konusu olunca Diyab Ağa’nın karşı çıkışı şâyân-ı şükrandır; Kürtçülük dâvâsında kavmiyet esîri olsalardı o tarihde baş kaldırırlardı. 24 Mayıs 2010 Pazartesi SÖZCÜ gazetesi s. 3’de Necati DOĞRU‘nun “Kılıçdaroğlu sülükleri silkelemeye mecbur!” başiıklı köşe-yazısından: [[ Kılıçdaroğlu’nun önünde şu tablo duruyor: Türkiye’de 81 şehir var ve 38 şehirden CHP oy alamıyor: Ağrı, Bingöl, Bitlis, Çankırı, Diyarbakır, Elazığ, Erzurum, Gümüşhane, Hakkari, İsparta, Kars, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Maraş, Mardin, Muş, Nevşehir, Ordu, Rize, Sakarya, Siirt, Sivas, Tunceli, Urfa, Van, Yozgat, Aksaray, Bayburt, Kırıkkale, Şırnak, Batman, Ardahan, Iğdır, Karabük, Kilis, Osmaniye, Düzce. Toplam ediyor 38. Doğu, Güneydoğu ve Orta Anadolu’ya yayılmış bu 38 ilin hiçbirinde, son 20 yıldır CHP oylarını %5‘in üzerine çıkaramadı. 38 şehirde milletvekili yok. Son seçimlerde de bu, “taşlaşmış-betonlaşmış- granitleşmiş yapı” bir milim olsun değişmedi. (..) ]] Özellikle Doğu ve Güney-Doğu’da durumun değişmemesinin sebebi; buradaki vatandaşlarımızın, Kürtlüğü değil, Sünnîliği üst-kimlik(dominant kimlik) olarak görmeleridir… Aynı vatandaş; mahallî idârenin (Belediyenin) başına ise, (derdini, ihtayâcını, beklentilerini Devlete anlatabileceği/iletebileceği için) hısmını-akrabâsını.. getiriyor. Bu hususları, aydınlanmacı psikologlarımız, sosyologlarımız anlayamazlar!..        [[ İlâve: Gültekin Avcı 05.06.2009 târihli “Gerçek Hayat Dergisi sahîfa 35’den: ( Tâyin olduğum kentlerde savcılık makam odama ilk girdiğimde ilk işim her dâim M.Esat Bozkurt‘un duvarda asılı sözleri varsa onları indirmek olmuştur. Bakın, Adliye vekîli Mahmud Esad (Bozkurt) şöyle diyordu: Dost da  düşman da bilsin ki bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır; o da hizmetçi olmaktır! (Milliyet 19 Eylül 1930) Bu muydu iç huzur ve barışı sağlamanın yolu? Ya CHP Genel Sekreteri Recep Peker’in komünizm ve faşizmin, ilhamlarını, Kemalizm’den aldıklarını söylemesi? Hitler ve Mussolini’nin anlayışından bir fark görebiliyor musunuz? İşte bu anlayışla ülkenin geldiği nokta! Fazîlet cumhuriyette mi, demokraside mi?. ]] 22.10.1924 – 27.09.1930 târihleri arasında Adalet bakanlığı yapmış olan Mahmut Esat BOZKURT’un bu sözleri bir kànùnî mevzùat içinde yer alamamıştır. Buna mukàbil.. Anayasa hukukçusu Prof.Dr. Kemal GÖZLER, şu bilgiyi vermektedir: [(19 Haziran 1934 tarih ve 2510 sayılı İskân Kanunu’nda, anadil olarak Türkçe konuşmayan Boşnak ve Pomaklara göç izni ve Türk vatandaşlığı verilirken; ırk olarak Türk olan ve anadil olarak Türkçe konuşan Gagavuzlara bu iznin verilmemesi, Türk milletini oluşturan faktörün dil ve ırk birliği değil, din birliği olduğunu göstermektedir.) Bu kànùnun hazırlanış ve çıkışında Adâket bakanının Şükrü SARAÇOĞLU olduğunu bildirmekten başka söze gerek duymuyorum.]      Evet. Adliye Vekîli Mahmut Esat Bozkurt “Dost da düşman da bilsin ki bu memleketin efendisi Türk’tür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır; o da hizmetçi olmaktır” demişti.. [[ Şu sözler de İsrail Şas Partisi’nin rùhânî lideri Haham Ovadya Yosef’e(90) âittir: (Geçen hafta Cumartesi akşamı verdiği vaazda..) “Goy’lar  (Yahudi olmayanlar) bize hizmet için doğarlar. Yalnızca İsrail halkına hizmet için. Bunu yapmazlarsa dünyada yerleri yoktur. AKİT Gazetesi 21 Ekim 2010 Perşembe s.6 ]]       [[ İlâve: 13.11.2007 târihli Le Figaro, özetle şöyle yazıyor: “Kuzey Irak’da öğrencilere ve halka: Osmanlı Devleti, imzâladığı Sevr antlaşmasıyla Kürtlere bağımsız bir devlet sözü verdiği hâlde, Lozan antlaşmasıyla bu sözün tutulmadığı anlatılmaktadır.” Cevâbım: Sevr antlaşmasını Pâdişâh Vahîdeddîn imzâlamadığı için bu metin bir taslak olarak kalmıştır. Nitekim Atatürk, Büyük Nutuk’da “Sevr projesi” yâni taslağı olarak bahsetmektedir. Antlaşmalar, İkinci Meşrùtiyet  anayasasına göre, pâdişâh imzâladığı takdirde geçerlilik kazanıyordu. Bu konu, bu 5. madde açıklaması sonunda tekrar ele alınacaktır.  ]]                                                                                               Bugüne gelince: ABD’nin “Büyük Kürdistan”hayâli bir kandırmacadır; Anadolu’nun, günümüzde Kürtlerle meskûn doğu illerini Ermenistan’a vermek, asıl hedefleridir. Günümüzdeki ayrılıkçı Kürtler ve PKK ise, sünnî Kürtlerimizin yüzde 5’ini bulmaz ve dış desteklidirler. [[[ 25 Nisan 2011 EK’i > “yeni akit” günlük gazete sahîfa 1 manşet-üstünde: Dün, Diyarbakır’da yüzbinlerce insan, Kutlu Doğum Haftası’nda “Hebibe Xweda – Âlemlere rahmet Hz.Muhammd (s.a.v.) programına akın eden Diyarbakırlarının …… Akit, 22 Nisan’da “Apo’yu peygamber ilan ettiler” haberini böyle duyurmuştu. ‘Peygamberimiz Apo’ pankartı   PÊXEMBÊRE KURDA SEROAPO ….. ]]]  ERMENİ SOYKIRIM İDDİÂSI: 1915’de Doğudaki Ermeni vatandaşların Güney istikàmetine tehcîrinin sebeplerinden önemlisi, kışkırtmalardan önce bir arada dostca yaşayan Kürt ve Türklerle Ermeniler arasındaki mukàteledir; bu mukàtelede Ermeniler soykırım; Kürtler ve Türkler ise kan dâvâsı gàye ve maksatları içinde idiler. (Kan dâvâsında din, kavim ayrılığı söz konusu değildir; kan dâvâsında, amca oğlu bile öldürülür.) Müttefikler, Karadeniz’e açılıp gıda yardımı yapamayınca Çarlık çökmüştür. Çarlık desteği sürebilseydi, Ermeniler, Doğu-anadoluda bir tek Kürt, Türk bırakmazlardı ve şu da söylenebilir: Ermeniler, Rus desteğinin sona ereceğini bilselerdi, bir mukàtele ve tehcîre sebebiyet vermezlerdi.  Bu gerçekleri, âkıbeti; Kürt vatandaşlarımız idrâkten âciz değildirler; Birinci Cihan Harbinde başlarına gelenleri, Ermeni zûlmünü unutmamışlardır.  DEVLETİMİZE DÜŞEN GÖREV:  1) Yurt çapında faal, Adalet bakanlığı teikilatı emrine zabıta(polis) teşkilatı kurmak  2)  Güneydoğu’da NÂHİYE teşkîlâtı(x) kurmak (Nahiye müdürleri yüksek tahsilli olmalı; Nâhiye merkezinde Sağlık ocağı, Jandarma karakolu veya kırsal polis karakolu, Nüfus memurluğu bulunmalı ve ilçe veya il merkezinden, önceden bilinen günlerde ziraat, veteriner.. memurları gelip sabahtan-akşama kadar çalışmalıdır; nahiyenin yolu sürekli açık olmalı, telefonları bulunmalıdır. Yurt çapında yeniden nâhiye teşkîlâtı için, Güney-doğu Anadolu pilot bölge olarak seçilebilir.)  millî gelirden paylarını vermek,  onlara anlayışlı, saygılı davranmak; hak elde etmek için uluslararası kuruluşlara müracaat zorunda bırakmamaktır.  [Sünnîler aslà anarşit olamaz; eli silâhlı teröristler din dışına çıkmış insanlardır ve azınlıktadırlar. İşte 13 Şubat 2006 Pazartesi günkü gazete haberlerinden özetle: Avrupa basınında ve özellikle Danimarka’da Peygamber Efendimiz’e 12 karikatürle yapılan hakàretler karşısında Diyarbakır’da onbinlerce kişi, “Peygamberimize saygı mitingi”ne katıldı. Yalnız Diyarbakır mı?.. Aynı gün Mardin ve Siirt’de de aynı konuda mitingler vardı.  Bu olayları büyüklerimiz iyi değerlendirmeli ve Kürt kardeşlerimizi irşâd için Diyânet memurlarını görevlendirmeli, vaazları da kardeşliğimizi hatırlatacak-güçlendirecek şekilde düzenlemelidir. İlâveten kaydedeyim: 17 Nisan 2006 Pazartesi günü Samanyolu TV ve Kanal-7 görüntülü haberlerine göre, bir evvelki Pazar günü, “Kutlu Doğum Haftası”  dolayısıyla Diyarbakır’da 100 bin kişi toplanmıştır.  21 Eylül 2010 VAKİT, 1inci sahîfa manşet-üstünde 8 sütun: [[ Diyarbakır’da onbinler Kur’an için meydanı doldurdu]] Notum: ABD’de bir papaz, “Kur’an yakma” eylemi îlân etmişti.  
(x) Nâhiye teşkîlâtı kaldırılarak bütün vatan sathında “örtülü olağanüstü hâl” uygulamaya konulmuştur. [[ Google’a göre, nahiye teşkilâtı, muhtelif beldelerde çeşitli yıllarda kaldırılmıştır. Ben, 1956’da Gündğmuş ilçesine tâyîn olduğumda KÖPRÜLÜ, nâhiye idi ve Nahiye müdürü de Mehmet bey idi, Sanırım 1956 sonunda KÖPRÜLÜ, köy hâline getirildi. Mehmet be, 1 ay kadar İlçe merkezinde kaldı, kendisiyle “tayy-ı mekân, tayy-ı zamân, kerâmetler.. konularında” sohbet ederdik. ]]
 Güneydoğu ve Doğu’da, birlik ve bütünlüğü sağlamanın çâresi, 3. Tertip 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nda bütün ayrıntıları anlatılan Nahiye(Bucak) teşkilâtı kuruluş ve çalışmalarının sağlanmasından ibârettir.                                                                    Gerçek ve başarılı AÇILIM Güneydoğu ve Doğuda Nahiye teşkilâtına yeniden dönmekle olur!  
 [[EK: 27 Nisan 2010 Salı VAKİT gazetesi ilk sayfasındaki fotoğraf-altı yazı: “Batman’da 100bini aşkın insan Peygamber sevgisini göstermek için miting meydanına akın etti.” ]]
Gel; Türk’ü, Kürd’ü “Kutlu Doğum Haftası”nda gör!..
Düşman tanıttı Kürtleri sünnî oluşları!..
               VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
         
  Kürt Türk’e “Dîni, mezhebi-bir kardeşiz!” dese;
  Türk Kürd’e “Dîni, mezhebi-bir kardeşiz!” dese!..
                VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
  Kürt Türk’e “Kardeşim!” dese, Türk Kürd’e “Kardeşim!”..
  Sünnî diyârı Türkiye, Cennet-misâl olur!..
              VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
    Din kardeşiydi Kürd ile Türk.. düşman_ettiler..
   Taş kalpliler, mezar-taşı okşattılar bize!..(x)
          VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
  Türk, Kürd, Arab.. anâsır-ı İslâmı bir tutun..
  Osmanlının bakıyyesiyiz.. etle tırnağız!..
            VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
  Sarsıntıdır bu.. âile sağlamsa korkmayın..
  İslâma en yakın günümüz: ANNELER GÜNÜ!..
             VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
  ……………………………………………….
 (x) Kurban bayramı ilk günü, mezarlıkta, şehit anası Emine Ermiş: Bize bu taşları
     okşatanlara cezâlarını versinler. ( 17.11.2010 SÖZCÜ sahîfa 1 ) ……………………..
     …Abdurrahman Dilipak’ın 17.11.2010 tarihli AKİT’deki “Affedelim ki affedilelim!.” başlıklı
     köşeyazısından ÖZET: Rasùl-i ekrem’in son haccı 632nin Zilhicce ayındadır. Bu vedâ haccındaki
     vedâ hutbesinde ilk uyarısı şudur ey Türk ve Kürt kardeşlerim: “Ashâbım!. Yarın Rabbinize
     kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski
       dalâletlere dönüp birbirinizin boynunu vurmayın.” ……………………………..
       
    Kürt_olmanın cezâsı değil çektiğin zulüm;
    Sünnî; rejim muhâlifi düşman sayılmada!..
          Vezni: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
   Sünnî subaylar_ordudan_ihrâc edildiler…
   Hâinlerin korunduğunun çıktı belgesi!..
              VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün BUGÜN 18.07.2010 Erhan Başyurt’un köşeyazısı
     Sünnî isen başörtüsü, türban yasak sana!..
    Almış Lozan’da hakkını.. örter Hıristiyan!..
              VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün    Lozan Barış Andlaşması  Madde: 43
      Bir türlü bitmiyor ateistin tahakkümü;
    Sünnî çekince sîneye, artar hakareti!..
               VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
       …………………………………………………………………………………..    
     “Tesbih, gümüş yüzük.. bütünün cüz’üdür!” dedim;
      Mürsel mecâzı öğreniver, sen de küll’ü bul!..
                VEZNİ: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
NOT: “Mürsel mecâz” hakkında bilgi için bakınız: TÜRK MÙSIKÎSİ > Perde sayısına deliller.     
 
SEVR MUÂHEDESİ HAKKINDA: Aşağıdaki hukùkî-ilmî bilgiler, Prof. Dr. Suna KİLİ’nin ( “türk anayasaları” Tekin Yayınevi; İkinci basım Mayıs 1982 ) eserinden alınmış ve gerektiğinde ilâvelerim, parantez içinde verilmiştir.

            İlk Anayasamızın adı KANUNU ESASİ’dir (Kànùn-i esâsî’dir) ve 7 Zilhicce 1293 – 1876 tarihlidir; 119 maddedir; birinci tertip Düstur’un Cilt:4 Sah. 4-20’sinde kayıtlıdır. 1908 İkinci meşrùtiyetinde yeni bir anayasa hazırlanmamış, eskisinde değişiklikler yapılmış ve 2. tertip Düstur Cilt:1 Sah. 638’de yer almıştır.

Başlığı şöyledir: 7 ZİLHİCCE TARİHLİ KANUNU ESASİNİN BAZI MEVADDI MUADDELESİNE DAİR KANUN  5 Şubat 1327 – 8 Ağustos 1325 (1909) Hey’et-i Ayan Kararnamesi MEVADD-I MUADDELE(=feğiştirilmiş maddeler) ….  (Kısa alıntılar>Madde – 3 Saltanat-ı Seniyye-i Osmaniye Hilâfet-i kübrâ-yı İslâmiyeyi hâiz olarak sülâle-i âli Osmandan usûlü kadîmesi vechile ekber evlâda aittir. (…) şer’-i şerîf ve kanùni esâsî ahkâmına riâyet ve  vatan ve millete sadâkat edeceğine yemîn eder. Madde – 6 (…)  Madde – 7 ……. kuvâ-yı berriye ve bahriyenin kumandası, harp îlânı, musâlâha akdi, …….. alel-umum muâhedat  akdi hùkuk-u mukaddese-i pâdişâhîdendir. (…… )

(Pâdişah Vahîdeddîn, 1.Cihan Harbi gàliplerinin dayattığı Sevr metnini tasdîk etmemiş,  muâhede-antlaşma olmasını önlemiş; Büyük Nutuk’da Atatürk’ün belirttiği gibi, proje – taslak olarak târîhe geçmesini sağlamıştır. Bu gerçekler; Kuzey Irak’daki öğrencilere yanlış bilgiler verildiğini; Le Figaro’nun da, gerçekleri gizlediğini ortaya çıkarmaktadır)                                                                                                                                

          6)   Mehmetçiğin Çanakkale Harbi’nde sözleri :

                 Allah rızâsı varsa, savaş, Türk’e farz olur!..

                             VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
 [Zamânın 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders hâtıralarında şu ifâdeyi kullanıyor: ( … ) yine her yerde ‘Niçin çarpışıyorsunuz?’ diye sordum. Bütün cephelerdeki Mehmetçikler sanki anlaşmış gibi ‘Allah rızâsı için’ cevâbını verdiler.  VAKİT 18.3.2004’de Vehbi Vakkasoğlu.]                           [ 04.10.2007 tarihli VAKİT’in Ramazan sayfasındaki “Allah rızası için” başlıklı yazının tamâmı: Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinden başarılı dönmüştü. Bütün halk toplanmış, onu şehre girerken alkışlamak için sabırsızlanıyordu. Ama padişah, gece olmadan şehre girmek istemiyordu. Bunun sebebini herkes merak ettiği halde hiç kimse sormaya cesaret edemiyordu.

        Sonunda, büyük alimlerden olan İbni Kemal; “Padişahım, bir maruzatım var” dedi.

        Padişahın; “Efendi, ne isteğin varsa hiç çekinmeden söyle” demesi üzerine İbni Kemal, cevabı merak edilen soruyu şöyle sordu:

        “Askerler merakta, bütün halk sokağa dökülmüş, sizi alkışlamayı beklerken siz hâlâ şehre girmezsiniz. Bunun sebebi hikmeti nedir?

        Yavuz şu şahane cevabı verdi: “Efendi, sen bizi hâlâ tanıyamadın mı? Biz; şan, şöhret ve alkış toplamak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için savaşırız! ]     

   

          7) Teklif bütün hukukçu, siyâsî, bürokrata :

               “Hılfû’l-fudûl”a dâvet_edersem, gelir misin?..

               VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
 
Hılfû’l-fudûl : Fazîletliler yemîni..     Hz.Muhammed(S.A.V.) henuz 20 yaşlarında iken, amcası Zübeyr; Mekke’nin ileri gelenlerini toplayıp, “haksızlık etmeyeceklerine ve zayıfların haklarını koruyacaklarına” yemîn ettirmişdi.

    

          8)  Körler diyârı sâkiniyiz.. fitne bilmeyiz..

                           Kim çâha düşse, bizlere, Yùsuf tanıttılar!..

                           VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
“Körler diyârı”; esâtîre(mitolojiye) göre, İstanbul’un isimlerinden biridir.  Körler diyârı sâkiniyiz : Bizler kadîm İstanbulluyuz; en azından, yaşlılarımız 3 ve gençlerimiz 4 nesil(kuşak) İstanbulluyuz!.
         Körler diyârı hâkimi şehlâ imiş meğer;
        Şâir değil, garip-gurebâdan bilir bizi!..
                             VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün       

            

           9)  Devlet silâh bıraktı.. yenilmişti ordusu;

                             Farz oldu ehl-i sünnete millî mücâdele!..

                             VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
                           Bakınız: 3) , 5) ve 6)

                  

          10)  “Silâh bırak!” dedi devlet, savaştı sünnîler;

                  Fedâ-yı cân ile kurtuldu Anteb, Urfa, Maraş!.

                  VEZİN: Mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa,lün)           

                  Bakınız: 3) , 5) ve 6)

 

          11)   Tutman gerek kıyâmete-dek güçlü, devleti;

                   Rabbim tamâma erdirir İslâmı.. nùrunu!..

                   VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
 
Sünnî-müslümân; devletini, kıyâmete kadar korumakla görevlidir.

Dîn-i mübîn-i İslâmı kıyâmete kadar koruyacağını Cenâb-ı Hakk(CC) 24/35,36 ve 61/8. âyet-i kerîmeleriyle mü’minlere müjdelemiştir. Sünnî; “Devlet-i ebed-müddet”, “Dîn ü devlet” konularına hep böyle bakmıştır: 16.yy. Celâlî isyanlarından 1826’ya ve günümüze kadar sünnîler hep devletin yanında olmuşlardır.             Diğer bir beyit :

                          Der ki Sünnî:  “Şehîd ol uğrunda;

                          Yaşasın Devlet-ii ebed-müddet!..

                                              VEZNİ: Feilâtün(Fâilâtün) mefâilün  feilün(fa’lün)  

 

      12) Esme ey bâd esme, ağyârın gözünden kıl nihân;

             Âşık-ıı bîdâr için mâni` değildir dâmeni!..

                 VEZİN: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün 

 Bu beyitin şerhi, tasavvùf ehlince mümkün, sâir kimseler için müşkildir!..   “Âlem-i ukbâda, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini, ancak, bu fânî dünyâda rızâsını kazanabilmiş olanlar görebileceklerdir.” sözüm; beyitimin şerhinde anahtar cümle değerindedir.   

  – | –

       Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin www.ksu.edu.tr internet sitesinde 02.03.2008 tatihinde çıkan “SÜTÇÜ İMAM OLAYI” başlıklı yazının tamamı aşağıdadır:

 

[[ SÜTÇÜ İMAM OLAYI

          Mondros Mütarekesi taksim projesine göre; Antep, Maraş ve Çukurova bölgesi Fransız işgal bölgesi olarak taksim edilmişti. 2 Şubat 1919’da çoğunluğu Hintli askerlerden oluşan İngiliz askerleri Maraş’ı işgal etmişler ve şimdiki Ticaret Lisesi’nin yanındaki kışlaya yerleşmişlerdir.  29 EKİM 1919 tarihine kadar bu bölgede kalan ingiliz askerleri, Ermenilerin sürekli başvuruları ve bu yönde girişimleri sonucu Fransz askerleri ile yer değiştirmişlerdir. Maraş halkının, bu yer değiştirmeye mani olmak için yaptığı başvurular ise, o sırada Osmanlı hükümetinin zayıf oluşu ve yöneticilerin ligisizliği nedeni ile başarılı olamamıştır. Yüzbaşı Jülie komutasındaki öncü birlikler, Ermenilerin taşkınlıkları ve tezahüratları arasında Şeyh Adil mevkiinden şehre girmişlerdir. Öncü kuvvetlerden bir gün sonra, 2000 kişilik gönüllü Fransız lejyoneri Ermeniler, Fransız ve Cezayirli askerlerden oluşan birlikler yine Ermeni tezahüratları, Ermeni kadınların muhabbetli alkışları arasında şehre girdiler. Şimdiki Ticaret Lisesi civarına yerleştiler.

31 Ekim 1919 Cuma günü akşamına kadar, Fransızlarla beraber gruplar halinde şehri dolaşan Ermeniler, Türk halkına ağır hakaretler ve küfürlerle mütecaviz davranışlarda bulundular.

Akşam vakti, havanın kararması ile olayların sükun bulması beklenirken, Uzunoluk hamamından çıkan 3 kadın ve bohçalarını taşıyan bir erkek çocuğunu gören Fransız-Ermeni devriyesinden bir asker: “Burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyerek kadınların peçesini zorla açmak istedi. Kadınlar ise bağırıp, feryat ederek yakındaki Kel Hacı’nın kahvesinden yardım istediler. Olay yerine ilk müdahale eden Çakmakçı Sait, “Gâvur oğulları! Dokunmayın bacılarıma!” diyerek Fransız Ermeni Lejyonerlerin üzerine yürüdü. Üzerinde silâh olmayan Çakmakçı Sait, açılan ateş sonucu ağır yaralanmıştır. Bu sırada adı İmam olan ve geçimini temin etmek için süt sattığı için Sütçü İmam olarak tanınan İmam, yanında bulunan silâhı ile ateş açmış ve bir Fransız-Ermeni Lejyoner askerini öldürmüş, diğerini de yaralamıştır.

Bu olayda Çakmakçı Sait şehid düşmüş, yaralanan Ermeni de ölmüştü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi.  Şehri terk etmeyen İngiliz ve Fransız askerleri olay yerine yetişti. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir’den aldığı bir atla Bertiz’in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey’in yanına gitti. Ermenilerin ve Fransızların bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. Ancak olayın intikamını almak isteyen Ermeniler sağa-sola ateş ederek, Zülfikar Çavuş oğlu Hüseyin’i şehid ettiler. Bu arada Türkleri öldürüp kadınlarını alacaklarını, camilerine çan takacaklarını söylemeye başladılar.  Fransızlar da misilleme hareketlerine girişerek Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyekli oğlu Kadir’in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayarak burun ve kulaklarını kestikten sonra şehid ettiler.

Sütçü İmam 1878 yılında doğmuştur. Üç kız, bir erkek çocuğu vardır. 31 Ekim 1919’da, düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş’tan kovulmasından sonra, harpteki fedakârlıklarına mükâfat olarak belediyeye odacı alınmış, bu vazifesi yanında kaledeki topun idaresi kendisine verilmişti. Bir top atımı sırasında barutun ısınan namludan erken ateş alması neticesi yandı. Alman Eytamhanesi’nde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde vefat etti.  Çınarlı Camii mezarlığına defnedildi. İlk kurşunun atıldığı Uzunoluk meydanında 1936 yılında Belediye başkanlığı yapan Hasan Sukuti Tükel tarafından bir anıt ve çeşme, 1977 yılında da Kıbrıs meydanına Kurtuluş anıtı yaptırılmıştır. ]]

 

NOTLAR:

       Bu internet sitesi yazısı, 02.03.2008 tarihli VAKİT gazetesi son sayfasında da mevcuttur.

 

        Sütçü İmam merhùmdan bahseden beyitlerim aşağıdadır :

 

               Attı ilk kurşunu çarşaflı için Sütçü İmam;

             Derler_ahfâdına: Türbanla girilmez okula!..

                                                    Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün

 

               Nice yıldır bulamaz rùhu huzur, kabrinde;

             “Dîn ü Devlet!” diye etmişdi cihad Sütçü İmam!..

                        Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)

 

               Hatâ eder mi ki kabrinde derse Sütçü İmam:

             “Meğerse haklı imişler bizim papazla haham!..”

                         Mefâilün feilâtün mefâilün feilün

 

               Çıkacaktır gene, der, Sütçü İmam:

             Âdemiyyet; ademiyyetle başa!..

                                                       Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün    

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..
Kategori: TASAVVÛF  | Etiketler: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,  | Comments off