Etiket: Cahit Erol

• Cuma, Temmuz 21st, 2017

Ek : 2

 

Teknik personel                           İşe başladığı tarih

 

Mühendis Bekir Berker               11.8.1962

Tekniker  Ali Kılıç                        24.8.1962

Tekniker Bozan Orhan                10.9.1962

Tekniker Naim Pembegül            17.9.1962

Tekniker Hüseyin Çetin               21.9.1962

Tekniker Yusuf Aksoy                   4.10.1962

Fen Memuru Halil Beşe                 8.10.1962       (*), (**)     

 

(*)  1962 Ekim ayında inşââta başlanıyor ve sağlık tesislerinin bütün demirbaş, mefùşat ve kömürüne-sobasına kadar bütün sarf malzemesi de mahâllerine taşınarak, 10 ay sonra, 1 Ağustos 1963 günü halka hizmet veriyor ve 12 ay sonraki Varto depreminde de bir tek binâsı yıkılmıyor!..

Muş’un o târihdeki yol-nakil imkânları düşünülünce âdetâ imkânsız ve benzeri olmayan bir başarı!.. Ne demişler: “İyilik olsun da, gerekiyorsa denize at.. Balık bilmezsa Hâlik bilir!..’’

 

( * *) Bu, 19.10.1962 tarihli “Muş Klavuz Bölge Çalışmaları Hakkında RAPOR’’u, içeriğinden de anlaşılacağı üzere, Vali Ahmet Gümüşlü başkanlığında bir kurul hazırlamıştır.

        RAPOR’un sonundaki (224 SAYILI KANUN VE HUKUKİ DURUM) başlıklı bölüm, Sağlık Bakanlığının (Kanuna aykırı ve mâkable şâmil Kararname) yayımladığını iddia ve Hükûmetin diğer bakanlarını da aldatarak böyle hukuk dışı bir belgeyi imzalattığını îmâ etmektedir.

Sağlık Bakanlığında bu Kararnamenin sorumlusu elbettedir ki müsteşardır. Vali Ahmet Gümüşlü’ ye: Yazı Sağlık müdürlüğünden çıktığı için müsteşarın beni suçlayacağını, gerekiyorsa bu hususu kendi Özel kaleminden yazmasını, bu hukuki mülahazalarla, hekim olan bir sağlık müdürünün ilgisi olamayacağını.. defalarca istirham etti isem de, parafe edip Sağlık müdürlüğünden iletmemi emretti. Görüşmelerimizde müsteşar bey bu konuyu hiç açmadı ise de, bana karşı tavrı değişti. Müsteşar bey, valilerimle takışır ve ben ikisinin arasında kalırdım. Bir misâl: Bir Cumartesi günü, Valim Ertuğrul Süer’le tartışmaya başladı.. O tarihde Cumartesi günleri öğlene kadar mesai var.. Ertuğrul Süer şöyle diyor: Sağlık ocaklarına bağlı köylerden bazıları 2 ayrı ilçeye bağlı. Bu, İl İdaresi Kanununa aykırıdır.. Hükûmet konağındaki bütün memurlar evlerine gitmiş; Özel kalem ve Sağlık müdürlüğü memurları görevde.. Bazan Vali benden bir Kanun istiyor, götürüyorum, bazan da müsteşar beyin emrini yerine getiriyorum. Vilayet makamına girdiğimde, bağırarak tartıştıklarını görüyor ve müdahale de edemiyordum. İki âmir arasında kalmak çok zor.. İşittiğime göre, Vali Ertuğrul Süer, komşusu valilere, 224 sayılı kanunun tatbikatında İl idaresi kanununa aykırı gördüğü hususlarda mücadele ettiğini, kendilerinden de destek beklediğini yazmış.. Müsteşar Nusret Fişek; beni Ağrı’ya tayin etmekle 1 taşla 2 kuş vurdu: 1) Vali Ahmet Gümüşlü imzalı ise de Muş sağlık müdürlüğünden çıkmış olan ve mâhiyeti yukarıda belirtilen RAPOR’un kendisini zor durumda bırakmasının ve ilâveten Bulanık’ın bir köyündeki kızamık ölümlerini zâta mahsus yazıyla Sağlık Bakanlığı’na bildirmemin intikàmını aldı, 2) İdeolojik olarak kendisine çok yakın gördüğü 2 kişiyi terfî ettirdi. Kendisinin vazifeden alınması dedikoduları çıktığı için, bu tâyinleri hiç olmazsa 1 ay geciktirip; “ 1 yıllık Muş pilot bölge çalışmalarının  her yönüyle analizi „ başlıklı bana bir rapor hazırlatmayı göze alamadı.

Ağrı’da Sağlık müdürü iken, radyoloji ihtisâsına başlayabilmek için lisan ve branş imtihanlarını kazandım. Ankara Hastanesi Radyoloji asistanlığına tayinim husûsunda bir engel çıktı: Evvelce asistanlık için mevcut 40 yaş haddi kaldırılmış, fakat düşük kadroların yükseltilmesi unutulmuş!

2 alt dereceye râzı olduğuma dâir dilekçe verirsem tâyînim çıkacak ve memûrumun(başhekimin) memûrunun(radyoloji lâboratuarı şefinin) memûru(asistanı) olacağım!?.. Bu da, yıllardır müsteşarlık yapan Nusret bey’in, bakanlığın problemlerinden habersiz olduğuna bir delil.. Sayın müsteşarım; Marks ve Lenin’in kemiklerini sızlatmayacak disiplini sağlamanın yollarını araştırmakla meşgùl!(5)… İzin alıp, SSK Genel Müdürlüğüne gittim; personel müdürü S. beyefendi  “bugün git-yarın gel’’ diyor.. Biri yanıma yaklaşıp akıl verdi: Meclisden 1 veya 2 milletvekili alıp geleceksin, o zaman tayinini derhal yapacak; sandalyası sallanınca, defterinde yazılı 30-40 torpile müracaatla: Beyefendi; sizin, filânca hakkındaki emrinizi derhal yerine getirmiştim ve her  zaman da emrinizdeyim; lûtfen genel müdürümle konuşun diyecek.. TBMM’ne gittim; beni seven Kars senatörü Z.A. ile Ağrı Milletvekili N.G. le birlikte ziyâretim üzerine derhal SSK İstanbul(Samatya) hastanesine tâyînim çıktı. Meğerse karşılaştığım bu zorluklar hayrıma imiş. Ondörtbuçuk yıl hizmet verdiğim Sağlık bakanlığından ayrılmış; buna karşılık memleketim İstanbul’a kavuşmuştum.  Tekrar yazayım: “Mevlâ görelim n’eyler / N’eylerse güzel eyler!’’     

 
   

(9) Ankara Adaptasyon(?) Kursu’na gitmeden önce, Bulanık ve Malazgirt’de hekim kalmamış; Varto’da ise eş durumunda 2 hekim vardı; doktor bey, bana gelerek: Yedek Subaylık için ayrılıyorum, eğer siz hâmîsi olmaya söz verirseniz, eşim 31 Temmuz’a kadar hizmete devâm edecek dedi. Kendisine hem söz verdim, hem de teşekkür ettim. Kurs dönüşümde Varto hekimi Dr. B.K.’yu sordum ve şunları öğrendim: Bir gece Hâkim bey’in hanımı rahatsızlanmış, Dr.Hanım giderek tedâvî etmiş ve enjeksiyon yapmış. Ertesi gün enjeksiyona kendi gitmeyip yardımcısını gönderince, öfkelenen Hâkim bey Dr.Hanımı makàmına çağırmış ve elindeki kitabı, ayakta beklettiği Dr.Hanımın kafasına fırlatarak, seni tutuklatabilirim ama askere giden eşinin hatırı için bununla yetiniyorm, demiş. Dr.Hanım hastalanmış ve Erzurum Devlet Hastanesi’nden reaktif psikoz teşhisiyle istirahat ve rapor almış, Varto da böyle hekimsiz kalmış!.

Ek-1 ECE Ajandası 1964’deki geniş notlarımdan nakıller : (Kayıt cihâzı yoktu; işittiklerimi doğrudan ajandama yazmıştım.)

13.01.1964  09:30-09:40 Vali Vekili Reşat Çakmak’ın “Açılış konuşması”  Toplum kalkınması, vatandaşların; “Devlet Kalkınma Plânları”na iştirâki şeklinde özetlenebilir.Kurtlu elma, kurtlu kavun yetiştirmeyle yetinen; hayvanlarıyla yatmakta mahzur görmeyen köyküye “Toplum eğitimi” şarttır. Vatandaş mâsum ve mâzurdur.

09:40  Fehmi Yavuz: Milletler: a) Geri kalmış milletler, b) İlerlemiş milletler.. Biz birinci sınıftayız! Bunun, plânsızlıktan ıleri geldiği anlaşılmıştır. Birinin yaptığını öbürü bozmuş, bu hâle gelmişiz. Plân; sosyal, ekonomik ve kültürel alandaki ihtiyaçların bir arada mütalaa edilişidir. Plân; geliri arttırmaktan ibâret olmamalı,  gelir grupları arasındaki  dengeyi de sağlamalıdır.  Bir de,  bölgeler arası dengesizlik vardır. Nasıl milletler geri kalmış, gelişmiş diye ikiye ayrılmışsa Türkiye’nin doğusu batısı da 2 farklı bölgedir. Bu da, bölge plancılığı ile ilgili bir konudur. Biz, işin bu tarafına, bu seminerde zaman ayıramayacağız. Biz; Toplum Kalkınması, Köy Kalkınması Semineri yapacağız.   09:55  Cevat Geray   Bir haftalık seminer programı özeti a) Bizler buraya sizlerden bir şeyler  öğrenmeye geldik.  b) Bütün kademelerdeki görevlilere bâzı bilgiler vereceğiz. b1) Sâha elemanlarından, köyde çalışanlara âit bir seminer düzenlemiş bulunuyoruz. Bu arkadaşlara “Toplum Kalkınması Kavram ve Metodu”; kendi aralarında (köy seviyesinde) işbirliği, halkla işbirliği, mahallî lidrlerle işbirliği konularımız olacaktır. İl kademesindekiler için de hazırlıklarımız vardır. Bu arkadaşlar, birinci derecede sorumlular olarak bilhassa lüzumlu eğitim çalışmalarını yapacaktır. Bütün bu amaçlara varmak için programımız 13-23 Ocak arasında 10 gün olacaktı. Mevsim şartları ve Ramazan dolayısıyle program sonundaki “köy gezileri” kaldırıldı. 13-18 Ocak arası, seminer devâm edecektir; Cumartesi saat 13’de son bulacaktır. Hiçbir konu ihmâl edilmeyecektir. Çalışma saatleri: Pazartesi, Salı, Çarşamba 09.00-17.00; Perşembe, Cuma, Cumartesi 09.00-12.00  13.00-16.00 (Cuma namazı için de 11.00-13.00 tatil) (…….) Fehmi Yavuz    Planın lüzumu: Dünyanın her yerinde köy ve problemleri vardır. Bu problemler imkânlara ve geleneklere göre halledilmek istenmiştir. Geçen yıl; köye hizmet götüren bütün dâireler ve temsilcileriyle toplandık. Köy kalkınmasının nasıl olnası gerektiğini tartışdık. Karşımıza, köye hizmet götüren 30 kadar dâire çıktı. Meselâ; Tarım bakanlığında 4-5, Bayındırlıkda 3-4, Millî eğitimde 2-3 dâire vardır. Her dâirenin temsilileri muayyen bir müddet hizmetlerini anlattı. Fakat biz, hizmetlerin özetlenmesini değil; köye şimdiye kadar hizmetleri başarı ile götürebildiniz mi? Ne gibi yollar ve çâreler gerekir; bunları bilmek ve tartışmak istedik. Eskiden bir “âşar” vardı; belki köylü alışmıştı. Eski vergi eski ayakkabı gibidir; ayağı sıkmaz!.. Cumhuriyetin ilk gününden i’tibâren Köy kànùnunu, Sıtma mücâdelesi gibi kànunlarla “köy konusu” ele alınmıştır. Köyde hizmet gören me’mùr, bugün 60-70 bindir. Bu, az değildir. Bütçelere de köyler için pekçok ödenekler konmaktadır. Fakat özlenen netîce neden hâsıl olmamakta ve hattâ aksi netîceler doğurmaktadır? Köylünün i’timâdı bile kazanılamamıştır; çünkü pekçok işler yarım bırakılmıştır. Pekçok şey bir moda gibi gelip-geçmiştir.Yapılan işler arasında koordinasyon yoktur. Aynı Bakanlığın 2 dâiresi arasında ile koordinasyon yoktur. (Ormancı, keçinin ormanda barınmamasını ister; veteriner ve iktisatçı ise müdâfiidir.) Demekki, seslerimizi akord etmekde güçlük çekiyoruz. Başka misâl: Okul yapılır, yolu yoktur.. isthsâl te’mîn edilir, yolsuzluktan pazar bulunamaz… Bütün köyler her çeşit âmme hizmetlerini bekler ve isterler. Hepsine bu hizmetleri aynı ölçüde götürmeğe imkân yoktur. O halde köylünün bâzı vecîbeleri üzerine alması; Devletle köylü arasında samîmî bir ibirliği gereklidir. Evvelce, bir köyün okulunu, Özel-idâre kendisi yapmıştır; komşu köyde köylüye yaptırmak istiyoruz! Bu da; halk-devlet işbirliği ölçüsü bulunamadığını gösterir.Bâzı politikacılar aslan payını kendi köylerine sağlamışlardır. Bu da, i’timadsızlık sebeplerinden biridir. Başka bir nokta: Bir sürü Kànun ve hizmetler yapılmış; fakat bu hizmetlerin değerlendirilmesi yapılmamıştır. İş aksayınca kabâhat Kànunda aranmış.. değiştirilmiş.. iş, gene düzelmemiştir! Koordinasyon, işbirliği, köye hizmet götüren Bakanlıklar arasında ve Devlet-köylü arasında olmalıdır. Köyün derdi çok, imkân sınırlıdır. Köylü ve devlet imkânları birleştirilecektir. Sınırsız ihtiyaçlardan hangisini evvele ayıracağız? Bu ihtiyaçlar kuzeyde-güneyde, ovada-dağda, hattâ her ilçede ayrı ayrıdır. Bunlara, masa-başında karar verilemez. İhtiyaçlarını, önce köylüden öğrenelim (fakat kabul etmemek kaydıyle!) Buna mukàbil; köylüden de iştirâk, yardım talep edelim. Plan prensipleri bunlardır. Son bir noktaya daha temâs edeyim: Yapılan işlerin bilançosu çıkarılmalıdır. İşin muhâsebesi yapılıp kâr-zarar hesâbı çıkarılmalıdır. Tüccarın nisbeten kolaylıkla yaptığı, Devlet tarafından güçlükle yapılır. Plan, bu hizmeti de görecektir. Hizmetleri değerlendirecek; başarı ve başarısızlık sebepleri açıklabacaktır. Her Dâire, her 3 ayda-bir, Devlet Planlama Teşkîlâtı’na bu konuda rapor verir ve Koordinasyon Dâiresi bunu inceler. Bilhassa İktisâdî Devlet Teşekkülleri’nin yatırım planları gecikmişse sebepleri sorulur. Bizler mâzeret bulmakta mâhirizdir. Hesap sene sonunda verilmişse çâre bulunmaz. 3 ayda bir olursa düzeltme imkânı bulunur. Halk-Devlet işbirliği zorla değil, gönüllü olmalıdır. Demokratik prensipler benimsenmeli ve   uygulanmalıdır. Soru sorma ve mütâlâa serdetme: Dr. A.P. 1) Köylünün ihtiyaçlarını tesbitte politikacıların durumu?   2) Köye  va’dedilecek  hizmetler  karşısında  imkânlarımız  nedir?   Fehmi Yavuz: 1) Çok parti düzeni esastır. Fakat, artık köylü her partinin her sözüne inanmayacaktır. Çünkü, particilerin pekçok sözü yerine gelmemiştir. Bilhassa koalisyon devrinde memurlar, en doğru yolun tarafsızlık olduğunu -kendi menfaatleri bakımından da- sezmişler; esâsın halk hizmetkârlığı olduğunu kabùletmişlerdir. Artık memur, filân partiye değil, şahsî kàbiliyet ve mesâîsine güvenmek devrine girmişlerdir.   2) Sağlıkçı, Tarımcı, Eğitimci, Bayındırlıkçı.. köye vereceği, va’dettiği imkânlar bakımından iş ve fikir birliği yapmalıdır. Yol-okul, temiz su-çeşme inşââtı gibi..Köy kalkınmasında kalkınma birimi bir köy değil, köy gruplarıdır! Birim, kazâdır! Acaba, kazâ, bu işi yapabilecek şekilde cihazlanmış mıdır? Kazâya öyle bir hüviyet, şahsiyet verelim ki, kazâ, toplum kalkınmasını gerçekleştirebilsin. Bugün kazânın bir hukùkî şahsiyeti, özel bütçesi; yol, inşâat yapma-seçme serbestiyeti yoktur. (Her şeyi vâlî veyâ müdürlerinden beklerler. Kazâ, artık bâzı şeyleri re’sen va’detmeli ve yerine getirmelidir. Dr. A.P. Muş’da, her köy.. meselâ biz okul yapma iştirâki kabùl ediyoruz, deseler, imkânımız var mıdır? Hükûmet, pilot seçilen yerlere imkânları teksîf etmiş midir? F.YAVUZ: Böyle bir imkân teksîfi yapılmamıştır ve gerekli değildir. Burada bir metod denemesi yapılmaktadır. Nitekim, “köy kalkınması” bir kànùna da bağlanmamıştır. Hâlen yapılmakta olan, bir metod denemesidir. Biz Muş’a belki geniş mâlî imkânları sağlar ve parlak netîceler alırız; fakat gelecek yıllar, diğer illere teşmîl edilince aynı imkânları sağlayamayız ve parlak netîceler bizi aldatmış olur. O hâlde, normal imkânlar altında gelişme metodunu arayıp bulacağız! Yapacağımız işler şunlardır: 70 000 köy memuru ve muhtelif bakanlık bütçesindeki köy giderleri arasında akkordansı sağlayacağız, koordinasyona gideceğiz. Ziya AYRIM (Muş Ziraat Müdürü): Bu pilot bölgenin vasıta, eleman ihtiyâcı karşılanması gerekir.   Fehmi YAVUZ: En zarùrî imkânlar te’mîn edilecektir.Pilot bölge diye imkânları teksîf, yanıltıcı bir deney yaptırmış olur. Dr. B.OĞUZ: Köylünün önüne, va’dededen, maddî imkânlar te’mîn edildikten sonra çıkmalıdır. Bir yıl sonra başlasa daha iyi olmaz mı? F.YAVUZ: Denemenin bu yılda yapılması, gelecek yıllar tatbîk edilecek metodu seçmek ve geliştirmek içindir.   Ali Kemal YURTSEVER (Kadastro Müdürü): Köylünün yeni şartlara intibak kàbiliyeti, çalışmalara iştirâki ne kadar olacaktır?   F.YAVUZ: Bu, her yerde ayrı ayrıdır. Planlı kalkınma ve ilerleme, aklı kullanma ile mümkündür.Aklı kullanma yoluna Batılılar bizden önce girdiler, ilerlediler. (Tüfek îcâd oldu, mertlik bozuldu) gibi sözler, aklı kullanmayı engelleyen fikirlerdir. Hissî olmaktan ziyâde fikrî, aklî olmanın yoluna girmek lâzımdır. Ali HÜSREVOĞLU (Köy Yolları Teknisyeni): (Silâh îcâd oldu, mertlik bozuldu) sözü başka mânâya gelir. Bu, elinde silâhı olanın, kendisini haklı bulduğu mânâsına gelir. Medeniyet, mutlak sùrette refâh ve saâdet geriremez. F.YAVUZ: Biz dünyâ üzerinde tek millet olsak belki bu kalkınma çalışmaları önemsiz kalır. Devrimizde, bu, milletlerin bir bekà mes’elesidir. O halde, istesek de, istemesek de Batı tekniğine, aklı kullanarak yetişmek zorundayız. Medeniyet dolayısıyle iş kazaları artmıştır, fabrika v.s. gürültü, işçi-işveren nizâları çıkmıştır; bunlar belki mahzurdur; fakat mâni’ olmamalıdır.   13.01.1964  13:30 Fehmi Yavuz: Şimdi “Toplum kalkınması” kavramını kavramaya çalışıyor ve bunun için tartışmalar yapıyoruz. Dr. A. PAYLI (Korkut Sağlık Ocağı Tabîbi): Söyleyeceğim şeyler 4 kısma ayrılır.(………)     13.01.1954 Öğleden sonra:  Dr.Cevat GERAY: Toplum Kalkınması kavramı ve metodu, tekniği: Birleşmiş Milletler Teşkilatı tarifi: (Bir metod, bir felsefe, bir ameliyedir.) Mahallî toplulukların (köyler, köy halkı, kasaba ve şehirdeki mahalleler) kendi sosyal, ekonomik ve kültürel yaşayışlarını düzeltmek gayretlerini, devletin, teknik imkânlarıyla desteklemesidir. Netîcede, köy-şehir tezâdının giderilmesini de sağlar. Tek tek toplulukların kalkınması bir amaçtır; fakat yetmez; millî kademede kalkınma da gerekir. Toplum kalkınmasının 2 cephesi vardır: Devlet, köylere hizmet götürmek ister; mahallî topluluklar da dertlerine çâreler arama çabasındadır.[[NOTUM: Muş!da, 1964 Ocak ayında yapılan Toplum Kalkınması Semineri’nin tamâmı ajandamda yzılı ise de, ilk gününden yaptığım alıntılar bir fikir verecektir. Fehmi Yavuz’un, kırmızı harflerle kaydettiğim “Burada bir metod denemesi yapılmaktadır” sözünü tekrarlıyor ve bu yazının baştarafındaki, Prof.Dr.Zafer Öztek’in, Muş denemesi hakkında Sağlık Bakanlığı müsteşarı olan Prof.Dr.Nusret Fişek’e sorduğu “Muş’daki hizmetlerin bir yıllık değerlendirilmesini sormak istiyorum” , “Muş’daki çalışmalar bilimsel bir şekilde değerlendirildi mi?” sorularına verilen “Hayır. Sadece gözlem yaptık.” cevâbının analizini toplumbilimcilerimize bırakıyorum!?!?!?!?!?! ]]

  

Ek-2  1964 OCAK AYINDA MUŞ SAĞLIK TEŞKİLATINDA GÖREVLİ MEMURLAR: (Parrantez içinde sicil numaraları) Sağlık Müdürlüğü:  Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü: Dr.M.Cahit Öney (6242), Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürü Muavini: Dr.Doğan Benli (5155), Büro Şefi: Naci Özkan (1241), Zâtişleri Memuru: Zihni Bozkurt (5305), Yazıişleri Memuru: Cahit Erol (8309), Tahakkuk Memuru: Mithat Kotan, Anbar Memuru: Selâhaddin Yahşi, Ayniyat Memuru: Abdülbâri Korkmaz (6767), Kâtip: Selâhaddin Yıldırım, Kâtip: Necati Kalsın (8384), Kâtip Ethem Taşdemir, Kâtip: Yalçın Yılmaz, Tıbbî Sekreter (Sağlık Memuru): Turan Bozkurt (6296), Yardımcı Sağlık Personeli Sağlık Memuru: İhsan Akalın (6063), İstatistik Sağlık Memuru: Cemal Keleş (7043), İstatistik Sağlık Memuru: Mustafa Sürücü (7257). Muş Sağlık Bölgesi Başkanlığı: Başkan: Psikiyatrist Dr. Hasan Behçet Tokol (4257) (Aynı zamanda Muş Devlet Hastanesi Baitabîbi), Kâtip: Cahit Ergün, Kâtip: Gökhan Güney.  Muş Savaş Başkanlıkları: Ana ve Çocuk Sağlığı Başkanı (10515) Çocuk sağlığı ve Hastalıkları Mütehassısı Dr.Hüseyin Polisoğlu (Muş Devlet Hastanesinin Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Mütehassısı: Dr.Belma Tokol). Ana ve Çocuk Sağlığı Başkanlığı Hemşiresi: Sevim Gümüşkayış, Lepra-Firengi Savaş Başkanı: Cildiye Mütehassısı: Dr. Haydar Küçükterzi (5464) (Aynı zamanda, Muş Devlet Hastanesinde görevli; Lepra-Firengi Savaş Başkanlığı Sağlık Memuru-Tıbbî Sekreteri: Abdullah Erdoğan (2456); Trahom Savaş Başkanı: Dr.Vahit Vural (10530) Aynı zamanda Muş Devlet Hastanesi Göz Hastalıkları Mütehassısı; Sıtma Eradikasyon Bölge Başkanı: Dr.Doğan Benli 6155); Sıtma Eradikasyonu Bölge Başkanlığı Kâtibi: Kâzım Kaçar; Verem Savaş Başkanı: Dr.İrfan Özer (8289), Verem Savaş Başkanlığı Sağlık Memuru: Kadri Balkaya (5133) ve Verem Savaş Başkanlığı Sağlık Memuru: Neşet Korkmaz (892); Kâtip ve Ayniyat Mutemedi: Gültekin Dizdaroğlu (5662), Hemşire: Çiçek Eş (5045), Ebe: Dudu Keskbaş, Ekip Memuru: Yavuz Çelikel, Ekip Memuru: Ebubekir Gök.     Ek-3 MUŞ KÖY EBE OKULU: Muş Köy Ebe Okulu, evvelce, Özel İdâreye âit harap (eski hastane) binâda iken, 08.10.1962 günü, Vali Ahmet Gümüşlü’nün açılış konuşmasıyle yeni binâda çalışmaya başlamıştır. Ahlat Yatılı Bölge Okuku Müdürlüğü ile Muş Sağlık Müdürlüğü arasındaki anlaşmaya göre, her yıl, adı geçen okulun başarılı 5 mezùnu, Muş Köy Ebe Okulu’na imtihansız kabùl edilirdi.  Muş Köy Ebe Okulu Müdürü: Jinekolog Dr.Rahmi Gündüz İlter (4866) Aynı zamanda Muş Devlet Hastanesi Nisâiye Mütehassısı;  Kâtibi: Kadri Karşıdağ (7552), Daktilografı: Aysel Güç idi. Bu okulun Türkçe dersi öğretmeni olarak (üst makamlara çalışma raporu, köy gezi raporu, istatistik çizelgesi, dilekçe formlarını.. nasıl doldurup göndereceklerini; mevzùâta göre haklarını (tercîhan kendi köylerine tâyin haklarını)… anlatır; basit gramer bilgileri, imlâ kàidelerini; manzum ve mensur edebiyat ürünlerinin isim ve tariflerini.. öğretirdim. 10.03.1964 günü, 35 öğrencisinin yazılı imtihânında 2 soru sormuştum. Üstün başarılı olanları ve aldıkları notları, bir hâtıra olarak kaydediyorum: 10+10 alanlar: Fatma Aydader, Ayşe Akdağ; 10+9 alan: Nuriye Traşçı; 9+9 alanlar: Fatma Yıldız, Şaziye Kafa; 10+8 alan: Hasibe Erdoğan; 8+10 alan: Mübeccel Kaygısız.

 

01.Ağustos.1963 – 31.Temmuz.1964 tarihleri arasında Muş Pilot Bölge sağlık çalışmalarında görevli personel:

Muş 1 NUMARALI SAĞLIK OCAĞI: Tabib:Dr.Ârif Özel, Dr.Emine Özeri; Sağlık Memuru:Yılmaz Dirliktutan; Hemşire: Gülderen Erkan; Ebe Emine Diril;   SAĞLIK EVLERİ: SÜTLÜCE(Sapne):Ebe Dürdâne Özkul; SUNGU(Norşin):Zübeyde Yener; MUŞ 2  NUMARALI SAĞLIK OCAĞI: Tabib:Dr.Hasan Cavit Özeri; Sağlık Memuru: Halim Özen; Hemşire Ender Toydemir; Ebe: Zehra Töreyen; SAĞLIK EVLERİ: Karaköprü(Hoper): Fatma Büyükteke; Tekyol(Pertek): Hatice Kara (Dudu Keskbaş ile becâyişle geldi);  HASKÖY SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Bahri Oğuz; Sağlık memuru: Mustafa Sürücü; Hemşire: Kadriye Ersoy; Ebe: Şükran Kürem, Saniye İpek (Not: Nüfùsu 4.000’in üstünde Ocaklara 2 ebe verildi.. ZİYÂRET de öyle..) SAĞLIK EVLERİ: Sarıbahçe(Arek): Dudu Keskbaş (Becâyişle); Gökyazı (Düzmarnik): F.Neşe Can; Alazlı (Tirmer): Nadire Mir:  KORKUT SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Cemil Leloğlu; Sağlık memuru: Erdoğan Onar; Ebe: Sevgi Vural(Onar) SAĞLIK EVLERİ: Yolgözler (Ağdot): Teslime Belgrat; Altınova (Vartinis): Döne Dönmez Orhan; Karakale (Kelereş): Huriye Uzun Onat;   MERCİMEKKALE SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Kadri Dinçdoğan; Sağlık memuru: Seyfettin Görer; Hemşire: Sevim Gümüşkayış; Ebe: Fatma Zent; SAĞLIK EVLERİ: Akpınar: Fatma Kutbay; Taşoluk (Akçan): Şükran Karataş; Akkonak (Kotanlı): Süheyla Yaslak; Tepeköy: Şükran Kızılalp;  ZİYÂRET (Miğdi) SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Ahmet Payzınoğlu; Sağlık memuru: Mustafa Ölmez; Hemşire Mâvişe Şâhin; Ebe: Ayşe Ateş, Ayşe Uzun; SAĞLIK EVLERİ: Ağartı (Sahak): Ayşe Şimşek, Yelalan (Dersim): Şerife Gündüz;  KIZILAĞAÇ SAĞLIK OCAĞI: Tabib: ? Alver; Sağlık memuru: Âtıf Güler; Hemşîre: Hatice Demirel; Ebe: Melahat Aksoy; SAĞLIK EVLERİ: Harman (Horonk): Hayriye Bilir;    BOYUNCUK (Şeyhyusuf) SAĞLIK OCAĞI:  Tabib: ? ? Sağlık memuru: Hârun Özarslan; Hemşîre: Nıhal Samat; Ebe: Mücerret Özyurt; SAĞLIK EVLERİ: Yazla (Ebülbahar): Fatma Gürkan, Çukurbağ (Orginos): Kezban Uğur; Bostankent: ? ?   BULANIK SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr. Enver Yücel; Sağlık memuru: Osman Zeki Alp; Ebe: Neriman Tuncer; SAĞLIK EVLERİ: Yoncalı: Şefika Akbulut;    CAMİLİ (Omralı) , (Liz) SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Ramazan Akşit; Sağlık memuru: Ahmet Aslan; Hemşîre: ? ?  ; Ebe: Gülten Şenik; SAĞLIK EVLERİ: Mollakent: Ayşe Dut; Çataklı: Sevinç Bozkurt; Okçular: ? ?   KARAAĞIL SAĞLIK OCAĞI: Tabib: ? ? ; Sağlık memuru: Ziya Uslu; Hemşire: Mürüvvet Sungur; Ebe: Ayşe Kılıçaslan;  SAĞLIK EVLERİ: Adıvar: ? ?  Gündüzlü: Musaliye Yıldırım; Bostancılar: Gülseren Söylemez;    GÜLLÜOVA (Şeyhyâkub) SAĞLIK OCAĞI: Tabib: ? ? ; Sağlık memuru: Ömer Akşit; Hemşîre: Sevim Parça: Ebe: Safiye Ayhan;  SAĞLIK EVLERİ: Elmakaya: Fatma Özdemir; GÖZTEPE (Piran) SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr. Lütfi Kül; Sağlık memuru: Kemal Bekâr; Hemşîre: Çiçek Eş; Ebe: Kifâyet Akkoç; SAĞLIK EVLERİ: Ayşe Gölyanı: Dudu İşcak;   MALAZGİRT SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Mehmet Karahan; Sağlık memuru: Rıza Kendigelen; Hemşîre: Nihal Tuna; Ebe: Feride Ural; SAĞLIK EVLERİ: Çayırdere: Halime Açıcı; Mezra: Sùdiye Erbol; Dolabaş: Âdile Gelişken;            AKTUZLA SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Dinçer Demir; Sağlık memuru: Hasan Akyol; Hemşîre: ? ?  ; Ebe: Mevlûde Alay;  SAĞLIK EVLERİ: Balkaya: Zeynep Erzurumlu; Uyanık: ? ?  NÙREDDİN (Düğnük) SAĞLIK OCAĞI: Tabib: Dr.Hikmet Atay; Sağlık memuru: Hüseyin Coşkun; Hemşîre: Ayşe Çalışkan; Ebe: ? ?

NOTLAR: 1) Yukarıdaki bilgiler, GÜNEŞ AJANDASI 1963’den; emeği geçenlerin unutulmaması için aktarılmıştır.   2) Sağlık Ocağı ve köylerdeki Sağlık evlerinin, Sağlık bakanlığınca tayin edilmiş personeli kaydedilmiştir. Sağlık ocaklarının Tıbbî Sekreteri, şöförü, hademesi Sağlık müdürünün teklîfi ve Vâlînin onayı ile tâyîn edilmişlerdir. 3) Sağlık ocakları ve sağlık evlerinde çalışacak bütün personelin, cezvesinden havlusuna kadar bütün ihtiyacı; mefrùşat, demirbaş, büro malzemesi; sobaları, kömürleri.. 1 Ağustos 1963’den önce temin edilmiş; Ankara’da, anlaşma yapılan personele: “Tâyin malalline giderken diş macunu ve diş fırçanızı almanız yeterlidir!” denilmiştir. 4) 224 sayılı kanunun (sonradan değiştirilen) 15inci maddesine göre; Sağlık ocakları ve Sağlık evleri inşaatı Sağlık müdürlüğünce yaptırılmış, Bayındırlık müdürlüğü ise, Sağlık müdürlüğü işvereni ile müteahhitler arasında ihtilâf (anlaşmazlık) çıktığında hakemlik yapmıştır. Sağlık ocakları ve sağlık evleri  inşaatının Kasım 1962′ başlayıp tamamlanması; 1 Ağustos 1963′ de hizmetin başlatılabilmesi “Muş ilinin mevsim şartlarıyla o yıllardaki yol durumu dikkate alındığında” takdîr edilememesinin sebebi, söz sahibinin, sağlık müdürü ve yardımcılarını, ideolojik yönden kendisine yakın görmemesidir. “Balık bilmezse Hâlik bilir!” sözü tesellîmiz olmuştur.         


 

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..