Son Güncelleme: Cuma, Temmuz 21st, 2017 | Kategori: KLÂSİK TÜRK ŞİİRİ| Etiketler:
    12.02.1984 Yeni Nesil (Ankara tha)
Â
      EskiÅŸehir’de her yıl 6 – 9 Mayıs tarihleri arasında yapılan, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’nın anma programı belirlendi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, kutlamaların daha tesirli ve kalıcı olması gayesiyle sanat ve kültürel çalışmalara ağırlık verildi. Bu çalışmalar çerçevesinde, “gelin tanışalım, iÅŸi kolay kılalım, sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz” dörtlüğünün iÅŸleneceÄŸi bir resim yarışması ile, Yunus Emre’nin ÅŸiirlerinden oluÅŸacak, form, ÅŸarkı ve ilâhi türÄŸnden beste yarışması tertiplendi.
Yağlıboya resim yarışmasına katılmak isteyenler, eserlerini 20 Şubat gününe kadar İzmir Resim ve Heykel Müzesi, 23 Nisana kadar İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, 26 Nisan günü akşamına kadar da Eskişehir Güzelsanatlar galerisi müdürlüklerine teslim edecekler.
Beste yarışmasına katılacak olanların ise notalarını 2 Nisan 1984 günü mesaî bitimine kadar EskiÅŸehir Kültür Müdürlüğü’ne göndermeleri gerekiyor.
Her iki yarışmada da mükâfat ve mansiyon alanlara 20 bin liradan 150 bin liraya kadar para mükâfatı verilecek. Mükâfat alan resimler EskiÅŸehir Güzel Sanatlar Galerisi’nde sergilenecek, besteler ise Devlet Klasik Türk MüziÄŸi Korosu tarafından seslendirilecek.   Â
Â
30.04.1984 günü postacının getirdiği yazı ::
Â
                                                  T.C.
                                     ESKİŞEHİR VALİLİĞİ                       ESKİŞEHİR
                                        Kültür Müdürlüğü                         27.04.1984
Şube: Kültür İşleri
Sayı: KÃœL.MÃœD.040.(26) – 796
Â
                              Sayın Cahit ÖNEY
                              (Ev adresim)
Â
       6 – 9 Mayıs 1984 tarihleri arasında kutlanacak olan “YUNUS EMRE KÃœLTÃœR VE SANAT HAFTASI” nedeni ile düzenlenen “Yunus Emre Beste Yarışması” sonuçlanmıştır. “Abdülkerim” rumuzu ile katıldığınız Güftesi “Sensin Kerim, Sensin Rahim” olan eseriniz II.lik ödülüne deÄŸer bulunmuÅŸtur.
       Bu nedenle Ä°stanbul Ãœniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı elemanlarınca 9 Mayıs 1984 çarÅŸamba günü saat 20.30’da Anadolu Ãœniversitesi gösteri salonunda vereceÄŸi konser ile aynı gün ve yerde yapılacak olan ödül dağıtım töreninde bulunmanızı rica eder, baÅŸarılı çalışmanızın devamını dilerim.
                                                                                      İmza
                                                                                Hanefi DemirkolÂ
                                                                                EskiÅŸehir ValisiÂ
                                                                                         veÂ
                                                                         İl Tertip Komitesi BaÅŸkanıÂ
 NOT:Â
       Nail Kesova adına gelen yazı da aynı gün adresime geldi.
Sayı: KÃœL.MÃœD.054.(26) – 750     Yazının 2.ci paragrafı şöyle: “Dertli Dolap” rumuzu ile katıldığınız Güftesi “Araya araya buldum izini” olan eseriniz II. mansiyona deÄŸer bulunmuÅŸtur. Bu nedenle Ä°stanbul Teknik Ãœniversiesi… (Bana gelen yazıda Teknik kelimesi unutmuÅŸlar..)
Â
       9 Mayıs 1984 ÇarÅŸamba sabahı, Topkapı Trakya garajından, AYAZ firması otobüsü ile hareketle 15.30’da EskiÅŸehir’e vâsıl oldum. Ä°lk iÅŸ olarak bu ÅŸehirde çıkan günlük Sakarya ve Ä°stikbal gazeteleri ile haftalık Akbıyık Postası gazetelerinden aldım. Belediye otobüslerine binip ÅŸehrin hemen her tarafını gezerek vakit geçirdim. Saat tam 20.00’de, Vâlîlik dâvetiyesinde sözü geçen Anadolu Ãœniversitesi gösteri salonuna geldim. Güzel bir sahnesi, rahat ve sâbit koltukları var… Tahmînen 500 kiÅŸilik.. üniversite sinema kulübü istifâdesinde.. O geceki sinema ibtâl olmuÅŸ.. 20.10’da Dr. Ä°rfan DoÄŸrusöz ve aÄŸabeyi geldiler. 20.20’de Haydar Sanal, Tülûn Korman ve herkes geldi. EskiÅŸehir Kültür Müdürü Musa Yanık’a, Haydar Sanal’la birlikde müracaat ettik (Fikret DeÄŸerli de orada idi.) Nail Kesova’nın Suùdî Arabistan’dan gönderdiÄŸi telgrafın alındığını, ödül ve ÅŸildinin bana verileceÄŸini, bu hususta sunucu Ayhan …’a da bilgi verildiÄŸini söyledi. Bu arada Sadun Aksüt ile de konuÅŸtuk: “EskiÅŸehir’de, bestelerin ilk deÄŸerlendirilmesinde eserimi baÅŸarılı bulduÄŸunu, Devritùrân’a güzel bir örnek kazandırdığımı; o zaman, rümuz dolayısıyle merâkını gidermek için bandı açarak adımı okuduÄŸunu ve arkadaÅŸlarına da bildirdiÄŸini; buna mahzur görmediÄŸini, çünkü o sırada ön elemenin bitmiÅŸ olduÄŸunu” söyledi.
Gösteri salonuna girdik. Perde açıldı. Bu 1.ci kısımda Tülûn Korman yönetimindeki koro Nihâvend eserler sundu. 1.Arel’in Nihâvend PeÅŸrevi 2.Zülfün görenlerin.. ile baÅŸlayıp Süzüp süzüp de ey melek..le bitti. (Eserlerin üçünü; ikisi kız, biri erkek üç kiÅŸi solo okudu) Kanun taksîminden sonra Mâhùr eserler icrâ edildi. Eserlerin ilki Düştün yine bir şùh-i sitemkâre gönül vay, idi. Koronun teÅŸekkülü: 2 Keman (Cahit Peksayar), 3 ud, 3 kanun, 1 tanbur, 1 kemençe..(Ä°lâhîlerin okunuÅŸunda, HurÅŸid Ungay da, mâdenî, akordlu kudümle iÅŸtirâk etti.)
Koro, bu 2 kısımlı konserden sonra sahneden çekildi. Kısa bir aradan sonra sahneye sunucu Ayhan …., EskiÅŸehir Kültür Müdürü Musa Yanık ve ödülleri vermekle görevli bir kız çıktı. Kültür Müdürü Musa Yanık, beste yarışması hakkında etraflı bilgi veren bir konuÅŸma yaptı. Ez cümle: “Kalıcı, kaybolmaz ve unutulmaz deÄŸerli eserler kazandıracak bir yarışmayı faydalı gördüklerini, bunun için Yunus Emre Beste Yarışması düzenlediklerini; 99 kiÅŸinin (120 beste ile) bu yarışmaya katıldığını; bütün eserlerin iyi olduÄŸunu, hepsinin birinciliÄŸe lâyık bulunduÄŸunu” söyledi. Yarışmada birinciliÄŸe lâyık eser bulunmadığını açıkca bildirmedi.
Bu konuÅŸmadan sonra ödül ve ÅŸild verilmesine geçildi.. ÖDÃœL DAÄžITIMI: Sunucu Ayhan …., sondan baÅŸladı. Fakat “üçüncü mansiyon” yerine “üçüncülük mansiyonu”; “ikinci mansiyon” yerine “ikincilik mansiyonu”, “birinci mansiyon” yerine “birincilik mansiyonu” diyordu!.. Üçüncü mansiyondan ilk okunan bestekâra (yâni 10 eser arasında sonuncu olana) Vâli Hanefi Demirkol ödülünü verdi, tebrîk etti, yanağından öptü!!!! DiÄŸerine (üçüncü mansiyon alacak ikinci bestekâra) Vâli Muâvini Âlim Koçer, aynı ÅŸekilde ödül-ÅŸild verdi. II.mansiyon sâhibi Nâil Kesova’ya vekâleten dâvet edildim. Ödül, EskiÅŸehir Belediye Reisi Sezai Aksoy tarafından verildi. Böylece, bestenin derecesi yükselirken protokolün (tebrîk edip ödül verenin) derecesi düşüyordu! Bu hatâyı yapan da Kültür Müdürü idi. Çünkü Ayhan … dereceyi ve bestekârın rumuzunu  açıklıyor, Kültür Müdürü de protokoldeki zevâtın adını anonsla, dâvette bulunuyordu. Sahneye sonuncu olarak dâvet edildim. Kültür Müdürü de “Anayasa Mahkemesi Ãœyesi ve Şâir Mehmet Çınarlı’yı ödülü vermesi ricâsıyle dâvet etti.Â
Mehmet Çınarlı sahnede bana: “Bu tesâdüften bahtiyâr oldum; Arùzun Söylettikleri isimli kitabınızı hep okurum.” dedi. Ben de, cevâben: Ödül alanla veren arasındaki bu yakınlığın, 40 yıllık 2 aruz şâirini bir araya getirmesinde, Yùnus Emre’nin rùhâniyetinin bir te’sîri olup olmadığını düşünmekteyim, dedim.
Bu ödül dağıtma törenini müteâkip kısa bir aradan sonra Tülûn Korman, korosu ile sahnede göründü. Sunucu Ayhan …, ıcrâ olunacak eserin makà mını, ÅŸiirini (ikiÅŸer, üçer) okuyordu. Anlaşılan, eserler; aldıkları derecelere göre deÄŸil de, aynı makamdan veya yakın makamlardan olduklarına göre gruplanıp sıralanmıiÅŸtı! Böylece 4-5 eser okunduktan sonra dinleyiciler îtirazlarını yükselttiler ve “Eserlerin bestekârlarının adını da bildirin!” diye seslendiler, haykırdılar. [Sunucu Ayhan …, 2 eseri bestekârlarını zikretmeden takdîm edip sahneden çekiliyor; sonra tekrar gelip 2-3 eseri anons ediyordu.] Sunucu Ayhan …, bu îtirazlara hiç cevap vermeden çekildi, eserler çalındı. Eserlerin tahmînen yarısı (5’i) böylece, bestekârları bildirilmeden çalındıktan sonra sunucu Ayhan … tekrar sahneye geldiÄŸinde ÅŸu açıklamada bulundu: “Bizde yalnızca rümuzlar mevcuttur; bestekârların açık kimlikleri bize verilmemiÅŸtir. Bu sebeple sâdece makam ve güftelerini okudum. Bunda hiçbir kasıt yoktur. Bu arada, ÅŸimdi anons edeceÄŸim eserlerin bestekârlarının açık kimliklerini öğrendim ve sizlere de bildiriyorum.” dedi. Sondan ikinci eser olarak benimki çalındı. Arada, bir kısım eserler solo olarak da icrâ olundu. (Nihâvend eserlerdeki ve bu ilâhîlerdeki 1-2 soloya, Korman, zaman zaman koroyu da iÅŸtirâk ettiriyordu.) Son olarak, Tülûn Korman: “Aramızdaki bestekâr, ses san’atkârı Dr.Ä°rfan DoÄŸrusöz’ü kendi 2 ilâhîsini bizzat okumak üzere huzurlarınıza dâvet ediyorum.” dedi. Koronun devâm ettirdiÄŸi akord pest geldiÄŸinden Dr.Ä°rfan DoÄŸrusöz, sık sık 1 oktav tizden okudu.
Eseler; Nihâvend ve Mâhùrlara nisbeten sönük icrâ olundu; koristler sessiz, çekingen idiler. Benim UÅŸÅŸÃ k da duygulu ve coÅŸkulu okunmadı; metronom işâretinden daha sür’atli idi. Usûl geçkilerinde 1-2 sâniye durulmadığından geçki mi yapıldı, yoksa usûl mü bozuldu; anlaşılmadı. Åžartnâmedeki: “Koro tarafından icrâ edilecektir!” sözünü dikkate alarak; bir câmi’de deÄŸil de, bir sahnede icrâ edilecek (koral??) ilâhî tarzında bestelemiÅŸÂ ve Åžef’e yorum hakkı/imkânı tanımışdım; geçki de bunlardan biri idi. 10 Eserin, bir provada bestekârlarına dinletilmesi çok faydalı olurdu ve ancak 1 saatte tamamlanırdı.  Â
09.05.1984’de EskiÅŸehir Anadolu Ãœniversitesi gösteri salonundaki kapanışına kadar, Bektâşî sırrı gibi saklandiÄŸindan bestekârların isimleri hiçbir gazetede çıkamadı. [Milliyet’in noksan ve hatâlı neÅŸri hâriç..]
    Â
      EskiÅŸehir Yùnus Emre Kültür ve Sanat Haftası etkinlikleri çok çeÅŸitli olduÄŸundan Tertip Komitesi’nin iÅŸi çok zordu:
a) Bakanlar ve diğer zevâtı dâvet etmek ve ağırlamak..
b) Yarışmalı Yağlıboya Resim sergisi..
c) Yùnus Emre Köyü’nde yapılan heykelin açılış töreni..
ç) Ahmet Kabaklı, Prof.Dr.Abdülkadir Karahan, Prof Dr.Faruk Sümer’in iÅŸtirâkıyle “Yùnus; Çağı ve ÇaÄŸdaÅŸları” Açıkoturum..
d) Psikolog Rahmi Oruç Güvenç yönetiminde TÃœMATA TopluluÄŸu’nun konseri..
e) Ä°mam Hatip Lisesi’nde düzenlenen ve Vâli Hanefi Demirkol, Senato (eski) BaÅŸkanı Tekin Arıburnu, Vâli Yardımcısı Âlim Koçer, Ä°l Müftüsü Nizâmettin Şâhin, Millî EÄŸitim Müdür yardımcısı Fehmi Bildik ve basın mensuplarının iÅŸtirâkıyle yapılan, M.Aziz Bolel’in “Yunus Emre’nin Hayâtı ve Eserleri” konulu konferansı..
f) Anadolu Ãœniversitesi Gösteri salonunda TRT Tasavvuf Musikisi Korosu (“Bülbül Dede” diye anılan Ä°smail Doruk da ilâhî okumuÅŸtur.)
g) Yunus Emre Haftası dolayısıyla Arkeoloji Müzesi’nde defile..
h) 6 Mayıs Pazar günü (ilk gün) Yunus Emre Köyü’nde yapılan törenlerden sonra Âmir AteÅŸ ve arkadaÅŸları tarafından ilâhîler.. Saat 16.00’da Mihalıççık Ä°lçe merkezinde gelinip orada da törenler yapıldı. Bu törenlerde Millî EÄŸitim Geçlik ve Spor Bakanı Vehbi Dinçerler, Vâlî Hanefi Demirkol, EskiÅŸehir Belediye BaÅŸkanı Sezâî Aksoy, Mihalıççık Kaymakamı Hayrettin Altınok, Mihalıççık Belediye BaÅŸkanı Yılmaz Zeybek bulundular. Sonra Halk EÄŸitim Merkezi grupu ve Mihalıççık Korosu Yùnus’dan ilâhiler söylediler. Mihalıççık’da 2 de sergi açıldı.
      Bu geniş programın Eskişehir Valiliği uygulamasynda hatâ aramak insafsızlık olur.
Â
       İstanbul’a dönüşten sonra, Haydar Sanal merhùmun verdiÄŸi bilgiler :
      [[90 bestekâr 130 ilâhî notası ile ve aynı rumuzla yarışmaya katılmıştır. Ayrıca; yanlış anlama netîcesi Yùnus Emre hakkında 9 şiir çıkmış olup bunlar yarışma*dışı kalmıştır. Şartnâmeye göre dereceler ve ödülleri şöyle idi: Birincilik ödülü: 100.000TL
İkincilik ödülü: 75.000TL Üçüncülük ödülü: 50.000 TL Birinci mansiyon: 30.000 TL İkinci mansiyon: 25.000 TL Üçüncü mansiyon: 20.000TL
Jüri Hey’eti: (Hepsi Ä°stanbul Devlet Türk Musikisi Konservatuarı öğretim üyesi:) Haydar Sanal, Halil Aksoy, Necdet Varol, Sadun Aksüt, Saadet GüldaÅŸ (5 kiÅŸi). Bu hey’et önce EskiÅŸehir’de toplamıştır. Rümuzlu 130 nota 4 grupa ayrılarak, seçicilerden ilk dördüne bölünmüştür. Bunlar, beÄŸendikleri eserleri 5 kiÅŸilik hey’etin ortak tedkîkine getirmiÅŸlerdir. Benim “Sensin Rahîm, Sensin Kerîm” baÅŸlıklı ve “Abdülkerîm” rümuzlu bestem Halil Aksoy tarafından seçilmiÅŸtir. Hey’et, son deÄŸerlendirmeyi 16 Nisan 1984 Pazartesi günü Konservatuarda yapmış; 18.04.1984’de zabtı imzâlayıp Konservatuar BaÅŸkanlığına sunmuÅŸtur. Prosedüre göre oradan Teknik Ãœniversite Rektörlüğüne, Ankara’ya, EskiÅŸehir’e gitmiÅŸtir. Åžartnâmeye göre dereceye giren 6 eseri Nevzat Atlığ idâresindeki Devlet Türk Musikisi Korosu EskiÅŸehir’deki (6-9 Mayıs) icrâ edecek iken Dr.Atlığ: “Biz sâdece klâsik eserleri icrâ ederiz” diyerek kabul etmemiÅŸ ve Tülûn Korman ÅŸefliÄŸindeki Konservatuar Korosunun icrâsı kararlaÅŸtırılmıştır. EskiÅŸehir’deki ön-elemede, notalar rümuzlu olduÄŸu halde, sâhipleri jüri üyelerince biliniyormuÅŸ! ve yalnıca benimki, sâhibi meçhûl olarak Halil Aksoy tarafından görülüp seçilmiÅŸ. Bunu gören Haydar Sanal: “Bunun sâhibini de sorup öğrenelim de meçhûl kalmasın!” demesi üzerine sormuÅŸlar ve bana âit olduÄŸunu öğrenmiÅŸler!. “Hande” ve “Abdülkerîm” rümuzlu ilâhîler eÅŸ-deÄŸer olarak Ä°kinci seçilmiÅŸler.DeÄŸerlendirmede GüldaÅŸ, edebiyatçı olduÄŸunu söyleyerek pasif kalmış. Ben, Åžartnâmede, “Koro tarafından icrâ edileceÄŸi” kaydını görerek bestemi, Åžefe insiyatif veren koral tavırda yapmıştım (usûl ve yürüklük/gidiÅŸ deÄŸiÅŸiklikleri gibi..) Önce güfteyi seçtim. Vezni Müstef,ilün idi ve buna Devritùrân’ın evferimsi ÅŸekli prozodik yönden uygun düşüyordu. “Koro tarafından icrâ edileceÄŸi” Åžartnâmede yazılı olduÄŸu için, bir câmi’de deÄŸil de, sahnede, televizyonda ve Åžef idâresinde, Koro tarafından icrâ edilecek karakterde bestelemiÅŸtim. Åžiiri; “Yùnus Emre” Ahmet Kabaklı, 5inci baskı 1983 isimli kitabın 150nci sahîfasından (harfini dahî deÄŸiÅŸtirmeden) almıştım. [ Yuuunus unutmaaa buuu sözü / Allaaah’dan tutgıl sözü ] beytindeki “lah” hecesinde imâle var ve bu sebeple bu mısra’ diÄŸer mısra’lardan (parmak hesâbıyla!) 1 hece noksan.. Bu “vurgu imâleli” Birbuçuk (1 uzun+1 kısa) hece deÄŸerindeki okuyuÅŸu besteye de yansıtmak (ve ayrıca 1 hece açığını kapatmak) için “laaah” hecesine “noktalı dörtlük” deÄŸer vermiÅŸtim. Bundan dolayı eser tek başına birinci olamamış!?! (Kanâatimce: Åžartnâmede ödül sayısı 6, seçmek arzùlanan! 10 olunca..)    Â
UÅŸÅŸak ilâhî (Notası bu web-site’mdedir)
Şiir: Yùnus Emre Beste: Abdülkerim (Rumuz) Usûlü: Devrituran (Darb usûlü geçkili)
Sensin Kerîm, Sensin Rahîm;
          Allà h sanâ sundum elim
Beste târîhi : 28.03.1984
Â
Bu tarihlerde iÅŸyeri deÄŸiÅŸikliÄŸi meÅŸgùliyetim de vardı: 01.05.1984 saat 15.00’de Haznedar Ömür KliniÄŸi’nden ayrıldım, 15.30’da Erdem Yügen KliniÄŸinde çalışmaÄŸa baÅŸladım.
Â
      Musiki Mecmuası’nda, Abdullah ÜÇOK müstear ismimle çıkan yazım :
Â
                       ” BESTE YARIÅžMASI ” İSTÄ°SMARI
                                                    Abdullah ÜÇOK
Â
      Önce “yarışma”nın ne demek olduÄŸunu bilmek gerekir! Bir örnek verelim: Bir kuruluÅŸ 10 bin metre koÅŸusu düzenlemiÅŸ ve birinciye 5, ikinciye 4, üçünciye 3 milyon lira ödül vereceÄŸini ilân etmiÅŸtir. 100 koÅŸucudan, tabiidir ki birisi yarışı önde bitirmiÅŸtir. Ä°ÅŸ ödül vermeÄŸe gelince düzenleyiciler :     “Yarışı önde bitiren 40 dakikalık derece yapmıştır, birinciliÄŸe lâyık görülmemiÅŸ, ikinci sayılmıştır ve birincilik ödülü kuruluÅŸumuza gelir kaydedilmiÅŸtir” diyebilir mi?.. Dahası da var: Bugün derece alanları açıkladık, ödülleri 6 ay sonra dağıtılacaktır!” debebilir m?.. Dahasının dahasıda var: 6 ay gecikmeli verilen ödül çeklerinin keşîde tarihleri de 1 hafta sonra olabilir mi?.. Bütün bu davranışlar yalnızca beste yarışmalarında görülür olmuÅŸtur!.. Bir kısım kuruluÅŸlar kendilerini reklâm için bestekârları, kiÅŸilik ve titr sahibi jüri üyelerini ve millî mûsıkîmizi istismar etmektedirler. Bu davranışın örnekleri yıldan yıla artmaktadır.
      Yurdumuzda yanlış bir kanaat vardır: Haksızlığa uğrayanlar, haksızlık edenleri ve haksızlıklarını ifşâ ederse ayıplanır!.
      Bu durum tekerrür ettiÄŸi taktirde ” d o s y a s ı n ı ” kamu oyuna açıklamayı, en azından doÄŸal bir gazetecilik görevi bileceÄŸiz.
Konuya; müzisyenlerin haklarını korumayı gaye edinmiş kuruluşların da eğilmesini diler ve bekleriz.
                ******************************Â
    Yakında(?) ziyâret kısmet olursa kabrinde ve (cehrî olmasa bile) okumak üzere, 28.04.1984 günü şu şiiri yazdım: (Vezni: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün)
Â
    ————————————————————————–Â
Â
          YÙNUS EMRE’YE SESLENÄ°Åž
Â
Yùnus!.. Varıp huzùruna hürmetle bir daha;
Ettik hediyye rùhuna binlerce Fâtiha!..
Â
Åži’rinle coÅŸtu, âb-ı hayât içti Türk dili;
“Şâir-velî” demek ne imiÅŸ gördü Türk-ili!..
Sensin cihâna Türk’ü ve Ä°slâm’ı anlatan;
“Yanlış” bunun dışında yorumlar.. hayır, “yalan!”
Anlar satıhda Yùnus’u.. Ä°slâm’ı bilmeyen;
İslâm önünde cân ü gönülden eğilmeyen!..
Â
Her kim o çaÄŸda Ma’rifetullà h’ı istemiÅŸ;
“Hicret tariykı, ilmime tek çâredir!” demiÅŸ…
Hâlâ yaÅŸar ÅŸu darbımesel: “Çok gezen bilir!..”
Hicretle buldu ilmini mürÅŸid, velî ve pîr’..
Vardır Dımışk’a gitmene elbette bir sebeb…(1)
Celb eyleyen; Kasîde.. Busîrî midir aceb?..
Â
Yùnus!.. Değişdi haylice kıymet-hükümleri;
Gel sorma milki, milketi, mihrâbı, minberi!..
Göz-yaşlarımdan_anla sükût eylesem de ben;
Islà hı-hâl için, ne olur, himmet_eyle Sen! :
Â
      – BaÅŸtâcıdır yalan, yeri yoktur hakıykatın;
         Dehrîler oldu hâkimi, bâzâr-ı san’atın!..
         Hep, “Kıt’a”dır sanıldı “Musammat-gazel”lerin;
         Tahrîf olundu kast ile bir bir mesellerin!..
         NeÅŸrettiler “yapıt” para hırsıyla, kîn ile!
         Çıkmakta: “Kıblesiz ve kitapsız!” diyen bile!.. (2)
         Maymunlar_et-kemikten_ibâret bilir seni;
         Aklınca, sol fikirlere âlet bilir seni!..
         Açmış semâya avcunu mü’min duâ eder :
         “Yârabbi; âciziz.. bize halkeyle çâre!” der!..
         Bir yanda sol ve eylemi, bir yanda meskenet;
         Hâlâ nasıl da düşmedi girdâba memleket?!..
Â
         Sen söyledindi: Kartalı vurduuu sinek yere; (3)
         ŞaÅŸmam: “Erik dalında üzüm var!” diyenlere!.. (4)
         Poyrazla kaynamakta ki kerpiç kazanları; (5)
         Vakt erse Kaf Dağı’ndan_atar taÅŸ kızanları!.. (6)
         Beyler biner tutup atı, yerler fakîr eti… (7)
         Deccal çıkınca ortaya sen gör musıybeti!.. (8)
         Âlimlerin amelleri boş!.. Zenginiz.. nekes!.. (9)
          Âhir zaman ki, halkımızın sabrı bir nefes!.. (9)
         “Er kalmamış!” desem yeri.. nâmerd olansa çok… (8)
         Kardeş değil, hasım.. savaşır şimdi açla tok!..
         Ördekle kaz, şiir gölünün oldu sâhibi; (11)
         Şerh eylemekte.. zındığı, dehrîsi, râhibi!..
         Genc-iii nihân anahtarı mânâ berâtıdır; (10, 11)
         Dal bahr-i aşka.. zübdesi rùhun necâtıdır!..
Â
Yùnus Velî! Gel_eyle kabul arzıhâlimi;
Kabrin tavâf edip sana açtım melâlimi!..
Yalvar yakar bu kavme şefâat sudùruna;
Her dem Nebiyy-i Muhterem’in çık huzùruna!..
Â
Yùnus!.. Varıp huzùruna kısmetse bir daha;
Etsem hediyye rùhuna binlerce Fâtiha!..
                                28.04.1984
Â
 VEZNİ: Me,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
Â
A ç ı k l a m a l a r :
Â
(1) Yùnus Emre’nin çaÄŸdaÅŸlarını sayan bütün araÅŸtırmacılarımız, dikkatlerini Anadolu içine hapsederler. Halbuki Yùnus Emre, Kasîde-i Bürde s^hibi Busiri (1212-1296) ileaynı asırda yaÅŸamışlardır. Benim tahmînime göre Yùnus Emre, Şâm’a, Kasîde-i Bürde’yi okuduktan sonra gitmiÅŸtir. Onu celb eden Åžam’ın ÅŸekeridir, diyemeyiz.
Â
(2) Sabahattin EyüboÄŸlu’nun YUNUS EMRE baÅŸlıklı, Ä°stanbul 1972 tarihli yapıtı (Google’daki 1971 târîhi yanlış. DoÄŸrusu: Dizgi ve baskı: Yelken Matbaası, Ä°stanbul 1972 CEM YAYINEVÄ°) Sahîfa 19’dan: [[Yunus okur yazar da olsa çağının okur yazarlarına, mollalarına karşı savaÅŸ açmış bir insandır.]]  sahîfa 26’dan: [[ Nedir bizim Yunus’un inancı? (…..) kitapsız, tapınmasız, törensz, kıblesiz bir inancın adamıdır. ]] Sahîfa 44’den: [[ Bu bakımdan derviÅŸler çağımızın existentialistlerini -varoluşçularını- uzaktan andırır. Sahifa 45’den: [[ Peygamber Tanrının sevgili kulları olan derviÅŸleri görmek istemiÅŸ, toplandıkları eve gitmiÅŸ, kapıyı çalmış, açmışlar, kimsin diye sormuÅŸlar kendisine, o da: Peygamberim, demiÅŸ. Koca peygamber bu kapıdan sığmaz, güle güle deyip kapıyı yüzüne kapamışlar. Uzaklaşırken, gökten bir ses: Ya Muhammet, vaz geçme, dön bir daha çal kapılarını demiÅŸ. Peygamber bir daha gitmiÅŸ. Kimsin diye sormuÅŸ derviÅŸler. Bu sefer de ben Tanrının elçisiyim demiÅŸ. Öyle ulu kiÅŸi buralara sığmaz, hem bizim elçilerle iÅŸimiz yok, kapamışlar yine kapıyı. Çaresiz uzaklaşırken yine bir ses göklerden: Ya Muhammet, dön bir daha dene, demiÅŸ. Dönmüş Muhammet, bir daha çalmış kapıyı, açıp sormuÅŸlar yine kimsin diye. Bu sefer Muhammet: Yoksulların hizmetçisi diye karşılık verince kapı sonuna kadar açılmış: Merhaba, hoÅŸ geldin, buyur, baÅŸ üzre yerin var deyip içeri almışlar. Muhammet aralarına oturmuÅŸ ve sormuÅŸ derviÅŸlere: Sizler kimsiniz? Bizler kırklarız, birimiz neysek hepimiz oyuz, demiÅŸ derviÅŸler. Öyle olduÄŸunuz ne malum? siye sormuÅŸ Peygamber. Birimizden kan aksa hepimizden kan akar demiÅŸler. Bunu gösterebilmeniz gerek, demiÅŸ Muhammet. Bunun üzerine bir derviÅŸ bıçağıyla kolunu yarınca hepsinin kollarından kan akmaya baÅŸlamış. Bu sefer peygamberi imtihan etmek sırası dervilere gelmiÅŸ. Önüne bir üzüm tanesi getirip: Ey yoksulların hizmetçisi, bunu bize bölüştür, demiÅŸler. Peygamber ÅŸaşırmış kalmış, hey Allahım, bir üzüm tanesini kırk yoksula nasıl dağıtırım diye düşünürken, Tanrı Cebraile: Tez yetiÅŸ, demiÅŸ, nurdan bir çanak al cennetten, sevgili Muhammed’ime götür; üzüm tanesini o tabak içinde ezip ÅŸerbet yapsın. Muhammet nurdan çanakta üzüm tanesini ezip üstüne su katmış ve derviÅŸlere sunmuÅŸ. DerviÅŸler bu ÅŸerbetten içip sarhoÅŸ olmuÅŸlar ve Muhammed’i de aralarına alıp dönmeÄŸe baÅŸlamışlar. Dönerken Muhammed’in başından sarığı düşüp dağılmış. DerviÅŸler bu sarığı almış, kırka bölüp bellerine sarmışlar. Bu güzel efsane derviÅŸlerin halk gözünde (…) ]] NOT: EyuboÄŸlu’nun “efsane” dediÄŸi bu konu için; bu web-site’min Yùnus Emre özel bölümüne bakınız.
3) Yùnus Emre: Bir sinek bir kartalı kaldırdı vurdu yere
4) Yùnus Emre: Çıktım erik dalına, anda yedim üzümü
5) Yùnus Emre: Kerpiç koydum kazana, poyraz ile kaynattım
6) Yùnus Emre: Kaf Dağı’ndan bir taşı şöyle attılar bana
7) Yùnus Emre: Görün beylerin merdini, binmişler birer ata / Yediği yoksul eti, içtiği de kan olısar
8) Yùnus Emre: Yâni az kalmış erden, elini çekmiş şerden / Deccal kapıser yerden, âhır zamân olısar
9) Y. Emre: DâniÅŸmend okur, tutmaz; derviÅŸ yolun gözetmez / Bu halk öğüt iÅŸimez, sabrı bir zaman olısarÂ
10) Yùnus Emre: Mânâ berâtın aldık uş yine elimize
11) Yùnus Emre: Bir genc-i nihAndır, câhil ne anlar bunu / Nice ördek nice kaz dalalar gölümüze
(Visited 5 times, 1 visits today)
Ä°lgiliMakaleler:
- İlgili Makale bulunamadı!..
RSS 2.0 ile yeni eklenen yorumları takip edebilirsiniz.
Both comments and pings are currently closed.