müfettiÅŸliÄŸim ve SSK saÄŸlık ünitelerinde görevlerim süresince kaymakamlar, vâlîler, jandarma komutanları, sâir atanmışlar; bakanlar, milletvekilleri, senatörler, belediye baÅŸkanları ile iliÅŸkilerimden ziyâde halkımızın sosyoekonomik durumunu/çektiklerini ön plana alarak yaptığım tesbitleri, yeni sorumlularınca dikkate alınır ümîdiyle kaydediyorum. Kronolojik sıra gözetmeyerek, günümüzde tartışılan konulardan baÅŸlıyorum..
Hâtıralarımı yazarken ÅŸu beyiti hatırımdan çıkarmayacağım:
Bâis-ii ÅŸekvâ bizee hüzn-ii umûmîdir Kemâl;
Kendi derdii gönlümün billâââh gelmez yâdıma!..
a) İMF / Mâliye kıskacında SAÄžLIK HİZMETLERİ :
Muhterem Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep AKDAĞ, 26 Temmuz 2005 Salı akşamı; bir haftadır kabızlık
çektiÄŸimi, aÄŸrı/sancı olmamakla birlikde karnımın gazlarla
ÅŸiÅŸtiÄŸini, vücûduma yayılan zararlı madde ve toksinlerle solunum güçlüÄŸünün günden güne artıp kalp atışlarımın da bozulmuÅŸ olduÄŸunu dikkate alarak; kalın barsakda tıkanma teÅŸhîsimle hemen ikametgâhım karşısındaki Vakıf Gureba Hastanesi`ne müracaata karar verdim. Åžuùrum açıktı; fakat nefes darlığı, halszlik, aritmi mevcuttu. Ertesi 27 Temmuz ÇarÅŸamba sabahı 08.30`da Aksaray Vatan Hastanesi`nde Ayakta Direkt Batın Grafisi çektirdim. Muhterem meslekdaşım Rad.Dr.S.B.`nin raporu aynen ÅŸöyle: Tarih : 27.07.2005 ABD Transvers kolonda gaz distansiyonu ve her iki fleksurada seviye imajı görülmüÅŸtür.
Diafrağmalar altında serbest hava izlenmedi.
27 Temmuz 2005 ÇarÅŸamba saat 09.00`da, Vakıf Gureba EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi Âcil PolikliniÄŸine vardım. Elimde röntgen filmi olduÄŸu için, sıraya tâbî tutulmadım ve hemen nöbetçi hekimin karşısında idim. MeslekdaÅŸ olduÄŸumuzu söyledim. Beyazlara bürünmüÅŸ genç doktor hanım, filmi görüp raporu okuyunca, derhal; nazogastrik sonda (burun-mide sondası) takmaÄŸa çalıştı. Bundan; 50 küsur yıllık tecrûbeli bir meslekdaşı olarak: âcilen ameliyâta alınacağım herhalde diye düÅŸünerek sevindim. Fakat sonda genzime çarptı, canım yandı, çırpınınca doktor hanım: doktoru böyle yaparsa.. dedikten sonra, önündeki deftere yazarken, yazdığını yüksek sesle tekrarlayıp bana iÅŸittirdi: (Nazogastrik sondayı tolore edemedi.) 1 tüp lavman vererek beni, âcilin paravanla ayrılmış bölümünde bir sedyeye yatırtdı. Lavman bir sonuç vermedi. İlgisiz ve sorumsuzca saatler geçirildikten sonra, akÅŸam saatlerinde 2. Cerrahi KliniÄŸi’ne yatırıldım. Âcilden 2. Cerrahi kliniÄŸine (akÅŸam saatlerinde) yatırıldığım; Hastaneden ayrılırken verilen Op.Dr.M.A. imzalı (ve örneÄŸi aÅŸağıda) epikrizde aynen kayıtlıdır. SaÄŸlığım gittikçe bozuluyordu. Ertesi 28 Temmuz 2005 PerÅŸembe günü… DuÅŸlu, tek yataklı bir odaya nakledilmiÅŸtim… Benim sezdiÄŸim; cerrahî kliniÄŸince, bir an önce ameliyathaneye alınmam isteniyor, buna karşılık yoÄŸun bakım ünitesi hekimleri, (ADB filmini tekrarlatmak, teleradiogafi çektirmek gibi sebeplerle) geciktiriyordu. Kızılay`dan 2 torba da kan alındı!.PerÅŸembe günü öÄŸlen sıralarında klinik ÅŸefi (adını öÄŸrenemedim, 2 gün boyunca yanıma bile yaklaÅŸmadı) odaya girdi ve erkek hastabakıcıya, yüksek sesle emir verdi: Yarın ameliyat olacak.. Karın bölgesini tıraÅŸ et, bir tek kıl bile kalmayacak! Burası hem (eÄŸitim) hem de (araÅŸtırma) hastanesiydi; inÅŸallah yarın beni kurtaracaktı!.. Fakat yoÄŸun bakım??.. PerÅŸembe gecesi bekledim; kimse gelmeyince, son gücümü kullanarak, karın bölgemi kendim tıraÅŸ ettim!..
İç Hastalıkları Uzmanı Dr. K. K. ; Ekokardiyogafi istedi.
Bu hastanede sıra beklemelerle iÅŸin uzadığını görmüÅŸtüm; sırtımda pijama, ayağımda terlik, eÅŸimin yardımıyla gene Aksaray Vatan Hastanesine gittim. Uzm. Dr. M. P. imzalı uzun rapordan bölümler:
Tarih 29.07.2005 Adı Soyadı Cahit Öney YaÅŸ: 79 SONUÇ: Sol ventrikül bölgesel duvar hareket bozukluÄŸu. Aort ve mitral kapakta dejeneratif deÄŸiÅŸiklikler. Hafif triküspit yetersizliÄŸi. Ciddi derecede pulmoner hipertansiyonu. Orta derecede mitral yetersizliÄŸi. GeniÅŸlemiÅŸ sol atrium. Hafif/orta derecede bozulmuÅŸ sol ventrikül sistolik fonksiyonu.
Haftanın son normal çalışma günü Cuma da böyle harcandı!.
T.C. SaÄŸlık Bakanlığı Vakıf Gureba EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi 2. Cerrahi KliniÄŸi`nde 30 Temmuz 2005 CUMARTESİ günü TRAJEDİ!.
[ Önce anlatayım.. deÄŸerlendirmesini sonra yapacağım!.. ]
Mevsim: İzin ve plaj mevsimi.. Gün: Cumartesi (Hafta tatili!) Vakit: ÖÄŸleni çoktan geçti.. (YoÄŸun Bakım) ameliyatıma izin vermiyor. Havâle edilmiÅŸ durumdayım: melekü`l-mevt`e havâle!.. Zâten yaÅŸ da 79 … İleus hastalığını raporlu röntgen filmleriyle ÇarÅŸamba günü tesbit ettikleri hâlde, Cumartesi gününe kadar ameliyat yapmayalar, bu gece veya yarınki Pazar günü öleceÄŸimi bilecek bilgi ve ihtisas sâhibi kimseler… Bu tutumlarının “bilimsel!?” îzâhı ÅŸu olabilir: Burası araÅŸtırma hastanesi ya.. İleusdan ölümüm yaklaÅŸdıkca kan bulgularımda, röntgen filmlerimde, kalp elektrolarımda, solunumumda, reflekslerimde.. ne gibi patolojik deÄŸiÅŸiklikler olduÄŸunu gözlemleyip tesbît edecekler ve asistanlarının eÄŸitiminde kullanacaklar..
SaÄŸ köprücükaltı toplar-damarıma kateter takıldığından sonrasını hatırlamıyorum. Ameliyattan sonra yoÄŸunbakımda uyutulmuÅŸum. Ertesi 31 Temmuz 2005 Pazar günü akÅŸama doÄŸru klinikde yatağımda idim. 6 AÄŸustos 2005 Cumartesi günü öÄŸlene doÄŸru taburcu edildim.
VEZNİ: Mef,ùlü mefâîlü mefâîlü feùlün
Gelelim; SaÄŸlık Bakanlığı eski bir müfettiÅŸi ve 2 ilimizde SaÄŸlık müdürlüÄŸü yapmış radyolog bir hekim olarak deÄŸerlendirmeme: deÄŸerlendirmeme :
İşte bir beyit daha :
Sen zanneder misin ki benim hep elemlerim?..
Heyhaaât; ben nevâib-i eyyâmı inlerim!..
Adı geçen EÄŸitim ve AraÅŸtırma hastanesinin, büyük torunumun küçük ablası yaşındaki Acil polikliniÄŸi hekimi:
1) Nazogastrik sondayı tolore edemeyince (Hekimi böyle yaparsa..) diye azarlamasına karşı; (Hekime böyle yaparsa..) diye düÅŸündüm.
2) Elindeki (ileus) görüntülü ve raporlu röntgen filmimi görünce, derhal hariciye kliniÄŸine yatırtması gerekirken, beni akÅŸama kadar bekletip 1 günü zâyî ettirdi…
Adı geçen EÄŸitim ve AraÅŸtırma hastanesinin Anesteziyologu hanımefendiye: Elindeki röntgen filmlerimi sallayarak cerrahi kliniÄŸi hekimlerine : (Dahiliye mütehassısı narkoz alabilir diyor ama, ben bu hastaya narkoz veremem.. narkoz verirsem masada kalır!) demesi..
1) Dahiliye mütehassısının doÄŸru söylediÄŸi, kendisinin yanıldığı, 1 yıl sonra saÄŸ ve sıhhatte oluÅŸumla sâbit!..
2) Dahiliye mütehassısıyla röntgen filmlerinin okunması konusunda anlaÅŸamamışsa, bu araÅŸtırma ve eÄŸitim hastanesinde radyolog hekim yok mu?..
3) Her ameliyâtın bir vefiyât ihtimali ve oranı vardır; bu oran yüzde 1 ile yüzde 99 arasında deÄŸiÅŸir, yüzde 0 (sıfır) da olmaz, yüzde 100 de! AMELİYATIN SORUMLUSU OPERATÖR, hastadan veya refakatçisinden yazılı/imzalı muvafakat alır.
4) Kurtulma ihtimali yüzde 1 bile olsa, narkoz verilmediÄŸinde ölüm muhakkaktır. Bu hususları ihtisasda öÄŸrenememiÅŸ olanlara hizmetiçi eÄŸitimde gecikilmemelidir!.
5) Hariciye servisine (kliniÄŸine) gelip, hekimlerimle elbetde konuÅŸmaya hakkı vardır. Fakat, refakatçi eÅŸime duyurmakdaki maksadı, hastayı korkutup kaçırtmak deÄŸil de nedir?.. Nitekim öyle de olmuÅŸtur. İki oÄŸlum geldiÄŸinde anneleri duyduklarını anlatmış ve hasta (kendi isteÄŸiyle?!!) hastaneden ayrılmıştır.
Adı geçen eÄŸitim ve araÅŸtırma hastanesi 2. Hariciye Servisi`nin, adını öÄŸrenemediÄŸim, sayın ÅŸefine gelince.. önemlisinden baÅŸlayayım:
1) Anesteziyologun (narkoz vermiyorum!) çıkışına boynunu bükmek yerine; gereÄŸi için bu hanıma ve bilgi için BaÅŸhekimliÄŸe ÅŸöyle bir yazı yazması gerekirdi: [ İleus hastası …. ….`nın refakatçisi eÅŸinden muvafakat alınmıştır. Daha fazla geciktirmeniz ölüm ihtimalini arttıracak ve sorumlusu yalnızca siz olacaksınız. Hasta için gerekli kan da alınmıştır. 1 saat içinde ameliyatta göreve hazır bulunmanızı önemle rica ederim. ] Hariciye servisi ÅŸefi karşısında, Anadolu`da narkoz hemÅŸiresi emre itaat yönünden ne ise; eÄŸitim hastanesinde de anesteziyolog da odur!!.. MaaÅŸlarını az buldukları için anesteziyolog ve hariciye servisi ÅŸefi; nakkaaa armut, okkaaa pekmez! tutumundadırlar. Bu eÄŸitim ve araÅŸtırma devlet hastanelerinin; hariciye/cerrâhî servisi başına düÅŸen Yıllık, Aylık, Haftalık BÜYÜK AMELİYAT SAYISI ne kadardır? Ve yatak sayıları nedir? Bunlar bilinmeden deÄŸerlendirme yapılamaz. ÖZEL HASTANELERDE: (BU HASTAYA NARKOZ VERMEM) , (YOÄžUNBAKIMA HASTA KABUL ETMİYORUM) DİYEN PERSONEL NEDEN YOK?????.. Aynı soruların tamamı YoÄŸunbakım için de geçerlidir ve gerekli iststistik çizelgeler hazırlanmalıdır.
İşte bu sorunun cevâbı: SaÄŸlık Bakanlığı EÄŸitim ve AraÅŸtırma hastaneleri, “eÄŸitim” bâbında, pratisyen hekimleri mütehassıs yaptıklarından, her ihtisas ÅŸùbesi,birbirinden bağımsız “Ana bilim dalı” olmuÅŸlar!.. Bu büyük hastanelerde birinci planda olan, “HİZMET”deÄŸil, eÄŸitim ve araÅŸtırma!.. “YoÄŸunbakım/Anesteziyoloji”, “Ana bilim dalı” olmuÅŸ ve (Genel cerrâhî, Üroloji, Nisâye, Kulak-burun-boÄŸaz, Göz.. ) servislerinin isteklerini, bana yaptıkları gibi “bu hastaya narkoz veremeyiz, narkoz verirsek masada kalır!” gibi sebep ve bahânelerle reddetmektedirler. Özel hastanelerde ise “HİZMET” ilk plandadır; her çeÅŸit personele eÄŸitim ise, hizmet yapılırken verilir: Hizmet-içi eÄŸitim..
SaÄŸlık Bakanlığı; büyük hastanelerinde(ihtisas veren hastanelerinde) HİZMETde kusùr edilmemesini saÄŸlayacak emirleri vermelidir.
2) Hizmetten/görevden kaçarak beni hastaneden kovaladıkları halde, verilen epikrizde (isteÄŸi ile hastaneden ayrılmıştır) denmiÅŸ; Yönetmelik gereÄŸi bir özel hastaneye sevkim yapılmamıştır.
3) Müdâvî hekimimin (biz ameliyat ederiz ama, yoÄŸunbakım kabul etmeyecek!.) Sözü de çeliÅŸik.. (Narkoz veremem, masada kalır!) dendiÄŸine göre narkozsuz mu ameliyat edecekler?..
4) Emekli Sandığı Genel MüdürlüÄŸü'ne ve İstanbul ÅŸübesine yaptığım müracaatlar netîce vermedi; sunduÄŸum dosya aynen iâde olundu. 11 Bin lira alacağımın hesabını Cenâb-ı Hak, sorumlularından ve onların âmirlerinden muhakkak soracaktır.
Evet.. Benim, Sandık`a 2 müracaatım da kabul görmedi. Her 2 olay da Âcil.. Özel hastaneden aldığım 17 sayfalık detaylı faturayı dilekçeme eklediÄŸim hâlde!.. Emekli Sandığı’nın ödemelerinde, üyelerine karşı eÅŸit iÅŸlem yapılıyor mu? ]
SAYIN SAÄžLIK BAKANIMIZA :
Âcil polikliniÄŸi/Hariciye servisi/Ameliyathâne/YoÄŸunbakım (Reanimasyon)`un âmiri ve sorumlusu hariciye servisi ÅžEFİdir. (YoÄŸunbakımımız müsait deÄŸildir) gibi sözlerle hastaları kapıdan çevirmek(*) kabul edilemez; bir yetersizlik olsa bile, yeterli hastanelerle görüÅŸüp/anlaşıp resmî sevk iÅŸlemiyle ve hekim refakatinde ambulansla yollanması genelgeyle hastanelere ve kamuya duyurulmalıdır.
Devlet hastaneleri; anesteziyologların, (operatörlerin de iÅŸine gelen!) hâkimiyet ve keyfîliÄŸinden kurtarılmalıdır.
YoÄŸunbakım’da defter tutuluyor mu ?!? (24.09.2007)
[[ Bilgisayar moda ise de, bâzı konu ve servislerde yetersiz ve hattâ, yolsuzluklara, keyfî tasarruflara, ihmâllere imkân vermesi bakımından çok zararlıdır. Devlet hastaneleri âcil polikliniklerinde defter tutuluÄŸu gibi, ameliyathânelerde defter tutulduÄŸu gibi, YoÄŸunbakım’da da defter tutulmalı ve hastaların giriÅŸ-çıkışları –saat, dakika göstererek yazılmalıdır. BaÅŸhekimler, normal teftiÅŸlerde müfettiÅŸler bu defteri incelemekte midir??. Âcil durumlarda, salâh durumunda olan servise gönderlerek yer açılmalıdır.
SAYIN SAÄžLIK BAKANIMIZ: Yukarıda arz ettiÄŸim 2 konu üzerinden 4 yıl geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen Devletin bizzat yönettiÄŸi hastanelere âcilen îkazda bulunulmadığı, akabinde de yönetmeliklere geçirilmediÄŸi anlaşılmaktadır. Her 2 konuya da birer misâl verirken hastanelerin, ÅŸahısların isimlerini vermiyorum.
1) İnternet'de "Amelayathanede doktor kavga sı" baÅŸlığı altında kayıtlı habere göre: Aralık 2011'de Anesteziyolog ( "hasta su içmiÅŸ" diyerek ) Operatörün ısrârına raÄŸmen narkoz vermeyi reddedince durum basına aksetmiÅŸtir. Yukarıda arz etmiÅŸtim: 27 Temmuz 2005 ÇarÅŸamba günü bir hastanemize "bağırsak düÄŸümlenmesini gösteren raporlu filmle" yatmıştım. Narkoz hekimi: "Ben bu hastaya narkoz vermem, verirsem masada kalır!" demiÅŸti ve Cumartesi günü mecbùren Amerikan Hastanesi'ne gidip ameliyat olmuÅŸtum. Aradan 6 yılı aÅŸkın zaman geçti ve hamd olsun ayaktayım!..
2) Gene Aralık 2011'de; MİLLİYET'in yazdığına göre; Menenjit hastası, Denizli'den, bir üst hastaneye sevk edildiÄŸi halde, "YoÄŸun bakımda yer yok!" denilerek geri çevriliyor ve vefât ediyor. "YoÄŸun bakımda yer yok!" sözü özel hastanelerde kovulma ile sonuçlanır!.. Ayrıca, telefonla sorulmadan neden sevk ediliyor?
MUHTEREM BAKANIM: Bu önemli 2 konunun ve gündüz – gece polikliniklerdeki aksayan durumun; poliklinikde ileus gibi kat'î teÅŸhis konmuÅŸ hastaların günlerce hariciye servisinde bekletildikleri aÅŸağıda, delilleriyle anlatılmış ve nâçizâne tavsiyelerde bulunulmuÅŸ iken durumda maalesef bir deÄŸiÅŸiklik yok!..
Âcil poliklinikleri için çok önemli not: 20.04.20.11
Bütün hastaneler cerrahi servislerinde ÅŸu araÅŸtırmaları yapmak üzere Bakanlık müfettiÅŸleri görevlendirilmelidir:
(ileus) gibi vak`alarda, hasta kaç gün serviste yattıktan sonra ameliyata alınmıştır.. ameliyat olmadan çıkmış ise, ki (isteÄŸiyle!) diye kayda geçmiÅŸ olacaktır.. bunların oranı nedir?.. Bu hastalar, adreslerinden bulunup takip edilmeli ve soruÅŸturma açılmalı, deliller yeterli ise, konuyu Adâlete intikal ettirecek iÅŸlemler baÅŸlatılmalıdır.
Bu husus, üniversite hastanelerinde de görülmektedir (Samsun Ü. Hastanesinden, yoÄŸun bakım sebep gösterilip Ankara`ya hasta sevki, gazetelere yansımış idi.) Ameliyathânelerde, servislerde ve özellikle yoÄŸunbakımda DEFTER tutulmalı ve hastaların kabul ve çıkışları, gün/saat belirtilerek kaydedilmelidir.
(*) Bütün tenkid ve tekliflerim Vakıf Gureba Hastanesi`ne münhasır deÄŸildir; adı geçen hastaneye bir husûmetim yoktur. Dert umûmîdir:
( 1 ) 1 Aralık 2005 günü, İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı öÄŸretim üyelerinden, ÅŸahsen tanışığım ERTAN ÖZKAYA kalp krizi geçirerek, arkadaÅŸları tarafından Taksim İlkyardım Hastanesi`ne götürülmüÅŸtür. 09.30 / 16.30 arasında 7 saat tedavisine gayret edildikten sonra: (Bizde filanca alet yok; bu alet KoÅŸuyolu Hastanesi`nde var, o da Kartal`a taşındı!) denip ambulansla yola çıkarılmış ve bu genç deÄŸer, 15 dakika sonra ambulansda vefât etmiÅŸtir. Bu olay, Milliyet gazetesinde kamu oyuna duyurulmuÅŸtur. a) Emekli Sandığı üyesi olan bu hasta, yakındaki ÖZEL bir hastaneye RESMÎ YAZI ile neden gönderilmemiÅŸtir?.. b) Gerekli âletin yokluÄŸu 7 saat sonra mı hatıra gelmiÅŸtir? ( 2 ) 9 Åžubat 2006 PerÅŸembe günü, BayrampaÅŸa`da bir internet kafede bomba patlamış, yaralı polisler Vakıf Gureba`ya gönderilmiÅŸ ve YoÄŸunbakımda yer yok, ÖZEL GaziosmanpaÅŸa Hastanesi`ne gidin diye KAPIDAN geri çevrilmiÅŸtir. [ Bu arada ÅŸunu da sormaktan kendimi alamıyorum:
Ben Özel hastaneye (Özel hastaneye helâl olsun!) 11 Bin YTL ödedim; (bu vesileyle beni hayâta kavuÅŸturan muhterem Doç.Op.Dr.Aziz Kaya`ya, hekim olduÄŸum için indirim yapan Amerikan Hastanesi yönetimi ile bütün çalışanlarına minnetdarlığımı tekrarlıyorum). Åžimdi soruyorum :
Özel GaziosmanpaÅŸa Hastanesi`nin faturalarını polisler mi ödedi?
Muhterem SAÄžLIK BAKANIMIZ!.. 6242 sicil numaralı bir emektârınız olarak son bir görüÅŸüm daha var; lütfen ilgililerine inceletiniz:
KONU: POLİKLİNİK KUYRUKLARINI AZALTMANIN ÇÂRESİ :
Dahiliye polikliniklerini ele alalım: Bir büyük hastanede 20`den fazla dahiliye mütehassısı vardır; bunlar, servislerinde yatan hastalarının vizitlerini saat 10.00dan önce bitirmek mecburiyetindedirler, çünkü saat 10`da hastaların ilâç tabelaları eczaneye ve yemek listeleri mutfaÄŸa gönderilmektedir. Saat 10.00`dan sonra bu mütehassıslardan 2si, 3`ü polikliniÄŸe iner, 2 / 3 asistan da birer polikliniktedir; geri kalan 15`den fazla dahiliye mütehassısı dahiliye servislerinde akÅŸamı ederler. Dahiliye servisleri ortalama 3 katta bulunur; durumu ağırlaÅŸanı tedavi için her katta 2 uzman kalsa, asistanlar da hesaba katılınca 20 dahiliye polikliniÄŸi açılabilir. DiÄŸer branÅŸlar için de, ÂCİL İÇİN DE ,daha az oranlarda da olsa aynı ÅŸeyler söylenebilir. (Âcil polikliniÄŸinin 1 adet olması husûsunda kànun mu vardır?.. BAÅžARI; eldeki imkânları deÄŸerlendirme oranı ile ölçülür!.) Buna ÅŸu îtiraz gelecektir: (Poliklinik binasında o kadar oda yoktur!.) Büyük hastanelerin poliklinik binalarının bir kısım odaları hurda deposu.. gibi poliklinikle ilgisi olmayan konular için iÅŸgal edilmiÅŸtir. MüfettiÅŸler; poliklinik binasında kilitli bütün odaları açtırıp, durumu teftiÅŸ raporlarında belirtmelidir.
Hastane ve diÄŸer saÄŸlık müesseselerindeki garip/akıl dışı/yarım yüzyıldır sürüp giden bir yönetmelik hatâsını da belirteyim: Röntgen/radyoloji, biyokimya laboratuarlarında çalışan teknisyenlerin/laborantların, eczacı kalfalarının, servislerde/ameliyathanelerde çalışan hemÅŸirelerin tezkiye âmirleri baÅŸlarındaki hekimler/eczacılar deÄŸildir, baÅŸhemÅŸiredir. Bu yardımcı saÄŸlık personelinin imza föyleri de baÅŸhemÅŸirededir. Hekimler bu sebeple, kendilerine yardımcı olanlara mahcup ve ilgisizdir. Hastanede toplam sayısı yüzü aÅŸan ve çeÅŸitli uzmanlık dalındaki hekim/eczacı yanındaki yardımcı saÄŸlık personelinin 1 yıllık çalışmalarını bir tek baÅŸhemÅŸirenin deÄŸerlendirebilmesi ve terfi edebilir, demesi ne derecede mümkün ve uygundur? Yönetmelikde bir deÄŸiÅŸiklik haberi geldiÄŸinde, hemÅŸire dernekleri Ankara`ya gidip bu haklarını(?) korurlarken, hekim ve eczacı kuruluÅŸları ilgisiz kalırlardı. (Bunları vaktiyle yazsaydın ya!) diyecekler çıkar diye bilgi vereyim: Bu paragrafta anlattıklarımın hepsini ve hattâ daha da fazlasını(!) tam çeyrek yüzyıl önce Yeni Asya isimli gazetenin 2. sayfasında yazdım. 1981 yılı Haziran ayında, Okmeydanı Hastanesi Röntgen mütehassısı ve ÅŸuâ iznimi kullanmakta iken, SSK`dan bir baÅŸmüfettiÅŸ gelip, beni hastaneye çağırdı; kendisi çok kibar ve nazik davranmış olsa da, soruÅŸturmaya bir tepki olarak emekliye ayrıldım; halbuki 10 yıl daha çalışabilirdim.
Muhterem Sağlık Bakanımız PROF. Dr. RECEP AKDAĞ;
EMEKLİ SANDIÄžI emeklilerine saÄŸlık yardımı konusunda gördüÄŸüm aksaklıkları da ilgililerine inceletmenizi istirhâm ediyorum :
1) Bir yakınım glokom hastasıdır.. 2 yılda bir, saÄŸlık kurulu raporu alırdı ve damla ilaçlarına kavuÅŸurdu.. ÅŸimdi saÄŸlık kurulu raporu yerine göz mütehassısı raporu yeterli görülüyor ise de; tek tabip raporu, (1 yıl geçerli) olarak veriliyor. Göz mütehassıslarının, glokom hastalarına sarf edeceÄŸi emek de 2 katına çıktı. GLOKOM VE BENZERİ TEDAVİSİ MÜMKÜN OLMAYAN HASTALIKLARLA MALÛL VE ORTALAMA 70 YAÅžINDAKİ EMEKLİ VE EÅžLERİNİN, DULLARININ.. HER YIL UZMAN HEKİM POLİKLİNİK KAPISINDA KUYRUÄžA GİRMELERİ REV MIDIR? KALDI Kİ, SAÄžLIK KURUMLARIMIZDA GÖZ MÜTEHASSISI SAYISI AZDIR VE ONLAR DA DAHA FAZLA ÇALIÅžMAÄžA MECBUR EDİLMİŞLERDİR. (Glokom saÄŸlık kurulu raporunu, saÄŸlık kurulu sekreteri hazırlardı; ÅŸimdi, fotoÄŸraflı ve kullanılacak ilâçlar hakkında detaylı bilgi isteyen hâneleri bulunan bu belgeyi hazırlamak için, göz mütehassısı, kapısındaki hastalarını yarım saat bekletmek zorunda!..)
TİMOPTİK’in yerini alan ve Avrupâî denilen TIMOPTIC -XE ÅŸiÅŸelerinden 1 damla damlatabilmek imkânsız: ne kadar dikkat etseniz 2 veya 3 damla akıyor. İlâç çabuk bitiyor ve hasta ilâçsız kalıyor!..
2) Kolon adeno-CA ameliyâtı geçirdiÄŸim için, 6 ayda 1 kere BATIN TOMOGRAFİSİ tedkîkim gerekiyor. Özel laboratuarlara gittim; hepsi ÅŸu cevabı verdi: [ SSK emeklisi iseniz, ücretsizdir ve sevk iÅŸlemi yaptırmanıza da gerek yok. Emekli sandığı ile anlaÅŸma yok, SSK ile var!.. ] Nerde kaldı eÅŸitlik ilkesi?.. İşçi emeklileri baskı grupu; memurlar ve emeklileri ile eÅŸleri ise yetimler grupu.. AyakbileÄŸimde tromboz ÅŸüphesiyle Renkli doppler USG istendi ve (Renkli doppler USG anlaÅŸmalı merkezler) baÅŸlıklı bir liste verilerek kolaylık da gösterildi (AnlaÅŸmalı merkezler, alfabetik olarak sıralanmış, adresleri/tlf. numaraları da var.. tam 39 merkez) Telefonla müracaatımda da, yalnızca SSK ile anlaÅŸma yapıldığını öÄŸrendim ve her iki tedkik için 300 YTL ödedim. Bu parayı bulamayan Emekli Sandığı emeklileri ne yapsın?.
14.09.2007 tarihli notum: Batın Tomografisi, Renkli Dopler tedkikleri yapan özel laboratuarlarının anlaÅŸmaları hâlâ yalnızca SSK emeklileriyle ve Emekli Sandığı emeklilerine üvey evlât muâmelesi devâm ediyor. “Nerde kaldı eÅŸitlik ilkesi?” sözümü üzülerek tekrarlıyorum.
26 Eylül 2009 tarihli notum: Emekli sandığı emeklisiyim; eÅŸimin kan/serum tahlili için müracaat ettiÄŸimiz bir özel laboratuar; SSK ve BaÄŸkur ile anlaÅŸmamız var; Emekli sandığı ile anlaÅŸmamız yok; dedi. Sayın BaÅŸbakanım: Sürüp giden bu ayrıcalığa müdâhale etmeyecek misiniz?
Muhterem Sağlık Bakanımız ;
Bakanlığınızın sunduÄŸu tedâvî hizmetlerinde yapacağınız ÅŸu deÄŸiÅŸiklikler bir reform mâhiyetinde olacaktır :
1) EÄŸitim ve araÅŸtırma hastanelerinizde “Anabilim dalı” bölünmeleri gözden geçirilmelidir:
Hastanelerimizde “anabilim dalı/dalları” ihdâsı; hukuk, edebiyat, iktisat.. fakültelerine göre çok daha mühim, hayâtî bir konudur. Başımdan geçenleri anlatarak örneklediÄŸim, mahzurlarını belirtmeÄŸe çalıştığım gibi; (poliklinikleri – âcilleri – servisi/kliniÄŸi – hademesi, hastabakıcısı, tıbbî sekreteri, teknisyeni, hemÅŸîreleri, anesteziyolog ve reanimasyon/yoÄŸunbakım bütün çalışanları, asistanları/araÅŸtırma görevlileri, operatörleri, ÅŸefi) bir bütündür. YoÄŸunbakım, ayrı, kendi başına buyruk “ana bölüm” olamaz! Yukarıda, 16 puntoda kalın harflerle ÅŸunu sormuÅŸtum: [ Özel hastanelerde: (Bu hastaya narkoz vermem) , (yoÄŸunbakıma hasta kabùl etmiyorum) diyen personel neden yok?????.. ] Çünkü özel hastanelerde “anabölüm” ayrıcalığı yok!. “Genel cerrâhî”, “Kalp ve damar cerrâhîsi”, “Beyin cerrâhîsi” , “Çocuk cerrâhîsi”.. ayrı anabölümler olabilirler ve bunlar arasında yardımlaÅŸma, baÅŸhekim yardımcılarından biri tarafından kontrol ve temin edilir.
Bir de Çocuk –saÄŸlığı ve hastalıkları- mütehassıslarından söz edeyim: Çocuk mütehassısı; radyoloji – biyokimyâ – mikrobiyoloji lâboratuarları/anabilim dalları ve KBB, cerrâhî, göz.. anabilim dalları ile ortak çalışmak mecbûriyetindedir. Bu misâl de, tıp da anabilim dalı ayrılığının hizmeti aksatmatacak ÅŸekilde kullanılmasının önemini ortaya koyar!.. Hastaneler-arası koordinasyon ve yardımlaÅŸmanın gözetimi,denetimi, gereÄŸinde temini de, saÄŸlık müdür yardımcılarından biri tarafından saÄŸlanmalıdır.
Tekrâr yazıyorum; ANABİLİM DALI; Hukuk, İktisat, Fen, Edebiyat, Fizik, Kimya, Biyoloji, Jeoloji, Mühendislik, Siyasalbilgiler.. fakülteleri, konservatuarlarda olabilir; fakat özellikle hastanelerde ve tıp fakültelerinde anarÅŸiye ve verimin düÅŸmesine sebep olur!. Çünkü; Hastanelerde HİZMET ön plandadır. Ve Bölümler birbiriyle iliÅŸkilidir; tıpkı bir saatin çarkları gibi..
SaÄŸlık Bakanlığı; özel hastânelerin büyüklerinde HİZMETin ne yüksek derecede disiplin ve verimle yürüdüÄŸünü görüp, örnek almalıdır!.
Yazdıklarıma ÅŸöyle bir îtiraz gelebilir: Her fakültede olduÄŸu gibi tıp fakültelerinde de ilmin geliÅŸimi, “anabilim dalları” ihdâsıyla olabilir!. İşte cevâbı: Her tıp fakültesinin, tam teÅŸekküllü bir hastanesi olması mecbùriyeti vardır ve burada yatanlar, araÅŸtırmacılar için “tecrùbe insanları” deÄŸildirler!.. Özetlersem: YÖK kabùl etmese de, SaÄŸlık Bakanlığı; hastanelerinde “Anabilim dalı” yerine “Anahizmet Dalı” veyâ, ilk îtirazları önlemek üzere “Anabilim ve hizmet dalı” görüÅŸünü ve tatbîkàtını gerçekleÅŸtirebilirse halka büyük bir hizmette bulunur. Bir hastanemizde başımdan geçenler, bu fikrimin gerekçesidir.
2) SaÄŸlık Bakanlığı; Ankara’da bir büyük hastanesine baÅŸhekim olarak bakanlığı baÅŸmüfettiÅŸlerinden birini tâyîn etmeli ve yardımcılarını da ona seçtirmeli; bu pilot/örnek hastanede hizmetin nasıl mükemmelen yürüdüÄŸünü görmelidir!..
Muhterem SaÄŸlık Bakanımız!.. İstanbul’da, Özel (büyük) hastane sayısı –bildiÄŸim kadarıyla- 10 kadardır. Birkaç Özel (büyük) hastane de; Göz hastalıkları, Kalp-damar hastalıkları.. konularında çok faydalı, baÅŸarılı görülmektedir. Paralı özel üniversitelerin mâkul görüldüÄŸü yurdumuzda (ihtiyaç duyulan branÅŸlarda), yukarıda sözü geçen Özel hastanelerde (ücretli ihtisas eÄŸitimi) verilmesi düÅŸünülmelidir. Tabiidir ki, jürileri SaÄŸlık Bakanlığı tesbit edecektir.
Muhterem SaÄŸlık Bakanımız Prof. Dr. Recep AkdaÄŸ… BaÅŸarılarınızın devâmını görmekle mutlu olacağımı bildirir, hürmetlerimi sunarım.
SAÄžLIK BAKANLIÄžININ ÂCİLEN YAPMASI GEREKEN REFORM :
A) REFORMU GEREKTİREN HUSUSLAR :
I- Başımdan geçenleri anlatırken, Özel hastane âcili kapısında benden baÅŸka kimse olnadığını bildirmiÅŸtim. Vakıf Gureba EÄŸitim ve AraÅŸtırma Hastanesi âcili kapısı önünde, tahmînen 40 kiÅŸilik kuyruk vardı.
II- Özel hastane âcili; hastanın radyolojik ve diÄŸer (elektro, bakteriolojik/biyoÅŸimik..) tedkiklerini 1-2 saat içinde tamamlıyor ve hasta doÄŸruca ameliyathaneye alınıyordu.
III- YÖK’le iliÅŸkisi olmayan özel hastanelerinde – hizmette berâberliÄŸi imkânsız kılan!– ANABİLİM DALI ayrıcalıkları yoktu.
SaÄŸlık bakanlığının, bu “Anabilim dalı” YÖK mecbùriyetine dokunmadan, bir Yönetmelik çıkararak yapması gerekenler ÅŸunlardır:
I- EÄŸitim ve AraÅŸtırma Devlet Hastanelerinde; HER ANABİLİM DALI, “ÂCİL POLİKİNİK ÇALIÅžMASI” yapmalıdır. Bunlara yer temini zorluÄŸu/imkânsızlığı karşısında; “Hariciye grupu âcilleri” bir müÅŸterek salonda; “Dâhiliye grupu âcilleri” bir müÅŸterek salonda çalışmalı ve her iki salon arasında geçit olmalıdır. Nöbetçi hemÅŸireler, kuyruklarda soruÅŸturma yaparak; yanlış kuyruk yapanları uyarmalıdır. (Anabilim dalları mâdemki müstakiller, her biri Âcil poliklinik açmalıdır.) SaÄŸlık bakanı bunu teminde gecikmemelidir. “SaÄŸlık bakanlığının en faydalı devrimi bu olur!” II- Hemen ameliyatı gerekenler, bu âcillerde hazırlanarak doÄŸrudan ameliyathâneye gönderilmelidir.Amerikan Hastanesi âcil
1950 Yılında, son sınıfta Dahiliye stajı yapıyordum. Günde 30 hasta taburcu oluyor; ancak 7 hasta yatırabiliyorduk. Geri kalan 23 hastanın, muayenehanelerden pusula ile gelenler olduÄŸunu ve poliklinik defterine ilâveten yazıldıklarını öÄŸrendim.
Atatürk, İnönü ve Bayar’ın cumhurbaÅŸkanlıkları yıllardaki memurların âdil maaÅŸlandırma sistemi terk edilmiÅŸtir. İlkokul mezunları 15, ortaokul mezunları 20, lise mezunları 25, 4 yıl süreli yüksek tahsilliler (subay, savcı-hâkim, maiyyet memurluÄŸu yapan stajyer kaymakamlar…) 30 ve 6 yıl süreli yüksek tahsilli hekim ve yüksek mühendisler 35 lira aslî maaÅŸla göreve baÅŸlardı. Bu aslî maaÅŸlar, bütçe imkânına göre; “sınıf ayrımı yapılmadan!” aynı katsayı ile çarpılarak tesbît edilirdi. Yalnız hâkim ve savcılar 2 yılda bir terfî ederlerdi. DiÄŸer yüksek tahsilliler 3 yılda bir terfî ederlerdi. Bu tatbik sâyesinde “imtiyazsız sınıfsız kaynaÅŸmış bir kütleyiz!” marşını, inanarak söylerdik!. Orta tahsilliler 80 lira aslî maaÅŸa kadar yükselebilirlerdi. Bir albay çalışanı ve emeklisi ile bir 100 TL aslî maaÅŸlı sivil hekim veya yüksek mühendis çalışanı / emeklisinin ellerine geçen meblâÄŸ birbirine eÅŸit idi. 1960’dan sonra (Âmil Artüs’ün açılış konuÅŸması 3 yerinde belirttiÄŸi gibi İkinci Cumhuriyet kurulmuÅŸ; bir kısım müessese ve çalışanlarına ayrıcalıklar tanınmıştır. Zamam zaman iÅŸittiÄŸimiz “Cumhuriyetin kazanımları” sözünü sarf edenler, aslında, “İkinci cumhuriyetin kazanımları”nı kasdetmektedirler.
Atatürk’ün kurduÄŸu ve 1960’a kadar korunan; yalnızca memurlar-arası eÅŸitliÄŸi teminden ibâret olmayıp, millete de kayıtsız ÅŸartsız hâkimiyet imkânı bahÅŸeden Birinci Cumhùriyet’e son verilmiÅŸtir. Bunu gören atanmış yüksek hukukçularımızın “bizler Atatürkçüyüz!” ÅŸeklindeki beyanlarına milletimiz hayret ve üzüntüyle ÅŸâhit olmaktadır.
(*) BAKINIZ> 1) Google: amil artus 2) TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETLERİ ve PROGRAMLARI Av. KÂZIM ÖZTÜRK AK Yayınları İstanbul 1968 Sayfa 467’de 11.7.1960 DEVLET BAÅžKANI ve BAÅžBAKAN ORG. CEMAL GÜRSEL TARAFINDAN TEÅžKİL OLUNAN BAKANLAR KURULUNUN PROGRAMI CEMAL GÜRSEL: Aziz arkadaÅŸlar, bugün size hükûmet proÄŸramını takdim edeceÄŸiz. (…..) Åžimdi Devlet Vekili Âmil Artüs bu programı okuyacaktır. (…)
DEVLET VEKİLİ ÂMİL ARTÜS – Millî Birlik Komitesinin Sayın üyeleri: (…….) NOTUM: KonuÅŸmanın 3 yerinde (s.468, 481, 482’de) “İkinci Cumhuriyet” sözü mevcuttur. 3) Bu kitap, [ M. B. K. Tutanak Dergisi C: 1, Sa: 2 ]yi kaynak olarak göstermiÅŸtir. 4) Kànun numaraları, 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra 1’den baÅŸlatılmıştır!!!… (Birinci meÅŸrùtiyet, İkinci meÅŸrùtiyet, Birinci cumhùriyet, İkinci cumhùriyet devirlerinde kanun numaraları 1’den baÅŸlatılmıştır.)
Hekim ve yüksek mühendis milletvekillerimiz!.. SaÄŸlık bakanlığı, Bayındırlık bakanlığı teklîfini kabûl etmeyiniz.(x)
Yazıma, “İMF ve MALİYE KISKACINDA..” diye baÅŸlamıştım. İMF hakkında söylenip-yazılanlara bir ilâvem olmayacak…
Maliye’ye gelince..
KENE, PURİNOL
ve
TAVUKLARIN BEDDUÀSI
27 Mayıs 2008 öÄŸlene doÄŸru telefonla konuÅŸurken, sol kruris ortası laterale yakın bölümünde kaşıntı hissederek pijamamın paçasını sıyırınca 4mm çapında bir yara, ortasında 2mm çapında siyah bir kabuk(?) gördüm. Yaranın çevresinde 3-4cm yarı çapında bir alanda yaygın, mikronodüler kanama vardı. SaÄŸlık bakanlığı ve YÖK hastanelerine gitmeye tövbeli olduÄŸumdan; eÅŸim, oÄŸlum, gelinim tarafından Aksaray Vatan Hastanesi’ne götürüldüm. Koronerler tıkalı olduÄŸundan 50 adım kadar yürüyebiliyorken, ÅŸimdi 10 adım ancak yürüyebiliyordum; başımda da bir ağırlık vardı. Âcilde muhterem Op.Dr.M. beyefendi, benim de ısrarım üzerine, kabuÄŸu kaldırdı. Bu yarada hiçbir iltihap yoktu; az miktardaki kanı veya kanlı sıvıyı gazlı bezle temizledikten sonra yardımcısından tentürdiyot, alkol isteyerek pansuman yaptı; gazlı bezi, 2 gün sonra almamı istedi. KKKA vak’ası olmadığı sonucuna vardığını; buna raÄŸmen ateÅŸ, kanamalar gibi belirtiler zuhùrunda vakit geçirmeden CerrahpaÅŸa âciline müracaatımı tavsiye etti. Masadan zorlukla indim. ÖzgeÅŸmiÅŸimi, soygeçmiÅŸimi teferruatıyla alıp kaydetti. Benden önceki kardiyak hastanın da aynı ÅŸekilde özgeçmiÅŸini, soygeçmiÅŸini öÄŸrenip kaydetmiÅŸti. 1-2 haftadır, böbrek taÅŸlarım sebebiyle müessir maddesi purinol olan ilâçtan günde 1 tablet yutuyordum; devâm ettim. Bu ilâcın tesiriyle mi bilmem 4-5 günde iyiÅŸleÅŸtim ve eski hâlime döndüm; gene 50 adım kadar yürüyebiliyorum.
ÇocukluÄŸum Beylerbeyi Küplüce mahallesinde geçti. Evler arasında 50 metre civârında kırsal alan vardı. Baharla berâber duvar takvimlerimizde “haÅŸerâtın zuhùru” îkàzını okurduk. Bu sırada kuluçka tavuklarımız civciv çıkarırdı. Tavuklar, böcek ararlar ve bulduklarında yavrularını çağırarak nasıl öldürüp yiyeceklerini öÄŸretirlardi. Åžimdi; kediyi, köpeÄŸi, kuÅŸları, ormandaki vahÅŸî hayvanların tabîî hayatlarını devâm ettirmeleri gerektiÄŸini düÅŸünüyoruz; fakat tavukları kafeslere kapatıp onlara kuluçkaya yatma ve peÅŸlerinde yavrularını gezdirme zevk ve doÄŸal hayatlarını yaÅŸamayı yasak ettiÄŸimizi hiç akıl ediyor muyuz. Bahçe içinde evler, bahçelerimiz ve kırlarımızda dolaÅŸan tavuklar-civcivler yok oldu. Horozlar da, yakaladıkları böcekleri tavuklara ikrâm ederlerdi. Åžimdi benim birinci katımda, hamam/kalorifer böcekleri yanında tanımadığımız haÅŸerâtın da saldırısına uÄŸramış durumdayız. (28.06.2008 Cumartesi
MEMUR HEKİMLER VE HEKİMLİĞİN HÂLİ İLE İLGİLİ BEYİTLERİM :
Son söz ve yetki Mâliye, Sosyal Güvenlik’in;
Hâkim denir mi saÄŸlığa SaÄŸlık Bakanlığı!..
Sağlıkda, hizmet_etmek_esasken, vatandaşa;
Bir kâr – zarar hesâbına döndürdü Mâliye!..
Hastayım… Mâliye yazsın reçete;
Çâresiz; doktorum_etsin repete!..
Dedi: Uzman-çavuÅŸ_olmak varmış..
DoÄŸu’dan seslenen_uzman doktor!.. (2)
Asker, hukukçu, mülkiye mensùbu pâyidâr;
DüÅŸmekde çöpçü aylığı doktor, mühendise!.. (1)
…. 14 EKİM 2010 AKİT gazetesi s.9'da Hasan KARAKAYA yazıyor: Türkiye Emekli
(Subay, polis, hoca, hâkim), (hekim, mühendis, imam)..
Maaşlarındaki farklar belirliyor rejimi!.. (x)
Dökmekde kanlı gözyaşı me’mùr-emeklisi;
Yükseldi arÅŸa hùn akıtandan ÅŸikâyeti!.. (3)
Dünyâda, bizde varsa da bin türlü hastalık;
Yurdumda “hasta” yok, “hekimin müÅŸterîsi” var!(4)
………. VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün ……………………………………………………………….
Yurdumda “hasta” yok, “hekimin müÅŸterîsi” var;
Kànùna uydu, döndü “tabâbet” “ticâret”e!.. (5)
……. VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün ………………………………………….
“Hastayım!” dersin, gidersin doktora;
MüÅŸterî görmekde doktor hastayı!..
….. VEZİN: Fâilâtün fâilâtün fâilün …………………………….
Åžaka.. aldanma ıstırâbına sen;
Hekimin müÅŸterîsi.. hasta deÄŸil!..
……. Feilâtün(Fâilâtün) mefâilün feilün(fa'lün) …………..
“MüÅŸterî kılma!” deyip dee hekime;
Her nefes yalvarırım Allàh’a!..
Esirgenenle yapılmış emekli, memurdan! (24.07.1997)
….. VEZİN: Mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa'lün) ………………………………..
Menderes îdâmı beklerken prostat yokluyor!..
Kim bu âdem?.. Ordinaryüs bir hekim.. Dr. Tavat!..
______________________________________
( 1 ) 1960’a kadar yürürlükde olan 1924 Atatürk Anayasası’na göre: MaaÅŸ tesbîtinde tek kriter memurun tahsil süresi idi ve memurlar için tek/aynı ortak katsayı uygulanırdı; çocuk zammından baÅŸka yan-ödeme olmadığından, emekli, memur zammından aynı oranda yararlanırdı. Memuriyete baÅŸlangıç maaşı en yüksek olanlar hekimler ve yüksek mühendisler idi; çünkü 6 yıl yüksek tahsilli idiler. SaÄŸlık Bakanı olmayı hekimler; Bayındırlık Bakanı olmayı yüksek mühendisler kabùl etmemelidirler!..
( 2 ) 05.07.2002 SABAH s.16’da Uzman Dr.Ahmet AKYÜZ: DoÄŸu’da Uzman-çavuÅŸlar uzman doktorlardan fazla para alıyor.
( 3 ) Mart 2006 memur maaşına makul zam yerine “denge zammı” gibi yan ödemeler verildi ve memur emeklisine yan ödeme aksettirilmedi; mütakip yıllar bütçe kanunlarında da memur emeklisini mahrum ve maÄŸdur bırakmak için yan ödeme çeÅŸitleri, sayıları arttırıldı.
( 4 ) Hekimleri, bu hâle düÅŸüren, Dipnot 1 ve Dipnot 2’de açıklanan politikadır.
( 5 ) TV’da görüp dinlediÄŸiniz Prof. hekimin fakültesine tlf. ediyorsunuz: – Döner sermayeye ücret yatırmak için Prof. falan beyden randevu rica ediyorum. Santral memuresinden cevap : Prof. fakültede hasta muayene etmiyor; talebesine ders veriyor. 14.00’den sonra muayenehanesinde hasta kabul ediyor; isterseniz muayenehane tlf. numarasını vereyim veya doçent muayenesi için dönersermayeye para yatırmanızı, gün almanızı saÄŸlamak üzere sizi ilgili sekretere baÄŸlayayım!. (Talebesine dersi, muâyenehânesinden yolladığı hastalar üzerinde yapıyor!.)
2009 DOMUZ GRİPİ SALGINI İLE SAVAŞ :
HADİSE :15 Mayıs 2009 Cuma günü, İst. Atatürk Havaalanı'na inen uçaktan çıkmış olanların terminal kameralarla kontrolu sırasında, yolculardan birisinin ateÅŸli olduÄŸu görülerek, berâberindeki 4 akrabâsı ile birlikte Haseki Hastanesi'nde karantinaya alındı ve eÅŸinde (veya eÅŸi deÄŸil de annesinde) de aynı hastalık teÅŸhis edildi. Uçakta 166 yolcu vardı ve bunlardan 96'sı İstanbul'da kaldı, diÄŸerleri yurt içinde dağıldı.
TENKİD ve TAVSİYELERİM: SaÄŸlık Bakanlığı'nda 15 yıl bulaşıcı hastalıklarla savaÅŸmış bir hekim olarak (Hatıralarımda kısaca anlatılmıştır) hâdiseyi tesbitden sonra tenkid ve tavsiyelerimi sunuyorum: I- Tesbit: İlk gün erkek'de ve ertesi gün eÅŸinde (veya eÅŸi deÄŸil de annesinde) bulaşıçı hastalık ortaya çıkıyor. II- Tenkid: İkisinin yan yana seyahat ettikleri açık.. Erkek hasta tek başına yolculuk yapmış olsaydı, yanındaki yabancı, kimbilir kaç kiÅŸiye bulaÅŸtırmış olacaktı.. III- Ne yapılması gerekirdi ve gerekiyor (Tavsiye): Uçak pilotuna, havaalanına yaklaÅŸtığında ÅŸu tâlîmât verilir: [ 1- Uçak piste inince personel ve yolcu kimse yerinden kıpırdamayacak. 2- Havaalanımızda görevli 2 saÄŸlık memuru ile 2 polis uçaÄŸa girecekler; kendilerine, uçaktaki koltukları, koltuk numaralarını ve yolcunun kimliÄŸini gösteren kroki/çizelge verilecek. 3- SaÄŸlık memuru ve polis memurunun iÅŸaretiyle, kapıya yakın koltuklardan baÅŸlanılarak (İlköÄŸretim öÄŸrencilerinin bahçeden sınıflarına yöneldikleri gibi) (hasta oldukları açıkça belli olanlar öncelikle) piste inecekler.] SaÄŸlık memurlarından biri, ilk inenlerden olacak ve kroki/çizelgeyi Alandaki hekime verecek. 4- AteÅŸli hasta tesbit edilirse, (yanındaki, önündeki, arkasındaki.. yolcu da karantinaya alınacak.Uçak persıneli de incelenecek.(16.05.2009)
* * * * *
Ziyâretçilerim merâk etmiÅŸlerdir.. Edebiyat, mùsıkî; baÅŸta tasavvùf olmak üzere bâzı dînî(İslâmî) konularda, mütehassıslarının bile orijinal olduklarını kabûl edecekleri bilgiler sunabilmiÅŸ iken; esas mesleÄŸim olan tıbda bir yeniliÄŸe imzâ atamamış olmamın sebebi nedir?. Bu sorunun cevâbı devleti yönetenlerin kusùrunu, kifâyetsizliÄŸini ve dolayısıyla geri kalmışlığın sebebini ortaya çıkaracağından, kiÅŸisel olmasına raÄŸmen, soruya cevap veriyorum. Devlet, beni 150 dolar aylıkla çalıştırmaÄŸa baÅŸladı. Devlet; "kalkınma önderleri" olacak bizleri (saÄŸlık, ziraat, hayvancılık, bayındırlık.. alanlarında çalışan yüksek ve orta tahsilli memurlarını) yarı aç-yarı tok çalışmaÄŸa mecbur bırakırken; köy muhtarından, "5-1o keçisi var" diye ilmühaber getiren köylüye, ziraat kooperatifleri aracılığıyla kredi dağıtıyordu. Devletin baÅŸlıca 2 gelir kaynağı vardı. Birincisi ABD'ye yapılan dış-borçlanma.. İkincisi ise SSK kaynağından iç borçlanma(Henuz emekli aylığı alan olmadığından, yalnızca prim toplanıyordu.) Anadolu'ya dağılmış 150 dolar aylıklı memurlar, yıllık izin sıramız geldiÄŸinde anamızın-babamızın bulunduÄŸu illere gidemiyorduk. MüÅŸahhas bir misâl olmak üzere bir GündoÄŸmuÅŸ hâtırası nakledeyim: Bir pazar günü.. Åžükrü efendinin dükkânı üzerindeki memurlar klübü.. Adlî-mülkî memurlar (hepsi de vatanperver kiÅŸiler) sohbet ediliyor. Bir ara: "İyi ki dedelerimiz Fas'ı-Cezâyir'i kaybetmiÅŸler!" deyince, kaÅŸlar çatıldı. Ben devâm ettim: "Yıllık izine İstanbul'a gidemiyorum. Ailece gidiÅŸ geliÅŸ yolparası.. Gidebilsem bile vâlide, hemÅŸîre birer manto isterler. Dayımın, amcamın ve yedeksubayken izin alamadığım için babamın cenâzelerine gidemedim. Kore'de görevli bir zencî asker, Amerika'da ölen yakınının cenâzesine, sık sık gidip-gelen uçaklardan biri ile gönderiliyordu!.. EÄŸer, ÅŸimdi Fas veyâ Cezâir'de memur olsa idik cenâzemiz orada kalırdı" dedim. Tıp fakültesinden arkadaÅŸlarımın bir kısmı Amerika'da çalışıyorlardı ve izinle Türkiye'ye gelebiliyorlardı. Fakültede iken baÅŸta biyokimya kitabıma notlar düÅŸmüÅŸ, "hekim olunca araÅŸtıracağım" diye yazmıştım. Hekim oldum; bir mikroskop bile satın alamadım. Bugünden bir örnek: Okullar açılırken, öÄŸretmenlere, kitap alsınlar diye harçlık verilir. Hekimin kitap masrafı öÄŸretmenin kitap masrafının 100 katıdır. Günümüzden bir örnek daha: Amerika'da çalışmakta olan Türk hekimler, tıpda yeniliklere imzâ atıyorlar, iÅŸitip iftihâr ediyorum. Yurtdaki meslekdaÅŸlarımın (pek azı da olsa) ahlâk dışı iÅŸlerini okuyup üzülüyoruz. DENGE TAZMİNATI: Memurların maaÅŸlarına zam yerine, "denge gibi isimler îcâd edilerek" tazminât verilir ve emekli memurlara "sıkılmış limon kabuÄŸu gözüyle bakıldığının delîli olarak" yansıması önlenir. Netîcede; memur emeklisi, Devlete, kırgın ve muÄŸberdir; atanmışlar seçilmiÅŸlere karşı ıse, Yürütme, bunun sebebini, sebeplerini araÅŸtırmış mıdır?; danışmanlarının kifâyet derecelerini biliyor mu? Kellim kellim lâyenfa.. İşte geldik gidiyoruz.. ÅŸen olasın Halep ÅŸehri!
SAYIN BAÅžBAKANIM,
Söze baÅŸlarken, vatanımız ve vatandaÅŸlar için faydalı iÅŸler yapmak isteÄŸinize inanarak hürmetlerimi sunar, baÅŸarınız için duâ ederim.
Çizmeden yukarıya çıkmamak için SAÄžLIKDA AÇILIMLAR'a temas etmekle yetineceÄŸim:
Ambulans helilopter hizmeti gerçekten önemli bir hizmet.. Bu helikopterler ambulans deÄŸil, cankurtaran!..
DiÄŸer taraftan.. Bu hizmet, günde 5-10 hastayı ilgilendiriyor. Aylar ve hattâ yıllardır bu sitede dile getirdiÄŸim aksaklıklar, aklımca çâreler olarak sunduÄŸum teklifler, fikirler hiç dikkate alınmadığından vatandaşın hoÅŸnutsuzluÄŸu sürüp gidiyor. Bunları bir de size arz ediyorum:
1) Glokomlu hastalar için evvelce "saÄŸlık kurulu raporu" istenirdi, ÅŸimdi tek hekim raporu yetiyor.. Glokomun tedâvîsinin imkânsız olduÄŸu bilinmesine raÄŸmen ortalama 70 yaşındaki emeklilerin ve eÅŸlerinin her yıl hastaneye gitmeleri ıstırap veriyor. DiÄŸer tedâvîsi mümkün olmayan hastalıklar/hastalar için de durum aynıdır.
2) Devlet hastanelerine ambulansla gelen âcil hastalara: " YoÄŸun bakımda yer yok; boÅŸ yatak yok; boÅŸ sedye yok(?) " gibi sözlerle "kapıcılar tarafından" kovulanlara saÄŸlık hizmeti verilmiyor. Bâzı(?) hastalar ise haftalarca, aylarca hastanelerde.. TV kameramanları, gazeteciler bu haberlerin peÅŸinde.. Ben ÅŸu sorumu tekrarlıyorum: Neden özel hastanelerden, hiç bir kimse, parasını peÅŸin vermiÅŸ ise, yoÄŸun bakımda yer yok, boÅŸ yatak yok, sedye yok.. diye kapıdan çevrilmiyor?.. Bu konu zecrî tedbirleri gerektirmektedir: A- Adalet bakanlığı; TV, gazete yayını veya maÄŸdurun ÅŸikâyeti hâllerinde soruÅŸturma açılması için savcılıklara yazmalıdır. B) Aynı olayı SaÄŸlık bakanlığı müfettiÅŸleri de etraflıca incelemelidir. C) Her bakanlıkda atanmışlar yer deÄŸiÅŸtirirler; saÄŸlık personeli müstesna!.. Mahkeme kadıya mülk olmaz ise de hastane hekime mülk olur!..
3) Özel lâboratuarlar ile, "SSK ve BAÄžKUR" emeklileri için anlaÅŸma yapılmakda; Emekli Sandığı emeklileri ve eÅŸleri bu yardımdan mahrum bırakılmaktadır. Bu haksızlığa; (memur emeklisi daha fazla maaÅŸ alıyor!) düÅŸüncesi sebeb ise, çok yanlıştır; çünkü: bir memurun birinci derecede 4üncü kademeye gelene kadar geçen ortalama 30 yıl zarfında maaşından kesilen emekli keseneÄŸi, SSK'lıdan kesilen emekli keseneÄŸinin 2 katı ve BAÄžKURlununkinin ise 5 katıdır. ÖZETLERSEK: Özel Laboratuarlarla SSK emeklileri için anlaÅŸma yapılırken, Emekli Sandığı emeklileri dışlanmamalıdır.
4) Hekimler ve Yüksek mühendisler pek çok sâir atanmışlara oranla az maaÅŸ almaktadırlar.. hele emeklileri? Memurlara "denge tazminatı, yemek parası, giyim parası" diye ödemeler, maaÅŸ artışı olarak yapılmadığından bu zamlardan yararlanamayan emeklilerini üzmektedir. Bu ÅŸekilde, emekli, memurun maaşının ortalama %60'ını alırken, bu nisbet %50'ye düÅŸmüÅŸtür. Atatürk'ün, İnönü'nün, Bayar'ın CumhurbaÅŸkanı oldukları devirde memurlara, emekliye aksetmeyen yan ödeme çocuk zammından ibâret idi. 2010 yılından itibaren, elektrik, doÄŸalgaz faturaları altında ezilirken, bayramlarda el öpmeÄŸe gelecek torunlarına bayram harçlığı veremeyeceÄŸini düÅŸünen memur emeklisi ÅŸimdiden üzüntüye gark olmuÅŸtur. (04.09.2009)
Saygılarımı sunarım.