DENİZ HARBOKULU
Barbaros nesli.. ya gàzî, ya şehit;
Şanlı târîhi zaferlerle dolu!..
Saldı deryâlara yüzlerce yiğit;
Yaşa binlerce, Deniz Harbokulu!..
Filomuz çıksın uzun bir sefere;
Atılır bil ki zaferden, zafere!..
Sâhib_olmakla övün böyle ere;
Yaşa binlerce, Deniz Harbokulu!..
Yedi deryâyı tarar gözlerimiz;
Barbaros, Turgut,_Oruç önderimiz!..
Sende bulduk denizin zevkini biz;
Yaşa binlerce, Deniz Harbokulu!..
Çevirir Yurdu deniz üç yandan;
Denizin bekçisiyiz biz, candan!..
Korkmayız hiç-birimiz düşmandan;
Yaşa binlerce, Deniz Harbokulu!..
10.xıı.1962 Muş
Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün(fa’lün)
1453
“Allah Allah!” seslerinden çınlatırken dağları;
Karşı vâdîden göründük, esdi mahşer rüzgârı!..
Köhnemiş surlarla çarpıştık, boyandık al kana;
Yılmadık hiç.. benziyorduk kükreyen bir aslana!..
Vermeyiz aslà aman biz.. yar bilir, ağyar bilir;
İşte sinmiş surların ardında bin yıllık şehir!..
At sürüp ummâna doğruu, dağdan_indirdik gemi;
Fâtih_olduk.. varsın artık kan götürsün gövdemi!..
Öldük_öldürdük amansız, sanki esdik yel gibi;
53 gün sonra coçtuk, şehre girdik sel gibi!..
Ey şehîd asker!.. Senin, kalbinde türben milletin!..(*)
Şanlı Fâtih; çık da bir bak makberinden ülkene;
Sallanır hep 5 asırlık diktiğin bayrak gene!..
1943
(*)
Şehit düştükleri yerlerde Fâtih’in yaptırdığı
Sekban mezarları, Ordu Caddesi genişletilirken,
geceleri dozerle sökülüp Yenikapı’dan denize
dökülmüştür. Lâleli Baba’nın kabri de, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi binâsının / evlenme Dâiresi’nin arkasındaki mescidin bahçesine nakledilmiştir. (Bu beyit, 1975’de ilâve olunmuştur.)
Vezni: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün
AZİZ VATANA!
Koşanın devridir, duransa düşer;
Yeni bir yüzyılın bilincine er!..
Verecekdir şeref, alındaki ter;
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Saygımız hakka, halka, Meclisedir;
Milletimden gelen asil sesedir!..
Barış,_uzlaşma, sevgi herkesedir;
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Ülkemiz, milletim bölünmeyecek!..
Bayrağım; dalgalan kıyâmete-dek!..
Kökü geçmişde, müjdeler gelecek;
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Nerde hizmet, yarışda biz de varız!..
Verelim yurd_için çalışmağa hız..
Ya hayır söyleriz, veyâ susarız!..
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Nicedir hasretiz demokrasiye;
Ceddim_ahlâkı en güzel hediye!..
Haklıyız, doğruyuz esasda diye;
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Kimsenin bakma hor, inançlarına;
Vergilenmiş helâl kazançlarına!..
İnan_artık güven veren yarına;
Haydi gel hizmet_et, aziz vatana!..
Vezin: Feilâtün (Fâilâtün) mefâilün feilün
FİLLER MEZARLIĞI: İSTANBUL
Bulmak kolay bu beldede her türlü âdemi;
Rindânı, pîri, mü’mini, müfsid, münâfığı!..
İzmir’de, Van’da, Bursa’da doğmuş büyüklerin
Yatmakda burda.. biz yaparız türbedarlığı!..
İstanbul’un nasîbi uzaklardadır.. evet:
Sunmakda İzmir_inciri, Antep’se fıstığı!..
Hep nakleder hikâyeler,_efsâneler bize;
Dulmuş.. güzel, vefâsız imiş.. bolmuş_âşığı!..
Ömrünce söyle.. korkma nazar değmesin diye;
Anlat o hüsn ü ânı… Süreyyâ, nazarlığı!..
Şâir neler neler demiş_İstanbul üstüne;
En belli başlı vasfı şu: Filler mezarlığı!..
24.xıı.1970
Vezni: Mef’ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün
Fethin timsâli : AYASOFYA ( * )
Yurdun biricik sâhibi derler bize.. gûyâ!..
Hâlâ yürütür keyfini 3-5 palikarya!..
Son_bulmalıdır kapkara, kâbus dolu rûyâ;
Mü’minler eder, bekle, senin hâlini ihyâ!..
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
Uğrunda sebîl oldu oluklar gibi, kanlar;
Bâş eğdi salib.. çınladı kubbende ezanlar!..
Doğrulsa eğer toprağın_altında yatanlar;
Etmezdi kusur kendine gelmekte reâyâ!..
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
Kimdir seni benden koparan, böylece, kansız;
Mihrâbı ve kandilleri boş, kubben_ezansız?..
Taşlar bile durmaz, değil_insan, heyecansız!..
Vermem seni yâd_ellere ben, bir yana Dünyâ!..
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
Rabbin ve Resùlün, hulefânın adı inmiş!..
Maksatlı bir_el; yerde, duvarlarda gezinmiş!..
Yâ Rab; bu ne vahşet, bu ne zillet, bu ne kinmiş!..
Hıçkırsa da azdır buna karşındaki derya;
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
Eksildi ya kubbendeki tevhîd_ile tekbîr;
Evsâhibi olmak diliyor şimdi misâfir!..
Çan takmağa azm_etti emîn_ol, sana, kâfir!..
Küffâra ümit verdi asırlarca bu hülyâ!..
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
Îmân_ile etsek hepimiz Rabbimi râzı;
Rahm_etse, kabùl_etse Hüdâ bunca niyâzı;
Kılsak Ramazan Bayramı, gölgende, namâzı;
(YÂ FETH-İ MÜBİN) yazsa minârendeki mahya…
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
İstanbul’u İstanbul_eden ey ulu mâbet!..
Tez günde nasîb_etse Hüdâ sende ibâdet!..
Bir vakf_ile kaldın bize Fâtih’den_emânet;
Yükselse minârenden_ezan Rabb’a, semâya!..
Timsâli idin feth-i mübînin, AYASOFYA!..
VEZNİ: Mef’ùlü mefâîlü mefâîlü feùlün
(*) 1969 baskı tarihli ve ARUZUN SÖYLETTİKLERİ başlıklı şiir kitabımdan…
DUÂ / NİYÂZ
Meşakkatler, mezelletler
Bütün hâb üü hayâl olsun!
Münâfıklar ve zâlimler
Ya kahrolsun, ya lâl olsun!
Yeter gör yâ Hüdâ hecri
Karanlıklar boğar fecri!
Unuttuk biz nedir bedri
İnâyet kıl, hilâl olsun!
(Kolay, pek hoş!) gelir bâtıl
Bilir ukbâ nedir, âkil!
Ne işlersin behey gàfil
Musıybetler misâl olsun!
Vatan bizden cihâd ister
İlâhî bir murâd ister!
Hayâsızlar fesâd ister..
Muvaffak bir cidâl olsun!
Günâhım çok, sevâbım yok!
Suâlin çok, cevâbım yok!
Derim hâlâ –hicâbım yok-
(Hüdâ, lûtfun visâl olsun!)
Gözüm yoktur bu dünyâda!
O dem, Cahit gelip yâda
Deyin seng-ii musallàda
Benim hakkım helâl oisun!
Benim kârım ne Leylâ’dır;
Ne zümrüddür, ne dünyâdır;
Bu can, her dem müheyyâdır;
Ko evlâd üü ıyâl olsun!..
Vezin: Mefâîlün mefâîlün
NOT: Nazım şekli, klasik edebiyâtımızın “murabba’”ı ise de..
4+4 durak’larıyla, Halk edebiyâtımızın “semâî” nazım
şekline de uymaktadır.
ÂKİF’İN DİLİYLE
Değmesin mâbede nâmahrem_eli
Beş vakit yurtda ezan gürlemeli
Bir bütün.. ayrılamaz sancak, ezan
İşte bunlar yapıyor yurdu vatan
Verme alçaklara söz hakkı sakın
Saldırır, va’dine rağmen Hakk’ın
Bu hayâsızca hücumlar duracak
Hangi çılgın bize zincir vuracak
Bedr’in_aslanları en şanlı misâl
Orda sunmuş bize Hakk istiklâl
NOT: Klâsik edebiyâtımızda bir şâir, diğer bir şâirin
şiirinden, (taştîr, terbi’, tazmîn, nazîre.. de
olduğu gibi ve izin almadan) yararlanabilir. Bu
tasarrùfun, intihâl ile bir ilgisi yoktur.
Ben fakıyr de, bu nazım şekillerine, âcizâne bir
ilâvede bulundum ve “telhis” adını verdim.
“Manzum şerh”in mukàbili “manzum telhis”
Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün(fa’lün)
Bî-günah doğdu bütün nev’-i beşer.. EL-MA’SUM!..
Gitti ukbâya günah yüklenerek .. EL-ME’SUM!..
El-ayak, kalbi kusursuz; huyu, beş hissi tamam;
Tam yaratmış onu Hallâk özenip.. EL-MANZUM!..
Kabiliyyetleri vardır ki bilinmez şimdi..
Vakti geldikçe çıkar, fark edilir.. EL-MEKTUM!..
Bilir_encâmını yalnızca onun levh-ü kalem;
Cüz’ü, terkîbinin_esrârı azîm.. EL-MAHTUM!..
Kimi âvâre ve beyhùde geçirmiş vakti;
Kiminin rehberi var, mürşidi var.. EL-ME’MUM!..
Pek yazık; yoksa tefeyyüzde, temâyüzde gözü;
Şuna yâhud buna benzer, denilir.. EL-MERKÙM!..
Müteyakkız kimi.. bilmekde, gelir yevm-i hisâb;
Eylemiş farzı edâ, kuşkuludur.. EL-MEHMUM!..
Kimseler gösteremez zalimi yok bir devri;
Biliyor kimler_için rùz-i cezâ EL-MAZLUM!..
Şükrü azdır, fakat_arzùsu tükenmek bilmez;
Etti dünyâ malı endîşeye gark.. EL-ME’LUM!..
Tükenir, yazsa kalem sâdece hep Mim’lileri;
Anla sen!.. Çünkü nefis sâhibidir.. EL-MEHZUM!..
Rabbimin merhametinden buluruz dermânı;
Ehl-i îmâna musallàda denir: EL-MERHUM!..
MA’SUM: Günahsız
ME’SUM; Günahkâr
MANZUM: Ölçülü, sistematik
MEKTUM: Gizli kalmış
MAHTUM: Mühürlü, kilitli
ME’MUM: İmâma uymuş
MERKÙM: (Kaf ile) Basit adam
MEHMUM: Endîşeli
MAZLÙM: Zulme uğramı
ME’LUM: Elemli
MEHZUM: Hezîmete uğramış
MERHUM: Rahmet-i İlâhîye kavuşmuş
Vezni: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
Nùra gark oldu semâvât ü cihan..
Va’d eder Hak bize ukbâda cinan
Bu mubârek ay’ı sunmuş Rahmân
Ver hidâyet bize şehrù Ramazan
23 yılda tamamlandı nüzùl
Etti tebliğ bize ol Şâh-ı rüsùl
“Emri bâş üstüne!” der, ehl-i ukùl
Ver hidâyet bize şehrù Ramazan
Ellezî ünzile fîhil Kur’an
Vezin: Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün/fa’lün)