Yunus Emre, Alevîlik, Hümanizm, Aydınlanma

Son Güncelleme: Cuma, Temmuz 21st, 2017 | Kategori: KLÂSİK TÜRK ŞİİRİ| Etiketler:  | Tags: , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

  

YÛNUS EMRE,  ALEVÎLİK,  HÜMANİZM

 

    Yûnus Emre, Sünnî bir şâir olduğu halde Onu “Alevî?” olarak  tanıtmak isteyenler; Ona “hümanist!” … diyenler olmaktadır.

 

     6 Aralık 1991 tarihli ZAMAN’da çıkmış 2 makàle :  Manşet üstünde: Anna Masala’dan Yunus’u yanlış tanıtanlara  cevap    Manşet: Yunus Emre, ışığını Hz. Muhammed’den aldı İbrahim BALTA   İSTANBUL (ZAMAN) Roma Üniversitesi Türkologlarından Prof. Dr. Anna Masala Yunus Emre’yi  çağlarüstü kılan özelliğin Hz. Muhammed’den aldığı ışık  olduğunu belirterek, “Yunus Emre ‘adı güzel kendi güzel Muhammed’ demek suretiyle Hz. Peygambere olan sevginin büyüklüğünü ve hürmetini belirtmiştir” şeklinde konuştu.

Anna Masala Yunus Emre’nin herşeyden önce bir Müslüman  ve Türk olduğunu belirterek, “Osmanlı İmparatorluğu ve  Müslüman dünyası öteden beri daima Avrupa’ya tolerans ile ders vermişlerdir” dedi. Yunus Emre’yi çağlarüstü kılan özelliğin Hazret-i Peygamber’den aldığı ışık olduğunu anlatan  Masala, Hazret-i Muhammed’in getirdiği nura büyük bir saygı duyduğunu ifade ederek onun son peygamder olduğunu da sözlerine ekledi. Masala özetle şunları söyledi: “Yunus Emre ‘adı güzel kendi güzel Muhammed’ demek suretiyle Hz.Muhammed’e olan sevgi ve hürmetini ne güzel ifade etmiştir. 

Yunus Hz. Peygamber’den ışık almıştır. Hz. Peygamber ise o nurun kaynağıdır. Bilhassa bugün için dünya boş günler geçiriyor.  Bugünkü dünyanın bu sevgi kılavuzuna ihtiyacı büyüktür. Yunus  Emre de adını bütün dünyaya duyurmuş bir müslümandır. Meselâ  biz İtalyanlar da bugün Yunus’u kolayca kabul edebiliriz.”  1992 yılının “Hz. Muhammed yılı” olmasını da olumlu karşılayan  Anna Masala, Hz. Muhammed’e çok bağlı bulunduğunu ve onu çok  sevdiğini söyledi. Bu kanaata araştırmaları neticesinde ulaştığını dile getiren Masala, “Çünkü Hz. Muhammed bir nur getirdi. Bu nuru bütün dünyaya ve insanlığa getirdi. O son peygamberdir. Benim fikrim budur” dedi. Anna Masala Hz. Muhammed yılına çağrıldığı takdirde kendisinin bu daveti memnunlukla kabul edeceğini ifade ederek, “Böyle bir davete Nuru Muhammed’in hatırı için gelmekten büyük bir memnunluk duyarım” şeklinde konuştu.

 

ZAMAN, 6 Aralık 1991 Cuma’da Yavuz Bülent Bakiler ‘in, “Yunus Emre’nin Alevîliği” başlıklı yazısı :

Bir Alevî dedesi olan Prof.İzzettin Doğan, “Star 1″deki KIRMIZI KOLTUK programında şöyle söylemiş: “Yunus Emre de Alevîdir!” demiş! Eyvallah! Eyvallah! Eyvallah!   Prof.İ.Doğan’ın dedeliği, babası Doğan Doğan’dan geliyor. Doğan Doğan Malatya eski milletvekillerindendi. Doğan Doğan’ın efendi, mütevazı, insana hep saygı telkin eden hali gözlerimin önündedir. Doğan dede, bir Malatya’lıda bulunması gereken inceliklerle yüklü bir efendi adam olarak yaşadı ve öldü. İzzettin Doğan’la , Ankara’da, birkaç saat süren bir yemek sohbeti dışında görüşmemiz olmadı.    Bu bakımdan, Alevîliği ne dereceye kadar bildiğini söyleyemem. Çünkü Alevîlik başka Alevî başkadır. Her Alevînin, Alevîliği gerçek mânâda bildiğini kimse iddia edemez. Nitekim her Sünnî de, Sünnî dünyası içlnde değildir.   Prof.İ.Doğan’ın basına intikal eden beyanını dikkatle okudum. Söyledikleri arasında doğrular da var, yanlışlar da. Doğan’ın en büyük yanlışlığı, Şamanizmle Alevîliği biribirine karıştırmasından doğuyor. İçki konusunda söylediklerine, Alevîliği bilen Alevîlerin de katılması mümkün değildir. Çünkü Alevî inancında içki, Kur’an’da yasaklandığı için, kesinlikle haramdır. Bâzı Alevîlerin ve bâzı Sünnîlerin içki içmeleri dinden kaynaklanmıyor. Bu hâl, Alevîlerin ve Sünnîlerin zaaflarından, bigisizliklerinden, iblise uymalarından ortaya çıkıyor. Bu konuyu, bir başka yazımda, bizzat Hacı Bektaş Velî ‘nin MAKALAT ‘ından alacağım örneklerle açıklayacağım.

               Önce, Prof. İ.Doğan Dede’yi “Yunus Emre de Alevîdir!” iddiasından dolayı tebrik ederim. Çünkü, Türkiye’de Alevî olmalarına rağmen Alevîliği kat’iyyen bilmeyen bazı kimseler, Türk’ün İslâmiyet’ten önceki dinî inancı olan Şamanizm ‘le Alevîliği biribirine karıştırıyorlar. ( … )  … iki gerçeği kayıtsız-şartsız kabul etmek mecburiyeti vardır:         1- Bütün Alevîler Müslümandırlar!          2- Alevîlik Hazreti Peygamberin vefatından sonra, tamamen siyasî sebeplerden ortaya çıkmıştır.   ( … )   Hz.Ali sevgisindeki ifratları, yani Galiye sapıklığını, hiç kimse Alevîlik olarak gösteremez.(10)

( … ) Namaz, oruç, zekat, hac hakkında İslâm neyi emretmişse Alev’i Yunus’un şiirlerinde onları da noksansız olarak görüyoruz. (…) Yunus Emre’nin Alevî olduğunu söyleyen Prof.İzzettin Doğan Dede şayet, Alevîliği, yani İslâmiyeti aynen Yunus Emre gibi anlamıyor ve anlatmıyorsa, bunları bilmiyor veya bildiği halde Alevî camiasına öğretmiyorsa o vebaldadır ve kat’iyyen Alevî değildir.( … )

[ – Gerçekleri ketm eylememek gerektiği inancıyla – Şu  bilgiyi de nakle, kendimi mecbûr hissettim:  19.02.2005 Cumartesi VAKİT gazetesi 2. sayfasında Selâhaddin Çakır “Kerbelâ’yı ‘nasıl değil, niçin olduğu’yla anlamak” başlıklı yazısında: Hatırlatalım ki; TRT-İnt’deki bir programda, Yavuz Bülent Bakiler, ‘ İki Arap’ın asırlarca önceki kavgasından bize ne ? ‘  diyecek kadar kaba bir üslûb bile sergiliyebilmiştir. ]

      27.4.1997 Pazar AKİT gazetesinde çıkan “Alevi zirvesinde çatlak” başlıklı yazıdan :

       Cem Vakfı ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı İstanbul Şubesi, Demokratik Dayanışma Vakfı öncülüğünde dün gerçekleştirilen “1. Ehlibeyt Kurultayı“na katılmayacaklarını bildirdiler. Cem Vakfı Genel Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, yaptığı yazılı açıklamada, Aleviler’in ve tüm müslümanlar’ın saygı duyduğu “ehli beyt” ismini kullanarak ilgi çekmeye çalışan kişilerce düzenlenen kurultayla, Cem Vakfı’nın uzaktan ve yakından hiçbir ilgisi olmadığını belirterek, kurultaya katılmayacaklarını kaydetti. Prof. Dr. Doğan, toplantıyı tertipleyenlerin, Aleviler’i ve düşüncelerini temsil yetkisine ve ehliyetine sahip olmadıklarını da söyledi. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı İstanbul Şube Başkanı İsmail Saçlı da, yaptığı yazılı açıklamada, tertip komitesinde isimleri ve kurumları bulunan şahısların, “Türk-İslâm sentezcileri ve Şii kuruluşları” olduğunu belirterek , “Bunların, Anadolu Aleviliği ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Alevi-Bektaşi örgütleri, bu toplantıya katılmama kararı almıştır” dedi.

KURULTAY BAŞLADI

Bu arada; Federasyon oluşturmayı ve ekonomik örgütlenmeyi hedefleyen 128 Alevi dernek ve vakfı, Demokratik Dayanışma Vakfı’nın (DDV) öncülüğünde İstanbul’da düzenlenen “1. Ehl-i Beyt Kurultayı”nda bir araya geldi. Aralarında Cem Vakfı  ve Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın da bulunduğu 6 Alevi derneği ise “Türk-İslâm sentezi yapıldığı ve Şii kuruluşlarının biraraya geldiği” gerekçesiyle kurultayı protesto ederek katılmadı. Polat Rönesans Oteli ‘nde dün başlayan kurultayın açılış konuşmasını yapan Tertip Komitesi Başkanı Türabi Öztoprak,  Alevi toplumunun sorunlarını çözmek ve çeşitli olaylar karşısında “cevap hakkını” kullanmak için biraraya geldiklerini söyledi. Kurultay için bütün Alevi dernek ve vakıflarına çağrıda bulunduklarını belirten Öztoprak, ancak, bazı dernek ve vakıf temsilcilerinin “kişisel çıkarları ile mevkilerini korumak için” kurultaya katılmadıklarını savundu. Öztoprak, buna karşın 128 Alevi dernek ve vakfın kurultayda hazır bulundyğunu sözlerine ekledi. Demokratik Dayanışma Vakfı Başkanı Fermani Altun da,

Türk halkı arasında bir inanç sorunu bulunmadığını belirterek, “Sorun, bu inançlar kullanılarak siyaset aracılığıyla dinin kullanılmasıdır. Bizim Sünni kardeşlerimiz ile hiçbir sorunumuz yok. Sorunumuz sistemdeki yanlışlıklardır. Sistem içindeki tek  taraflı uygulamalar kaldırılsın ve gerçek laik demokratik ülkelerdeki prensipler uygulansın” diye konuştu. Okulu, medyası bulunmayan Alevi toplumunun bugüne kadar büyüyemediğini  ve birleşemediğini kaydeden Altun, “Devlet içinde tek taraflı kurumlaşan Diyanet’in bağımsızlaştırılmasını istiyoruz. Bağımsız bir Diyanet’i kimse kullanamaz, buna halk sahip çıkar” dedi.

BAZI ALEVİ DERNEKLERİNİN PROTESTOSU

Bu arada, aralarında Cem Vakfı ile Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nın da bulunduğu 6 Alevi kuruluşu ise kurultayı protesto ederek katılmadı. ( … ) İzzettin Doğan’a yönelik suçlamalarda da bulunan Fermani Altun, “Kendisi Alevi toplumunu bir cemaat yaptı, üzerine oturdu. 25 milyonluk toplumun tek bir öncüsü olur mu? Böyle bir öncüyü tanımıyoruz” şeklinde konuştu. Kurultaya herkesi çağırdıklarını, kurumlaşma ve federasyon haline gelme açısından büyük hedefler ortaya koyduklarını belirten Altun, “Türkiye’de ilk kez bir bütünleşme, birliktelik sağlanıyor. Yarın bir federasyon kurulunca herkes burada olacak. Bu, bir tarihi olaydır” dedi.

ALEVİLER EKONOMİK ÖRGÜTLENMEYE GİDİYOR

Öte yandan, dünkü kurultayda alınan bir karar uyarınca, “Ehl-i Beyt dostları işadamlarının ekonomik lobileşmesini” sağlamak amacıyla,Demokratik Sanayici ve İşadamları Derneği (DEMSİAD) kurulacak. Kurultay sırasında dağıtılan üyelik formlarıyla, Alevi  işadamlarının DEMSİAD’a üye olmaları istendi.          1. Ehl-i Beyt Kurultayı’nın sonuç bildirgesi, bugün düzenlenecek bir basın toplantısıyla açıklanacak. Kurultaya, ANAP Genel Sekreteri Yaşar Okuyan, Caferi Selahattin Özgündüz, Azerbaycan’daki 11 dernek adına Şehriban Yeşilay, Galata Mevlevihanesi‘nin şeyhi Hasan Dede‘nin de aralarında bulunduğu 128 Alevi dernek ve vakfının temsilcisi katıldı. Ayrıca, “rüşvet aldığı ve görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle yargılanan “Alevi kökenli” İstanbul eski Vali Yardımcısı Haydar Şen‘in de kurultaya katıldığı dikkati çekti. Kurultaya, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz ile CHP Genel Sekreteri Adnan Keskin de birer kutlama telgrafı gönderdiler.

 

           14 Ağustos 2006 Pazartesi “internethaber”den alıntılar : Haber başlığı: Aleviler Hacıbektaş’ı paylaşamadı  Hacıbektaş’ın bağımsız Belediye Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, iki yıldır resmi törenleri boykot eden Alevi örgütlerinin, bu yıl ayrı program gerçekleştirmek için hazırlık yaptığını ileri sürdü. (…) emekli tuğgeneral olan  …. Selmanpakoğlu …. Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, Ankara Alevi Bektaşi Federasyonu  ve Pir Sultan Abdal Derneği …. söz konusu üç örgütün, Alevileri İslam dışı gösterip azınlık statüsüne çekmek istediklerini de iddia etti. (…) Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Kazım Genç de …. Planlamasında yer almadığımız etkinliklerde figüran olmak istemiyoruz. ‘bin operasyon yaptım’ diyen, onlarca faili meçhul hakkında bilgisi bulunan DYP lideri Mehmet Ağar’ın protokolde oturması da bizim için züldür diye konuştu.

       16.05.2007 tarihli Vakit gazetesinde Kemal Gümüş’ün haberinden: [ Topkapı Eresin Otel’de basın açıklaması yapan Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun, Avrupa Ehli Beyt Alevi Federasyonu Başkanı Fuat Mansuroğlu, Ehli Beyt Sevgi Ve Dayanışma Derneği Başkan Yardımcısı Kemal Altun ile Alevi Dedesi Aziz Doğan, Türkiye’deki Alevilerin yüzde sekseninin kendini Müslüman olarak gördüğünü vurguladı. ]    

 

        BUGÜN gazetesi 12 Kasım 2005’de manşet:    Hasan Dede: Alevilik ile Mevlevilik aynı şeydir.

      Cem Vakfı tarafından Milli Eğitim Bakanlığı’nın Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi ders kitaplarında “Alevi İslâm İnancı’na yer vermemesi üzerine bir basın toplantısı düzenlendi. Yenibosna’daki Cem Vakfı’nda düzenlenen toplantıda konuşan Galata Mevlevihanesi Yaşatma Derneği Onursal Başkanı ve Galata Mevlevihanesi Dedesi Hasan Çıkar (Hasan Dede) Alevilik ile Mevleviliğin aynı şey olduğunu söyledi. Çıkar, “Mevlâna herşeyi birlemiştir. Aleviler ile Mevleviler aynı inanca sahipdir”dedi. Alevi Vakıfları Federasyon Başkanı Doğan Bermek de, Alevi inancına yer verilmesi için dilekçe yazdıklarını belirterek ( ….. )

 

18.8.2001 MİLLİYET’de yazı başlığı: HAYALLERİ ALEVİSTAN

        Diyânet’de Başmüfettişlik yaptığı sırada Alevilikle ilgili çalışmalarıyla tanınan, hattâ Aleviler tarafından “Aleviliğin Sünnileştirilmesi çizgisinin en önemli teorisyeni, hattâ uygulayıcısı” olarak görülen Dr.Abdülkadir Sezgin ülkücü olduğunu saklamıyor.

Azerbaycan’da darbe girişiminde de adı geçen ve MHP iktidarda iken yıllar önceki görevine, Mersin’e vaizliğe sürülen Dr. Sezgin şöyle konuşuyor: “Harita bile hazırlıyorlar” (Türkiye’den toprak talebi olan Alevi grubu var.”Alevistan” diye devlet kurmak istiyor, haritalar yayımlıyorlar. Bunlar PKK’dan sonra Türkiye için ikinci büyük bölücü tehdit. Ama bu hallolur. Zaten tabanda problem yok. Problem entelektüel kesimde.( … ) Fethullah Hoca İzzettin Doğan‘a cemevi  yapma sözü vermiş.Ankara’da karşılaştığımızda Aleviliğin geçmişinde cemevi var mı? diye sordu. Ben de “tekke ve dergâh adı cemevi oldu” dedim. Sonra cemevi yapılmadı. ( … ) (Dipnot 21.06.2010 VAKİT  sayfa1’den: Kuzey Irak’ta ailesi ile yaşayan, bölücü örgüt PKK’nın eski elebaşılarından Osman Öcalan, VAKİT’e önemli açıklamalarda bulundu… Öcalan: “Ergenekon’un içindeki ve yüksek yargıdaki bazı Aleviler sıkışınca, PKK’daki Aleviler harekete feçti… Katliam emrini veren Mustafa Karasu‘dur… Karasu, PKK içinde Alevi dedesi gibi hareket etmektedir” dedi.)      Aynı günkü Milliyet’den diğer bir haber: Alevileri Sünnileştirme çabaları olmadığını söyleyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz, “cemevine cami işlevi kazandırmak milletimizin birliğine darbe vurur” diyor.NOTUM(01.01.2007): [Alevilik Hz.Alî’den yüzıllarca önce vâr idi, diyenlerin İslâmla-Tasavvufla hiçbir  alâkası olamaz!.]

      4 Ağustos 1995’de, OHAL (Olağanüstü Hal) Valisi Ünal ErkanTunceli‘de ilk Cemevinin temelini attı. (AKİT 4.8.1996) 

     VAKİT 14.8.2002 sayfa 1’den: Dünya Ehl-i Beyt Alevileri Vakfı  Başkanı Fermani Altun‘a göre:  Sol;  Kur’an ve Sünnet’le yoğrulan bir Alevilik yerine inançsız, Allahsız, Kur’ansız Alevilik istiyor. Başbakan Bülent Ecevit siyasi sömürü için yarın Hacıbektaş‘a gidecek.

      11 Ekim 2005 Salı TV Kanal-8, saat 13.50’de, Attila İlhan‘ın

vefâtı dolayısıyle, merhûmun bir konuşması ekrana getirildi. A. İlhan, Atatürk‘ün Sûriyelilere hitâben şunları söylediğini naklediyordu: “Alevîler Türk’tür; Alevî, ateşe tapan demektir.”

[Kitâbı başka derim ben, söverse Sünnîye; / Ayın değil Alevînin, elifmiş_ilk harfi!]
       VEZNİ: Mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa’lün) 
     VAKİT 1.10.2004’den: “Nüfus cüzdanına İslâm yerine Alevi yazılsın” talebinin yargıda reddedilmesi, Alevi-Bektaşi Federasyonu’nun tepkisine sebep oldu. Alevi Bektaşi Federasyonları Genel Başkanı Ali Doğan, tartışılacak bir açıklamaya imza atarak, “Alevilik, İslâm’dan binlerce yıl önce vardı. İslâm’ın dışındadır ve kendine özgüdür” iddiasında bulundu.    ( … ) Doğan’ın sözlerine en büyük tepki Dünya Ehli Beyt Vakfı Başkanı Fermani Altun’dan geldi (…) Aleviliğin kelime anlamının Hz.Ali’ye bağlı olmak olduğunu ifade eden Altun (…) bütün Aleviler 12 imama tabidirler (…) Ana gövde Kur’an-Sünnet, Ehlibeyttir. Alevilik din değildir. Alevilik İslâm’ın içinde ehlibeyt yolunda bir kavramdır” yorumunda bulundu.

      VAKİT 12.10.2004 VAKİT’de Abdurrahim Karakoç‘un fıkrasından: (…) Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı Avukat Kazım Genç, trans haline girmiş ve edebi, saygıyı bir tarafa burakarak, sayın Tayyip Erdoğan‘a “Sayın Başbakan, Alevinin tırnağı olamaz” hakaretinde bulunuyor..(Radikal, 9 Ekim) Alevi – Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Atilla Erden ise, hakaretin boyutunu iyice yükseltiyor.. İşte ithamı: “Başbakan, cemevlerinin ibadethane olmadığını söylüyor.. Bunu söyleyecek kadar cahil ve iyi niyetli değil..       ” “Anadolu Alevisi aydınlanma(*)dan yana, İslâm şeriatını kabul etmiyor.” ( ….. )

(*)Prof.Dr.Emre Kongar‘ın,İnternet sitesinde”Yeniden DemokrasiDersleri”nden:  I) KURULUŞ   1. Aydınlanma sürecini yaşamamış yani dinsel doğmatizmin tutsaklığından kurtulamamış toplumlarda (örneğin köylü toplumlarda) demokrasi gelişmez.( ….. ) [Buna göre,

,Not’um:           (Aydınlanma; dinsel doğmatizmin tutsaklığından kurtulma demektir.)]

 

          VAKİT 8.12.2004’den: Avusturya’da yayın yapan bir Türk gazetesinde çıkan habere göre, 50 bin Alevi Yehova Şahitleri‘ne katılarak din değiştirdi. Bu durum, bu mezheple rekabet eden diğer Hıristiyan mezheplerinin iştahını kabartırken, Lazarist misyoner Papaz A.Herget, “Binlerce Aleviyi Yehova Şahitleri’ne kaptırmak Hıristiyanlar için ‘içler acısı’ bir durum” dedi. Avusturya Alevi Dernekleri Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Çankaya ise, “Ekonomik nedenlerden dolayı insanların inanç değiştirmeleri normaldir” dedi. ( ….. )    NOTUM: Alevistancı Alevîler; Avrupa’da 50 bin Alevînin Hıristiyan olmasına karşı sessizler; “Türkiye’de Müslüman yapılmak isteniyoruz!” diye gürültü çıkarıyorlar!.. “Alman diyor: Hıristiyan_olmuş, tümen tümen.. / İslâma bağlılık?.. Alevîden ne beklenir?’..” >VEZİN: Mef,ùlü fâilâtü mefâîlü fâilün

         TV tartışmalarının en başarılısını 12 Haziran 2005 Pazar günü 23.40’da FLASH TV’de Sabahattin Önkibar yönetmiştir. Israrla sorduğu, “Alevîliğin mîlâdı nedir?” idi.     “Alternatif” başlıklı programdan:

       Ali Yıldırım (Hukukçu, araştırmacı) : Alevîliğin miladı 1071′ dir. Muaviye-Hz.Ali tartışması şiiliktir. Alevilik, Anadolu’ya özgü bir inançtır; Anadolu’nun dinidir. Aleviler bütün peygamberleri tanır, 4 kitaba inanır.

         Hasan Şahin (Dede, Seyyid): Aleviliğin pîri, Ehli beyt’e, Peygamber’e dayanır. Ali’siz Alevilik olmaz. Alevilik felsefesi evrenseldir.

          Hıdır Bulut (Anadolu Alevi önderi, Tlf.la): Alevilerin peygamberi Hz.Muhammed’dir. Alevilik, İslâm dışına itilemez.

          Ali Yıldırım: Hz.Muhammed‘i biz başka türlü anlarız: 40lar meclisi.. Mi’rac’da Hz. Muhammed’in karşısına aslan çıkıp hücum ediyor… Dönerken bir ışık görüyor.. Kapıyı vuruyor.. Kimsin? sorusuna”peygamberim” deyince,”bizim peygamberimiz değilsin”  

deniyor..”git sen ümmetine peygamberlik yap!”deniyor.(..) Namaz,  hac, orucu Aleviler kabul etmez, inanmaz. Onun yerine dedeyi, semahı tanır.. İzzettin Bey de aynen böyle düşünüyor. Cennet, Cehennem bu dünyadadır. Alevi Kur’ân’a inanır.

           Hıdır Bulut: Aleviler Kur’ân’a inanır. Aleviler cemevinde cenaze namazı kılarlar.. Hacı Bektaş, 12 İmam, Hz.Ali, Hz.Hüseyin müslümandılar.. Pir Sultan, Yunus Emre…

           Hasan Şahin: Kur’an’da “namaz” kelimesi geçmez; “salât” duadır. Alevi Kur’ân’a uyar..

           Ali Yıldırım: Müslümanlıkta dede var mı? Cem var mı? 40’ların başında Hz.Ali var. Üçüncü defa gelip kapıyı vurunca; Peygambere bir ses geliyor: “Ben bir garibim, fakirlerin hizmetkârıyım, de” deniyor ve o da öyle deyince içeri alınıyor.

             Dr.Abdülkadir Sezgin (Diyânet’de görevli): 40’lar meclisi hikâyesi düzmecedir, propaganda eseridir.

             Hıdır Bulut: Cennet: iyilik yapmak; Cehennem: zulüm yapmak, hak yemektir.

Aleviler cemevinde namaz kılmazlar.. kadın-erkek bir arada oturur.. gelenler yiyecek getirirler.. hırsızlık, zina yapan cem’e alınmaz.. Dede, meydanda, dedelik için izin ister..

              Hasan Şahin: Alevi cemlerinde içki yok..

              Muharrem Coşkun Pir Sultan … Derneği Genel Başkanı, tlf’la): Cem evinde içki vardır. Alevilerde Batıda içki vardır; Doğuda, Acemlere yaklaştıkça içki yasak olur. Aleviler, içkiyi kutsal sayar.

               Hasan Şahin: Alevilerde içki kat’iyyen yoktur; Bektaşilerde vardır.

               Muharrem Coşkun: Anadolu Alevileri Ortaasya’dan gelmişlerdir.. Şaman soyundan gelir; Hz.Ali soyuna bağlamak gerçekçi değildir. Anadolu Alevileri, Kur’an yerine Buyruk‘u koymuştur. Cemevlerinde kadın hakimdir.     (C.Ö. Manzum yorumum : Ayın’la yaz “Alevî”yiii; elif’le yaz ve düşün… / Hatâyı bertaraf_et, öyle ver karârını sen!… )

               Hasan Şahin: Bektaşilik; Alevilik üzerine kurulmuştur. Çünkü, Hacı Bektaş Anadolu’ya gelmeden önce de Anadolu’da

Alevilik vardı.

               Muharrem Coşkun: Cemevinde günah çıkarılır..

               Hasan Şahin: Cemevinde günah çıkarma yoktur.

               Dr.Abülkadir Sezgin: Bir Arguvan türküsü: Ay Ali’dir, Gün Muhammed’dir der.. 4 Kapıyı, 4o makamı ilk söyleyen Yesevî‘dir.. 4 Kapı: Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikat..

               Hasan Hayri Cihan (Avrupa Aleviler Birliği üyesi,tlf.) :

İslâm dini olmasaydı Alevilik olmazdı. İslâmiyeti inkâr eden Alevi olanaz.            (01.55 kapanış)

                 

       Son olarak, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu  28.2.2006 günü Ankara’da şunları söylemiştir:  Alevilik ile ilgili olarak ise Bardakoğlu “Alevilik İslâm’ın içindedir. Hiç kimsenin onu İslâm’ın dışında farklı bir din ve inanç olarak göstermeye hakkı yoktur. Bin yıllık tarihin sözlü ve yazılı geleneği bunun açık şahididir. Elbette dinin içinde farklı yorum ve inançlar olacaktır. Bu tabii bir durumdur. Ancak, din içinde ortaya çıkan farklı yorum ve inançları farklı bir din gibi sunmak, algılamak ve tanıtmak her şeyden önce bu inanç mensuplarına saygısızlıktır. Hele hele bunu uluslararası siyasetin bir talebi haline gelmesi asla kabul edilemez” dedi.VAKİT 1 Mart 2006 s.12 Kenan Ersözlü/Ank

 

       Yûnus Emre’yi “Alevî şâiri” gösterenler çıkmasaydı, yukarıdaki alıntılara gerek kalmayacaktı!.. Alıntılardan benim çıkardığım sonuç:   Çeşit çeşit Alevîlik/Alevî ile dernekleri, vakıfları, federasyonları vardır; ileride, bunlardan biri gücünü isbât edince “mezhep” olacak ve diğerleri ise -kendileri kabûl etmeseler bile- araştırmacılar tarafından “tarîkatleri” olarak sınıflandırılacaklardır!..

       EK(24-03-2007) Abdülbaki GÖLPINARLI, Milliyet Yayınları Türk Klasikleri Dizisi’nde yayınladığı TÜRK TASAVVUF ŞİİRİ ANTOLOJİSİ başlıklı ve 1972 tarihli eserinde şu bilgileri vermektedir: [[ Tasavvufî-Zühdî Edebiyat (Yunus Emre, Eşrefoğlu, Nizamoğlu, Himmet) ; Melâmî-Hamzavî Halk Edebiyatı (Hacı Bayram-ı Velî, Kaygusuz Vizeli Alâeddin, İdrîs-i Muhtefî, Muhyî, Oğlanlar Şeyhi İbrahim, Gaybî Sun’ullah)   ; Alevî-Bektaşî Halk Edebiyatı (Kaygusuz Abdal, Şah İsmâil-i Safavî, Pir Sultan Abdal, Kul Himmet, Hüseynî, Hasan Dede, Kazak Abdal, Seyrânî, Dertli, Celâlî Baba ]]

 

      [[[ 30 Nisan 2007 tarihli YENİ ŞAFAK’da Kürşat BUMİNin [(Muhtıra sonrası) ikinci gün izlenimlerim] başlıklı yazısından: Lokantadan çıkarken gerçekten merak ettim: Bu “işçi emeklisi” vatandaşımızı mitinge taşıyan duygu, düşünce vs. ne idi? İzin isteyip karşısına oturup kendimi kısaca tanıttıktan sonra sorumu sordum. Aldığım cevap AKP’nin dini merkeze koyduğu yolunda şikayetti her şeyden önce.

       Sözlerini bitirince sordum: Siz Alevi misiniz?

       “Evet” diyerek devam etti: “Mitinge katılanların yüzde 90’ı Alevidir. ]]]

 

       Türkiyemizde çok sayıda sivil toplum kurluşu siyâsî baskı grupları vardır: Dernekler, sendikalar, vakıflar, aslında yürütme erkine bağlı olması gerekirken özerklik kazandırılmış YÖK gibi kuruluşlar; barolar, tabip odaları ve diğer odalar, sendikalar vs. vs.                  Mezâhib-i erbaa dışındaki bir mezhebin tarîkatları mâhiyetindeki Yurt-içi ve Yurtdışı alevî dernekleri, vakıfları, federasyonları son yıllarda, üyelerinin miktar ve müessiriyeti yönünden, diğer sivil toplum örgütlerinin toplamını geçmiş, sollamıştır. Sonu bu konu ile ilgili bir hâtıramı anlatacağım:  1952-1955 yıllarında Rize’nin İkizdere ilçesinde Hükûmet tabîbi idim. 1950 seçiminde DP’ye “silme oy” vermişlerdi. Halbuki, Rize-İkizdere yolunu açtığı için çok sevip saydıkları mühendis Ekrem bey, CHP adayı idi. Bunun sebebini şöyle açıkladılar.         1950 öncesi  köyümüzde aramalar yapılır ve Kur’ân-ı Kerîm yakalanırsa zûlm edilirdi. O tarihlerde, evlerimizin çatıları hartuma ile örtülü idi ve baskın haberini alınca, sahifalara ayırdığımız Kitabımızı bu tahtaların altına saklardık. Köy yoluna çıkardığımız gözcü bize haber verirdi.   Benim îtirâzî sorularım ve cevapları şöyle idi: Ben: Sâde sizin köyünüze değil, diğer köylere baskınlar yapıldığını söylüyorsunuz; hepsinin de sert, müsâmahasız oldukları kabûl edilenez. Bir müslüman, mü’mîn kardeşlerine nasıl eziyet edebilir ve Kur’ân-ı kerîm’i suç unsuru olarak çuvala tıkar?..   Onlar: Bunu biz de düşündük, araştırdık ve şunu öğrendik: Bizim köylerimizde Kur’ân-ı Kerîm araştırması yapanlar, câmisiz köylerin delikanlılarıymış! Şunları da ilâve edeyim: [ 1952 – 1955 yılları arasında  -Karadeniz dağlarındaki – İkizderede çalıştım; Jandarma komutanları üsteğmen ve binbaşı, Askerlik şubesi başkanı ise Teğmendi; garnizon komutanı Jandarma sınıfından olurdu. 1956 – 1959 yılları arasında isr – Torosdağları arası9ndaki – Gündoğmü’da Hükûmet tabibi idim; Jandarma komutanı Astsubay olurdu, Askerlik şubesisi başkanı Binbaşı rütbesinde olurdu ve bir de Teğmen rütbesisde yardımcıcı eksil olmazdı.. Yorumunu yapmıyorum!. }                Kürşat Bumin, bana bunları hatırlattı..

  

       ZAMAN 20.05.2007’de Ahmet Dinç’in “CHP’li Alevilerden tuhaf çıkış” başlıklı haberinden: Pir Sultan Abdal Kültür Derneği’nin öncülüğünde başlayan “Alevilik ve Siyaset” başlıklı konferansta (….) , (…..) Derneğin eski başkanı Ali Balkız ise ( ….. ) MHP, AKP, SP, ANAVATAN gibi Partilerden aday olan Aleviler neden yol düşkünü sayılmıyor? diye sordu. Alevilikte bir yaptırım kurumu olan“düşkünlük” cinayet, zina, gasp, iftira gibi yüz kızartıcı durumlarda ceza olarak veriliyor. “Düşkün” kişi toplumdan dışlanıyor, selâm dahi verilmiyor. Sadece öldüğünde cenazesine geliniyor. Doç. Ayhan Yalçınkaya, Alevileri devletle hesaplaşmaya çağırdı. Yalçınkaya, “Devlet onlarca yıldır Alevilere karşı bir kavimkırım uyguluyor. Soykırım bedenleri, kavimkırım ise ruhu yok eder” dedi. ( … )               

                       Ateistlerin açıklaması : Canlılık kazanan bir tek molekülün, Darwin’in söylediği gibi,  yüz milyonlarca yıl  süren bir tekâmül geçirerek, nihâyetinde maymun..  insan hâlini alması ve aslı bu olan –yaratılmamış- insanın en değerli organizma olması fikri/inancı’na Hümanizm denir.        Değerli târihçi ve müzikologumuz Yılmaz Öztuna’nın, 04.08.2006 günkü Türkiye gazetesinde çıkan “’Türk Müslümanlığı’ nedir?” başlıklı başyazısından bir bölüm aktarıyorum: [Satuk Buğra Han’dan bir asır sonra, gene Türkistan’da Ahmed Yesevî, tasavvufu Türk Müslümanlığı’na ayrılmaz bir parça olarak ekledi. Tasavvuf, Türk fikir târîhinin en büyük ve köklü akımıdır. (Notum: Tasavvûfu reddedenlere atılması gerekli bu şamarı alkışlıyorum.) Bir bozkır milletini, Osmanlı’da şâhikasını bulan estetiğin zirvesine yüceltti. Pîr-i Türkistân Yesevî, Horasan erenlerini Anadolu’ya saldı: Dünyânın en ulu ümanistleri, Mevlânâ, Hacı Bektâş, Yûnus, Nasreddin Hoca, Sultan Veled, Hacı Bayram.. yeni anayurdumuzu aydınlattı, gönüllere nûr saçtı.  (Notum: Evvelce de belirttiğim gibi; ümanizm’in  tartışılmaz  2 inancı vardır: Birincisi: Yaradan/Hâlık yoktur; insan, mahlûkattan değildir/ yaratılmamıştır; Darwinizm’de anlatılan tekâmül sonucu ortaya çıkmıştır. İkincisi: İnsan; mütekâmil ve saygıdeğer bir varlıktır. Bu ikinci husûsu müslümanlar benimser ve “eşref-i mâhlûkàt” deyimi ile ifâde ederler..) ] 

                Bunlar ve diğer örnekler için s.179-180’e bakınız.

(10) AnaBritannica(1993) Cilt:1, s.362’deki Alevilik maddesinden: Hz. Ali’nin Hz. Muhammed’in halifesi olduğunu savunan İmamiye (İsna Aşeriye, Caferiye) mezhebini de içine almak üzere, Zeydiye, İsmaililik ve Gulat olarak adlandırılan bütün gruplar da genel olarak “Alevi” olarak nitelendirilir.  Müellihe, Ali-İlahiler, Kızılbaşlık gibi Hz. Ali’yi ilahlık mertebesine çıkarılan, hulûl, tenasüh ve ibaha inanışlarına sapan ve Gulat ya da Galiye denen aşırı grupların temsil ettiği biçimiyle “Alevilik” İslam dışı bir inançtır. ( … ) Türkiye Aleviliği, Caferiye’nin temsil ettiği Şiilikten temelde farklı bir inanç sistemidir. İlk üç halifeyi tanımama ve ehl-i beyt yandaşlığı gibi noktalarda Caferilikle uyuşmakla  birlikte, Türkiye Aleviliği ‘nin bileşiminde, İslamiyet öncesi Türk inançları ve Ortadoğu’nun eski putperest kültürlerinin kalıntıları da ağırlık taşır. Kökeninde, İslam’ın şamanist Oğuzlarca kendi inançlarına uygun biçimde kavranması yatan Aleviliğin oluşum süreci, göçebe Türkmenlerin kitle halinde Anadolu’ya yerleşmesiyle başlar. Zerdüştçülük, Maniheizm gibi eski dinler, Babailik gibi siyasal hareketler, Haydarilik, Kalenderilik gibi tarikatlar ve Hurufilik gibi Batıni akımlar, Aleviliğin oluşumuna katkıda bulunmuş ya da bu inancı çeşitli ölçülerde etkilemiştir. Alevi ozanların şiirlerinde bu akımlar dışında hulûl, tenasüh, animizm, panteizm öğelerine de rastlanır.   ( … ) çoğu kez Allah, Muhammed ve Ali’nin Tanrı’nın üç sureti olduğunu ifade eder. ( … ) Aleviler genellikle namaz, oruç, hac, zekât gibi ibadetleri uygulamazlar. ( … ) en ünlüleri Hatayi (Şah İsmail), Pir Sultan Abdal ve Kul Himmet olan Alevi ozanları nın deyiş adı verilen dinsel içerikli şiirleri saz eşliğinde okunur;( …)

 (*) Yûnus Emre; xııı – xıv yy.larda yaşamış ve mü’min, sünnî mutasavvıf bir halk şâirimizdir; saz şâiri, ozan değildir. XV yy’dan itibâren yazılanları günümüze gelmiş cönk ve mecmûalara göre birden fazla Yûnus ismli veya mahlâslı şâir yaşamıştır. “Yûnus, Yûnus Emre, Âşık Yûnus, Bîçâre Yûnus, Bîçâre Miskin Yûnus, Miskin Bîçâre Yûnus, Miskin Yûnus, Derviş Yûnus, Taptuklu Yûnus mahlasları, bizleri, filologların ekseriyyetde olacağı bir hey’etin ortak karârına kadar, “Yûnus Emre’nin şiirleri” yerine “Yûnus Emre şiirleri” demenin daha doğru olacağı noktasına götürmektedir.

 

              MEYDAN LAROUSSE(1969) cilt:1, s.301’deki ALEVİ maddesinden: Alevîlerin büyük tanıdıkları yedi şair, Nesimî, Fuzùlî, Hatâî, Pîr Sultan Abdal, Kul Himmet, Yemînî, Vîranî’dir. Bunlardan Nesîmî ve Fuzùlî dışındakiler tam batınîdirler. ( … )

 

            20.01.2008 VAKİT Sayfa 6’da Ayhan BİLGİN’in (“Meyhanelerde bulduk biz bu kemali”)başlıklı yazısından cümleler :

              [[ Araştırmalar çeşitli ülkelerdeki Aleviliğin 9 ana kolu olduğunu ortaya koymuştur. Bunlar:

1)    “Hz. Ali’nin ilah olduğuna inanan kolu”

2)    “Hz. Ali’nin peygamber olduğuna inanan kolu”

3)    “İmamlarının ve kurucularının ilahlığını ilan ettiği kolu”

4)    “Kurucularının peygamberliğini ilan ettiği kolu”

5)    “Allah’ın insana benzediğini savunan kolu”

6)    “İmamlarının ölmediğine ve yeniden ortaya çıkacağına inanan kolu”

7)    “Ruh göçüne inanan kolu”

8)    “Sahabeyi kâfirlikle suçlayan kolu”

9)    “Batıni kolu”

( ….. )

Alevi Edip Hasabi ise şöyle sesleniyor:

      “Ey zahid şaraba eyle ihtiram,

      Müslüman ol terk et bu kıyl-ü kali

      Ehline helaldir, na-ehle haram,

      Biz içeriz bize yoktur vebali.

                   ***

      Sevaba girmek için içeriz şerap,

      İçmezsek oluruz düçar-ı azab.

      Aklın ermez senin bu başka hesap,

      Meyhanede bulduk biz bu kemali.

 

( ….. )  ]] Notum: Şâirin mahlâsı: Harabi (Harâbî) olmalıdır.

 

02 Haziran 2008 AKİT s.12’deki [ İzzettin Doğan Alevileri böldü ] başlıklı yazının tamâmı: [ HÜSEYİN DANİŞMENT   22 Temmuz seçimlerinden önce yaptığı açıklamayla dikkatleri üzerine çekenCem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, Avusturya’da protestolarla karşılandı. Seçimlerden önce, “Oylarınızı HYP (Halkın Yükselişi Partisi) ve MHP’ye (Milliyetçi Hareket Partisi) şeklinde açıklamada bulunan Doğan, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı hedef alan açıklamalarıyla da uzun süre gündemde kalmıştı.

ZİYARETİ TARTIŞMALARI DA BERABERİNDE GETİRDİ  Konferans vermek işin gittiği Avusturya’da bazı toplum kuruluşlarının protestolarıyla karşılaşan Cem Vakfı Başkanı İzzettin Doğan, Alevi kuruluşları arasında tartışmalara neden oldu. Havaalanında toplanan dernek üyesi Doğan’ın Avusturya’ya gelişini protesto etti. Tartışmalartn Doğan’ın Avusturya’ya gelmeden önce başladığı ifade edildi.  DERNEKLERDE ÇATLAK  Doğan Avusturya’ya gelmeden birkaç gün önce Cem Vakfı’nın Almanya’daki federasyonu, Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu’nu (AABF) kınama açıklaması yayınlamıştı.  AABF temsilcisinin, kendilerini kınayan Cem Vakfı Temsilcisi ile konferansa katılması, AABF içinde tartışmalara neden oldu. AABF içindeki bir grup Cem Vakfı ile birlikte konferansa katılan Cafer Kaplan a tepkilerini dile getirdiler. Avrupa’da bulunan birçok dernek de İzzettin Doğan hakkında sert bir bildiri yayınladı. Bildiride, İzzettin Doğan çağın Hızır Paşa sı olarak nitelendi.

(Visited 41 times, 1 visits today)

İlgiliMakaleler:

  • İlgili Makale bulunamadı!..


RSS 2.0 ile yeni eklenen yorumları takip edebilirsiniz. Both comments and pings are currently closed.

Comments are closed.