1) Kubbe Türkiyye’de tedbîr aldı;
Gazvetü’l-Hendek_için Peygamber!..
[ Bakınız: Türkiye Diyânet Vakfı İSLÂM ANSİKLOPEDİSİ’nde “HENDEK” maddesi ]
2) “Akıl”, mânâca “köstek”dir, tutar nefsi;
Günah, münker, yasak yollarda gitmekden!.
[ Bakınız: Elmalılı Hamdî YAZIR(Merhùm) HAK DÎNİ KUR’ÂN DİLİ (9 ciltlik eski basım) Cilt I sahîfa 84 ve 566 ]
3) Sünnî; zulüm ve zâlime baş-kaldırır diye;
Kurbânıdır ve korkusudur diktatörlerin!..
ABD ve AB; küresel ve bölgesel diktatörlüklerine karşı çıkan sünnîleri ve sünnîliği düşman îlân etmişler; “devlet teslim olunca milletin de teslim olup silâh bırakması gerekir; buna uymayanlar teröristtir” tezlerini, bağlılarına kabûl ettirmişlerdir. ( Haçlı zâlim!.. Etme teklif Türk’e teslîmiyyeti; / Müslüman, teslîm olandır çünkü Kur’an, Sünnet’e!.. Vezin: Fâilâtün fâilâtün fâilâtün fâilün ) [ İtalyan kadın hâkim Clementina Forleo; 21.4.2005 günü açıkladığı 69 sayfa karar gerekçesinde “savaş ya da işgàl zamanlarında resmî ya da askerî hedeflere saldıran militanların terörist sayılamayacağını” belirtti. Ocak ayındaki karârında da, İtalya’da, Iràk için ‘intihar komandoları toplanmasına yardım eden müslümanlar’ hakkındaki dâvâyı düşürmüştü. (22.4.2005 târihli VAKİT gazetesi) ] ABD; İtalyan hâkimin; “İtalya’da, Iràk için intihar komandoları toplanmasına yardım eden müslümanları suçsuz bulan” KAPI GİBİ karàrını görmezden gelip, bu hususta bâzı söylentilerden bahisle Sùriye’ye emirler dikte etmeğe çalışması, kurt-kuzu masalını hatırlatıyor!.. ABD; 17 Eylül 2004 tarihli GÖZCÜ(SÖZCÜ)’nün yazdığına göre bizimle ilgili “Dînî Özgürlükler Raporu” yayınlamış.. Bu rapora göre “Türkiye İnanç Mozayiği” şöyle imiş: Sünnî müslümanlar: Büyük çoğunluk; Alevî: 5 – 12 milyon arası; Ermeni ortodoks hıristiyan: 65 bin; Musevî: 25 bin; Rum ortodoks hıristiyan: 3 bin; Bahâî: 10 bin; Sùriyeli ortodoks hıristiyan: 15 bin; Yezîdî: 5 bin; Protestan ve çeşitli mezheplerden hıristiyan: 3 bin. [(Tesettür, Kur’ân kursu, katsayı sorunları yalnızca sünnî vatandaşları ilgilendirmektedir.) (VAKİT 9 Nisan 2006’dan: …”Kur’ân eğitimine yaş sınırlaması” 16 Ağustos 1997 tarihinde DSP, ANAP ve DTP’nin çabaları sonucunda kabùl edilen 8 yıllık kesintisiz eğitimle birlikte getirilmişti. ….. ANAP’tan Cemil Çiçek ile Ali Coşkun, tasarıya red oyu vererek, ihrâcı göze almış oldular. ANAP’da muhafazakâr geçinen Esat Bütün, Yusuf Ekinci, Ataullah Hamidi, Halit Dumankaya, Adem Yıldız, Abdullah Akarsu, Mehmet Keçeciler, Agâh Oktay Güner ve Eyüp Aşık gibi isimler tasarıya kabul oyu vererek, İmam Hatiplerin kapanmasına rıza gösterdiler. ….. Bu projenin din eğitimini engelleyeceğini söyledik, ancak bu porogram, Pentagon’a ait olunca, maalesef başarılı olamadık) NOT’UM: Yurdumuzda büyük çoğunluğu teşkil eden sünnîlere getirilen engeller sürdüğü müddetçe ABD, bizi, “stratejik ortak“ kabùl edecektir.
AB’ye gelince.. O da; sünnîleri ilgilendiren “türbanla ve son olarak da sakalla yüksek tahsîlin engellenmesi gibi” konularda devletimizi haklı ve buna karşılık, bölücülük dâhil her dâvâda devletimizi haksız buluyor!.. Bak: 11 no.lu açıklamadaki 2 beyit..
4) Çıkmış Ebù Hanîfe hapisden ve hastadır;
Der: GASB edilmemiş bir_arâzîde defnedin!
A) ( “İslâmda fıkhî MEZHEBLER TARİHİ” yazan: Prof. Muhammed Ebu Zehra, çeviren: Doç. Dr. Abdülkadir Şener, HİSAR YAYINEVİ İst.1978 2.baskı sahîfa 238’den: ) [ O, ölmeden önce, gasbedilmiş veya Halifenin gasbettiği ileri sürülen bir yere defnedilmemesini vasiyet etmiştir. ]
B) ( “EBÛ HANÎFE” yazan: Prof. Muhammed Ebû Zehra, çeviren: Osman Keskioğlu, ÜÇ DAL NEŞRİYAT İst.1959 sahîfa 88’den:
[ Bütün rivayetler Ebû Hanîfe’nin Hayzuran mezarlığının gasbolunan kısmına gömülmeyip, gasbedilmemiş olan kısmına defnedilmesini vasiyet ettiğinde müttefiktirler. Bu vasiyet hapishane haricinde yapılmıştır. ] NOT: ” CÂMİ’ ” kelimesiyle başlayan 2 beyit de, bu bilgiler ışığında yorumlanmalıdır.
5) Sünnî; (vatan savunması farz oldu!) dendi mi;
Vermez, ölür de düşmana bir tek çakıltaşı!..
[ İstiklâl Savaşı öncesinde Denizli Müftüsü Ahmed Hulûsî Efendi’nin fetvâsı: “Her ne bahâsına olursa olsun Yunanlılara karşı koymak gerekir. Yunanlıların işgàl eylediği memleketler halkı için kavgaya girişmek farz-ı ayın’dır. İşgàle uğramayan memleketler halkı için farz-ı kifâye’dir. Ben fetvâ veriyorum: Hiç bir müdâfaa vâsıtası olmayan bir müslümân dahî yerden üç taş alarak düşmana atmaya mecburdur. 16.5.1919, Denizli Müftüsü Ahmed Hulûsî Efendi” 11.4.2004 YENİ ŞAFAK’da Sâdık Albayrak’ın yazısından.. ]
NOTUM: Yukarıdaki fetvâ, CİHÂD FETVÂSI’dır!.
[[[ DİPNOTUM: 03.02.2008 tarihli AKİT’in 6. sahîfesinde, Ayhan BİLGİN’in Millî Mücadele ve dindarlar başlıklı yazısından: [ (…..) Biliniz ki, Yunan çapulcularının İzmir’e çıkacağının öğrenilmesinden sonra, Yunan işgaline karşı çıkılmaması emri veren İzmir Valisi işbirlikçi İzzet Bey’e ilk isyanı, İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi başlatmış ve yine Milli Mücadele’nin ilk kıvılcımları olarak değerlendirilmesi gereken şu tarihi sözleri söylemişti: “Vali bey!.. Bu sakalım kanımla kızarabilir ama bu alna, Yunan alçağını sükûnetle selamlamış olmanın karasını sürerek Huzùr-u İlahiye çıkamam.” Yunan silahlı kuvvetlerinin 15 Mayıs 1919’da İzmir’de karaya çıkmasından 4 saat sonra yani aynı gün Denizli Müftüsü Ahmed Hulusi Efendi de, Ulu Cami’deki Sancak-ı Şerif’i asılı olduğu yerden “tekbirler” ve “salât-u selamlar”la alarak, halkın toplandığı “bayram yeri”ne gelip, heyecan içerisinde bekleşen halka şu tarihi konuşmayı yapmıştı: “Muhterem Denizlililer!.. Bugün sabahın erken saatlerinde İzmir, Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir.. Bu tecavüze karşı hareketsiz kalmak, din ve devlete ihânettir! Vatana karşı irtikâb edilecek cürümlerin Allah ve tarih önünde affı mümkün değildir. Cihad, tam manasıyla teşekkül etmiş dini farîze olarak karşımızdadır. Hemşehrilerim, karşımıza çıkarılan dünkü tebaamız Yunan’a biz mağlup olmadık. Onlar, öteki düşmanlarımızın vâsıtasıdır. Yunan’ın bir Türk beldesini ellerine geçirmelerinin ne mânâya geldiğini, İzmir’de şu birkaç saat içinde irtikâp edilen cinayetler gösteriyor. Silahımız olmayabilir, topsuz, tüfeksiz sapan taşları ile de düşmanın karşısına çıkabiliriz! İstiklâl aşkı, vatan sevgisi haysiyet şuùrumuz ve kalbimizdeki îmân ile mücâdelemizin sonunda zaferi kazanacağız. Bu uğurda canını verenler şehit, kalanlar gàzîdir. Bu mutlak olarak cihâd-ı mukaddestir. Sizlere, vatanımızı düşmana teslim etmekten başka çaremiz olmadığını söyleyenler, düşman esâreti altında olanlardır. Onlar irâde ve kararlarına sâhip değildirler. Bu vaziyette onların emir ve fetvâsı aklen ve şer’an câiz, makbul ve mùteber değildir. Meşrù olan münhasıran vatan müdâfaası ve istiklâl uğruna cihaddır. Korkmayınız… Meyus olmayınız… Bu livâ-yı hamd’in altında toplanınız ve mücâdeleye hazırlanınız. Müftünüz olarak CİHÂD-I MUKADDES FETVÂSINI îlân ve tebliğ ediyorum.” (…..) Bu konuda gerçekleri öğrenmek ve belgelere dayalı bilgi sâhibi olmak isteyenler için, Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu’nun “Milli Mücâdele Din Adamları” isimli iki ciltlik büyük emeklerle hazırlanmış eserini okumaları bile yeterlidir. (…) ]]]
Sünnî halkın, işgalci düşmana karşı-çıkış sebeplerini incelerken, Maraş’ı Kahramanmaraş yapan olayları kısaca anıp yorumlamak gerekmiştir: EK: 02.03.2008 günkü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) resmî internet sitesinde (www.ksu.edu.tr) “Sütçü İmam Olayı” başlıklı yazının tamamı, bu konunun sonundadır.
Ermeni milisleriyle takviyeli Fransız ordusu 29 Ekim 1919 günü Maraş’a girer.. Müslüman-sünnî halk, evlerine kapanmıştır. İlk Cuma günü erkekler câmie toplanınca, cemâatden biri: “-İmàm efendi!. Kalede Fransız bayrağı varken kılınacak cuma namâzı sahîh olur mu?” diye seslenince, câmi’ cemâati, “İslâm diyârındaki!” Fransız bayrağını indirmek için kaleye hücùm ederler; halk direnişi sonunda 11 Şubat 1920 günü Fransız ordusu Maraş’dan çekilir. Uzunoluk hamamı/Sütçü İmam’ı ile de hatırlanan Maraş’ın, “kaledeki düşman bayrağına tepki olayını inceleyip, alınması gereken dersleri ortaya koyalım: 1) Bayrağımız indirilip de yerine düşman bayrağı çekilince oradaki sünnî müslümanlar üzerindeki farz-ı kifâye, farz-ı ayn’a dönüşmüştür!. 2) İşgalci düşman, Maraş’da, kurnazca davranıp, kaledeki bayrağımıza dokunmasaydı ne olurdu?.. Sünnî için asl olan hürriyettir; düşman işgàli altında olmamaktır; bayrak ise bir semboldür, işgalci düşman -günümüzde ABD’nin Irak’da yaptığı gibi- bayrağa dokunmasaydı dahî câmi cemâati içinden hiç olmazsa 1 kişi ortaya atılıp hür olmadıklarını söyler idi. 3) Günlük gazetelere yansıdığına göre, Irak’da işgal güçleri ve yardımcıları, -cihâda kışkırtıyorlar- düşüncesiyle sünnî imamları öldürüyorlarmış!.. Eğer doğru ise çok yanlış.. Dünyâda hiç bir “câmi’ imâmı” kalmasa bile, sünnî erkekler her biri âilesi içinde imâm olduğundan, vatanlarının işgàl altında bulunduğunu ve esir sayıldıklarını idrâk edecektir. Mevcut sünnîlerin onbinde biri bile bu gerçeği ortaya atsa dinamit fitillenecektir.
[ Müslümanların; insanlara, insanlığa düşmanlıkları aslà yoktur. 20.yy’da faşizm ve nazizm yok olduğu gibi 21.yy’da da emperyalizm ve siyonizm son bulacak; insanlar birbirini boğazlamaktan kurtulacaktır. ]
1927’de Atatürk, -o zamanki deyimlerle Reîsicumhùr Gàzî Mustafa Kemâl- Türk Gençliğine Hitâbesinde şöyle diyor: [ … Cebren ve hîle ile azîz vatanın bütün kal’aları zabtedilmiş, bütün tersânelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgàl edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitden daha elîm ve daha vahîm olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidâra sâhib olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyânet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidâr sâhipleri, şahsî menfaatlerini müstevlîlerin siyâsî emelleriyle tevhîd edebilirler. Millet, fakr u zarùret içinde harâb ü bîtâb düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbâlinin evlâdı!. İşte bu ahvâl ve şerâit içinde dahî vazîfen, Türk İstiklâl ve Cumhûriyetini kurtarmakdır. Mühtâc olduğun kudret, damarlarındaki asîl kanda mevcûddur!.. ]
Fransız şarkıyatçı Gilles Keppel: “CİHÂD, İSLÂM’IN HİDROJEN BOMBASIDIR” diyor (VAKİT 27.05.2005 s.11’den yazılmıştır.).
İlk Anayasamızın adı KANUNU ESASİ’dir (Kànùn-i esâsî’dir) ve 7 Zilhicce 1293 – 1876 tarihlidir; 119 maddedir; birinci tertip Düstur’un Cilt:4 Sah. 4-20’sinde kayıtlıdır. 1908 İkinci meşrùtiyetinde yeni bir anayasa hazırlanmamış, eskisinde değişiklikler yapılmış ve 2. tertip Düstur Cilt:1 Sah. 638’de yer almıştır.
Başlığı şöyledir: 7 ZİLHİCCE TARİHLİ KANUNU ESASİNİN BAZI MEVADDI MUADDELESİNE DAİR KANUN 5 Şubat 1327 – 8 Ağustos 1325 (1909) Hey’et-i Ayan Kararnamesi MEVADD-I MUADDELE(=feğiştirilmiş maddeler) …. (Kısa alıntılar>) Madde – 3 Saltanat-ı Seniyye-i Osmaniye Hilâfet-i kübrâ-yı İslâmiyeyi hâiz olarak sülâle-i âli Osmandan usûlü kadîmesi vechile ekber evlâda aittir. (…) şer’-i şerîf ve kanùni esâsî ahkâmına riâyet ve vatan ve millete sadâkat edeceğine yemîn eder. Madde – 6 (…) Madde – 7 ……. kuvâ-yı berriye ve bahriyenin kumandası, harp îlânı, musâlâha akdi, …….. alel-umum muâhedat akdi hùkuk-u mukaddese-i pâdişâhîdendir. (…… )
(Pâdişah Vahîdeddîn, 1.Cihan Harbi gàliplerinin dayattığı Sevr metnini tasdîk etmemiş, muâhede-antlaşma olmasını önlemiş; Büyük Nutuk’da Atatürk’ün belirttiği gibi, proje – taslak olarak târîhe geçmesini sağlamıştır. Bu gerçekler; Kuzey Irak’daki öğrencilere yanlış bilgiler verildiğini; Le Figaro’nun da, gerçekleri gizlediğini ortaya çıkarmaktadır)
6) Mehmetçiğin Çanakkale Harbi’nde sözleri :
Allah rızâsı varsa, savaş, Türk’e farz olur!..
Sonunda, büyük alimlerden olan İbni Kemal; “Padişahım, bir maruzatım var” dedi.
Padişahın; “Efendi, ne isteğin varsa hiç çekinmeden söyle” demesi üzerine İbni Kemal, cevabı merak edilen soruyu şöyle sordu:
“Askerler merakta, bütün halk sokağa dökülmüş, sizi alkışlamayı beklerken siz hâlâ şehre girmezsiniz. Bunun sebebi hikmeti nedir?”
Yavuz şu şahane cevabı verdi: “Efendi, sen bizi hâlâ tanıyamadın mı? Biz; şan, şöhret ve alkış toplamak için değil, Allah’ın rızasını kazanmak için savaşırız! ]
7) Teklif bütün hukukçu, siyâsî, bürokrata :
“Hılfû’l-fudûl”a dâvet_edersem, gelir misin?..
8) Körler diyârı sâkiniyiz.. fitne bilmeyiz..
Kim çâha düşse, bizlere, Yùsuf tanıttılar!..
9) Devlet silâh bıraktı.. yenilmişti ordusu;
Farz oldu ehl-i sünnete millî mücâdele!..
10) “Silâh bırak!” dedi devlet, savaştı sünnîler;
Fedâ-yı cân ile kurtuldu Anteb, Urfa, Maraş!.
VEZİN: Mefâilün feilâtün mefâilün feilün(fa,lün)
11) Tutman gerek kıyâmete-dek güçlü, devleti;
Rabbim tamâma erdirir İslâmı.. nùrunu!..
Dîn-i mübîn-i İslâmı kıyâmete kadar koruyacağını Cenâb-ı Hakk(CC) 24/35,36 ve 61/8. âyet-i kerîmeleriyle mü’minlere müjdelemiştir. Sünnî; “Devlet-i ebed-müddet”, “Dîn ü devlet” konularına hep böyle bakmıştır: 16.yy. Celâlî isyanlarından 1826’ya ve günümüze kadar sünnîler hep devletin yanında olmuşlardır. Diğer bir beyit :
Der ki Sünnî: “Şehîd ol uğrunda;
Yaşasın Devlet-ii ebed-müddet!..
12) Esme ey bâd esme, ağyârın gözünden kıl nihân;
Âşık-ıı bîdâr için mâni` değildir dâmeni!..
Bu beyitin şerhi, tasavvùf ehlince mümkün, sâir kimseler için müşkildir!.. “Âlem-i ukbâda, Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini, ancak, bu fânî dünyâda rızâsını kazanabilmiş olanlar görebileceklerdir.” sözüm; beyitimin şerhinde anahtar cümle değerindedir.
– | –
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nin www.ksu.edu.tr internet sitesinde 02.03.2008 tatihinde çıkan “SÜTÇÜ İMAM OLAYI” başlıklı yazının tamamı aşağıdadır:
[[ SÜTÇÜ İMAM OLAYI
Mondros Mütarekesi taksim projesine göre; Antep, Maraş ve Çukurova bölgesi Fransız işgal bölgesi olarak taksim edilmişti. 2 Şubat 1919’da çoğunluğu Hintli askerlerden oluşan İngiliz askerleri Maraş’ı işgal etmişler ve şimdiki Ticaret Lisesi’nin yanındaki kışlaya yerleşmişlerdir. 29 EKİM 1919 tarihine kadar bu bölgede kalan ingiliz askerleri, Ermenilerin sürekli başvuruları ve bu yönde girişimleri sonucu Fransz askerleri ile yer değiştirmişlerdir. Maraş halkının, bu yer değiştirmeye mani olmak için yaptığı başvurular ise, o sırada Osmanlı hükümetinin zayıf oluşu ve yöneticilerin ligisizliği nedeni ile başarılı olamamıştır. Yüzbaşı Jülie komutasındaki öncü birlikler, Ermenilerin taşkınlıkları ve tezahüratları arasında Şeyh Adil mevkiinden şehre girmişlerdir. Öncü kuvvetlerden bir gün sonra, 2000 kişilik gönüllü Fransız lejyoneri Ermeniler, Fransız ve Cezayirli askerlerden oluşan birlikler yine Ermeni tezahüratları, Ermeni kadınların muhabbetli alkışları arasında şehre girdiler. Şimdiki Ticaret Lisesi civarına yerleştiler.
31 Ekim 1919 Cuma günü akşamına kadar, Fransızlarla beraber gruplar halinde şehri dolaşan Ermeniler, Türk halkına ağır hakaretler ve küfürlerle mütecaviz davranışlarda bulundular.
Akşam vakti, havanın kararması ile olayların sükun bulması beklenirken, Uzunoluk hamamından çıkan 3 kadın ve bohçalarını taşıyan bir erkek çocuğunu gören Fransız-Ermeni devriyesinden bir asker: “Burası artık Türk memleketi değildir. Fransız müstemlekesinde peçe ile gezilmez!” diyerek kadınların peçesini zorla açmak istedi. Kadınlar ise bağırıp, feryat ederek yakındaki Kel Hacı’nın kahvesinden yardım istediler. Olay yerine ilk müdahale eden Çakmakçı Sait, “Gâvur oğulları! Dokunmayın bacılarıma!” diyerek Fransız Ermeni Lejyonerlerin üzerine yürüdü. Üzerinde silâh olmayan Çakmakçı Sait, açılan ateş sonucu ağır yaralanmıştır. Bu sırada adı İmam olan ve geçimini temin etmek için süt sattığı için Sütçü İmam olarak tanınan İmam, yanında bulunan silâhı ile ateş açmış ve bir Fransız-Ermeni Lejyoner askerini öldürmüş, diğerini de yaralamıştır.
Bu olayda Çakmakçı Sait şehid düşmüş, yaralanan Ermeni de ölmüştü. 1 Kasım 1919 tarihinde ölen Ermeni için büyük bir cenaze töreni düzenlendi. Şehri terk etmeyen İngiliz ve Fransız askerleri olay yerine yetişti. Sütçü İmam ise Nalbant Bekir’den aldığı bir atla Bertiz’in Ağabeyli köyünde bulunan Beyazıt oğlu Muharrem Bey’in yanına gitti. Ermenilerin ve Fransızların bütün çabalarına rağmen Sütçü İmam bulunamadı. Ancak olayın intikamını almak isteyen Ermeniler sağa-sola ateş ederek, Zülfikar Çavuş oğlu Hüseyin’i şehid ettiler. Bu arada Türkleri öldürüp kadınlarını alacaklarını, camilerine çan takacaklarını söylemeye başladılar. Fransızlar da misilleme hareketlerine girişerek Sütçü İmam’ın dayısının oğlu Tiyekli oğlu Kadir’in ellerini ve ayaklarını arkasından bağlayarak burun ve kulaklarını kestikten sonra şehid ettiler.
Sütçü İmam 1878 yılında doğmuştur. Üç kız, bir erkek çocuğu vardır. 31 Ekim 1919’da, düşmana ilk kurşunu atan Sütçü İmam, düşmanın Maraş’tan kovulmasından sonra, harpteki fedakârlıklarına mükâfat olarak belediyeye odacı alınmış, bu vazifesi yanında kaledeki topun idaresi kendisine verilmişti. Bir top atımı sırasında barutun ısınan namludan erken ateş alması neticesi yandı. Alman Eytamhanesi’nde tedavi altına alındıysa da iki gün sonra 25 Kasım 1922 tarihinde vefat etti. Çınarlı Camii mezarlığına defnedildi. İlk kurşunun atıldığı Uzunoluk meydanında 1936 yılında Belediye başkanlığı yapan Hasan Sukuti Tükel tarafından bir anıt ve çeşme, 1977 yılında da Kıbrıs meydanına Kurtuluş anıtı yaptırılmıştır. ]]
NOTLAR:
Bu internet sitesi yazısı, 02.03.2008 tarihli VAKİT gazetesi son sayfasında da mevcuttur.
Sütçü İmam merhùmdan bahseden beyitlerim aşağıdadır :
Attı ilk kurşunu çarşaflı için Sütçü İmam;
Derler_ahfâdına: Türbanla girilmez okula!..
Fâilâtün feilâtün feilâtün feilün
Nice yıldır bulamaz rùhu huzur, kabrinde;
“Dîn ü Devlet!” diye etmişdi cihad Sütçü İmam!..
Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilâtün feilün(fa’lün)
Hatâ eder mi ki kabrinde derse Sütçü İmam:
“Meğerse haklı imişler bizim papazla haham!..”
Mefâilün feilâtün mefâilün feilün
Çıkacaktır gene, der, Sütçü İmam:
Âdemiyyet; ademiyyetle başa!..
Feilâtün(Fâilâtün) feilâtün feilün